Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
cüsu Marcos asıl savaşı sermayenin meta merkezli ilişktler dünyasına karşı açmış durumdalar. Belki bir avuçlar ama giiçleri insanlığın varoluşu kadar köklü bir mirastan geliyor: Sözcüklerden. "Iktidar namlunun ucundadır" diyen klasik görüşe karşılık, "iktidar sahiplenilen ve uğrunda mücadele edilen sözcüklerin kendisidir" derceLıpıtalizmin tüm aamasızlığıyla unutturmaya çalıştığı insanlığın ortak sözcüklerinde direniyorlar. Bu kitaptaki öykülcriyle Marcos, açtığı edebiyat çevresinden bizc sözcüklerimizi hatırlatıyor ve onlarla bizi yeniden 'onurlu kavgalar'ın romantizmine götürüyor. Korku/ L. Ron Hubbard/ Çeviren: Neşe Olcaytu/ e Yayınları/ 167 s Profesör James Lowry ruhlara, cadılara ve şeytanlara inanmazdı. Yumuşak bir bahar akşamında şapkası kaybokıncaya kadar ve birdenbire yaşamıntn son dört saatini hatırlayamaz olmuştu. Sakin üniversite şehri Atvvorthy önce ya vaş yavaş, sonra daha hızlı, ve ha tırlamaya çalıştıkça daha korkutucu bir şekilde değişiyordu. Lovvry tüm dünyasını onun aleyhine çeviren karanlık bir şeytan tarahndan izleniyor. Ve bu şey tan, gölgelerin arasından şu uyarıyı fısıldıyor: "Şapkanı bulursan kaybettiğin dört saati de bulacaksın. Bu kaybettiğin dört saati bulduğun an öleceksin!" Çay Kitabı/ Akokura Kakuzö/ Çeviren: Ayça Ögel/ Anabtar Kitaplar Yayınevi/ 110 s. Geçen yüzyıldan bu yana, Uzakdoğu yaşantısı ve Uzakdoğu felsefesine dair yazılmış en ustaca giriş sayılan Çay Kitabı her kuşağa hitap eden, düne kadar, Doğu Ue Batı arasında köprü kurmuş olan özgün bir yapıt. Bu öncü eser kuşkusuz bugün hâlâ çağımıza ışık tutan temel kaynaktır. Okakura'nın dehası Asya yaşantısının ve kültürünün simgesi olarak 'Çay'ı seçmesidir. Çay, yaşama sanatı, düşünme sanatt, diinya yüzünde var olma sanatıdır. Bize uyumdan, saygıdan, sağlıktan, düzgünlükten ve de bilgelikten söz eder. Gerek çay yolunun tarih boyunca geçirdiği evrimi izlemek için olsun, gerek eşiğinde olunan yüzyılı düşünmek için olsun Çay Kitabı'na bir göz atmak her zaman için yerinde olacaktır. Yirminci yüzydın başında (1905) Uzakdoğu'yu Batı'ya tanıtan Çay Kitabı, yirmi birinci yüzyılın başlarında da felsefi niteliğini, güncelliğini ve çekiciliğini korumaktadır. Sömürgecilik Tarihi/ Kaımondo Luraghi/ Çeviren: Halim Inal/ e Yayınları/ 402 s. Sömürgecilik sorununa ve geçirmiş olduğu sürece eleştirel gözle bakmak, beş kıtantn son beş yüzydlık tarihini gözden geçirmek, yalnız sömürenlerin değil sömürülenlerin de tarihini irdelemektir. Daha düne kadar Batılı klasik tarihçiler için sömürü "ötekine" "uygarlık götürme" olarak gösterilmiştir. Oysa Avrupa kral ve kraliçelerinin yeni güç ve iktidar alanlarına ihtiyaçları vardı. Bilinmeyene yolculuk, efsanelerde ve masallarda işitilen, hep ağız sıılandıran o görkemli hazineler, altın yollar, değerli madenler için başladı. Yeni yerlerin bu lunması Batılı ülkelerin is,ıahlarını daha da kabarttı. Ve sermaye birikimi her geçen gün artan gücüyle, her sistemin dinamiğini oluşturan ve eş zamanlı olarak değerleri de yok eden yıkıcı bir süreci başlattı: UygarlıkIarın talanı, kültürlerin yıkımı ve soykırımı... Geçmiş ten günümüze anlatılan uygarlık masallarına bugün artık kimse inanmıyor ve "avcı" tarahndan yazdan tarihe cski kavramlarla bakmıyor. Amerika, Afrika, Asya yerlileri tüm bu tarihin nesneleri olarak kaldılar. Özne ise hep Batı'ydı. "Yeni Dünya Düzeni" ve "Globalleşme"nin bir fetiş haline getirildiği, "tek kutuplu" duruma gelmiş bir dünyada geçmişi hatırlamak, bugünlere nasıl gelindiğini anlamak için elinizdeki kitap klasikleşmiş, "değişen dünya koşullarında da" güncelliğini koruyan önemli bir kaynaktır. SAYFA 22 GeronimoKendi ağzından yaşamöyküsü/ Çeviren: Gnkçer Özgür/ e Yayınları/ 190 s. Bu kitap, Amerikan yerli tarihinin en olağanüstü ve paha biçilmez belgeîerinden birini, yülarca Meksika'yla Birleşik Devletler arasında Apaçi (Apache) topraklarını savunmak için mekik dokuyan bir "savaş §amanı"nın gerçek vasiyetini içeriyor. 1905 ve 1906 yılları boyunca, efsanevi Apaçi savaşçısı ve saygıdeğer savaş şefi Geronimo, Oklahoma, Lawton'daki okul müdürü S. M. Barrett'a yerli bir çevirmen aracılığıyla hayatını kaydettirdi. Geronimo bir savaş suçlusu olduğundan Barrett, Başkan Teddy Roosevelt'e varıncaya dek, her makama yazarak "Sürgündeki Kızılderili"nin sözlerini kaydetmek için izin istedi. Geronimo her söyleşiye tam olarak ne anlatmak istediğini bilcrek geldi ve anlatmaya Apaçilerin (Apacheler) yeryüzüne geliş hikâyeleriyle başladı. Ilk söyleşinin sonuna gelip, Barrett bir soru sorduğunda aldığı tek yanıt, "Ne söylediysem onu yaz"dı. Geronimo'nun anlatısı, S. M. Barrett'ın özgün yoruraunun yanında, Frederick Turner'ın o döneme Üişkin bilgiler içeren girişiyle yeni bir tarihsel perspektife oturtulmuş. 'l'üm bunlar tarihe mal olmuş bir adamın ve halkının inançlarını, âdetlerini ve yaşam tarzına bakışı güçlendirmekte, yeni değerler katmaktadır. Güneydoğu'da Sivil Hayat/ Şeyhmus Diken/ Metis Yayınları/ 303 s. Son yirmi yüını şiddetle iç içe yaşayarak geçiren Güneydoğu'da sivil toplumculuk olabilır mi? Çok kesin tarafların olduğu, bunun da ötesinde her gün kan dökülen bir coğrafyada, örneğin tüketici haklarını ya da tarihi kültürel eserlerin korunmasını savunmak nasıl bir duygu? Kendisi de aktif bir sivil toplumcu olan Şeyhmus Diken'in 39 kuruluşun temsilcisiyle yaptığı görüşmeler sonucu ortaya çıkan Güneydoğu'da Sivil Hayat bu bölgede sivil toplum uğraşı verenlerin sorunlarının, hedeflerinin ve özlemlerinin bir dökümü. Kitabın sonunda yer alan Yuvarlak Masa'da ise ortak sorunlar masaya yatırılıyor. Azınlık Gençleri Anlatıyor/ Yahya Koçoğlu/ Metis Yayınları/ 376 s. Deneyimli gazeteci Yahya Koçoğlu, Azınlık Gençleri Anlatıyor'da bu ve benzeri soruları Musevi, Ermeni, Rum ve Süryani gençlere sordu. 2238 yaş arasında, 17'si kadın 29'u erkek 46 genç, doğuştan "öteki" olmanın beraberinde gelen zorluklan birinci ağızdan dile getirdi. "Mozaik mi, mermer mi?" tartiijmalarından, "ya sev ya terk et" kampanyasının etkilerine kadar uzanan bu araştırma, gayrimüslim yurttaşların nasıl bir ruh hali ve gelecek tasarımı içinde yaşadıklarını görmemize imkân tanıyor. Bu kitabı okuyan azınlıklar belki kendilerinden çok şey bulacaklar, ama asıl hedef, çoğunluğun bu tanıkİıklardan hareketle, kendi didişmesi içinde pek dert etmediği " öteki "ye saygılı bir bakış açısı geliştirmesine katkıda bulunmak. Sabah ile Nurettin/ Suna Aras/ Metis Yayınları/ 111 s Sabah ile Nurettin, Hatay'ın Sa mandağı ilçesinde iki genç nişanlıydı. Nurettin adli bir hata sonucu uzun yıllarını hapishanelerde geçirmek zorunda kaldı. Sabah, ailesinin tüm baskılarına ve çevresinden gelen tacizlere rağmen aşkını içinde büyüttü. Nurettin firar etti, yıllarca Suriye ve Lübnan'da başı boş dolaştı. Tekrar yakalandı, bir cezaevinden diğerine nakledildi ve sık sık hücre cezası aldı. Sabah ise "uğursuz gelin" diye karalandı, zorla Almanya'ya bir akrabasının yanına gönderildi ve aşağılanmayla dolu bir dünyaya girdi. Yıllarca birbirlerinden uzak kaldılar. Hayata ve çevrekrine aşklarıyla direndiler. Çile ve azap dolu on beş yılın sonunda birbirlerine kavuştular. Sonunda gerçek bir aşk öküsü ortaya çıktı. Suna Aras, Sabah ile Nurettin'in yaşadıklarını, kendi ağızlarından ve yakın çevrelerinin tanıklıklarıyla aktarıyor. Birbirlerine yolladıkları mektuplar da bu öyküyü tüm insaniyetiyle belgeliyor. Türkiye'nin Gtzlenen Yüzü/ Neşe Düzel/ Uetişim Yayınları/ 344 s. Neşe Düzel'in canlı, doğrııdan konuya giren ve konuştuğu kişiye taviz vermeden sorularını yönelttiği "Pazartesi Konuşmalan"ndan derlendi bu kitap. Bu konuşmala rın derlendiği konu başlıklarını sıralamak demek, açık duran yaralarımızın çoğunu saymak demek. \ ler an her şeyin gündemin önüne büyük bir hızla çıkıp o hızla gündemden düşüp unutulduğu, hafızasız bir toplumuz. Kendünizle ve geçmişimizle tutarlı ve radikal bir hesaplaşma yakmaktan ürküyoruz, bundan kaçıyoruz. Bu kaçış için, her şeyin söylendiği hızda unutulması gerekiyor. lletişim iakültelerinde örnek röportajlar olarak okutulması gereken bu konuşmaları, tarih şeridini tersinden sararcasına dönüp okuduğunuzda, Türkiye'nin kirli yüzündeki kahredici sürekliliği daha iyi kavrayacaksınız. Dalgalar/ Virginia Wool// Çeviren: Oya Dalgtç/ îletiştm Yayınları/ 264 v. Virginia Woolf, Dalgalar'da dış " ^ ^ ^ dünyayı yok eder. Üç erkek ve üç T II' ' ' * ^ E ^ n kadının çocııkluklarından yaşlılık nın anlatıldığı kitapta dış dünya nesnel olarak değil, ancak kişilerin iç dünyalarına yansıdığı kadarıyla verilir. "Bir olay örgüsüne uyarak değil, bir ritme uyarak" yazılan kitap, "şiir olmayan herhangi bir şey edebiyata neden girsin ki" diyen Woolf tarafından iki yd içinde üç kez yazılır ve dalgaların sesine uydurularak, şiir gibi yüksek sesle okunarak düzeltilir... Gerçekçi roman geleneğinden tam bir kopuşu temsil eden Dalgalar, bilinç akışı tekniğiyle yazılan romanların en önemlilerinden biridir. Kirli SavaşCezayir Ordusu Ozel Kuvvetler mensubu eski bir subayın tanıklığı/ Habib Suadiya/ Çeviren: Siren Idemen/ lletişim Yayınları/ 228 s. îslamcı muhalefetin içinde yeşeren terör örgütlerinin kendileri gibi düşünmeyenlere savaş açması, bu Kirli Savas örgütlere sızan gizli servisin provoke ettiği katliamlar, bu katliamlan gerekçe göstererek "Özel Kuvvetler" adıyla kurulan "kontrgerilla"nın îslamcı muhalefete karşı başlattığı "silindir operasyonu"... Olay Cezayir'de geçiyor. Özeti iki kelime: "Kirli Savaş". "Özel Kuvvetler"de görev alan, ancak nasıl bir aygıta ve kimlere hizmet ettiğini görerek üniformasını ve ülkesini terk edip tanıkbğını kaleme alan Habib Suadiya'nın anlattıkları sadece Cezayir'dekine değil, dünyanın birçok yerinde yaşanan "Kirli Savaş"lara ayna tutuyor. Lujin Savunması/WüJ/w/r Nabokov/ Çeviren Rana I'ekcan/ lletişim Yayınları/ 228 s. "Bugün bu romanı yeniden okuduğumda, olay örgüsünün hamlelerini yeniden oynadığımda, kendimi iki Kale'sini de talihsiz ve soylu Kieseritski'ye feda edişini sevgiyle hatırlayan yenilgiyi sonsuz sayıda satranç kitabında yanında bir anıt gibi dİkilmiş soru işaretiyle birlikte tekrar tekrar kabullenmeye mahkum olan Anderssen j gibi hissediyorum. Hikâyem yazması zor bir hikâyeydi, ama Lujin'in hayatına ölümcül bir iz koymak için şu ya da bu imgeden ve sahneden faydalanmaktan, bir bahçe tasvirini, bir yolculuğu, sıradan bir dizi olayı usta bir satranç oyununa benzer özelliklerle donatmaktan ve özellikle de son bölümleri zavalb adamın aklını içten içe yok eden bildik bir satranç hücumuna benzetmekten büyük keyif aldım" diyor Vladimir Nabokov kitabın önsözünae. I CUMHURİYET KİTAP SAYI 609 TİfCllllfİJHİÛİl dönemlerine kadar tüm havatları