24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ş.u gölge? Evet: Dün gece besbelli karanlık varlıkların ezgisine dönüşmüş, sessizlik bançenin sessizliğini bozan riizgâr yetmezmiş sanki; : Nuno Judice / Şiirler / Yransızcadan çeviren: Enis Batur Günümüz Portekiz şiirinin önde gelen isimlerinden Nuno Judice, 29 Nisan 1949'da doğdu. Yüksck öğrcnimini Lizbon'da tamamladıktan sonra, 19851992 arası Isviçre'de yaşadı, gene Lizbon'a dönerek 1989'da karşılaştırmalı edebiyat doktorası vererek öğrctim üycsi oldu. Portekiz edebiyatının modernist kanadının en etkili temsilcilerinden biri sayılan Judice, pek çok dergi çıkardı, bugün, Pessoa Evi tarafından yayımlanan Tahacarıa'yı yönetiyor.Ilk şiir kitabını 1972'de, ilk romanını 1981'de, ilk deneme kitabını 1986'da yayımladı. îlk döneminin toplu şiirlerini ("Obra Poetica" 19721985) 1991'de bir araya getirdi. "Bakışın Dereceleri" başlıklı secme şiirleri Fransızca ve îtalyancaya çevrildi. "Bir Yüzyıhn Portekiz Edebiyatı"nda çağdaşları üzerinde çalıştı. Bu şiirler, 199294 arası yazdığı şiirlerin yer aldığı "Zamanın Kalınlığında Bir Şarkı"dan seçilmiştir. ÎMGE Kcndi kcndine münih merkez istasyonunda konuşan adam hangi dilden konuşuyordu? Hangi dildcn konuşur, gcce yarısı tren istasyonlanndaki koridorlarcla kaybolan bütün o adanılar, ne gazete ne de kalıve sataıı açık dükkân kalmadığında? Hiçbirşey sormadı bana münih'teki adam, herhangi birşcye gereksinme duyar gibi bir hali de yoktu zaten, sizin anlayacağınız, daha çok kcndi kenuine bilc gereksinme duymayan bir adamın varabileccği en uç noktaya varmrş halini andırıyordu hali. Konuştu gene de bcnimfc: Bir hcyccanı ya da duyguyu ifade edebilen hiçbir dile benzemeyen, gecenin mantığına tcrs düşcn bir dizi scs içcren bir dillc konuştu benimlc. Bana konuştuğu dili anlayıp anlamadığımı soruyor olabilir miydi? Yoksa bana adını, ncrcdcn gcldigini mi söylemek istiyordu ne bir trenin geldiği, ne de hareket ctti£i o saattc? Bana bunları söylemiş olsaydı, ona bcnim de uğurladığım, karşılayacağım kimse olamayacağını ilerirdim, ştı şeytanın düzüştüğü alman garında; ama başka bir ^ey de ekleyebilirdim sanırım: Yalnızta rastlantıya ayarlı karşılaşmalar vardır, önceden hesaplanabilecek tek bir ayrıntısı olmayanlar İşte o zaman faldı burçtu anlam kazanır; birbaşına hayatın kendisi de, onların ötesinde, yalnızlığa bir yazgı çizer, içimizden birini gazete alınamayan, kalıve içilemeyen bir saatte ıssız bir gara sürükler, böylece namevcut bir vücuda bir run izi verir birimiz ötekinin gölgesi de olsa, söyleşmek için bu gerekir. Çünkü, öyle saatleri olur ki gecenin, orada hiç kimse kcndi gerçckliginin garandsi sayılamaz artık, ne de ölii bir garda büsbütün anlamsız ciimleleri peşpeşe sürüklcyen tüm yeryüzü yalmzlığ'ının tanığı olmuş birinin, ki o bendim. "Riizgâr, tıpkı çocukken duyduğum sesleri andıran bir ses çıkarıyor taşra istasvonlarında" • ve hemen tanıdım sesinin yankısını, hatta bir yudum şarapla gülüşlerimiz arasında uolaşmi!} kelimeleri, bana söylenenlere bakıp. (Ne olmuş peki dün gece? Kapımın arkasında madem ki bir tek kışın soğuğuyla rutubet karşılayan beni?) TARÎFE Rüzgâr, tıpkı çocukken duyduğum sesleri andıran bir ses çıkarıyor taşra istasyonlannda. Benı kuşatan hiçbir şeylc ilgisi yok bu rüzgârın: Kent, sokaklar, binalar, boşluğun firarî görüntüleri. Gene de an geliyor dinlemeye duruyorum yitip gitmiş o sesi. Uzakta, ırmağın bir ucundan geçiyorum öbür kıyıya, rüzgâr orada her zamanki gibi esiyor. üğle sonrası güneşinin amansızlığında peronda yürümek için gölgeden çıkıyorum, yok ki gideceğim ycr. Bazcn rüzgâr söylemckle yetiniyor: Son durak dediğimiz topu topu bir ara istasyondur. AT BİNMEK Akşamın ortaya çıkardığı gölgeyi perdeliyorum; alevlerden bir çatırtı beni eyerine çağırıyor yataöımın çayırında ak kısrak. ŞttR Pergelin görünmeyen merkezi işaretleyen ucu, kendisini kusatan şarkının yiircgini defen sivri gagası gibi şarkı söyleyemez kuşun. Oysa pekâlâ bir takım kanatlar onu harckcte geçrriyormıışcasına döner pergel; ve çizer kâğıdın üstünde cemberi, boşlukta kuşun aslında önerdiği. OVtDlUS'UN ADASI Burada, yağmur rüzgârla söylc^iyor. Dinliyorum onları, duymuyorıım dcoiklerini. Ama ufkun dibirıde, şimşeklerın bıle aydınlatamadığı bir ycrde sesin gölgelerle söyleîjiyor, tıpkı ilk geldiğin gündeki gibi. ZOOLOJÎ: ÖTEKİ KAPLAN Altındaki buluttan zemin şimdiden örselenmiş tırnaklarıyla yırtarak düşümün içimden geçen kaplanı düşüniiyorum boş yere. Günbatımının mermerinue sürükleniyordu, tıpkı kocamış bir kaplan; yitirdiği tüylcri akşamla birliktc düşüyordu. tsteksizlik çağlannın soğukkanlı edâsını taşır kendinde bir kaplan. Bir ağaç ualının üstünc çıkar ve oturur, biz onu gözlemlcrkcn; ama su vermeyecek olursak ona, dalgın gözlerinin dibinde bir imge tutuşup yanar. (Gelgelelim, nasıl su vermeli buluta konmuş bir kaplana?) ZOOLOJÎ: SİRK KAPLANI ANSIZIN GELİŞ Dendi ki bana: Dün gece kimse yokmuş burada. lyi ama neden açık kalmış ışıklar? Koridofda neden tanıdık ayak sesleri? Niçin kalmış, merdiventle, kalakalmış Kafcsi getirip tam denizin önüne koymuşlar. Içeride, kıpırdamaksızın, gözlerini dalgalara dıkmi^ duruyor. Kcndi orada ruhu uçmuş: Rüzgârla, denizle, gelgitle kükrüyor; ve rıpkı bir kuş, yerkürenin dcğişmez yasalarının tutsağı alçak dünyadan yüksek, uçuyor. SAYFA 18 C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 431
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear