05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tanrıdan sarkılar C. TEMUÇİN ASİLTÜRK* Atcş'in "Çürük Kapı" (öykii, Lions Jüri Ödülü, 1979), "Toprak Kovgunları" (Mchmet Ali Yalçın Roman Odülü, 1981), "Kayıp Kuzu" (Snkı Dost Cocuk Oyunu mansiyon ödiilü), "Geçde Olsa" (roman, 1989), "Yitik Kuzular" (çocuk romanı, 1992) adlı yapıtlarından sonra, altıncı yapıtı. "BirŞarkıyı Dinlerken". Buvapıtıokumadınızsa, okuduğunuzda nelerduyumsayacaksınız; bunu kestirebilmek bir bakıma çok güç, bir bakıma çok kolay. Çok güç, çünkü "Bir Şarkıyı Dinlerken" öylesine "çok okumaya açık" öykülerdcn oluşuyor ki, doğrusıı bunlara şiirsel öykiiler demek yerinde olur. Okıınması çok kolay, çünkü içeriktc, yüksek anlatı çizgisinden asla sapmadan akıp giden, scsine ve kılığına kıyafetine tanış olduğumuz öyküler var. Köyleri, kasabaları, gecekonduları, banliyö ve kentleriyle birlikte Anadolu'da yaşamış her insanın yabancısı olmadığı yaşamı dıdik didik edip ortaya koyuyor yazar. Ancak saJt ilk bakışta gördüklerimizi değil, görünenlerin ardında duran sesleri dc... "199Ş.PEN Yazarlar Derneğj Orhan Kemal Oykü Yarışması Başarı Odülü"nii alan"Bir Şarkıyı Dinlerken" adlı bu kitap, "Çürük Kapı" adlı öyküyle başlayıp "Bir Garip" adlı öyküyle tamamlanan on dokuz öyküden oluşuyor. Milliyet Yayın ları tarafından Ekim 1998'dc yayımlanan "Bir Şarkıyı Dinlerken" 190sayfa. Şam'ın en iyi masal anlatıcısı Prof. Dr. Gürsel Aytaç'ın kitabın kapaolan arabacı Salim'in ğındayeralan, "BırŞarktyı Dinlerken, Keyaratıcısı, "Gece Masalcısı" mal Ates'in anlatım tekniğindc kendinı aştıgını hamtlayan basanlthır öykii kıtaadlı kitabı eeçtiğimiz bı" sözleri, yazarın dili hakkında önemli günlerde ülkemizde de ipuçları veriyor. Rauf Mutluay'ın ilk öyyayımlanan, Suriye kökenli külerine yaklaşımı ise içeriğe ve dile yönelik: "İyi bir irykücülük yetcncğıyle karş't yazar Rafik Schami kendisini karşıyayız. Bırilkkitap bukadaryaltn, kuanlatiyor. uırdan uzak, imancılbır sevgıyledolu, anlalımda bu kadarilgınç, konuşturup tiplesasıl mt bir öykii anlatıcısı oldum? tirmede bu kadar usla olabilır " Konur Ben sayısız öykünün büyük bir Ertop'un yaklaşımı da O'nun dilini ve ducoşkuyla anlatıldığı Şam'da dünrusunu gözardı etmiyor: "Kemal Ateş, geyaya gcldim. Orada öyküler hem kahvecchondu çevrcsinın yaşamını, inandırıcı lıaneferde hem de evlerdc anlatılır. Bu bitiplcştırmelerle yansttıyor. Dili rahat kul rinci neden. tkincisi ise, yazılı edebiyattır. lanıyor." Hüseyin Atabaş'ın bakışı, öyküBen, dünya klasikleriyle nirtesadüf sonulerin görsel ve (yine) dilsel yönünü vurgucu, çok erken yaşta tanıştım, bu yüzden luyor: "Kitabt okuyup bitirdikten sonra, sömürgecilik dönemi sonrası ilk Arap yabir gecekondu mahauesinin tablosu açılt zarlar kuşağı bana örnek olamadı. Onlar, veriyor önümüzde. Kemal Atcş'tn lağlam dünyanın dahi anlatıcdarının yanında çok bir düzyazı kurgusu var" Son olarak Ahsoluk kalıyordu ve bir zamanlann erotizm met Telli'nin yaklaşımı yazarın farkını orve heyecan dolu Arap öykülerine göre de taya koyuyor: "Antatımdaki başarı ise, ya çok uokunaklı, çok tutuktular. Ben kahzarı dıfer köy ve gecekondu tcmalanm is vehane öykücülerinden, Şehrazat'tan, leyen birçok yazardan ayırarak daha \ag"lık~ Abu Nuvvas'tan vc tncil'den, Faulklı bır kantıma kavusturuyor.. Kemal Ateş ner'dcn, Balzac'tan, Neruda ve Kafka'dan yalnızca yerel olantn albcnısine kaptırmı öğrendim, ama hiçbiri bana, bugün yazaryor kendinı. Dilın kcndine özgii semantıken hâlâ dııyduğum, çocukluğumdaki o g"ini önemsiyor ve ona bağlı kıltyor " müziği yeniden veremedi. Ben bu müziği, bu anlatım biçimini, kâğıda dökmeyi Yazının haşlığının "Beyaz Saçlı Tangörcvim biliyorum. Bence, bir yazar her rı'dan Sarkılar" şeklinde seçilmesi tahşey hakkında yazabilir, ama asla sıkıcı olmin edeceğiniz gibi yazarı tanıyor olmamamalıdır. Bunu da kahvehanelerdeki öymıza birgönderge niteliği taşımakta. Hekü anlatıcılarından, "Hakawati"lerden ınen herokuyucunun ömründe bir kez ol öğrendim. tnsanlar kahvehanelere onları sun deneyimlediği bir şeydir, okuduğu bir dinlcmeye kendi isteklcriyle gelir, otururkitabın yazanyla tanışmak. Her nedense lardı, öykiıcü gürültüye vedikkatlerin dahep "geç" gcrçekleşmesinden yakındığtğılmasına karşı savaşmak zorundaydı. İnmız bu randevunun çıktısı çoğunlukla sanlar sıkıldıkları an cekip giderlerdi. îş"hayal kırıklıgV' olarak özetlenir. Ancak, te o zaman her şey biterdi! önce Kemal Ateş'i tanıyıp sonra öyküleriyle tanışmak insanda bir parça da olsun Ve radyodan dinledigim 1001 Gece hayal kırıklığı yaratmıyor. Buradan şuraMasalları ndan duyduğum heyccanı buya gelnıek istiyorum; Kemal Ates, öykügün bile anımsıyorum. Masallar, yalnızca lerinin tam ortasında duran bir aclam. tnyetişkinler için, gece yarısına doğru yayınsanın yazardan bekledigi belki de bu; lanırdı. Annemle bir anlaşma yapmıştık: O'nun, salt yaşadıklarıyla değil, düşsel Ben kendi isteğimle saat yedide yatağa gidünyasıyladayapıtlarınınorijiniolması... derdim ve annem de her gece program ü'nun öykülerinin büyülü serüvenine kabaşlamadan beş dakika önce beni uyan Kemal Ateş'ten "Bir Şarkıyı Dinlerken" //Bir Şarkıyı Dinlerken", Kemal pıldığımzda bilç bu gerçeği ıska lamıyorsunuz. ()ykülerin peşine takılıp da|*a çıkıyorsunuz, kente iniyorsunuz, varoşlara ciriyorsunuz, kıyıda kenarda kalmış insanlar arasına dönüyorsunuz, çobanlarla, akademisyenlerle, hayatları bir boşluğa akıp giden kadınlarla, çocuklarla, zaman zaman ayaktakımından insanlar arasında, zaman zaman beyetendiler hanımefendilerle kentte soluklanıyorsunuz. Ama yazar hep yanıbaşınızda. Serüven boyunca kalemini bir film kamerası gibi kullanıyor; bir farkla ki, kalemi, film kamerasının görıintiılemek için ulaşamadığı uzama, yani insanın derinliklerinc, zihnine de ulaşıyor; orada yaşananları gözlerinizin önüne seriyor. "Çürük Kapı"da, kent göğünün yıldızlarını seyreden kahramanın, ya da yazarın kaleminin ve/vcya kamerasııun gözlerındcn, köydeki hiç unutıılmamış yıldızlara geçiş vapılırken, filmik bir kararmaaçılmaya btle gerek duyulmııyor; sinemanın ruhuyla, Eisensteinvari "çarpıcı (yaratıcı) kurgu"yla geçiliyor köye. Aynı öyküde, "Ceketleri ellcrindeydi, güneş gözlüğü takmışlardı. Başkentte değil de bir bozkır sıcağında gibiydiler, şimdiden sıkıntılı sıkıntılı terliyorlardı. Heniız dagılmamış toz bulutu yüzlerini daha da buruşturdu" denilirken, lilmsel bir çekinı tüm çarpıcılığıyla gözlcr önüne serilmekte. üyküden öyküye geçilirken de, sinemanın (yinebir yazınsal alandan) romandan ödünç aldıgı "koşut kurgu" gözlenebiliyor. Sanki kitaptan öykülerin birini çıkartsanız, kitap eksilecek, bütünlük bozulacak, anlam yitecek!?. Çoğu öykülerde şiirsel gcrçekliği yaka lıyorsunuz. Şiir gibi, göndergeleri çözü mötcsi tümcelerle karşılaşılıyor ycr yer... "Güneş sıcacık, incitmez gözlerle bakıyordu dünyamıza." / "Fısıltı neyin dilidir biliyorçocuk." / "Amabu umut birgün, bir çelik gibi kırılabilirdi." / "Böyle nırsız gibi kendimizi başkalanndan çalıp birbirimize gctireceğiz. /" Dağların taşların yabangüzelliğievlerindeolacaktı."/"Bizim su kıt dilimizden daha mı az şey anlatırbir koyunun melemesi?" gibi... Yazar, şiirsel diliyle kıyıda köşede kalmış güzel insanlann örtülü öykülerini anlatırken, size sonsuz bir çokokuma özgürlüğü sunuyor. Bunu yaparken dc, "Topra^ında ölülerimizin yatmadıgı yerler bizim olamaz" der gibi, gecekondu insanınm kentteki çıkmazını vurguluyor. Bunu gerçekçiliktcn asla ödün vermeden yapıyor. Gcrçek hayatta da görürüz, "En büyük tanıklan çürük kapı oldu" diye anla tılan insanların, yaşamın ne kadar kıyısında kaldıklarını. Önlar, hiç değilse kendi yaşamlarının öznesi olma savaşında direnirken; Ateş kalemini, tıpkı kamerasını yüzünüze odaklayan bir Film yönetmeni gibi "sizi" bu hayat(lar)ın öznesi yapıyor.* OA.Ü.SosyalBilimlerEmtitmü, Türkçenin Eg'ıtimi Öğretimı Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi. Bir Şarkıyı Dinlerken / Kemal Ate; / Milliyet Yayınlart I V)() s. Doğu'da sağ kalmış olmamız gerçek bir (.1(1 M\S\KISI mucizedir, ama bu, ayrıca anlatacağım, başka bir öyküdür. Tüm bunlar Suriyeli I hristiyanların, farklı bir kültüre, dile ve dinsel topluluğa ait olan çoğunluk mensuplanyla ilişkilerindeki tutumlarını belirlemiştir. Ve bu durumun, Almanya'da bana büyük yararı dokunmuştur. Elbette ki, edebiyatın etkisine inanıyorum, ama çoğu kimsenin inandığı gibi değil. Edebiyat sadece usulca ve çekingen bir biçimde alternatifler sunabilir. Ama asıl sorun şu ki, aydınlatılması gereken insanlar ne beni, ne Gabriel Garcia Marquez'i, ne de Albert Camus'yu okuyorlar. Ne var ki, politikanın başaramadığını edebiyattan beklemek, sık sık hayal kırıklıklarına neden olan, aptalca bir düşüncedir. Şu anda ne üzerinde mi çalışıyorum? "Gece Masalcısı"nın, Nisan ayında Frankfurt'ta kaydettiğim üç CD ve kaset üzerinde çalışıyorum. Yapımcı Christian Scholze'yfe birlikte, yapıtın son hali üzerinde titizlikle çalışıyoruz. Bu çalışma bana çok büyük bir zevk veriyor, çünkü böyLjlikle ikinci ruhumu, bir Hakawati olarak sözlü öyküler anlatma isteğimi tatmin edebüiyorum. Bu deneysel çalışma sonbaharda yayımlanacak. Uzun süredir üze rinde çalıştığım ve yazılı çalışmalarımın ana temasını oluşturan romanım hakkında sadece şunu söyleyebilirim: Çok, çok heyecanlı olacak. Şimdilik başka bir şey açıklamayacağım. Ya da sadece, konusunun aşk olduğunu belirteyim. Kimyagerlik gibi güvenli ve çok iyi kazançb Dİr meslekten, yazarlığa geçmeye değdi mi? Ah, cvct.ama bu geçiş zannedildiği kadar uzak değil. Ben sadece elementlerin kimyasını, sözcüklerin simyasıyla değistirdim. Ve elli yıllık yaşamımda verdiğim niçbir kararım bu kadar doğru değildi. • Frank Zumbach ve Hva HeroldMünzer'in yapttkları bir söyleşiden altnmıstır, dtvmagaztn, 3//W6. Çeviren: Zübeydc Erdoğan. Gece Masalcısı / Rafik Schami / Çev Saffet Günersel / Kabalcı Yaytnevi /231 .s. SAYFA 7 Sözcüklerin Simvası Rafik Schamıden "Gece Masalasî" N dırırdı. Ve sonra ikimiz de karanlıkta radyomuzun yeşil "büyülü gözü"nün karşısında oturur ve yarım saat boyunca, Şenrazat masalı en heyecanlı yerinde kesip de yarın devam etme sözü verinceye dek dinlerdik. Sonra ben yatağa atlar, bir süre uyanık kalır ve masalın bütün olası devamlarını gözümde canlandırırdım. Bu olay yaklaşık iki yd dokuz ay boyunca sürdü. Her gece! Benim ilk edebiyat eğitimim bu oldu. Bu eğitim, bugüne kadar yazdıklanmda beni yönlendiren güdüyü belirledi: Kitap okuyucuyu bağıınlı kılmalı. tşte o zaman başarı sag'lanmış olur. Kaynağım mı? (^ykülerimi nercden mi alıyorumr1 Benim gizli kaynağım, başkalarmın dillcridir. Anlatmak isteyen, önce dinlemesini bilmeli. İki kulağımız, ama buna karşılık sadece bir ağzımız var. Elbette, Suriye'deki Hıristiyan azınlıgın bir mensubu olmam, benim üzerimde belirleyici olmustur. Din Doğu'da sadecc bir inanç meselesi değil, aynı zamanda kültürel bir kimliktir. Bu Hıristiyanlar, sonradan misyonerliklc Hıristiyanlaştınlmışdeöildir, tam tersine, bugüne dck tüm savaş relaketlerini atlatmış olan ilk I lıristiyanlardır. Yaşamları, gerek tslam fanatiklerinin aşa&ılamaları yüzünden, gerek Avrupalıların lsa adına yapmış oldukları, iki yüz ytl süren Haçlı Seferleri'ndeki caniliklcr yüzünden, hiç de kolay olmamıştır. Bugün, Haçlı Seferleri hakkında çok şey okuduktan sonra, biliyorum ki, bizim C'JMHUftİYET KİTAP SAYI 485
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear