Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Uc imli sözcüklerinövkiisü "Kadınlar da Vardır", "Lanetliler", "Dullara Yas Yakışır';, "Onunla. Güzeldim", "Taş Üstüne Gül Oyması" vc son olarak da "Uçu": Erendiz Atasü'nün öykü dağarcığımıza kattığı yapıtlar bunlar. Birbirini yinelemeyen, hepsi ayrı renk ve kokuoa, okurun okuma tadını yincleyen öykülerden oluşuyor bu kitaplar. Erendiz Atasü ile son kitabı üzerine konuştuk. KAMURAN SEMRA EREN* eni çıkan "Uçu"yu elinize aldığınızda, kapagından tutun da iiy nıd imli "uçu ' sözcüğüne varıncaya ç ğ y d kadar düsünüyorsunuz. E azından En okur olarak ben düşündüm: "Kapak dcscni Frogonard'ın salıncaı Frogonard 18. yüzyıl Avrupasının iki DÜyük şiirsel ressamından biri olarak tanıtılıyor Ana Britannica'da.Ya 'Uçu' sözcüğü.' Türk Dil Kurumu'nıın Büyük Türkçe sözlüğündc yok. Demek ki bu ad yazarın yaratısı. Ad ve kapak deseni estetik bütünlük saglamış." Bu düşünceler belki aşırı bir yorum. Ancak kalamı bu bilgilere yormadan da duramadım. Öykülcrin gerçek okumasına geçtiğimde, öndüşünülerim okuduklanmla bütünleşince daha bir kcyiflc sarıldım öykülere. ''Üç îmlı Sözcük" bölümünün öyküleri: Ada, Uçu ve Mıs. Bu üçlü, yalnızca üç imli sözcüklcrlc adlandırıldıkları için bir araya alınmamış. Koku, her üç öykünün 1 ortak imgesi. Yalnızca koku mur Renk de önemli bir imge. Ancak hcr öykünün kokusu (buğusutütsüsü) kendine özgü. Renkler öyküdcki yansıma vc yanılsamalara göre anlamlandırılmış. "Akasya kokusuaurbuoykünun ö'zu " (s.44, Uçu). ". Ya\cınınlcrtn nıavı kokusunda" biraşk yazılabüır;" ..bu Akdcntzçalımsnından, burunla ilk yüzeysel lcmasia tatlımst bir koku yayılır" (s.17, Ada). Herokurkitaptaki öykülerden ayrı biçimdectkilcnir. Ben, yedi öykünün için, de en çok Uçu, Ada, Mozaik ve Yaşlı Kadınlar'dan etkilendim. Bu öykülerin tematik özelliğinin yanı sıra, temayı bclirgin kılan imgelem biçemi de beni çcken özelliklcr arasmdaydı. Orneğin, Uçu'da gönderme yapılan dönemde öğretmenşairçevirmcnelcştirmen dörtlüsü, öğretmenilbay ikilisi, ögrctmen vc annenin ortaklığı, öğretmenle ilbayın görüncn dayanışmaları ve görünmcyen yalnızlıkları, öykünün hedefine ulaşnıasını zorlamadan kurulmuş. Burada şairin Orhan Veli, eleştirmenin Ataç olduğunu anlama zorunluluğu duyıılmuyor. (Meraklı okur, tip betimlemelerinden yararlanarak merakını gidercbilir.) Asıl kavranması gereken, gönderme yapılan bir dönemin ve aydınlannın yorumlanmasıdır. Yazar imgeleriyle dünle bugün arasındaki bellek yitimini, belleklerin uyandırılması sorunsalını çok ince ve estetik biçimde ortaya koymuş. Atasü'nün tematik imge zenginliği dil ve biçemine de yansımıs. Çünkü yazarın bilgi ve birikimlerinin Jüşünsel boyutu, yaratıcı dil kullanımıyla ezgili (şiirsel dedikleri) bir uyum gösteriyor. Besteleye SAYFA 8 Erendiz Atasu, hayalle gerçeğin. yasanmıslıkla yasanabillrllğln, dünle bugünün kurgusunu okuruyla blrlikte kurmus. Erendiz Atasü ile "Uçu" üzerine dönüyor. Koku nedir? Uçucu maddeler bileşkesi, yani gaz. "Uçmak"tan "uçu" sözcügünü "gaz" anlamına kullanıyorunı. üyküde bu uçucu güzelliğin çevresinde nek çok duygu ve düşünce Jans ediyor, aşk, özveri, yurt sevgisi, devı iın coşkusu, özveri Türkiye'nin bugünkü hayatından uçupgitmiş... Oteyandan aşk, gençlik, umutlarhepimizin ömürlerindcn uçup geçer... Oykü DÜtün bu geçiciliklerle "rnadılc'nın halleri arasında çağrışımlar örüı(>r. ni, söyleyeni, hatta dinlcyeni kavrayan bir uyum bu. Okıır ezginin içinde olmaktan huzursuz degil. Orncğin okur Ada öyküsündekı Kader villasında, belki bilmedi öi, okumadığı bir yazarla a^kı bestclerken, birden adanın kokusunu değiştircn toplumsal tTiarsları dinlemeye koyuluyor! Atasü hayalle gerçeğin, yaşanınışlıkla yaijanabilirliğin, dünle bugünün kurgusunu okuruyla birlikte kurmuş. Öyküleıiyle ilgili saptamalarını yazarla paylaştım ve kendisine şu soruları yönclttim: " AkciKya ağaçlarına unek üreltıklerı içın ktyılmadı. Onlar ılbayların, bakanların alçak göniillü evlerdeyaşadıfa, hcrhcs vıbı çary pazarda elinde file dolaşıp herkes gıbı kcsc.sine uyanı aradıfcı, kur\un geçırmezlük\ arabaların, özelordularıandı ran korumcdann düşle görühc hayra yu rulmayacaiı bir başMenfe tanıh nÜukîarı için bi^ildilcr. Kentin masumiyct döncmı nı aııtm satan ber çızgı gıbı aka syalar da sı lindı A ma kimıleri unutmaz' Uçu son duraktır... Uçu unutmaz " (f (>()) Uçu'nun sonu böyle bitiyor. Baslangıçta tatlı bir hüzün, sevginin içindeki koku olan uçu, ilerleyen satırlarda yeni imgeler sunuyor. Bcllı bir donemin aydınlanmaşının içinde tartışılan bir sözcük "uçu"... OzelIİKİe,"Uçu" niçin unutmaz? üykü t>izin de belirttiğiniz gibi bir imgenın, "akasya kokusu"nun çevresinde KİTAPTAN ALINTILAR. "Cıaz", maddenin molekül yapısı, yani özü, bozulmadan varabilecegi son aşamadır. Katı.sıvı ve uçu... ütesiyok... Da ha dogrıısu "madde" için vc bizim insanlaıın algılanmız için yok. ütesi atonıa paıçalanma ve atomun parçacıklara yani "ba^ka bir evrenin imleri"ne parçalanmasıdır. dündelik gcrçekliktc ya da gündelik yanılbama rnı demeliyim bunarlaşmaoan ötesini beş duyumuzla algılamamız mümkün değil, buharlaşmayı bilc bir "yokoluş" gibi kabul ediyoruz. üysa gaz yeniden yogunlaşabilir. Unutulan anımsanabilir. Hele "uçu" bir kokuysa, ne büyük bir anımsaücıdır, kimi kez erotik çağrışımlarla yüklüdür. ^umda, yurt scvgisiyle dolu aydınlann çalısıp çabaladığı yıllarda, Ankara küçük, iduiasız anıa güzel ve içten bir kentti. O yıllar caddeler akasya ağaçlarıyla süslüydü. () buram buram koku asılı kalmış burun deliklcrimde on yıllarca, bana 40'lann sonunda geçen bir sev da öyküsü yazdırtıncaya dek. Uçu'da ohun, Ada'da olmn uzamsal değışımden yansıyan kukunun rengi de var. "...menckşc rengı tşıkta" görüldüğü 'iantlan koku, "yaseminlerin nıavi kokusu", açıkgrirnn eflatunadonüyneu"gıbı Kokunun ve rengin çagrışım ortaKİığını açıklar mısınız? • Koku, renk, ses, hcpsi dalgalarla ya yılıyor gibi geliyor bana. Sesin havanın dalgalanması oldugunıı biliyoruz zaten. Koku ve renk yani ışık da havanın içinde hareket ettiğine görc onlar da bir dalga devinimi yaratıyor diye düijünmck hoşuma gidiyor. ()rtak noktalan bıırda. Ayrıca kimi kokuların insan bilincine kimi renkleri çağrıştırdığını okumuştum. Mıs, Ada ve Uçu tematik açıdan üç farklı öykü, ımgesel yakınltklar ıçerıyorlar Ancak, Mıs daha bağımsız bir yerde duruyor gihi, ne dersinız' Evet, üç öykü farklı temaları işlcse ler de ortak düğümleri "koku"larda kesişen bir imgelcr ağına dolanmışjar. "Âda"nın siyasal bir iletisi, antiemperyalist bir tavrı var; "Uçu"dan söz cttik, "Mis" sanatın nc yaman bir iletişim olduğunun, sınırları nasıl asabildiöinin öyküsü bir anlamda. Üç öykünün bir özelliği daha var, üçünün de ortak ana teması "aşk" ya da aşktaki dram, belki trajedi. Kavuşamama vc kavuşuldugu zaman ortaya çıkıveren yeni ayrılıklar... "Üç imli sözcük" "aşk" aslında! Sanatsal yaratıcılık, başka bir ortak tcma. "Ada" bir ya A $kı bir csin olarak DoSu ke±fetti, tıpxX kı dlümü kcjfetiig'ı gıbı Batı asktan bir ilışkı ical cllı. Romcojülycl, DcsdcmonaÜthello, LeylaMccnım aşklarındakı orlak payda ncdır? üliim. Batı ölümbayat tkılemtnde hayatı seçtı Bu biraz da ölün/dcrı kaçtş dcmcktir. Kcndt üstüne kapamp, kendı ıçınc doğru kıvnmlunan hüzünlerden kaçmak ıçın dcmzlere açıldı Batıltlar Içe yönclcn hcr arayış sonunda olümv varır. Çünkü dofcdufcumuz arıdan itıbarcn içimizdc büyüttüfcümüz odur, blümlülüktür Akdeniz'ın dog'usundaki iomuz gükyüzü ve sonsuz topraklar, "Ne kadar küçücüksün!" der insana. Kollarıyla kcndi bcdeninı çaresizce sarar, çömelıp büsbütün kücülür iman; içinden başka korkusuzca bakacağı ufku yoktur. Ve işte, o ruh u{kunun alacakaranhpnda ölümü görür Göçebeler için tek kalıcı gerçek ölümdür, her şey onlara dokunur ve geçer, rüzgâr, yağmur, t)ik, görünlüler onlara dcğer ve geçer. Sıcakta düşünceler ve hisler buhana^ıp kayholur, onları yakalayabilmek için, tıpkı derın ve herrak bir göl gıbı aynı noktada dundmalıdır ak.tl ve sezgı. Dog'u bilgesinın yaptığı da budur ıste Battlı keşfe çıkarken bir diğerini, a hkandüler kendı ıçini. ırden aynmsadı: Alışverişçilerle mitınvciler, caddemn darlıgı vc nüfusun kalabalıklıp nedeniyle iç içeydiler, atna bırbırlertyle hıç dgılenmıyorlardı Müşteriler milingciler yokmuş gibi davramyorlardı Bırdcn ayrtmsadı Ahşvertfçılerle milingciler yer deg'iştirmeliydiler. Mü$terı kalabalıg'ının yüzlcnne, proteın ve vitamın fukarası be\inlcnn kaslarda ve deridcki izlerı sarımtırak, ışıksız, pörsük çizgıler kazrfmıştt Birden aynmsadf Müjterilerin mevzilerint terk edip mitıngalenn saflarına geçmek gıbı nıyetleri yoktu. lopraktaki delıklerde kaynayan karıncalar gibıydı onlar. Dev bir delık, bir uçurum' Yok.sulluğun dibinde, yukarıya tırmanabtleceklertnı sanarak, telasla koşuyorlardı bir dükkândan ahürüne Kadının ayak parmaklanna dek varmış canlılık yavaş yavaş çekiliyordu. A a teatere gıbı bıçtyordu kemiklerını 2xKafası küçülmü^, iskeletı kocaman bir sanduka gıbı büyümüs/ü, büyük gü niin e^ig'inde miydi, artık tnsan olmaktan da çıktyordu'•>1lık sıvıda yattığt dcmleri uzak bir dü\ gibi ammsadı, ılık ısık gibiağan dokunuşu Sessızacı... Yüzlerce bıçak ağzına yatırtlmıştı Arada tırada duyaup4 karnından bir titrcşim gibi yüreg'imn olduğu yere yüksclen, ılkyaz kokularıyla esen o çafcrt susmuştu. "Dokun Kendtne" susmuştu. Birden ayrımsadı: Gövdesiydi bu agrıyan, kırtlmıs, parçalanmış "Ben bur dayım" diye haykmyordu. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 4 6 5