28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

AHMETÜMİT Ç^ iiriniz hangı damardan beslemr, \ dtye mrulur genç şaırlere. Ben bu Ş j ' soruytı hep vadırgamışımdtr, böyle bır şey var mı, genç şair bır damardan beslenir mi gerçekten? Böyle bir damar varia *.enınkı hangıiı? Başlangıçta pek çok damardan beslenir şair. Bu içinde yaşadığı çok katmanlı kültürün ta kendisidir. Sonra bu kültürden seçmeler yapmaya başlar. Bu bir ileri aşamadır. Böylece kendine yakın bulduğu şairleri saptar. Bir süre kendisine yakın bulduğu şairler gibi yazar. Oykünmesini bir süre devam ettirir. Ancak şiir serüveni ilerledikçe yavaş yavaş kendi şiirini bulmaya doğru yönelir. Bu zamanla olacak bir şeydır. Soruya dönecek olursam; bcnim bcslcndiğim kaynak toplumculuktu. Ilk kitabımdan önce yazdığım şiirler toplumcu çizgide olan şairlerinkine çok benziyordu. O zamanlar düşündüğüm şey, 'yazılanı tekrar ctmck şiirc hicbir şey kazandırmaz' fikriydi. Ancak önemli bir şey daha vardı ki, o da yaşadığım atmosferin yoğunkığuydu. 12 Eylül sonrası yeni bir kuşak geliyordu. Bu kuşak, bireysel gelişıne adına toplumsallık tan koparılmıştı. Böylece hiçbirsorumluluk taşımayan, kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir kuşak ortaya çıktı. Kısacası 12 Eylülcülerin istediği genç insan modeli yaratılmıştı. O dönemde politik bir süreç vardı elbette. Ancak benim beklentilerime, görüşlerime uygun değildi bu süreç. Kuşağımla politik süreci devam ettirmem imkânsızdı. Bu kaosun getirdiği durum beni şiir yazmaya sürükledi, dersem abartma yapmış olmam. Küçük yaşlardan beri gelen bu şiir sevdası, yeni bir dönemi başlattı hayatımda. Şiirimin beslendiği kaynaklar genişledi. Böylece şiirde sürekli bir arayışa yöneldim. Çünkü şiir uzun bir scrüvcndir. Şiir yazana çok şey katmalıdır ki, okur sürekli yeniligi görsün, şairin şiirindeki yenilenmeyi nissetsin. Şair kadar o da şiirden beslenmiş olsun. Şiirin özü muhaliflir. Bu muhaliflik ö«celıkle şıır geleneğıne karşı olmalıdır Ama muhalif olmak, muhalif olduklannm da iyi bilmeyı, tanımayı gerekttrtr Senden öncekişairler hakkında ne düşünüyorsun? Muhalif olmak nedense bende öfkeyi dile getiriyor. Farklı olmayı ya da başka bir söyleyişle, yazılan her şeyin karşısında olmayı değil. Ama saçma bulduklarım, basit bulduklarım, çıkarcı bulduklarım öfkelendiriyor beni. Çünkü hayatın içindedir şiir. Varolan pisliğin içindedir ama hep bir yanı temiz kalır Aşil'in topuğu gibi. O temiz yan ayakta kalmayı, direnci, yeniden oluşumu sağlar. Böylecc içindcn cıktığı hayatı dönüştürür durur. Ne yazık ki şiiri zorla sürüklüyorlar çürümüşlüğe. Bunun en güzel örneklerini yaşıyoruz. Birileri zorla şairyaptırılıyor, birileri iktidar olmaya çalışıyor. Türk Şiiri'nde kaç tane eleştirmen var bu anlamda? Kimse kimsenin şair olup olamayacağını belirleyemez. Oysa bir dergiye sırtını verenler, kısa süredc gündeme gelmeye başlıyor. Ustelik bunlar şiiri bir yapboz oyununa indirgeyerek, özünü, hamurunu, sözcüklerle bütünleşen ttlsımını yadsıyorlar. Insanın bin türlü halini yansıtan şiir, bir puzzle'a döniişüyor. Elbette şiir biçim ustalığidır. Bunu kimse inkâr etmiyor. Ama aynı zamanda insan sıcaklığıdır şiir. I layatım boyunca Sivas diye bir ili tanımadığımı düşündüğüm günlerde, Ismet Ozel'in yanan onca ozanımız için sarfettiği sözleri okuyunca kahroldum. Şiirini seviyordum, ama kendisini asla! însandır, ne olursa olsun, politik kimlik önemli değil. Ancak orada yananlar her şeyden önce insan, her şeyden önce sanatçı. Bu mu şairlik? Bcncc şiiri değil, şairi eleştirmeliyiz. Orneğin, 80'li yılların şiiri bir ölçü sayılabilir, ama benim için önemli olan 80'li yılların şairinin şimdiki duruşu, hayata ba CUMHURİYET KİTAP SAYI 446 Şiipin nesnel zemini vine siiPdip' Ayhan Bozkurt genç bir şair. Ilk kitabını yayımladı. Onun için şiir ne ifade ediyor? Şiir konusunda neler düşünüyor? îşte bunları konuştuk. kış açısıdır. 80'li yılların usta diyebüeceğimiz bir şairi var mı? (Bir Edip C. gibi, Ece A. gibi). Çark işliyor. Çarkta görev alan vidalar, küçük teller, zincirlcr, halinden memnun olsa da ortaya çıkan görüntü hoş dcgil. Son dönemlerde dergiler çıkmaya başla dı, amaçları şiir ve şiirc katkı değil; düpedüz birilerine sataşma. Kendi kastlannı oluşturup, dergicilik vapıyorlar. Temelde onların sorunu değil belki bu, yıllarca süregelen bir durum sanki. Oncelikle şairin tutumu beni ilgilendirir. Şairin hayata yansımasıdır şiir. Özeldir, dürüsttür. Ikiyüzlülüğü recideder. Bu itjylediklertnde jiirin etik işlevinin öne çıktığtm vörüyoruz. Oysa siir edebi türler içcrisinde belki de bıçtmiyle en fazla oynanması gereken ince bir ısçıliğe en fazla gereksinim duyan alanlardan bırtdır Bu etık yaklaşımına uygun bir siir bıçiminiya da cstetigini nastl kurmayı düşünüyorsun ? Çünkü eleştırdiğin îslamcı şairin siir anlaytsında da kendi etik değerı basat ağe olarak durmaktadır. Toplumtal olana ilişkin dtıyarlılığın bu kıtapta nasıl btAYHAN çımlendi? BOZKURT 28 Numaralı Oda adlı kitabımda bireysel bir acıdan bahsettiğimi söylemek mümkün. Bu an, aşk acısına, hüzne, kadar uzanıyor. On planda tuttuğum bireysel bir yönelim, ancak buradan toplumsal birkaygıya ulaşabilirsiniz. Sonucta toplunısal olan bireysel olandan ayrılmaz. Dostoyevski'nin kahramanlarındaki psikolojik çatışmanın aradan yüz yıL aşkın zaman geçmesine karşın bizi hâlâ etkilcmcsinin nedeni budur. Ayrıca aşkı tahrip edenin, yalnızhğımızı kapalı odalara mahkum edenin yaşadıöımız uygarlık olduğunu da unutmamak gerekir. Insanı yaşama uzak tutan en belirgin kaygılardır bu saydıklarım. Aşkı beceremiyor olmamızın altında yatanlar... kendine yol arayan insanın açmazı... Sistemin dayattığı onca olumsuzluklar... Toplumsal bütünlükten ayrı düşünebilir miyiz bunları? insan varoluş nedenini araştırmalı. Bu araştırma sonuçta insanüğı kapsayan bir tarihsellik ve kültürel çoğulculuk içinde olacaktır. Yani bireysel varoluşumuzun kaynakları da toplumsal olanın içinde yatmaktadır. Benim varolduğum en önemli