Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
zım. Ancak Bakanlık tazyik ediyor. Ûniverute sence stnavını nasıl verdi? Sınavını kötü verdi tabii. Çünkü bizim atılmamıza ilk önce Ankara Üniversitcsi karar verdi. Biz hakkımızı kullanarak Üniversiteler Arası Kurul'a başvurduk. Üniversiteler Arası Kurul toplandı. Başkanı da o zaman Sıddık Sanıi. Kuruldan çoğunlukla bizim üniversitede kalmamız kararı çıktı. Bunun üzerine Reşat Şemsettin başka bir yoldan bizim için lüzumu muhakeme kararı aldı. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı'na bir defa o hak verilmiş. Görevlerini kötüye kullananlar için bu yol mümkün. Danıştay'da bizim işlere nakan daire bizim lehimize veriyor. Fakat Danıştay Genel Kurulu'na itiraz ediyor Reşat Şemsettin. Danıştay Genel Kurulu'nda çoğunluğu alıyorlar. Bizi mahkemeye verme kararı çıkıyor. Bu arada mahkemeye verilirken gö'reve devam ediyor musunuz? \ layır. Muvakkaten dersimiz tatil cdilmiş. Derüniz tatil edilmış ama maaş alıyorsunuz. Maaş alıyoruz. Benim dcrsime gelince ben zaten 1946'da profesör oldum. Demek ki Felsefe bölümünden iki bo Doçentken Folklor ve Halk Edebiyatı canırt başını çektiğı yeni bir kampanya ilc dcrsi, Türk Edebivatı Bölümü'ne bağh karşılaştıntz. tâli bir dersti, 1946 da ben profesör olun Necati Akder ile Hamdi Atademir. ca müstakil bir kürsü oldu. Türk Edebiyatı bölümünde ise bizim Şımdi mahkemenın safahatine gelmealeyhimizde bulunmuş hocalardan kimden bir ikişey soracağım. Sizin üniversitese yok. Tabii bizim münasebetimiz gayet den aynlmanıza yol açan olaylartn evvelisoğuk felscfedekilerle. Zaten o kadar yayattnda mahkemede ilerisürülen iddialarkınlığımız da yok. Mesela Hamdi Atadedan birisi de üzin gtzli komünist harekemir benim aleyhimde şahitlikte bulundu. tiyle de ilişkiniz olduğu şeklinde imalar "Pertev Boratav'ın komünistlik faaliyeti içeriyordu Mesela Şefik Hüsnü sizinle iltaa Konya Lisesi'nden başlar" filan gibi gili biryerde bir demeç vermiş. Şefik Uüilaflar etti. Ondan sonra ben de Konnü ile bir ılıskıniz olmuş muydu? ya'dan bir talebemi şahit olarak çağırt Hiç, hiç. Ben ve Niyazi ve Behice de tım. Ankara'da biri olduğunu biliyordum şahsen tanışmış değiliz. Şcfik Hüsnü bir benim eşki talcbelerimden. Ahmet Haryerde yazı mı yazmış yoksa bir konuşma mancı. Önce korktu "benim başıma bir mı yapmış "Dil Tarin Coğrafya Fakiılteiş açarlar" dedi. Fakat mahkemeye gelip sindeki öğretim üyeleri de bizim teşvikişahitlik yaptı. Şahitlerle ilgili enteresan mizle Yurt ve Dünya mecmuasını çıkardıhadiseler vardır. Mesela dava sırasında, lar" gibi bir ifade kullanmış. kitaplanmdan da bahsedilmiştir. Kitapla Tesvikimız demiyordu gaîiba, iste bizim nmdan ikisini MiUi Eğitim Bakanlığı basfıkirlerimiz doğrultusunaa yayın yapıyor mış. Rahmetli Kadri Yörükoğlu Talim gibi bir ifade kullantyor. Terbiye reisiydi. O kitaplardan, halk hi Ama ona "bizim direktifimizle" filan kâyeleri üzerine olanı Köy Enstitülerine manasuru veriyor. I lattabizobelgeyi dosyardımc! kitap olarak alınmış Talim Teryaya getirttik vc dedik ki "belki faaliyeübiye'nin tavsiyesi ile. Ben bunlan bildiğim ne renk vermek, belki propagandası için, için Kadri Yörükoğlu'nu da şahit olarak yahut da bizim neşriyatımm bir bakıma gösterdim. Bir saban, iki duruşma arasın kendi partisi için faydalı görmüştür de da geldi bana, yahut bcni Maarif Vekaleonun için öyle ifade etmiştir. Bizim hiç ti'ne mi çağırdı, hatırlamıyorum. "Pertev alakamız yok." beni şahitlîkten al, beni müşkül duruma Mahkeme heyetinin gerek sahitler üzedüşüreeeksin" diyeyalvardıbana. Ben de rinde, gerek mahkemenin seyri üzerine ta"peki" dedim. Aradan birkaç gün gcçti. rafsızltktan ayrtlan tavırlan oldu mu? Kadri çok üzülmüş, bizim eve geldi "Ben Evet. hataettim;şahitliğimkalsın"dedive"Za Değjştı herhalde heyet uzun zaman rarlı bir şey görmedim ben onun kitaplaiçinde. rında" diyerek şahitlik yaptı. Şimdi bizim duruşmalar iki scncden Peki, gencl bir deg'erlendirmcyaparsan, fazla sürdü. Bizim duruşmalar sırasında universite o sırada özerklıği kazanmıs, do Asliye Ceza Mahkemesinde tek hâkim, layısıyla u'zinlc jlgili kararlartn artık Ba bir de savcı vardı. Ankara savcı yardımkanlıkça değil, Üniversitelercealmması la cılan geliyordu. îlk savcı yardımcısı bize SAYFA 6 rardı güya. Ondan sonra ünivcrsitcdc soruşturma açıldı bizim aleyhimizde. Soruşturmanın neticcsinde, fakülteden çıkarılmamız kararı çıktı. Fakülte Kurulu ndan mı? • Fakülte Kurulu'ndan ve Üniversite Senatosu'ndan. Faküllcdc, ufcrelim üyeleri arasındaki denge alcyhinızc döndü. Aleyhimize döndü. Kimdir fakülte için size karşı kampanya yapan? Bizim aleyhimize kampanya yapan felsefe şubesinde iki kişi var. Bünassa Necati Akder'le Konyah \ lamdi Atadcmir. Biraz da mesleki kıskançltk var galiba. Behice Hanım'la Nıyazt Bey biraz da bunları ezmis olabilirler, yani ılmi baktmdan. Miimkündür. Ifadelerdc bir aiağılık duygusu sezilir gihı adeta • Mümkündür, mümkündür. Ilamdi Atademir benim alcyhimde dc ifadcdc bulundu. Ben Kurıya'da hocalık yaptım ya. Oradan beni tanıyor. Benden sonra Konya'ya gcldi. Bir müddet, birkaç ay veyahut bir sene filan beraber orada hocalık yaptık. Şevket Aziz'in tartaldanması üzerinc îsmct Paşa bir ifadede bulunmuş. Ama bu gazetelere filan girmiş dcğil. Toplantıda Adnan Adıvar varmış. Dr. Adnan Adıva r ozaman mebus. Dana sonra bizim aleyhimizdeki Millet Meclisi karannı protesto eden sadece iki mebus çıkmıştır. Biri Adnan Adıvar, diğeri Sadık Aldoğan'dır. Işte, Adıvar'ın bulunduğu toplantıda îsmct Paşa "Şevket Aziz'in yüzüne vurulan tokatı ben kendi yüzümde hissettim," demiş. Adnan Adıvar söyledi bana bunu. Bunu söyleyen îsmet Paşa bizim davamız sırasında hıçbir zaman hcrhangi bir destek göstermemiştir. Köy Enstitiuerinin tahribine karji da öyle değil mP Tabii, tabii. l Ialk Partisi'nde hâkim olan sağ kanada teslim olmuş. Tamamen uymuş, onları rahatsız cdecck, onları gücendirecek herhangi bir şey yapmış değil. Müdahalede bulunmuş dc düşmanca tavır almış bir adamdı. Şimdi ismini hatırlamıyorum. Ondan sonrakiler lchimizde tavır almışlardı nedense bilmiyorum. Yargıç hep aynıydı. Şimdi ismini de hatırlayamıyorum. Muvaffak Şeref'in karısı temyizde raportördü. O bizim davaya bakan yargıcı tanımış. 1 lâkim de ona "Pertev Bey'i natırladım. Sabahattin Ali davasında Koııya'da ben hâkimdim Pertev Bey'de müüafaa şahidi olarak gelmişti" demiş. Neyat o dava •> Sabahattin Ali Atatürk'e hakaretten yargılanırken beni şahit olarak gösterdi. Sabahattin Ali'yi ihbar edenler bir gazeteci ile bir ilköğretim müfettişi. Atatürk aleyhine yazdığı bir şiiri okumuş bir mecliste. Basılmii bir iiiri mi o yoksa? Yok canım basılmış bir şiir değil. Sabahattin Ali "iftira ediyorlar; o şiiri ben yazmadım; okıımadım" diyor. Yalnız Sanahattin'i mahkum ettiren bir gafı oldu. Sonunda "'Memleketten Haber' diyc bir şiirim var. Onun şu kelimelerini değiştirmişler" diyor. Sabahattin beni şahit olarak gösterdi. Benim söylcdiğim şu oldu: Emin Soysal ve Cemal Kutay Konya'da gazete çıkanyordu. Emin Soysal da ilköğretim müfettişi oraya yazı yazıyordu. Sabahattin Ali'nin bir romanını tefrika etmek istediler. Kuyucaklı Yusufu. Sabahattin Ali başladı romanı vermeye. Fakat bunlar galiba vaat ettikleri parayı vermemişler. Sabahattin Ali onun üzerine tefrikayı kesti. Buna kızdılar bunlar. Ve Sabahattin Ali geldi bunlan anlattı bana: "Bu eşekoğlueşcklerbanahernüshası için 5 lira vereceklerdi vermiyorlar. Ben de vermeyeceğim namussuzlara romanın gerisini.' Roman hakikatcn kesildi. Daha sonra kitap halinde yayımlandı. Sabahattin Ali'nin bana söylediği bu. Mahkemede bunlan anlattım. Zannediyorum ki onların anlaşmazlıklan, birbirlerine düşmanlıkları bu yüzden başlar. Ve mahım şiir icin diyorlar ki, iştefilantarihte, filan mecIiste okudu. Hatta şahitlerden bir tanesi de Sabahattin Ali'nin aleyhinde ifade vermedi. "Bir şiir okudu, ama tuhaf bir şiirdi; hatırımda yok" dedi. iki senc olmuş o Şİiri okuyalı. Vc ihbarları da aralarında bu ihtilaf çıktıktan sonra. Fakat bilhassa Sabahattin Ali'nin "o şiiri öyle yazmadım, böyle yazdım demesinden sonra hâkim Sabahattin Ali'nin hakaret ettiğine kanaat getirdi. Sabahattin Ali iki sene hapis cezası yedi. Duruşma devam ettiği müddetçe Konya'da yattı. Daha sonra Sinop'a sürüldü. Sonra 1933'te Cumhuriyet in 10. yılı münasebeti ilc af çıktı ve salındı. ^te bizim davadaki hâkim, o hâkimmiş. Bana karşı nedense bir scmpatisi varmış, filan. Ama zaten belki kanaati de öyle olduğu için beni beraat cttirdi. Behice ile Niyazi'yi mahkum etti. Mahkemenın ıktidann basknı altında olup olmadıg'ı konusunda doğrudan doğruya bir bilgımz yok. O zaman duyduğumuza göre, bu hâkim I Ialk Partisi'nden mebus olmak istiyormuş. Halk Partisi o zaman iktidardaydı. Üç sanık arasında mahkemenin seyri ile ilgilifikir ayrtlıkları oluyor muydu? Yok, yok hiç. O zaman gazeteler dava ile çok ilgilendiler. I latırladığıma göre Cumhuriyet gazetesi bizi tutardı. / lürriyet gazetesinin muhabiri Emin Karakuş tu. O tatsilatlı olarak verirdi. Vatan'âa da Ahmet Emin bizim lehimize bir iki yazı yazmıştı. Ahmet Emin Yalman. Ancak hadiselerin ilk çıkışında Falih Rıfkı'nın bizim aleyhimize bir tavrı vardı; fakat sonra değişti, gene bizi müdafaa eden yazılan oldu galiba. Yani davamız uzun sürdüğü için böyle dalgalanmalar olmuştur. Mankeme benim için beraat kararı verdi. Niyazi ile Behice'ye 3 ay kadar verdi. Onu da Yargıtay bozdu. Ama iş mahkemede istenilen sonuca erişmeyince bizim kadrolarımızın kaldırılması için Meclis'ebirkanun tL'klifi sunuldu. Tasarruf filan gibi gcrekçelerle üç öğrctim üyesiyle beraber 25 kadar Alman, Macar ve başkayabancı öğretim üyelerinin kadroları kafdırıldı. Peki bu mahkeme kararı ile kadrolann kaldırılması arasında ünıvemteye niye dönmcdimz^ Bizim derslerimiz tatil edildiya. O hüküm sürdürüldü herhalde, şimui pek hatırlamıyorum. Kadroların kalkmastnı sızin kisilifcinizle ilgili bir mesele gibi göstermediler belki de . Bir tasarruf meselesi gösterildi. Alman profesörlcrden bazıları bunu hissederek daha evvelden ayrdmıştı. Yani sizın tasfiyenizin son safhası, kamuoyu tartısmalanna yolaçmamış bile olabilir. • Açmadı, sadece bazı gazeteler profesörlerin ayrılması nedeniyle üzüntülerini beyan ettıler. Meclis görüşmeleri sırasında, daha evvel söylemiştim, sadece iki ayrı ses duyuldu; Sadık Aldoğan'la Adnan Adıvar'ın sesleri. Böylece siz aak memur statüsüne girdiniz; yart maaşlı, terfı etmeyen ve emeklilik için iki yıl, bir ytla sayıtarak... Niyazi ile Behice'nin açık maaşları kesildi. Çünkü Behice Barış Severler Cemiyeti'ne girdiği için Kore Harbi sırasında mahkemeye verildi, mahkumiyet aldı, açık maaşı kesildi. Niyazi de Kanada'ya gitti. Kanada'da yabancı ile evlendi diye açık maaşı kesildi. Benimki ise emekli oluncaya kadar devam etti. Muzaffer Şerıf'tn sızin başınıza gelenlerden, daha önce Amerika'ya gidereh kurtulduğu bilinir. Onun hikâyest hakkında neler söyleyebilirsiniz? • Muzaffer Şerif. 1943 yılının Eylül ayı içinde Ankara Üniversitesi Haftası.düzenleniyordu. Zannedersem Birinci Universite Haftası. Program da Hatay'da. Hatay'da konferans verecektik. Ankara Üniversitesi'nin çcşitli fakültelerinden kimseler katılıyordu. tşte Muzaffer Şcrif dc bizim fakülteden, Dil Tarih Fakültesi'nin dekanı o zaman Şevket Aziz Kansu. O önayak olduğu için universite haftalarının dıizenlenmesine o başkanlık ediyor. Bizim grupta birçok fakülteden kimse var. Ziraat Fakültesi'nden Prof. Süreyya Aygün var. Süreyya Aygün askcri veteriner aynı zamanda. Iskenderun, Antakya'da konferanslar verildi. Süreyya Aygün'ün konferansının adı "Türk Köylüsünden Öğrendiklcrim". Konferansında daha çok Türk köylüsüniin gıda rejiminin özelliklerinden bahscdiyor. Bu arada da pastırma üzerinde çok duruyor. Pastırma çiğ bir et olduğu halde, çiğ etlerin mahzurlarının, tehlikelerinin pastırmada bulunmadığmı; pastırma yapmada Kayserililerce kullanılan malzemenin çiğ etin zararlannı bcrtaraf ettiğini anlatıyor, pastırma, yoğurt, bulgur üzerinde duruyor. Uzun uzun pastırma üzerinde durması vesile oldu. Bir akşam ya tskenderun'da ya da Antakya'da akşam ycmcğinde Muzaffer Şerif şaka etmeye başladı. Süreyya Aygün e hitap ediyor; "Üstad, Kayserililer sizin bir heykelinizi dikecekler; ama bu heykel pastırmadan olacak" diyerek şaka yapıyor. İşte bunu pek hazmedememiş Süreyya Aygün ve "bir Türk subayına hakaret etti', diye şikâyet etmiş Muzaffer ŞeriPi. Muzaffer Şerif askeri makamlar tarafından sorguya çekildi. Gözaltına alındı mı bilmiyorum. O sırada Muzaffer Şerif e Amerika Dışişleri Bakanı'nın imzası ile bir davetiye geldi. Daha evvel Ankara'ya bir Amerikalı profesör gelmişti, misarir profesör olarak. Onun Karşılığı Türkiye'den, Ankara'dan da bir profesör davet ettiler. Muzaffer Şerif bu davetiye üzerine az sonra Amerika'ya gitti. Muzaffer üç öğretim üyesi olaylannın dışında kalmıştır, Amerika'ya gittiği için. Sonra da galiba Türkiye'yte tamamen koparmıs ilişkilerini. Türkiye'den kimseyı kabul etmemıs, görmemis tlkin geçici olarak gitti oraya, misafir profesör olarak. Fakat bizim olaylarçıkınca orada kalmayı tercih etti. Bizimle iliş kisi tamamıyla kopru. • • CUMHURİYET KİTAP SAYI 427