Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kuş Bakışı/ Kaan Anlanoglu/ Adam Yayınlart/ 172 s. "însan gerçekliğine bu kez dolaysız yolla akıl bozukluğunun çarpık bakış açısından yaklaşmak istedim. ü yüzden öyküler, kurgu ve dil yer yer eğildi, büküldü, biçimsizleşti. Hayal ürünüyle gerçek, olağanla olagandışı birbirine kanştı. Sonunda kendine özgü bir biçem oluştu. Biçemin de dilin de tek bir ereği var: Güzel bir romana bürünüp karmaşa içindeki yalınlığı avlayabilmck." diyor Kaan Arslanoğlu kitabında. Çok Sesli Toplum/ Melih Cevdet Anday/ Adam Yayınlart/ 440 s. "Demokrasi'de 'çok seslilik'ten bizde genellikle 'her kafadan bir ses' çıkması anlaşılıyor. Söylemeye gerek var mı bilmem, her kafadan bir ses çıkması, hiç de demokrasi anlamına gelmez. Çok sesli toplum, değişik görüşlerin, önerilerin ortaya atılabildiği toplumdur." diyen Melih Cevdet Anday, bu ki tapta çağdaş şiirimizin, tiyatromuzun ve düşünce hayatımızın doruklarından Melih Cevdet Anday'ın 19921993 yıllarında yazdığı deneme yazılanyla önceki kitaplannda bulunmayan 1990 tarihli iki denemesi yer alıyor. Çiirük Et Deposu/ küçük Ukender/ Adam Yayınlan/ 100 s. "Şiiri bir yeraltı faaliyeti olarak görmek aslında hoş bir şey. Çünkü sistemin oluşturdugu bir dilde, o dilin kelimeleriyle yazıyorsunuz ve o kelimelere farklı anlamlar katabi liyorsunuz. Farklı kelimeleri yan yana getirdiginizde, farklı anlamlar o kelimelerin arasında duruyor. Ama bu bir saklanma değil. Bir camın arkasına ayna olabilmesi için nasıl sır sürülmesi gerekiyorsa, şiirin arkasına da şairinin kendisini sürmesi şart. Şairin politik bir kimliği varsa ve iyi bir kalemse, zamanla aynaya dönüşen şiir, halka halkı gösterir. Şairin şiirinin arkasında durması biraz yeraltında kalmayı getiriyor elbette. Ama şiir için, insan için, hayat böyle bir bedelin ödeneceği de çok açık!" diyor küçük Iskender. TürkiyeUç Beyitstanbul'daki tsveç Konağından Bakışlar/ Ka; Falkman/ Çeviren: Gülseren Ergün/ Cem Yayınevi/ 287 s. Falkman, 19151934 yılları arasında Türkiye'de görevli diplomatlaKaj ljllauaıı rın Stockholm'e gönderdikleri raTürkiyeUç Beyi porları tarayarak, lsveçli diplomatların gözüyle Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküşünü, yeni Türkiye'nin kuruluşunu, tarihi değeri olan bu kaynaklar ve belgelerin ışığında sunmaktadır. Günümüz Türkiye'sini de, 19901995 yılları arasında lstanbul Başkonsolosluğu görevi sırasında izleme olanağı bulmuştur. Falkman anne tarafından dedesi olan Türk dostu Gustaf Wallenberg'in arşivindeki mektuplara ve dip lomatların Atatürk ile ilgili ilginç anılanna da yer vermiştir. Yazar, Türkiye ile fsveç arasındaki politik, ekonomik ve kültürel ilişkileri tarihsel açıdan işlemiş Türk roplumunu derinlemesine anlamaya çalışırken, Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk'un eserlerinden önemli ipuçları elde etmiştir. Kaj Falkman; Isveç Dışişleri Bakanlığı'nda büyükelçi, 19901995 yılları arasında lstanbul Başkonsolosluğu görevinde bulunmuş, Türkiye'yi yakından tanıyan bir diplomat. Tokyo, Londra, Lizbon ve Luanda'da görev yapmış Kaj Falkman'ın Robot och Meningen (Robot ve Anlam), CUMHURİYET KİTAP SAYI 609 Picasso och H)ürhau (Picasso ve Beyin) ve Japaus Ausikte (Japonya'nın Çehresi) başlıca eserleridir. ParisFresno Güncesi 196768 Oliim, Dirim ve Aya Kaçış/ Wılltam Saroyan/ Çeviren Berıl Eyüboğlu/ Aras Yayıncılık/ 138 s. "Başkalarını gözlemlediğim zaman, yani başka ailelerin çocuk larını, kendi çocuklarımı ve Armenak Saroyan'la Takuhi Saroyan'ın dört çocuğundan biri olan kendimi duşünürüm. Başkalannın çocuklarının ne kadar aklı başında, terbiyeli, becerikli, saygılı ve ne yapacaklannın kestirilebilir olduğunu, bıına karşın benim halkımın çocuklarının, insanları hayretten hayrete düşürdüğünü görür, şaşar kalırım. üteki çocuklar kim oldukları, bu dünyadaki yerleri ve yapıp ettikleri konusunda fevkalade rahattır. Oysa biz Ermeniler için bu ta en başından beri müthiş bir mücadeledir. Sonıında, belki de hepimizin deli oldıığu hükmüne vardım, ama tımarhaneye kapatılacak türden değil. Bizler öfkemizi, toplum ya da tıp yetkililcri üzerimize varmadan bastırmayı biliyoruz. Içimizde kaçık olmayanlar parmakla gösterilecek kadar azdır. Bunu aşağı yukarı "hep böyle" olduğumuz anlamında söylüyorum; yani eskisine göre daha beter olduğumuz sanılmasın. Her şeye kusur buluruz. Kokuşmuş bir dünyada yaşadığımızı bilir, ama bu gerçeği kabullendikten sonra bile, dertlenmekten kcndimizi alamayız; hatta arada sırada öfkeden köpürdüğümüz de olur. Ailenin çeşitli kollarmı gözümün önüne getirdiğimde, uysal, sıradan, ciddi, uyumlu, hevesli, saygılı, talepkâr olmayan, hoş, becerikli, ne istediğini bilen, uzun lafın kısası, öteki nazik insanlarda rastlanan özelliklere sahip bir tek aile bile bulamıyorum. Kaçıkiık ailemin her kolunda kendini gösteren başat bir özellik Çatlak olmayan birini bulmak mümkün değil. Neden böyle^ Nasıl bu hale geldik? Cevabı yok bu soruların tabii" diyor kitabının bir bölümünde William Saroyan. Uzun Beyaz BulutGelibolu/ Buket özuner/ Remzı Kıtabevı/ 318 s Çanakkale 2000: Çanakkale Savaşları'nda ölen büyük dedesinin kayıp mezannı aramak için Gelibolu'ya gelen Yeni Zelandalı genç bir kadın ve Çanakkale Milli Parkı'nda bastonuyla dolaşan Türk Nine'nin akıllara durgunluk veren seksen beş ydlık sırrı... Çanakkale 1915: Osmanlı Teğmeni Ali Osman Bey ile Anzak Er Alistair John Taylor'ın birlikte insanlığa verdiği dehşetengiz ders.. Tarih kitaplannda yer almasına henüz hiçbir milletin izin vermeye hazır olmadığı büyük insanhk sınavı: Aynı adam aynı savaşta iki düşman ülkede savaş kahramanı olur mu? Ya da: Tarih düz okunacak bir metin midir? Ve tarih yeniden yazılmalı mıdır? Yerüstünden Nodar/ Fatib Özgüven/ Everest Yayınlan/ 208 ı. "Fatih Özgüven, güzellik (uykusu) yurdumuzda, benim yazılarını kıskanarak okuduğum, birikiüç (ama, o kadar) kalemden biri. Pazar sabahları on buçuk sularında: 'Binbir kunduz!' 'Kaptan Swing'in şapkasının kuyruğu!' 'Nereye kadar!' 'Nasıl kıvırıyor ki tüm bu pırlantaları!' tarzı Tatlı Kıskançlık (La Belle Jaluzi) janrında içsel nidalarım eşliğinde okuduğum yazılar, işte şimdi kitap halinde. Coşkum iki türlü: Hem habire 'Şu Pazar yazıla rını kitaplasana,' diyendim. (Yani, ben kazandım.) Hem artık Tatlı Haset duygularıma her ihtiyaç duyduğumda elimi atabilirim kitabına. Pazarlarla sınırlanmamış oldum. (Yine mi kazandım?) ünydlardır söylemek arzusuyla kavrulduğum şu asil ve fakat yalın cümleyi biri için sarf edip, tırnaklarımı kemirmek üzere huzurlarınızda nervazlara kaçıyor olmam da cabası: 'Sizi harikulade bir kalemin şahane tahlilleriyle baş başa bırakıyorum, Ey ü k u r ! Karşınızda Fatih! Ergüven'in Yazıları!' Bahtiyar olun. Ve okurken zaten, olacaksınız" diyor Perihan Mağden. Aşkı Memnu/ Halid Ziya Uşakltgil/ Özgür Yayınlan/ 514 v "Bihter hepsini unutmak isteyerek, kandili hâlâ bütün bütüne yakmadığı için birtakım karartılar yansıtan aynanın karşısına geçiyor, çıplak gövdesine bakıyor, nergisçe bir tutumla hazdan sarsılıyordu. Başkaları ne düşünürdü bilmem, ama bu, kendi kendine tatmine giden yol, Bihter'i büsbütün yalnız lıkla sarıp sarmalardı. Hazlarda söze dökülemeyecek uçurumlar hissederdim. Romancı, Bihter için, 'Evet bu vücudu seviyor...' diye yazıyordu. Genç kadın ayna karşısındaydı, vücuduna sevgiler, vurgunluklar duyuyordu. Gülümsüyor, aynadaki aksinden sevda umuyordu. (...) Çünkü Bihter, hayatında bundan böyle aşkların karşılıksız kalacağını, daha da yalnızlıklarla dolup taşacağını, kendisinden o kadar yaşlı Adnan Bey'in ne aşka, ne ihtirasa yanıt verebileceğini sezinlemişti. îşlemeli, dantelalı yatak örtüleri, bu gece ve her gece, Bihter'e bomboş süsler, düzmece incelikler sunacak, ama Bihter süslü döşeğinde hep ihtirasların, genç tenlerin hayalini kuracakrı..." diyor Selim Ileri (Kırık Deniz Kabuklan). Sioux Efsaneleri/ Marie L. McLaughlin/ Çeviren: Feyza Karagöz/ Anahtar Kitaplar Yayınevi/ 136 s. Büyükannesi Sioux kabilesinden bir Kızılderili olan yazar, aynı kanı taşıdığı insanların efsanelerini derleyişinin öyküsünü bakın nasıl anlatıyor: " Kızılderililer arasında doğup büyümem sayesinde küçük yaşımdan itibaren Sioux dilini çok iyi öğrendim ve sonraki kırk yılı onlarla iç içe geçirmem ve güvenlerini kazanmış olmam, bana Sioux'ların efsanelerini ve folklorunu öğrenmem konusunda büyük fırsatlar sundu. Bu kitapta bulunan öyküler bana yaşlı Sioux kadınla n ve erkekleri tarafından anlatılmıştır. Eğer bu öyküleri kaydetmezsem, gelecek kuşaklar tarafından unutulup gideceklerinin bilincinde olarak dikkatle kaydettim. Eskiden kulübelerde ve kamp ateşlerinde, günümüz Dakota'sının ateş başlarında anlatılan bu Sioux öykülerinin 'tını'sında, Üoğa dediğimiz yücelikle yakın bir ilişki ve dostluk içinde yaşayan, yalın, ciddi ve içten insanların düşüncelerinin dokusunu tanırız; henüz her şeyi tanımayan, kibirli ve övüngen olmayan, ama dürüst, doğru ve çocuksu bir ırk; yalın, içten ve yaşamın en sıradan işlerinde bile henüz tam olarak anlaşıimamış bir şeyler olduğuna inanmaya istekli, ciddi düşünceli insanlar; doğal saygınlığından hiçbir şey yitirmeksizin en başta şeyler üstünde bile anlamlarını arayıp derslerine çalışarak ciddiyetle düşünebilen ama bu arada boş gurura ve alaycılığa kapdmayan bir ırk; dürüst, düşünceli, saygın, ama yalın ve ilkel insanlar. Bu öykülerin, yüce doğanın ve onun destanlannın canlı görüntülerini, herhangi bir ırkın çocuklanna anlatmakta başarısız olması mümkün değildir. Aynı zamanda ilginç bir ırkın gelişmesinin artık geçmişin sisi arasında yitip giünekte olan en ilginç evrelerine ışık da tutarlar." Öteki insanlarm öyküsünü, yüzyıl önce belki de ilk kez, onlardan biri derleyerek, yitip gitmesini önlüyor. Her yaştan insanın beğeniyle okuyacağı, özellikle öğretmenlerin öğrencilerine önerebileceği, doğainsan ilişkisinin yaun bir dille anlatıldığı ders veren öyküler. Koca Antonio'dan Öyküler/ Subcomandante Marcos/ Çeviren: Ilker Özünlü/ Anahtar Kitaplar Yayınevi/ 141 s. Maya yerlilerinin Meksika topraklarında hak ettiği onurlu ve kişilikli yeri savunmak üzere yıllardır onlar la birlikte 'yürüyen' Zapatist gerülalar ve onlann söz < SAYFA 21