Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
r içine kapanık, gözlem gücü yüksek bir gencin, ilk gençlik yıllarına ait umutlarını, yaşam karşısındaki ürkek, meraklı ve içedönük tavrını yansıtıyor. Özellikle aşkla ilgili umutlar, aşkın gencin yaşamına açıfan yenı bir "pencere" olması, bilinmezliği, genç bir erkek için çekiciliği ve tuhafİığı bir arada konu eailiyor. Anlatıcı kahramanın, beğendiği kıza yazdığı bir şiirin ilk dizesi pencere imgesinin yazarın anlatı evrenindeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha gösteriyor: "Sen bir penceresin aska açtlan".(&) Öykülerin, romanların, siirlerin, hangi döneme, hangi akıma, nangi ülkeye, nangi dile ait olurlarsa olsunlar, insan ve yasamı kunu aldıklarını söylemiştik. Akbal, insanı en yalın biçimi ve iç çelişkileriyle konu aîırken, bu sorgulama ve çözüm arayışının boşuna olduğunu, umutsuz bir çaba olduğunu okurîarına göstermekten kaçınmıyor: "Ne tuhaf, bıldık bınnın bılınmedık bir insan oluvermesi! Kim, kimi bilebilir. İnsan kendtnı btle bılemez Baktyorsun.. Kisi kendi derinliğtne bile her zaman ınemez. Inmek de ıstemez. Korkar karştlasaca&t şeylerden".(9) I (1) Cumhuriyet gazetesi, 17 Haziran 2001, s. 2. (2) 1. Basım, Varlık, Mart 1957. (3) Aynı roman, Can Yayınları, s. 7. (4) Aynı roman, Can Yayınları, s. 13 (5) Aynı roman, Can Yayınları, s. 13. (6)s.l6. (7)s.21. (8) Dü) Ekmeğı, s. 23. (9) Düş Ekmeğı, s. 72. Ismet İnönü İsmet İnönü ABDULLAH TEKİN "Ismet İnönü" adlı kitabın yazarı Prof. Dr. Şerafettin Turan 19691972 yıllannda Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Dekanlık, 19721978'de TRT Yönetim Kurulu Üyeliği ve 19781979'da Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerini üstlenmiştir. 19771983 ydlarındaTürkDil Kurumu Başkanlığı yaptı. Türkltalyan ilişkileri konusundaki araştırma ve yayınlan nedeniyle 1970'te Italyan Hükümetince "Cavaliere" nişanıyla ödüllendirildi. 19?7'de Türkiye Bilimler Akademisi'nin TÜBA Bilim Ödülü'nü, 1999'da da Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü aldı. İnönü, bir imparatorluğun çöküşüne tanıklık etmiş, genç bir cumhuriyetin de kurucuları arasında yer almıştır. Yaşamı savaslar, devrimler, çok çalışma ve mücadele ile geçmiştir. Yeni kuşakların Inönü'yü fazla tanımamaları, hem onun mütevazı yapısından hem de bu konuda fazla yayın olmamasından kaynaklanmaktadır. Oysa İnönü iyi tanıtılmalı, iyi tanınmalıdır. Çünkü o ulusun kara yazgısını yenen insanlardan biridir. Daha ileri yıllarda ise olası "kara yazgılar" için önlem almış, ülkeyi bir felaketin eşiğinden döndürmüştür. Winston ChurcniU'in 1950 yılında Inönü'ye yazdığı bir mektup bu konuya ışık tutar: "Bana öyle geliyor ki tarih, general olarak kazandığınız zaferlerden başka, Türkiye Cumnuriyeti'ni Ikınci Dünya Savaşı'nın korkunç tehlikeleri içinden nasıf sıyırıp gcçirdiğinizi ve aynı zamanda Mustafa Kemal tarafından çetin mücadelelerle kurulmuş olan özgürlükçü ve gelişmeci hükümet sistemini nasıl koruduğunuzu kaydedecektir."(s.V) Prof. Turan kitabına înonü'nün yetiştiği ortam ve ilk görevlerini yansıtmakla başlar. Bu bölumde Edirne'cfen Yemen'e uzaülacak çizgide yoğun görevler ve Mustafa Kemal le yakınlaşmalar gözlenir. Daha sonra savaslı yıllar yoğunlaşır ve İnönü zaferlerinden Sakarya ve Akdenız'e ulaşan başarılar sergilenir. Bu başarıları CUMHURİYET KİTAP SAYI 609 diplomatik boyutlu çaba ve çahşmalar izler ve arkasından Cumhuriyet Türkiye sinin başbakanlığı söz konusu olur. İnönü 1934 yılında Atatürk arutının açılış töreninde Atatürk'ün başlattığı atılırnlarla çağdaş, laik bir hukuk düzeyine ulasılacağına işaret eder. Bunun anlamı Âtatürk'ten sonra da onun izinden gidilmesinin gerekliliğidh: "Büyük Gazi, on seneden fazladır Türk milletinin davası için arkandan koşuyoruz. Şimdiye kadar modern ve medeni bir devlet olarak aldığınız yol kısa ve kısır değildir. Belki her yıhmız yeni bir muvaffakiyetle övünülecek talihtedir. Sen yasa. Senin arkandan gelmekle muhakkak muvaffakiyetle yürümenin daimi inşirahı vardır. Sen ebediyete intikal edince Türk nesilleri senin izinden yürüyecektir. Türk milleti davasının çıkar yolu ancak senin izindedir." (s. 151) Atatürk sonrasındaki yeni Türkiye'nin oluşumunda da lnönü'ye büyük görevler düşer. Bu alandaki en önemli konu laiklik ve din öğretimi sorunudur. İnönü, Kubilay'ın öldürülmesiyle devam eden irticanın ülkeyi yeniden eski günlerin durağanlığına götüreceğini çok iyi biliyordu. Bunun için sık sık şunları tek~ rarlıyordu: "Ben irticanın kokusuna o kadar hassasımdır ki, Cumhuriyeti kurduğumuz günden beri bilirim okokuyu. Katil, hırsız, komünist, faşist hepsi canından korkar. Ama bu (mürteci) öleceği zaman kendisinin Hazreti Peygamberin yanında gömuleceğini sanır. Bunlarda ölüm korkusu yoktur. Her şeyi yaparlar." (s. 172) Prof. Turan laik bir vapıda yansıdığı halde Inönu'nün laiklik konusunda kimi ödünler verdiğine değinir: "Kişisel yaşamında inancı doğrultusunda dinsel görevlerini yerine getiren ancak bunu devlet yönetimine ve siyasal yaşama karıştırmayan İnönü, laik toplum düzeni ve laik eğitimöğretime verdiği önemi uzun yıllar sürdurmüştü. Fakat Cumhurbaşkanhğı döneminde kendi iradesiyle çok partili düzene gecildiğinde, karşıtlarının yönelttikleri suçlamalar ve çalışma arkadaşlarının istekleri karşısında laiklik anlayışında ve uvgulamasında ödün sayılacak değişikliklere yönelmişti." (s. 172) Turan, kitabını înonü'nün son günlerine yönelik hüzünlü bir anı ıle tamamlar: "Bir ara ellerini avuçlarının içine almış olan eşi Mevhibe Hanım'a dönerek 'Hanımefendi climde üç as var. Dördüncü as da gelecek ve oyun bitecek' demişti. Yaşamını bir oyun kabul eden îsmet Paşa, oyunu bir kare as'la bitirmek istemişti." (s. 503) Seçkin fotoğraf ve karikatürlerle zenginleştirilen kitap "eklerkısaltmalarkaynakça ve Dizin'le sona eriyor. Son sayfa da kapatıldığında kitap hakkında söylenecek son söz înönü'yü çok yönüyle anlatan yctkin bir çaltsma olabilir ancak • Ismet İnönüYaşamı, Dönemi ve Kişiliği/ Şerafettin Turan/ Kültür Bakanlığı Yayınlart/ Ankara, 2000/591 s. Gaflet, Dalalet, Hıyanet ARİF HİKMET BİLDİK Lozan GörüşGAFLET meleri sırasında Ingiliz yetkilisi DALALET Lord Curzon, IsHIYANET met Paşa'ya hitaben; "Paşam, bugün için her talebimizi reddediyorsun, ben bu taleplerimizi yine bu gün içinde cebime koyuyorum. Ancak gün gelecek, ekonomik nedenlerle bize başvurduğunuzda bugün cebime koyduğum taleplerimizi tek tek cebimizden çıkararak önünüze koyacagız" demiştir. Sevgfli araştırmacı, yazar Yılrnaz Dikbaş, son yıllarda ülkemizde ekonomik, siyasal ve kültürel düzeyde yaşanan kriz, bunalım ve yozlaşmayı toplumun tüm katmanları açısından sorumluluklar yükleyerek büyük bir berraklıkla açıklamaktadır. Kureselleşme süreci içinde yerli işbirlikçiler aracilığı ile Batılı güçlerin yürüttugu çabşmalar, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlarla yapılan anlaşmalar sonucunda ortaya çıkan tabloyu yorumladığunızda Lozan'da reddettiğimiz talepleri bugün tek tek kabul etme noktasında olduğumuz gerçeği ortaya çıkmaktadır. 1950 li yıllardan bu yana sürdürülen ilişkiler, 1980'lerden sonra bu ilişkilerdeki kazanılan ivme ve özellikle 1990'lardan bu yana Kureselleşme adı altında sürdürülen ve dayatılan gelişmelerde ulusal kaynaklaıuııızın yabancıların denetiınine geçtiği ve Batılı ulkelerin bu ilişkilerden hızla büyük ekonomik ve siyasal menfaatler sağladığı görülmektedir. Işte yazarımız gün gün yazdığı makalelerle nu süreci çeşitli yönleri ile aydın latmış ve genel anlamı ile Kureselleşme ve Karşılıkiı Bağımsızlık anlayışının karşısına Uluslaşma ve Karşılıkiı Bağımsız lık ilkelerini savunmuştur. Bu amaçla gün gelmıj "Kırmızıda Durup Yeşilde Geçmek Kolay!" ve "Cumhurbaşkanına Açık Mektup adlı makaleleri ile Sayın Cumhurbaşkanı'nı bile eleştirmekten çekinmemiş ve Türk halkının Cumhur başkanından ülkeyi sömürge ve halkı da uşak yapma zihniyetine karşı çıkmasını beklediğini söylemiştir. Başta Cumhuriyet'i kuran Cumhuriyet Halk Partisi otnak üzere, geçmişten günümüze adım adım nasıl kureselleşme yanlılannca kullanılmak istendiği noktasından tüm siyasi partileri, TÜSİAD gibi sermaye çevrelerini, sivil toplum kuruluşlannı, sendikaları ve nerdeyse tüm anayasal ve yasal kurum ve kuruluşları eleştirmektedir. Adeta Kurtuluş Savaşı günlerinin ruh haliyle acilen Gaflet, Dalalet ve Hıyanet odaklarına karşı tavır almak için "Görevi Çağn" çığlığı atmaktadır. Bu gün Türk halkının bu çığlığa en çok ihtiyaç duyduğu gündür. Bu çığlık tüm topıumda dalga dalga yayılmalıdır. Artık aeniz bitmiştir. Bizim yaşamımızı sürdüreceğimiz başka vatanımız bulunmamaktadır. Türk halkı bu ülkede refah içinde, huzurlu ve özgür yaşamaya layıktır. Bunu başaracak gücü de vardır. Yazarımız, "Türk Halkı Tepki Göstermez Mi?1" adlı makalesinde "Bizim halkımız da koyıın gibi kardeşim! Hiçbir şeye tepki göstermiyor ki... denilcuğini çok kez duwnuşunuzdur." demekte ve gerçekten Türk milleti koyun gibi mi? dıye lconuyu incelemiş ve "Böyle söyleyenler ve bu söylemlere inananlar, ya Türk halkının geçmişini ve Anadolu tarihini bilmeyen cahillerdir ya da Türk halkına yaptıkları ekonomik, sosyal ve siyasi baskı ve eziyetlerin sonsuza dek süreceğini sanan nainlerdir." değerlendirmesini yapmaktadır. Yine, "Türk Halkı Tepki Göstermez Mi?2" adlı makalesinde "Anadolu Türk halkı, tarihi boyunca, kendisini sömüren, ezen, horlayan, asağılayan yönetimlere karşı hep başkaldırmış, isyan etmiş ve ayak lanmıştır" demektedir. "Türk Halkı Tepki Göstermez Mi?3" adh yazısında da "Osmanlı Devleti 600 yıl ayakta kaldı. Bu süre içinde Anadolu'da küçüklü büyüklü ikibinden fazla isyan, başkaldırı, ayaklanma yaşandı" demektedir. Araştırmacı yazarımız Vatanseverlik adlı yazısında, "Bin yıldır Anadolu'yu kendıne vatan yapan Türk milleti, hiç kuşkusuz vatanseverdir. Yirminci yüzyılın ilk ve tek bağımsızlık savaşını, çok ağır koşullara rağmen kazanmış olan Tıirk Milleti, ne kadar vatansever olduğunu tarihte kanıtlamıştır. Ne var ki, 1980 yılından sonra esen özelleştirme, yeni dünya düzeni ve kureselleşme rüzgârıyla Türk milletinin ulusal duyguları ve vatanseverliği yıkılmaya çalışılmıştır. Devletine, vatanına, ulusuna ve diline karşı kayıtsız kalacak bir milleti sömürgeleştirmenin çok kolay olacağını bilen dış güçler, kişisel çıkar karşılığı kendilerine ıışaklık edecek işbirlikçilerini de bulmakta zorluk çekmemişlerdir." şeklinde yaptığı tespitlerde işin Ibir başka boyutunu ele almaktadır. Bu noktada araştırmacıyazar Yılmaz Dikbaş'ın Gaflet, Dalalet, Hıyanet adlı kitabı Laik Cumhuriyeti kollama ve bağımsızlığı koruma açısmdan bilgilenmemizi sağlayan, özellikle işbirlikçilerin (Gaflet, Dalalet ve Hıyanet içinde olanların) gerçek yüzlerini ortaya çıkaran bir eleştiri kitaptır. Yine bu kitap Ulusal Bağımsızlıktan ve Laik, Demokratik Cumhuriyetin ilelebet yaşatılmasından yana olan güçlerin ne yapmasını da gösteren bir klavuz kitaptır. I Gaflet Dalalet Hıyanet / Yılmaz Dıkba$ / ioplumsal Dönüşüm Y. /152 s. SAYFA 17