alanlardan biridir şiir. Acımı, öfkemi, mutluluğumu en iyi bu yolla dile getirmeye çalışıyorum. Kuşkusuz bu bireysel bir uöraş ama aynı zamanda belirli bir tarihsellik, toplumsallık içinde yapılan bir uğraş. Istesem bile kendimi bunlardan soyutıayamam. Ayhan Bozkurt'la "28 Numaralt Oda" üzerine le gelmiştir. Çevre kirliligi, canlı türlerin sayılarındaki azalış, açlık, ırk, cinsiyet ayrımcılığı, bölgesel savaşlar, farklı kültürler arasındaki çatışma vc düşmanlıklar. lştc övünüp durduğumuz insan uygarlığının yeryüzüne hediyesi bunlardır. Bu saptama şiirin, genel anlamda söyleyecek olursak sanatın rolünü de anlatmaktadır. Şiir alternatif bir yaşam sunar. Bu yaşam varolandan kaynaklanır ama aykırı, asi ve kışkırtıcıdır. özünde varolanı yıkmayı taşır. Bu yüzden de politik eğilimleri ne olursa olsun iyi şairlerin hemen tümü vıkıcıdır. Tıkanan uygarlık koşullarında bu yıkıcılık kuşkusuz olumlu bir anlam taşır. Günümüzae bu anlam her zamankinden daha yakıcı, daha gerekli bir hal almıştır. Günümüz l'ürk Şiiri'ni tanımlayacak olursak belki de kalıplardan kurtıtlmu\ ama yeni ve farklı bır mecraya henüz kavuşamamış bir şiir diyebilir mıyiz? Bu olu karşısında kendi şiirinin geçireceği ya•ın '•> k, evreden söz edebılir mhın Söylediklcrin bir anlamda dogru. Şiirimiz belirli kalıplardan kurtulmuş, an cak farklı bir mecraya kavıışamamış. Bunda en önemli etkenin gelenekle günümüz arasındaki bagın doğru kurulamaması olduğunu düşünüyorum. Genç şairler gelenekle hiç ilgilenmiyorlar. Oğrenmek ycrine küçümsemek daha çok işlerine geliyor. Günümüzde yaşamının olanaklarına bir anlamda olanaksızlıklarına güvenerek üretiyorlar. Ama bu çoöu zaman Amerika'nın yeniden keşfini doğuruyor. Oysa günümüzün şiirini yaratmak ancak geleneği iyi kavramakla olanaklıdır. Şiir geleneğimizi bilen şair yeni bicimlere, yeni söylemlere ulaşabilir. Bu olmazsa her şey rastlantıya kalmış demcktir. Bir de kimilcri, şu anda bulunduğumuz ortam ne yazık ki yeni bir şiir söylemi için nesnel bir zemin oluşturmuyor, diyor. Bu son dcrecc saçma bir gerekçe. Eger şiir yaşamın içinden damıtılıyorsa, acı kadar sevinçde.başarı kadar karamsarlıkda, umut kadar umutsuzlukda şiirin kaynağı demektir. Insanlık çok kötü bir çağda yaşıyor diye, şiir yazılamayacağını söylemek bana pek mantıklı gelmiyor. Belki Adorno gibi tepki anlamında artık şiir yazılamaz, diye söylenebilir. Ama bu sanatsal bir saptamadan çok, politik bir söylemdir. Shakespeare bile Hamlet'te çok kötü bir çağda yaşadığından söz etmiyor muydu? Yani nesnel koşullar yok diye şiir yazılmaması düşünülemez. Çünkü şiirin nesnel zemini yine şiirdir. Yeni çalışmalar var mı? Dergilerde şiir yayımlıyor musun? • Yukandaki sorudan da anlaşıjabileceği gibi yeni çalışmalarım var. îki yıldır bir dosya üzerindc çalışıyorum. Tematik bütünlük benim için önemli. Bunu korııyarak dizelerde farklı imgesel tasarımlara yöneliyorum. Kurgusal çalışmanın en az roman kadar şiirde de önemli olduöunu düşünüyorum. Buradan yola çıkarak öyküşiir yazdığım düşünülmesin. Bence hermetik dahil bütün şiir çalışmalarında kurgu, belirleyici ögelerden biridir. Son dosyamda bu öge üzerinde yoğunlaşıyorum. Böylece önceki kitaplarımdan farklı bir biçeme ulaşacağımı düşünüyorum. Uzun ve yorucu bir çahşma bu. Çünkü uzun şiir, özenli ve dıkkatli bir çahşma temposu gerektirir. "Gri At" isimli bu dosyamda, doğa anlatımından tutun da, insanın psikolojik çatışmalarına, toplumsal dengesizliğin getirdiği olumsuzluklara kadar uzanan bir çahşma. Şimdiye kadar dergilerde yayımlamış olcîuğum şiirlerimden oluşturduğum bir dosyam daha var. "Şehir Soyuluu" adh bu dosyamı da yakın bir zamanda kitap olarak yayımlayacağım. Dergilerde şiir ve yazılarımı yayımlamayı sürdürüyorum. • Şflrfn kaynağı Bu etik işlev, şiirin özünü temellendirmektedir. Çünkü giderek kendini, ycryüzünü yok etmcye başlayan uygarlığın karşısında namuslu bir şeylerin kalması gerekiyor. tşin ilginç yanı, dünyayı bu hale getiren insanoğlu farkında bile defiil bunun. Bu yaşam biçimini hâlâ olutnlu görmekte. Değiştiğini sanıyor ama değişirken de giderek yok olmaya sürükleniyor. Bunun farkına varmak önemli bir dunım. Ben ancak şiiri tanımaya başlayınca bunun farkına vardım. Etik işlev, şiirin özünü temellendiriyor demiştim, bu işlevi benimseyen de şairdir. Şair yazdıklarıyla şiirinin karşı bakışını oluşturur. Ancak şair dünyaua varolan savaşlara, açlığa, ölümlere bakarken tıpkı kendi poetikası Kaos içinde şiirin yari gibi etikasını da oluşturur. rrankfurt Günümüz Uygartıgtnın ttkanmasmdan, Okulu'ndakilerin 2. Dünya Savaşı'ndan sıkısmasından söz ediyorsun. Gerçekten sonra şiir yazılamayacağını söylemeleride 2 / yüzyıla gtrerken kültürlerarastndanin nedeni budur. ki ilisKİ hâlâ ilK çaSlardaki gibi vahsi özelliklerinı koruyor. uaha güclü olan toplumBen öncelikje dünyaya bakış açısıyla şilar global çtkarlar yerine kendi çtkarlarını irimi oluşturmayı düşünüyorum. Bugüne korumak ıçın şıddel dahil her türlü yöntekadar sevdiöim, her zaman şiirlerini okumikullanmaktan çektnmiyorlar. Daha güçduğum şairlerin, her şeyden önce neden süz olan kültürler bir varolus kavgau verişair oldukları beni ilgiıendirmiştir. Bir bayor Bütün bu kaos içinde şiirin yeri sence kın Nâzım'a, Mayakovski'ye, Nerunedir? da'ya... "Şair" adını taşımak onlan düşündükçe daha anlamlı, daha özel geliyor Oncelikle kaosun tümüyle olumsuz bana. bir şey olduguna inanmıyorum. Kaos ço Ama senin şiirlerinde insanlığın hugü ğu zaman hareketin kaynağıdır. Sorun kaniine ve geleceğıne dair kaygılar \ezilmiyor. otik hareketteki eğilimin ne olacagı sorunudur. Bence olumsuzluk da bu noktada 28 Numaralı Oda adlı son kilabında ask beliriyor. Hareketin eğilimi, ne yazık ki intutkufuyla, ynrüngeunt yıtiren genç bir 28 Numaralı Oda IAyhan Bozkurt / Şi adamın an ve hiizün dolu baykırısları var san uygarlığını, yeryüzünii tehdit cder haır, Cem Yayınevı / 75 sayfa, Hazıran 1998 SAYFA 17 Eflklşlev
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear