Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Orhan Pamuk'un romanları, edebiyatı araç değil amaç olarak gören, kimseye öğretmenlik taslamayan, insanların sckse özellikle dc yasak sekse zaaflarını, moda olmuş konuları kullanmak fırsatçılığından uzak, ille de bir amacı varsa "eğlendirmek" olan yapıtlardır vc gerçck roman, yani doğal ağaç işte budur. SÜHA SERTABİBOĞLU ir Zen ustası demiş ki: "Ben aydınIanmatlan öncc ağaç, ağaç gibiydi. Ayclınlanmaya başlayınca, ağaç, ağaç gibi olmaktan çıkrı. Şimdi tam aydınlandığımdan beri ağaç yinc ağaç gibi." Türk romannlığmın rarihini anlatıyor sanki bıı sözlcr. Türk romanı başlangıçta örneğin Kurtuluş Savaşı gibi; köydeki ya şam, kentlerdeki sömürü gibi toplumsal olay ve olguları büyük bir hcvccanla an latmayasovunmuş, kişilerin duyguları, iç dünyaları bu betimlemelerin ancak bir süsii, bir dekoru olarak ikinci planda kal mıştı. Daha sonra, özellikle dc 12 Mart'tan sonra moda halincgelen 'hunalım romanlaıındaysa bu kez entelektüelimsi solcuların aşk vc de özellikle iiçlü ilişkilerine mcrak saknmış toplumsal olaylarsa bunların dckoru olarak kııl lamlmıştı. Yani biitün ıkınmalara karşın Benim Adım Kırmızı ncrspcktif vc gölgc yokrıır. insanların c nc yü/.lü, lıepsi birbirinc benzeyen, y y , yuvarlak y ldi İJlik b çcKİk gözlü riplcrdir, İJsrclik, bu rcsim bclli kalıplaıla yapılır; önıcğin oturan nadişah, :ita binmiş savaşçı, pcnccreden na kan kadın, ya da basıbos köpck hcp aynı şekilde rcsmedilir, bu kalıplann dışına cıkilmaz. Otların, lalclcrin, bulutların, dilcncilcrin, kcsilmis başların resmedilme tarzı hcp aynıdır, değişmez. Nakkaşlann eli bu resimleri binlercc kez hcp aynı şckildc çizc çizc öylcsinc alışmıştır ki, ışıksız ortamlarda ve çok uzun sürelet resim yapmaktan kör olsalar da rcsim yapmayı südürcbilirlcr. llatta körlük nakkaşlar arasında bir onur mertebcsidir; çünkii kör nakkaş dünyanın çirkinliklcrini dcğil yalnızca Allah'ın güzefliklerini göriip on ları rcsmcttiği için kutsallaşır. Nakkaşlıkta, yaptığı rcsmin altına, bırakın imza atmak, resmi kimin yaptığını belli edecek bir üslııp edinmek bile çok ayıptır. Uslııp dcncn şcy nakkaşın bir KUsurııdur ancak. üysa, Küncsans'la gelişen Batı sanatında pcrspektif vc gölgc vardır; portrc resmiyle hcr insanm farklı özellikleri rcsmedilir, hcr rcssamın ayrı bir üslu bu vc resnıin altında imzası vardır. Burada Pamuk, buriuvalaşma, dolayisıyla ki şileşme, bircysellcşme sürccinc girmiş Baöyküsünü anlatır ama yorumlamaya gcçmeden Zaril'iıı ölüm haberi gelir. Ornan Pamuk bıırada, Türk romanı için ycni ve çok ilginç bir biçim denemesine girişmiş, uzun frekanslı birritm uygulamıştıranlatıma. Bu tckrarlamalarla, yüzlerce yıldır hep aynı şeylcri aynı tigürlerle tekrarlayıp duran minyatürün, nakışın bu özelliğini roman anlatımında kullanımşıtır. Aynı ritmik öğe roman boyunca, bazı çeşitlemelcrlc, ama gencllikle hep üç şıklı ve Arap alfabesinin harfleriylc adlandınlmış ay nnılarla zaman zaman yine görünür. Fakat sözü edilen üç nakkaşa art arda yapılan ziyarctlerin ritmik anlatımında görülen aksama, nakkaşın üslubunu ele veren bir hata gibi, yazarın muzipçe yerleştirdiği, katilin kimliğini belli eden ve dikkatli okurların gözünden kaçmavacak bir ipullklnı Bir çınarın dallarında: B la yazar, gerçeğin tek vc yalın kat olmadığını; gerçeğin, birbirinc taban rabana zıt bile olsa, larklı görüşler arasından biriya da diğeri dcğil, hcpsinin toplami; dafıa doğrusu, bunların bir araya gelmesinden oluşan karmaşa olduğunu söylemek isti yor sanki bizc. Ayrıca, Orhan Pamuk "Benim Adım Kırmızı" dabirağacın, birmetalparanın, hatta bir rengin konuşıııası gibi fantastik anlatım tarzlarını da dcnemiş. Olülcrin konuştuğu bölümler ise kitabın en nıistik yerleri. Bıırada, ölmüş F.nişte'nin söylediği "1 layatın dar bir gömlck olduğu, zamanın vc mekânın zindanlanndan çıkınca anlaşılıyor ancak" sözünün çok hoşuma gittiğini belirtmcm gerck. Kitabın, özellikilc 'Meddah'ın anlattığı bölümlcrinde, Kemal Tahir'imsi bir mi zahi halk dili, ağzından bal akan bir söylem var. Kitapta tarihsel vcrilcre, kimi zaman özellikle sadık kalınmamıs. Örneğin Meddah, bir köpcğin ağzından, "Frenk diyarındaki biitün arkadaşlarının boynunda tasmayla tlolaştığını, dişi köpeklerle oynaşmaya hasret kaldıklarını" söyler. Oysa KSOO'lü yıllarda Avrupa sokakları başıboş köpeklorle doluydu; av dışında, zevk için köpek beslcmek alışkanlığı yoktu. Ornan Pamuk gibi araştırmacı vc çok okuyan bir yazarın bunu bilmemesi mümkün olmadığına göre bu günümüze bir gönderme, yani Büyük Iskcnder'i motusıklctc bindirmek gibi bir anakronizmdir. Nitekim daha açık bir anakronizm örneği de o dönemin bir şairi gibi anılan "RanlışairSarıNazınrm'birmesnevisinde, mutluluğun resminin yapılmasını istemesidir. "Benim Adım Kırmızı"daki bir sahnc benim özellikle ilginıi çckti. Kara, kendisini rcddeden ve oniki yıl sonra bir ten hada karsılaştığı platonik aşkı Şckürc'yi, bııgün bile ancak en bayağı fahişelerden istenebilecck bir oral sekse zorlar. Kadın buna tepki gösterir ve kaçar. Yazar burada, toplumumuzda cinsler arasındaki ilişkileri sınırlayan vc insanları bımalıan bir zırha bcnzcycn kural duvarlarına bir balyoz indiriyor. Yazar, belki kendi dcyimiyle "dünyayı havaya ııçurma isrcği" tliye ni telendirebileccği bu hamlcsiyle çocukluğunun, ilk gcnçliğinin ona yüz veımcyen kızlarından intikam alıyor. Orhan Pamuk aşka pck iyimscr bakmıyor. Zaten onun romanlarıtıda gencllikle aşk tcmasıyla pek tcşneolmamasının altında yatan nedenin bu olduğunu anlamakzor dcğil. Kara'nın Şcküre'ye duyduğu aşk da tek taraflı, has talık.lı ve kadın tarafından sömürülcn bir duygu. Kadın sevmiyor; sevgiyi kullanı yor. Şcküre'ye duyduğu aşk, Kara'ya acı dan, beladan, enayi yerine konmaktan başka hiçbir şcy getirmiyor. Bunda biraz da 'onlar ernıiş muradma, biz çıkalım kc revctinc' tarzı aşk ilişkilcrinc şartlanmıs okurla hatiitcn alay ctnıe dürlüsü de rol oynamış gibi gcliyor bana. TarHısel veriler Gunürtıüzsanatçılarma gönderme Yazarın ustaca kullandığı bu polisiye temanın yani sıra nakkaşlar hcp, Müslümanlığın resmi yasakladığı gerckçesiyle kendilcrinc saldıran vc "Erzurumlu Hoca'nın yandaşlan" dcncn eli kanlı gericilerin ölüm tehdidi altında yaşarlar. Bir yantlan da, geçim zorluğu nedeniyle, yeni zengin olmuş sonradan görme paşala Orhan Pamuk bu yapıtında "Sessiz Ev" dc kullandığı, aynı olayi birçok kişinin ağzından anlatma tarzını biraz daha geliştircrek kullanmış. Bence bu anlatım tarzıyla yazar, gcrçcğin tck vc yalın kat olmadığını; gerçeğin, birbirine taban tabana zıt bile olsa, farklı görüşler arasından biri ya da diğcri değil, hcpsinin toplami; daha doğrusu, bunların bir araya gelmesinden oluşan karmaşa olduğunu söylemek istiyor sanki bizc. ağaç bir türhi ağaca benzememişti. Ama sonunda bizim dc gcrçck bir ağacımız oldu, Orhan Pamuk adında genç bir çına rtmız var şimdi; büyüyor. Orhan Paımık'ım mmanlaıı.edebiyatı araç dcğil amaç olarak gören, kimseye öğ retmenlik taslamayan, insanların scksc özellikle de yasak scksc zaaflarını, moda olmuş konuları kullanmak fırsatçılığından uzak, ille de bir amacı varsa "eğlen dirmek" olan yapıtlardır vc gcrçck roman, yani doğal agaç işte budur. (Bura da, 'eğlendirmek' sözcüğüniı, bunu özellikle olumsuzanlamdakullanan FethiNaci Usfa'nın bir yazısından aldım. Ayrıca sayın Fethi Naci bu yazısuıda, "edebiyatın asli görcvinin kurulıı düzcne muhalc fet" olduğunu da yazmış. Böylesi misyonları miiziğe, resime, baleyc yüklemcdigi miz halde edcbiyata yüklcmck haksızlık değil mi? Edebiyatın suçu, anlatımını ko nusma diliylc yapması mı?) "Benim Adım Kırmızı" Orhan Pamuk'un şimdilik en ilginç yapıtı; 1622 yı lının Istanbul'unda, nakkaşlar arasında geçen bir cinayetin çevresindc gelişiyor. Nakkaş, minyatür dcncn vc ancak kitaplara, yani küçük boyutta yapılan Islaın resimlcrini yapan kişilcre denir. Batı resimindcıı çok larklı olan bu rcsimlcrdc SAYFA 14 Gerçek roman ııyla, ümmctte direten Doğu arasındaki çelişkiyi dilc getiriyor. Bu paradoksun bir diğcr yönü de 'başan'ya endeksli haris Batı insanıyla; tcvazuya dcğer vcrcn, kcndini diğer insanlardan öne çıkarma çaba sını ayıplayan Doğu insanı arasındaki zıtlıktır. Romanda "Kara" lakaplı nakkaş, ilkgcııçlik aşkı ve "llniştc" lakaplı ustasmın kızı Şckürc'ye âşık olduğu haldc kavıışamamıştır, 12 yıl gurbct ellerde gczip durduktan sonra gcri döncr. Bu arada Şcküre evlenmiş, ()rhan vc Şevket adlı iki oğ lu olmuş, ama kocası Iran savaşına gitmiş, geri dönmcmiştir. Bu arada, "Zarif" lakaplı nakkaş öldürülüp ccscdi bir kuytıya atılır. Kara, birgünlük Lcylck, Zcytiıı vc Kclebek lakaplı iiç nakkaşı sırasıyla ziyaret cdcr. Ziyarctlcıin başlangıçlan öğlc namazı önccsi, öğlc namazı sırası vc öğle na mazı sonrasıdır. Nakkaşlann her biri üslııp cdinmcnin nasıl uğursuzluk gerirecc ğini göstcrcn ücer öykü anlatır; ner üçü nün dc ilk öyküleri elit, ikineisi bc, üçün cüsü cim harflcriylc belirlcnmiştir. İlk nakkaş öykülerini anlattıktan sonra öyküleri yorumlar vc ilk öyküylc ikinci öykünün üçüncıi öykiidc birlcştiğini söylcr. İkinci nakkaş da öyküleri yorumlar ve ilk öyküyle ikinci öykunün üçıincü öyküdc birleşüğiııi söyler. Üçüncü nakkaş da üç ra porno minyatürler yaparak para kazanmak ve nakkaslığı ayağa düşürmek gi bi bir ayıp da peşlerini bırakmaz. Orhan Pamuk, bu konuda günümüz sanatçıları nın durumuna gönderme yapmaktadır büyük olasılıkla. Ote yandan da Batı usulü rcsim Osmanlı'da gittikçe güçlenmcktedir ve minyatürün cnindc sonunda bunun karşısında yok olaı.ağı bellidir. Minyatürün yak laşan olümü dc, hcr sanatçı gibi sonsuzluğa, ölümsüzlüğe ulaşmaya çabalayan nakkaşlar için başka boyutta bir ölümdür. Bunun dile gctirildiği sahneden biraz söz crmck gcrck. Zarif adlı nakkaşı öldüren, aslında kendisi de bir nakkaş olan katil, "Kniştc" lakaplı yaşlı ıısta nakkaşı da cvindc ziyaret cdcr vc linişte, karşısındakinin katil olduğunu, kendisini de öldii reccğini anlayınca minyatürün hazin sonıınu betimlcr katilinc. F^debiyatımızın en gü/.cl monologlarından biri olan bu uzun tirad, ölüm karşısında ozanlaşan, yaratıcılığı dchadüzcyineçıkan insan düşüncesine dayalıdır vc burada Binbir Gccc Masallan'na bir gönderme var gibi gcldi bana. ()rhan Pamuk bu yapıtında "Sessiz Ev" de kullandığı, aynı olayı birçok kişinin ağzından anlatma tarzını biraz daha gelişti rerek kullanmış. Bencc bu anlatım tarzıy Hayatın ana teması Orlıan Pamuk'un aynı zamanda cesur bir yazar olduğunu belirtmcm gerek. Bu cesaret, geneldc alışıldığınm aksinc, çitt yönlii. Birincisi, Kıır'an konusunda, şcri alcıların kanını beynincsıçratacakyorumları yapabilnıck gerçcktcn de her babayiğidin narcı dcğil. ikineisi, Türk aydın ka muoyuna Allah'ın vc Peygamber'in adı nın bu kadar çok geçtiği, yarı aydınların ncredeyse şeriat propagandası sanabilccc ği kadar çok dinscl içcrikli bir kitap sun mak da az bir cesaret dcgildir. Orhan Pamuk gencllikle sıradan insanları değil,ya şamını bir tutkuya adamış insanları anfatmayı seviyor. Bu yönüyle Stefan Zwcig'i andırdığı söylencbilir. Ama Zweig Pamuk'a göre tlaha pozitivist, Pamuk'sa ona göru daha nıistik kalır. Pamuk'un scçriği kahramanlar pek mııtlu, dünyavla pck ba. rışık tipler değil. Pamuk, mııtluluğu be timlemekten pek hoşlanınayan bir yazar dır. Ona göre hayatın ana teması "ara" C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 4 7 1