Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÖznesiAşK HASAN AKARSU "Öznesi Aşk", öykü roman yazarı Mehmet Güler'in yeni bir romanı. Mehmet Güler, 1944 Sıvas doğumlu, eğitimci, yazar. Bugüne değin on beşin üstünde yapıtı yayınlandı. Çoğu da ödül aldı. Oznesi Aşk, üç bölümden oluşuyor. Romanda, öğretmenlerin dünyası aynntılanyla yansıtılıyor; ancak anlatılan öğretmenler sıradan kişiler değil. Necla öğretmen, Anadolu'nun uzak bir kasabasında öğretmenliğe başlar. Gönüllü olarak Istanbul'a gelir. Kasaba okulundaki ilişkilerini Istanbul'a taşır. Erhan öğretmen sürgün edilmiştir. Sürgün yerine giderken uğurlayanlar arasında Necla da vardır. Daha sonra ona Erhan'dan mektuplar gelir ve onlan açıp okumaya cesaret edemez. Necla, kısa sürede Istanbul yaşantısına alışır. Tekdüze bir yaşantıaır bu okulla ev arasında: "Adımlarını hızlandırdı, Istanbul, ince uzak bir uğultu gibi çoğahyordu kulaklarında. Çok geçmeden uğultu yerleri sarsan gürültülere dönüştü. Içi dışı salkım saçak insan dolu banliyö treni, ters yönde düdüğünü çalarak, geçip gitti..." (s. 7) Kasaba okulundan öğrencisi Kenan sevgilisidir Necla öğretmenin. O da Güzel Sanatlar'da okur. tlişkileri Istanbul'da da sürer. Selim Işık, Necla'nın Gazi Eğitim'den arkadaşıdır. Necla, gazetede onun sergisinin açıldığını öğrenir ve gitmeye karar verir. Ünal Bey, Gazi'den ikisinin de öğretmenidir. Serginin açılışını yapmak için Istanbul'a gelir. Erhan'a sürgün askeri rejimden sonraki sivil dönemde çıkmıştır. Sürgüne giderken yalnızhğını duyumsar, güvenuiği kişiler yoktur çevresinde, Necla vardır. Sürgün, Erhan'ın kendisiyle bir hesaplaşmasıdır. Necla, Selim'in Beyoğlu'nda açılan kişisel resim sergisine gider. Okuldan sonra ilk karşılaşmalarıdır. Resimlerdeki düşselliği görür, bilinçaltına seslendiğini duyumsar. Selim, onun da resim çalışmalannı destekler ve sergi açmasına yardımcı olacağını söyler. Necla'nın öğrenci sevgilisi Kenan, para kazanmak için tablolar, heykelcikler yapıp satar. Anası, babası ayn yaşadığı için sıkıntı çeker, öğretmenine sığınır. Erhan'a öğretmen Ali Bey'den mektup gelir. Ali Bey de sürgün edilmiştir. Aü Bey yeni görev yerine gitmez, bir dersaneyle anlaşır îstanbul'da. Bir süre sonra bakanlık izin vermediği için oradan da ayrılır, piyango bileti satarak ailesini jeçindirmeye, çocuklannı okutmaya çaışır. Büyük bir gözaltı yaşar otuz yıllık öğretmen. Sahte umutlar dağıtmak ağınna gider. Uzak kasabadaki okuldan öğrencisi Deli Şükrü de Necla öğretmene tutkundur. O da Istanbul'a gelir. Necla, Selim'in yardımıyla ilk kişisel resim sergisini açmak için çahşmâlannı sürdürür. "Îstanbul'da zaman küçük, kent büyüktür..." Kenan'ın anneannesi Akkadın'ın ölüm haberi gelince Necla öğretmen de cenazesine gider. Kenan'la birlikte otobüs yolculuğu yaparlar. Akkadın güzel yemekleryapan kadın, "tencerenin içindeki yemekle birlikte pişen" kadın. O günlerde ünlü gazeteci, araştırmacı yazar Uğur Mumcu öldürülür. Necla, Ali Bey, tüm ilerici insanlar derinden sarsılırlar. Pelin, o uzak kasabadan Istanbul'a kaar. Öğretmenlerini orada bulacağını üşünerek umutlanır. Bilet satan Ali Bey'le vapurdan çıkarken karşılaşır Pelin. Ali Bey onu btfakmaz uzun süre evlerinde konuk eder. Necla, öldürülen gazetecinin resmini yapmaya çalışır. Gece evine Selim gelir, resmin iyi olduğunu söyler, bunu şarapla kutlarlar. Az sonra Kenan da gelir, Necla onu Selim'le tanıştmr. Dışanda karyağmaktadır. Necla, âşıklannı aldattığını düşünerekkendinden tiksinir: "... Tam o sırada Erhan'dan gelen, hâlâ okumadığı mektupları da anımsayınca, insanların duygularıyla oynayan çok büyük bir yalancı, atlatıcı gibi gördü kendini. Iki, hayır üç, bir de Beyaz, etti dört. Dört erkek arasında mı kalmıştı? Yaşamı, anlamı çözülemeyen çok büyük bir kargaşa gibi düşündu. Bu toz duman içinde aşkları kirletmeye hakkı yoktu. Yapacağı en güzel tablolar bile temizlemezdi kirlettiği aşklan... Kendinden dehşetli tiksindiğini duydu." (s. 119) Deli Şükrü, bir gece Necla öğretmenin önüne çıkıp cinsel içgüdüyle saldırınca Necla zor kurtulur eîinden. O korkuyu da kolay kolay atamaz üzerinden. Bir gece Selim'in evine gider. îçkinin de etkisiyle Selim, tecavüze yeltenir ve aralarına soğukluk girer. Necla, Ali Bey le Pelin'i evine çağırır. Pelin'in evden kaçış öyküsünü dinler. Onu dershaneye yazdırır, kendi evinde konuk eder. Okulda Necla öğretmene telefon edilir. Arayan Erhan'dır. Öğretmenlerin grevli toplusözleşmeli sendıka hakkı için yürüyüş Daşlatmaya gelmiştir Istanbul'a. Kadüköy'de buluşurlar. Erhan, eylem adamıdır. Düşüncelerinin gerçekleşmesi için uğraşı vermesi güzel Erhan, öğretmenlerin devrimci kesimini simgeler. Deli Şükrü, okul arkadaşı Pelin'in Îstanbul'da olduğunu öğrenir, onu izler. Bir gün dershaneden çıkarken karşılar. Bir pastanede oturup konuşurlar. Pelin'e yardımcı olacağını söyler. Fedailiği, serseriliği sürdürür. Bir pazar günü Necla, evden çıkıp Taksim'deki galerileri gezer. Selim'le karşılaşır. Selim utangaçtır, hemen ayrılır yanından. Deli Şükrü'nün adi bir soygunda öldürüldüğünü gazeteden öğrenir Necla üe Pelin. Ikisi de üzülür. Necla öğretmen, görevini iyi yapamadığına üzülür. Şükrü gibi öğrencilere zamanında sahip çıkılsa Kurtanlacaklanna inanır. Necla, bir akşam eve geç gelir. Içerde Kenan ile Pelin vardır. O gece Kenan da orda kalır. Uykusu kaçan Necla, gece onlan sevişirken görür ve ihanete uğradığını düşünür. Ali Bey, eve Pelin'in t>abasını getirir. Pelin'le babasını banştınr. Babası kızının okumasına sevinir. Istanbul'a ilkya2 gelmiştir. Necla, resim çalışmalanna a&rlık verir. Resim sergisinin açılacağı haberine sevinir. Davetiyeleri yazıp postalar. Pelin, üniversite sınavını kazanamaz, arsızlaşır. Ali Bey, onu kasabasına gönderir. Necla öğretmen, sergisi için hazır S lıklarsürerken heyecanhdın "Bugün galeriden gelip tablolarımı götüreceklerdi. Atölye olarak kullandığı odaya geçip cablolannın tümüne baktı. Ne çok emelc vermişti onlara, ne çok düsler kurmuştu... Hüzünlendi. Sanatçı olmak, her yapıtta yeni düşler çoğaltmak, sonra da onlann içine dağılıp parçalanmak mıydı? Bu tükenişten sonra yeni resimler ne zaman birikirdi, onlara gebe kalış, sancılı dönemler, doğumlar, yeniden kendi kendini var etmeler... Öznesi aşk olan çüdırtıcı bir sevişmenin adıydı bunlar..." (s. 177) Necla'nın sergisi açılır, resimler başanlı bulunur. Tüm tanıdıkları gelmiştir. Öğretmeni Ünal Bey, sevgilisi Erhan, öğrenci sevgilisi Kenan, ressam arkadaşı Selim, okuldan öğretmen arkadaşları oradadır. Necla öğretmenin resim sergisi, şevgililerıni de Duluşturmuştur. Öznesi Aşk, günümüzün sorunlarını anlatan bir roman. Kişiler, çevremizde yaşayan tanıdık kişiler. Akıcı anlatım, olayların sürükleyiciliği, yalın dil, kolay okunmasını sağhyor. Yazar, ustalığını bir kez daha kanıtuyor. • (*) Öznesi Aşk/ Mehmet Güler/ Bumerang Kıtaplar Yaymevi/ 1 Baskt/ Nisam 2000 Nemrut'un Gazabı ABDULLAH TEKİN Türkiye'de iki Nemrut Dağı vardır ve ikisi de turistik açıdan büyük önem taşır. Adıyaman'ın Kahta ilçesinin kuzeydoğusunda yer alan Nemrut Dağı'nın tepesinde Helenistik dönem devletlerinden Kommagene'nin kralı I. Antiokhos'un (MÖ 62) mozolesi ve bunun çevresinde yer alan dinsel anıtlar vardır. 2200 metre yükseküğindeki dağın zirvesindeki yaklaşık 50 metrelik tümülüs (=yığma anıt mezar) küçük taşlardan oluşmuştur. Mozole bu tümülüsün içinde yer almaktadır. Bu dağa çıkanlann büyük bir bölümü görkemli dinsel anıtların oluşumunu, mozolenin gizemini merak etmekten çok güneşin doğuşunu izlemeyi yeğlerler. Herhalde günes buradan bakıîdığmda "sezaryen"le doğuyormuş gibi gözüküyor olmalı.. Merak edilmeyen diğer Nemrut'a gelince: Doğu Anadolu'da Van Gölü'nün kıyısında göze çarpan öteki Nemrut ise sönmüş bir yanardağdır. Kalderasmda göze çarpan 12 km2 büyüklüğündeki göl Türluye'nin en büyük krater gölüaür. Kalderanın çevresinde yer alan tepeler ortalama 2800 metredir, ancak en yüksek nokta 2916 metre civanndadır. Bitlis ilinin Tatvan ve Ahlat ilçelerinin arasında yer alan Nemrut Dağı Türkiye'de etkinliğini en son durduran yanardağdır. Nemrut jeoloiik çağlardan tarihsel çağlara uzatılacak çizgide çeşitli defalar püskürmüştür. En son püskürme 1443 yılında gözlenmistir. 500 yılı aşkın bir zaman içinde püskürmeyen Nemrut'un tam ve derin bir uykuda olduğu söylenemez. Hatta tek gözü açık olarak uyuduğu biçimindeki bir anlatım daha yerinde olur. Çünkü kaledranın çesitli noktalarında sıcak su kaynaklan bulunmakta, su buharlan ve gazlann cıktığı görülmektedir. Yanardağın hinaerlandındaki Muş, Malazgirt, Ahlat, Tatvan ve Varto'da zaman zaman görülen depremlerin Nemrut'la olan ilgisi incelenmelidir. Gerek yoğun su bunarlannın gerekse karbondioksit gazının değişik noktalarda ve kesintisiz olarak gözlenmesi ya nardağın tam sönmediği izlenimini vermektedir. Yazar Osman Aysu da aynı görüşte olmalı ki "Nemrut'un Gazabı" adını verdiği romanını bu yaklaşımın üzerine oturtmaya çalışmış: Jeoloji Fakültesinde doçent olarak görev yapan Altan Gürel Nemrut Dağı'na çıkar ve volkanın hareketli yapısı karşısında etkilenir. Istanbul'a döndüğünde konuyu fakülte dekanına açar ve kendisinden araştırma ve inceleme yapması için destek ister. Bu desteği alamayınca rakültedeki görevinden istafa eder ve asistanı Belma nın katkılarıyla bir firmanın "sponsorluk" önerisini kabul eder. Belma ile Doçent Altan arasındaki aşk ilintisi iki yabancının da bu serüvene katılması ve bir beyaz zehir kaçakçıhğı ihbarı romana renk katan diğer unsurlar olarak yansıyor. Ancak bu unsurların fazla önem ve ağırlık taşıdığı söylenemez. Nemrut'un günün birinde gazaba geleceği yaklaşımı romanın ilgi ve merak uyandıran en önemli noktası.. Bu boyutuyla romanın Nemrut Dağı'yla ilgili bölümleri kurgubilim olmaktan ötede gözlenen, yaşanan kimi somut gerçeklerdır. Romanı bu gerçeklerin üzerine yerleştirme ve bu konunun etrafında dolaştırma yaklaşımı ülkemizde pek denenmeyen yeni sayılabilecek bir çabadır. Bu somut yaklaşımın romana temel olması çok yerinde ve güzel, ancak betonarme temelin üzerine yerleştirilen gecekondusal öykünün de aynı güzellikte olması bekJenirdi. • Nemrut'un Gazabı/ Osman Aysu/ Evrım Yayınevt/ Istanbul, 2000/ 400 s lAYSUJ OSMAN NEMRUTUN GAZABI Kar Yağıyop Yeryüzünün Kalbine GÜLTEKİN EMRE Annesi kuş olan ir M. Mahzun oğan'ın üçüncü şiir kitabı "Kar Yağıyor Yeryüziinün Kalbine" (Mart 2000) geçen günlerde şiirseverîe.rle bulustu. Şair, "Once Ellerim üyanır" (1984) ve "Sesimde Mimozalar"daki (1993) şiirlerle şiir dünyamızda yerini alan şair, yeni kitabıyla sesine ses katıyor, şiirini derinleştiriyor. "Ey şair, en dokunulmadık imgeler bulsan ne ki,/ bir çocuğun gözlerinden uçan kelebekler değiştirir ildimleri" ikiliği "Yetiş Ey Şiir!" bölümünün başında yer alıyor. Sonra, "Sen duru bir göksün/ belki de beyaz bir nilüfer" bölümü "Seygilim, Yeryüzü"yle düşlerin, imgelerin kapısını aralıyor şair. Kitabın son bölümü "Yalnızlık Bildirisi" olarak okurla buluşuyor ve şu üç dize okuyanlann belleklerin kazınıyor: "Yaz boyu yorulmuş bir sandal gibi/ çektim kıvıya kalbimi/ yasını tutuyorum özgün bir coğrafyanın". M. Mahzun Doğan, "Yüzünün Aynası"ndan yansıyanları siirine ağdınyor. Nedir bunlar? Büyük kentteki yaşamın sıkıntılan, ülkenin perişan hali, gönül kırgınlıklan, dostlardan ayn düşme, Sıvas katliamında öldiirülenlerin bir türlü küllenmeyen anıları "eünesli, sıcak bir ülke"de şairin yüreğinde iyileşmez yaralardır. Oysa şairin sevdiği "öyle güzel" babyordur ki, o, bunca sıkıntıya cebinde gezdirdiği sevdiğinin bakışlan sayesinde katlamır, ondan güç alır. "Kar Yağıyor Yeryüziinün Kalbine"de M. Mahzun Doğan, pek çok çiçe B ( SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI S48