Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kemal Ateş'in gecekonduları anlatan roman ve öykülerinin ardından yayımladığı son kitabı, adeta gecekondulaştırılan düimizin son halini anlatıyor. Türkçenin nasıl içler acısı bir duruma getirildiğinin çok çarpıcı bir belgesi "Öğretemediğimiz Türkçe". REYHAN TURKYILMAZ emal Ateş'i Türk okuru ilkin Çürük Kapı (1978) ile tanıdı. Çürük Kapı, edebiyatımızda bütünüyle gecekondulan konu alan ilk öyküler toplamıdır. Ateş'in bu ilk öyküleri Milliyet Yayınları'nca son öyküleri ile birleştirilerek Bir Şarkıyı Dinlerken (PEN Orhan Kemal Ödülü) adıyla geçen yıl yayımlandı. Edebiyatı biraz yakıiıdan izleyenler, onun Toprak Kovgunlan (1981 MAY ödülü) aalı romanını anımsayacaklardır. 8u kitabı da eleştirmenlerce, seçici kurul üyelerince "Türk edebiyatında gecekonduları içeriden gösteren ilk roman" olarak nitelendi. Sonra başka yapıtlar, başka ödüller... O birden değil, ağır, ağır, dişiyle tırnağıyla edebiyat dünyasına girenler safından, o kulvardan geldi edelbiyata. Bir Şarkıyı Dinlerken'i, Toprak Kovgunlan'nı, Geç de Olsa'yı okuyanlar, onun "gecekondu edebiyatının lokomotifi" olarak nitelendirilmesinde en küçük bir abartma görmeyeceklerdir. Ama okuyanlar için bu sözüm... Okumayanların "bulamıyoruz ki..." gibi bir bahanesi olamayacak bundan sonra. Ateş'in bulunmayan bütün kitaplarını Doğan Kitapçılık özenli bir baskıyla bizlere sunuyor. Şu günlerde Toprak Kovgunlan da bulunamayan değil, bulunan kitaplar arasında yer alacak. KemalAteş'ten 'Öğretemediğimiz Türkçe K Türkçe'nin tuzla buz edilmiş halinin resmi Kemal Ateş'in geceKonduları anlatan roman ve öykülerinin ardından yayımladığı son kitabı, adeta gecekonaulajtırılan dilimizin son halini anlatıyor. Türkçenin nasıl içler acısı bir duruma.getirildiğinin çok çarpıcı bir belgesi. Oğretemediğimiz Türkçe. Kendisiyle bir görüşmemizde, "Bir dilin üstünden yedi ulusurt ordusu geçse, böylesine tuz buz edemezdi, biz ettik" diyor Ates. "Yasalarla, genelgelerle, basktlarla, kötü eğıtimle, Türkçeye gönül veren yazarlan borlayarak, dıslayarak, umaa gibi göstererek, Türkçeye gönül vermiş insanlan nerdeyse moskofajanı gibi göstererek beceraik bunu. öğretemediğimiz Türkçe, dilimizin tuz buz olmuş halinin bir resmidir." Kitabın adı ilginç geldi bana: Öğretemediğimiz Türkçe... A.Ü. Iletşim Fakültesi'nde Türkçeyi bıkmadan, usanmadan bizlere öğretmeye çalışan, sınıfa en güzel öyküleri, röportajları, denemelerini bulup getiren, "Okuyun, yazın!" diye bizleri sürekli uyaran, öğütleyen Kemal Ateş'e bir bıkkınlık mı geldı, havlu mu attı yoksa, diye düşünüyorum. Hayır, diyor Ateş. Havlu atmadım. Eğitime her zaman inandım. insanlan sarsmak istedim. Eğitimcileri, yöneticileri, anneleri, babalan, sorumlulan, sorumsuzları sarsmak ıstedım Hele de sorumsuzları... Ateş, bozulmanın nerelerden başladığını gösterirken, ders kitaplanndan bol örnekler veriyor. Okudukça gülüyorum, irkiliyorum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünüyorum. Tanrım, ortaokulda, lisede biz bunları mı okuduk? Şu yanlış bir dinbilgisi kitabından, aptesti bozan şeyler anlatılıyor: "Önden ve arkadan herhangi bir pislik veya gaz çıkması." Arkadan gaz çıkmasını anladık da, önden gaz nasılçıkar? Elimize okullarda bu türkitaplar verildi. Yanlışı doğruyu ayırt edemediğimiz yaşlarda bizler de hiçbir kuCUMHURIYET KİTAP SAYI 518 GecakondıHastmanıM kü yukarıdaki yazarların gösterdikleri yanlışların çok azı yazar yanlışı. Yazarlarda yanlış aramanın bazı sakıncaları vardır. Yaratıcı söyleyişle, yanlış söyleyiş, bazen birbirine çok yapışıktır, ayırt edemezsiniz. Yazar yanlışı daha az bu kitapta. Ders kitapları, medya ve öğrenci yanlışları, bir de politikacıların konuşmaları ağırlıkta. Yanlışlan iyi bir stntflandırmayla sunmuşsunuz. Okurun tsını kolaylastınyor bu durum. Evet, tuz buz edilmiş bir dilin yanlışlarını sınıflamak da zordur. Sanırım bu zorluğu aştım. Gerçekten Türkçe üstünden yedi ulusun ordusu geçmiş gibi oldu. Kemal Ateş'e neden Türkçe böyle tuz buz oldu, diyorum. Toplumdaki bozulma bileşik kaplar gibi, birbirine bağlı. Deveye sormuşlar boynun neden eğri, nerem doğru ki demiş. Konfüçyüs bir ülkede isleri düzeltmek istiyorsanız, ise dilden başlayın demiş ya, dil işlerini düzeltmek için de nüfus planlamasıyla işe başlayın üerim ben. Ardından yazarların, ozanların, basın mensuplarının, bütün aydınların saygı gösterdiği bir dil örgütüne gereksinme olduğunu söylemeliyim. Türkçenin en güncel sorunu bu. Saygı gösterdiğimiz bir dil örgütü. Devlet uayatmacı tutumu bırakmalı, özerk bir dil örgütü yürütmeli bu işleri. Bakın ortalıkta yazım kılavuzundan gecilmiyor. Her önüne gelen dil kurultayı düzenliyor. Türkçe kimsenin umurunda değil, varsa yoksa îngilizce. Bol bol yabancı sözcük kuUanarak göz boyuyoruz, caka satıyoruz. Eskiden anne babalar, çocuklarının îngilizce bilgisinden önce, Türkçe sevgisiyle övünürlerdi. 1980'den önceki dil bilincine asıl şimdi gereksinmemiz var. Öğretemediğimiz Türkçeye ilgi nasıl? Çok iyi... Hiç sevmediğim tecimsel bir sözle söylersek, "satışı" iyi. Dansı öteki kitaplanma diyeceğim. HrsğltlmcHnlsyanı kitap gibi heyecanla bekliyorum. Doğa Kitapçılık Toprak Kovgunlan adlı romanımın on sekiz yıl sonra yeni baskısını yapacak. Baskıya vermeden önce yeniaen yazdım, yeni bir kitap gibi heyecanla bekliyorum. Sanırım ocak ortalannda piyasada olur. Bunun dışında öyküler yazıyorum. Eskisi gibi dergilere göndermiyorum öykülerimi. Kitap haline getirince, bir öyküyü okura ikı kere satmış gibi olmak istemiyorum, okur ya dergide, ya kitapta okusun istiyorum. Sanki bir fıkrayı aynı insana iki kez anlatmak gibi geliyor bana. Belki de dergiler eski neyecanı vermiyor bana. Doğrusu benim de anlayamadığım bir duygu bu. Falan dergide güzel bir öykünü okudum diyenler de yok şimdi. Anlayacağınız dergilerle biraz bağım koptu. Konuş^ukça anlıyorum ki, "öğretemediğimiz Türkçe" yıllannı Türkçenin öğretilmesine vermiş bir eğitimcinin isyanının adı. Bu isyanın gerisinde Türkçeyi öğrenememis öğrenciler de var kuşltusuz, ama bu konuşmamızda öğrencilerden söz etmiyor hiç, onlara toz kondurmuyor Ateş. "Neden?" diyorum. "Çünkü onlar bir sonuc" diyor Ateş. O sonuçlardan biri de bu röportajın yazarı. Dilerim hocam iyi not verir yazdıklarıma. iyi bir Türkçe için, Kemal Ateş'in derslerinde parola haline getirdiği sözleriyle bitirmek istiyorum bu röportajı: Okuyun, okuyun, okuvun... Şu günlerde okuma listenizde Öğretemeaiğimiz Türkçe, Toprak Kovgunlan, Bir Şarkıyı Dinlerken de bulunsun. • Öğretemediğimiz Türkçe/ Kemal Ates/ Cumhurıyet Kitaplan/ tstanbul 1999/118 s. SAYFA 19 Kemal Ateş, bozulmanın nerelerden başladığını gösterirken, ders kitaplanndan bol örnekler veriyor. sur bulmadan okuduk. Dili son derece kötü ders kitaplarını okuyanlar, avukat, doktor, mühendis, yareıç, öğretmen bilim adamı oldular... Kimi de kendine medyada yer buldu "umar"la "umur'u, "göz lem"le, "gözetim"i karıştırdı kimi politikacı oldu, her gün ekranlarda, ağzından tek biı düzgün tümce çıkmadı. Öğretemediğimiz Türkçe'de gösterilen şu yanlışlar da, dil yanlışı mı, bilgi yanlışı mı, akıl yanlışı mı, yoksa akıl noksanlığı mı, doğrusu anlayamadım: "Pishk ikt kısma ayrıhr: Hafif pislik, kaba pislik. Etiyenen hayvamn idrart hafif pislik saytlır. tnsanın, eti yenmeyen hayvanlann idrart kaba pislıktir. Hafif pislik, namaz kılınacak yerin veya elbisenın dörtte birinden azına bulasmış ise namaza mani değildir, bundan fazlasına bulasmıs ise namaza manıdir. Kaba pisliğin akıct olamnda avuç içt kadanndan fazlası namaza manidtr, bundan azı mani değildir..." (a. 10) Öğretemediğimiz Türkçe'nin şu günlerde piyasada Daşka örneîderini gördüğümüz bu tür kitaplardan önemli farklılıkları var. Konuşmamızdan anlıyorum ki, Kemal Ateş'in, başkalarının yaptığı bir işin benzerini yapmak gibi bir sıkıntısı yok. Kitabın bu farklı yanını da şöyle anlatıyor: e Yanlışları çok farklı kaynaklardan aldım. Gidebilaiğim kadar eskilere de gittim. Sözgelişi, Fuzuli'nin ' çıkarmak etseler tenden..." söyleyişi, Fuzuli'nin yanlışı mı, istinsah yanlışı mı, yoksa zamanına göre doğru mu? Doğruysa başka örnekleri nerde? En çok ders kitaplarındaki, günümüz basın yayın organlarındaki, olitikacılann konuşmalanndaki dil yanışlarını derledim, eleştirdim ve sınıfladım. Bu yanlışların sınıflandınlması ayn bir sıkıntıdır, zordur. Kitabıntz bir modamn zorladtğı birkitap değil yani KttatanlarkUyan Evet, bir modanın zorlaması değil... Ydların birikimi. O düşündüğünüz kitapları inanın dosyayıyayınevine verdikten sonra okudum. Ökuduğumda gördüm ki, farklı şeyler yapmısız. Bu farklılıktan biri de şu: Çoğu yanlışlan gösterirken yanıma kamuoyunun desteğini aldım. Kitapta yalnız benim değil, îlhan Selçuk, rîakkı Devrim, Hasan Pulur, Mustafa Ekmekçi, Nurullah Ataç, Oya Adalı, Aydın Engin, Doğan Hızlan, Atilla Dorsay, Fethi Naci, Ali Türkseven gibi yazarların gösterdikleri dil yanlışlarını da bulacaksmız. Yazarı yazara kırdırmak gibi mi oldu biraz? Belki biraz öyle, ama tam değil; çün Y*ann Hriklmi