22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

OktayAkbal, yeniden BETUL PARLAK Kuş Bakışı, ama ncreye? M. BULENT AKMAN "Kuş Bakışı" Kaan Arslanoğlu'nun yedinci romanı. îlk romanı "Devrimciler"den sonra "Kimlik", "ÇağrısızHayalim", "Kişilikler", "Öteki Kayıp" ve "ln tihar"ın ardından yine bir politik psikolojik romanla karşımıza çıkıyor yazar. "Intihar'da ıpuçlarını verdiği üzere bu romanda da politika biraz daha geriye çekilmış, insanın nıhsal durumlan ve felsefe, olay örgütleriyle birlikte öne alınmış. Kurgusu hayli ilginç ve düşündürücü olan roman bazı bölümleriyle geçmişe gidiyor. Bunlardan ilki yirminci yüzyılın ortalarında başhyor. On dokuz bölümden oluşan yapıtın sekiz böliimü ellili, altmışlı ve yetmişli ydlarm insanlarını anlatıyor. "Kişilikler' romanında olduğu gibi roman ana karakterler ve yardımcı karakterler üstünden yürüyor. Arslanoğlu geçmişi anlatan bölümlerde kahramanlarını o dönemin yaşayan diliyle konuşturuyor, iç hesaplaşmalarını da genellikle buna uygun yaptırıyor. Böylece bölümleri, tarin ve meKânı fazlaca betimleyerek etiketlemeden, gerçekliği dile de yansıtma yoluyla geçmişte yaşatıyor, okuyucuya yaşanan havayı daha iyi solutabiliyor. Kişileri uzunlamasına (aynı kişilerin yıllar içindeki düşünce ve davranışlarını ortaya koyarak) kurgulayıp yakın geçmişimize dek getiriyor. Kahramanlarının yaşamında uzunla masına kesifler sıınmasının yanı sıra yazar, bu kahramanlar arasında kimi zaman birinci derece akrabalık iliskileri kuruyor. Bu yolla anne babaların kişilik özellikleriyle, çocuklannın kişiliklerini karşılaştırma, karşılaşılan sorunların özünde aynı fama farklı boyutlardaymış gibi görünen algılama ve çözümleniş yöntemlerini ortaya serme olanağı bulupr. Aynı kişilerin zaman içerisinde olayarı yorumlamada ne gibi benzerlikler ve değişiklikler gösterdığini irdeliyor. Romanın en ilgi çekici yönü, bu durumu çözebilmek için okuyucudan ciddi bir çaba istemesi ve bunu sıkmadan yapabilmesi; çünkü kitabın sayfaları ilerledikçe insan bir bulmacayla karşılaştığını fark ediyor. Ama bu bulmaca sanat adına oluşturulmuş bir bulmaca değil. Çözümünün insana değerli bir bilgi birikimi kazandırdığı, zaman zaman kafasında soru işaretleri uyanmasına neden olan bir bulmaca. Kişinin muhakeme ve davranışının değişen zaman, mekân ve çevre koşullarıyla nasıl farklılaşabileceğini insana düşündürten roman aynı zamanda kişilik ve davranış kalıplarında modern psikiyatrinin gösterdiği gibi genetiğin ne denli önemli olduğunu başarılı bir şekilde kurguluyor. Romanda dikkat çekici başka bir yan ise ana kahraman psikiyatri uzmanı Nihat ve Nihat'ın kişiliğinde ülkemizdeki psikiyatri pratiğinin bazı garip çarpıklıklarının hatırlatılması. Öbiir Arslanoğlu romanları gibi "Kuş Bakışı" da insanoa eleştirel akurı geliştirilmesi üzerinde mükemmel bir egzersiz modeli sağlıyor. Bunu romanın estetik değeri üstünden ödün vermeden başarıyor. Çağımızda yazılan birçok postmodern roman estetik açıdan noş bulunabilip, egzersiz aracı olma işlevini yerine getirse de, genel açıdan değerlendirildiğinde kişiye sadece bulmaca çözmedeki gibi bir zevk yaşatabiliyor. Arslanoğlu'nıın yapıtındaki bulmacaların öne mi, çözüldüklerinde insana önemli bir şeylerin farkına varmasını sağlatması. O bakımdan her ne kadar buyapıt, kurgusal bir edebiyat türü olan roman kahplarındaysa da, psikobiyoloji konusunda yabana atılmaması gereken bilgiler veriyor. Ayrıca, bir akıl nastasının düşünce, duygulantm ve davranış kalıplarıyla ilgili çok gerçekçi ve çarpıcı sunumlar ortaya koyarak akıl hastalıkları (psikozlar) üstüne okuyucunun ufkunu genişletiyor. Arslanoğlu'nun son romanı dil ve kurgu açısından öncekilerden de gelişkin. Ancakbugelişkinlikişlevselbirgelişkinlik. Yazar belli ki insan hallerini, run du rumlarını, kişilikleri anlama ve anlatma konusunda kendini daha da yetkinleştirmis. Özellikle bu konulardaki betimlemeleri, ruh durumlarıyla ilgili çözümlemeleri bağlamındaki anlattmları başka romanlarda kolayca rastlanmayan bir düzey oluşturuyor. Arslanoğlu'nun iddialı olduğu alan da insan olduğuna göre insan anlatımını bu düzeye getirmiş olması şaşırtıcı değil ama sevindirici. Roman bir öyküler romanı. Öyküler arasında bir açıdan hiç belli olmayan, başka bir açıdan hayli çarpıcı bağlantılar söz konusu. Bağlantılar görülmeksizin her bölüm kenai başınaT)ir öykü gibi okunabiliyor. Söz ettiğim teknik bel ki yeni bir teknik değil, bir ölçüde "KişiliJder"de de aynı tekniği kullanmış, ama kanımca Arslanoğlu anlatmak istediklerini değişik başka teknikler yanı sıra bu tekniği kullanarak da güzel anlatmış. Bu roman bir kez olcunduktan sonra kapatılacak bir roman değil. îki bakımdan: Yalnız bir kez okursanız kurguya veya ayrıntiya ilişkin pek çok noktayı kaçırabilirsiniz. Sanki özellikle ikinci kez, üçüncü kez okunması için yazmış yazar romanı. Defalarca okunma gereğinin ikinci nedeni de şu: Yazarın amacı eleştirel aklı geliştirmek. Bunun için de romanda bol malzeme mevcut. Bazen paragraf içinde bir cümle, bazen küçük Dİr benzetme, bazen tüm bir paragraf, bazense olguların birbiriyle ifişkisinin vardığı gizC sonuçlar. Hepsi insana paradigmalannı yeniden gözden geçirtebilmesi için. "Kuş Bakışı"nda, gerçekçiliğe fazlasıyla bağk olduğum için bana pek hitap etmeyen gerçeküstücü öğeler de var. Bazı bölümler "Kuş"un anlatımları gibi. Fakat öte yandan bunlar bir akıl hasta sının kaleminden çıktığı sezdirilen bölümler olduğundan göze batmıyor. Akıl hastalığında da bir tür gerçeküstücülük yokmudur! "Kuş Bakışı" hızlı ve zevkle okunan, akıcı dılde bir roman; ama asla eğlendirici bir roman değü. Evet, "Kuş Bakışı" ama nereye? Romanda kuşa yüklenen olağandışı bir görev var. Akıl bozuklu ğunun bakış açısıyla yazıldı&ında o bakışın mistik yanı. Öte yandan tüm in sanlığa, onun değerlerine biraz yukarıdan, olabildiğince nesnel, olabildiğince aşkın bir bakış söz konusu. • Kuş Bakışı / Kaan Arslanoğlu /' Adam Yayınıan / 172 s r Öyküler, romanlar, şiirler bize insanı anlatır. İnsanın bir türlü çözemediği en önemli sorununu, hayatla ilişkisini ve hayat karşısında izlenen çeşitli tutumları sunarlar. Öykülerin, romanların biçemi ya da kurgusu bazen okumayı kolaylaştırır, bazen de tam tersi olur. Âma, anlatdan iıibandır. Onun yaşam karşısın daki tutumudur. Türk yazarları arasında insanı en yaiın biçimde en sade kurgu ile anlatan yazarlarımızdan biri olan Öktay Akbal, köşe yazarlığı nedeniyle ıızıın süredir öykulerinden ve insana dair gözlemlerinden okurlarını mahrum etmişti. Bu yaz(]), yeniden öykü yazmaya başlayacağını söylemesi okurları için sevindirici bir haber. İnsana dair ve yaşama dair sorunlarunızın, dünya döndükçe bıtmesi olası görünmedığinden Akbal'ın gözlemlerine, o sade biçemiyle aktardığı yalın öykülere yenileri gelene kadar tekrar bakmak, insana dair, yaşama dair çelişkileri bir kez daha net bir biçimde görme lırsatı tanıyacaktır. Akbal'ın tüm romanları, sıradan insanların günlükyaşamın çelişkilerini göğüslerken yaşadıkları duygusal süreçleri, umutlarını, arayışlarını, kendilerine uygun gördükleri çıkış yollannı sunmakta: Özellikle Suçumuz insan ölmakd) ve insan Bir ()rmandırbash\d\ romanları, evlilik, günlük yaşam, uuygular, çelişkiler, düşler, istelder, özlemıer ve umutsuzluklarıyla insanı ve insanın kendisiyle duygusal kavgasını anlatırken, yazarın sade biçeminin en önemli göstergesi olan kısa tümceler (bazen tek öğeli), romanlara yasamın tek düzeliğini yansıtan bir ritim kazandırıyor, biçem içeriğe, içerik biçeme dönüşüyor. Akbal'ın romanlarındaki kahramanların en önemli sorunu mutsuz evlilikleri. Bu mutsuzluk çemberinden sıyrılamayan kahramanlar için, bu çıkış yolu "umutsuz" ve "umarsız". Düşsel olarak yaşanan bu kaçamak aşklar, anlık duygusal kurtuluşlar sunmaktan başka işe yaramıyorlar. Yazarın, sözü edilen çelişkiyi en iyi yansıtan romanı Suçumuz insan Olmak Yazarın kahramanları aşk da dahil sürekli yeni başlangıçlar ve yeni ufuklar peşinde koşarken, "pencere" hem somut, hem soyut düzlemde, bu başlangıç ve değişim isteğini yansıtan en önemli imgeye dönüşüyor. Suçumuz insan Olmak'm erkek kahramanı Nuri için, pencereden içerisi görülen bir mutfak ve yeşil bir önlük "bayattmn ytllardtr sürüp giden değişmezlığı içinde açılıveren apayrt bir dünya"O). Bu dünyada yer alan yeşil önlük ve o önlüğü kullanan kadının nayali Nuri için bir kurtuluş umudu: "içindeki bezgtnlik, yorgunluk duygusunun o yesil önlüklü kadım düşününce kayboldug'unu fark ettihirden". (A) Kadın kanraman Nedret'in dünyası da Nuri'ninkinden farklı değil, hatta daha dramatik olduğu da söylenebilir. Yaşamı her yönüyle yeniden canlandıran, uyandıran baharın gelişi bile ona hiçbir şey söylemiyor: "Bes yıldır hep bu baharlan tanıdı. Hep dıslan tanıdı bahart, içine giremeden. Baharlar ona ne bir umut getirdi, ne içinde ölen, hep ölmekte olan bir seyi diriltcbildi"X5) Günlük yaşamın sıkıcılığı ve kaygılarından arada sırada dinlediği müzikle ve yakın arkadaşı Sevim'in gizli aşk öyküsü ile avunuyor. Ona kalan tek eğlence bunlar: "Yeryüzünde yalnız bir genç kadtndt Yıllann üst üste koyduğu tiayaller, avunmalar, kisilikler, mutluluk ısteklen müzikle beraher sona erdi. "(6) Arkadaşı Sevim'in uzatmalı sevgilisi Nedim, Nedret'in düşlerinin kahramanına Oktav Akbal dönüşüyor ve Nedret sadece düsleriyle avunabıliyor: "Nedim!..Bu biraz da Nedret'in kendi serüveni demektı. Sevim'in gerçek serüvenlerint kendı hayallerinin yarattıklartyla öylesine karısttrmtştı kı çoğu defa Nedim onun kendi hikâyesinin bir kahramanı haline girerdı. "(7) Yazarın, insan Bir Ormandır baslıkiı romanı da, çıkış yolunu aşkta bulan kahramanın geçmişini bilinç akışı tekniğiyle sorgulamasını konu alıyor: Aşklar, tutkular, düş kırıklıkları, kadınlar, evlilik, sorumluluklar. Bu tek kişilik sorgulama, kahramanı şu çıkanma götürüyor: "insan bir ormandır", orman kadar karmaşık, anlaşılmaz, içine girilmez... Bu romanda geçmiş ve şimdi birbirine karışırken, geçmişin günlük yaşamdaki ağırlığı ve insan davranışlarının yönlenairen etkisi hissediliyor. Günlük yaşamın insana, insan olmanın getirdiği duygu ve çelişkilere yabancılığı aktarılıyor. Garipler Sokağı ve Dü's Ekmeğı, yazarın gençlik dönemi gözlemlerine dayanan anlatı evrenleri sunan romanları. Garipler Sokağt, mezarlığın ortasında yer alan bir sokak, bu sokaktaki yaşam, çamurundan, genç kızlannın düşlerine kadaren ince ayrıntılarıyla anlatılırken mezarlık ve manallenin iç içeliği, yaşam ve ölüm arasındaki ayrılmaz bütünlüğü de çağnştırıyor. Ölümle yaşam arasındaki karşıtlık ve birliktelut, mahalle ve mezarlığın birlikteliği ve karşıtlığı ile örtüşüyor. Bir yanda yasamın bitişini simgeleyen eski mezarlık öte yanda tüm canlılığı ile yaşamın sürdüğü yoksul mahalle yer alıyor. Mezarlık ve Mahalle'nin az ötesinde ise zengin semt başlıyor. Mahallelilerin düşlerini süsleyen yaşamlann merkezi bu zengin semt, düşlerde kaldıöı sürece, günlük yaşamın küçük mutluluklarına, gençlerin aşk ümitlerine.yaşlılarm manalleye duygusal bağhlıklarına engel olmuyor. Yıflar önce yazılmış bu roman, günümüzü yansıtan bir son ile bitiyor, mezarlığın arasındaki yoksul mahalle, zengin semtin bir parçası olmak üzere yıkılıp yeniden yapılacak, bu asamada okur, yaşanan tüm antlar, canlılıkla mahallenin insanlarını sarıp sarmalayan sıcaklığın yok oluşuna tanıklık ediyor. Düş Ekmeğiise yazarın ilk gençlik yıl larını aktardığı bir günlük. Doğal olarak özyaşamöyküsel verilerle dolu. Yetişme çağmdaki bir gencin günlüğü olan bu anlatı, yaşıdarına pek de benzemeyen, CUMHURİYET KİTAP SAYI SAYFA 16 609 ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear