Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Galileo kapıyı açıyor. Bir dairc çiziyorum, o da gözlerimi kapatıyor tek bir yumrukla. Ben uzaktaykcn, ayakkabılarımın on beş yıl onu ııyanık tuttuğunu söylüyor. Çakıl taşı ve su veriyor bana. Üniversitede her gece d.ünyanm sınırının varlığını kanıtlıyor. Oğrcncileri uyııklayıp alkışlıyorlar onu. Lavinia Greenlaıv/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan Gerçeği kâğıtlan arasına bırakıyorum ve yazı yazmayı ona hiç ögretmediğim için teşckkür ediyorum Natolıa ayılarına. Marie Curie'den Bir Mektup New Jerscy'de ölmekte olan kız yabancı sözcüklere bakmıyor bile, ama pul hoşıına gidiyor. Sık rastlamadığı soluk mavi bir pul bu. Mektubu getiren avukat ünlü bir bııim kadınından söz ediyor, kızın boyadığı saatlerin karanlıkta parlamasını sagjayan o büyülü maddeyi bulan. Fırçayı her yalayışında, kemiklerine biraz daha radyum bulaştığından ve bin altı yüz yıl sonra, eger bir şey kalırsa ondan, şimdi olduğunun yarısı kadar radyoaktif olacağından söz etmiyor, hasta kardeşi aracılığıyla kütüphaneden aldığı atlasın sayfalarını çeyirirken. Mari Curie nin de anemik olduğunu açıklıyor avukat, ama kız onu dinlemiyor. O Fransa'yı bulmuş atlasta; hiç de öyle büyük bir yer değil. Avukat omuz silkerck Marie Curic'nin, Rol bnl çığ dana ageri yemelt, dediğini söylüyor. Şairler tçin Fen Bilgisi , 'Uzava giden ilk konene' Lavinia Greenlaw 1962'de Londra'da doğmuş. Aralarında doktorlar ve bilim uzmanları olan bir ailenin kızı. Çocukluğunu Essex'de bir köyde geçircn Greenlaw öğrenim için Londra'ya dönmüş ve Kingston Polytcchnic'de îngiliz Edebiyatı okumuş. Daha sonra Londra Matbaacılık Yüksek Okulu'nda uzmanlık eğitimi görcn genç şair bir süre yayıncılık alanında editör olarak çalışmış. 1990 yılında Eric Gregory Ödülü alan Greenlaw'un ilk kitabı Night Photograph 1993'te yayımlanmıştı. Bunu 1997'dev4 World Wherc Netos Travelled Sloıvly adlı ikinci şiir kitabı izledi. Yıllar Sonra Kardeşimle bir barda buluşuyoruz, uzayla ilgili bir şcyler gösteriyor bana; altı dereceye altı derece. ytldız kümeleriyle dolu bir parça, birbirini yörüngeyc ccken ama ne bırbirlerine dokunabilen, ne de büsbütün aynlan çift yıldızlardan söz cdiyor. O gıdince seni hatırlıyorum, on sekizinde ve hiç konuşmayan; sizin evin tavan arasında bcni nasıl çırılçınlak soyııp parmağını KÜÇÜK bir bıçak gibi karnımın üzerinde gezuirdigıni <• ve bir şey yapmadığını. Yıllar sonra geccleyin uyanıp sözcükleri bulmaya çalışıyorum. Ve hoşuma gidiyor o yıldızları düşünmek Daha Yakın Dokunuşun şaşırtıyor benı şehrin üzerindeki dcniz meltemi gibi vc nereye döneceğimi bilemiyorum duyulanmın karşıt görünümferinde. Sanki yıllardır yaşadığım bir sokakta karşıya geçerken, tuz tadı geliyor ağzıma ve yitiriyorum kendisine doğru yürüdüğüm şeyin görüntüsünü: biiinen ne varsa gösterip yansıtan bir pencere; ya da sonunda kıyısında durup uzaklara bakacağım bir ada. Uzaya Giden tlk Köpeğe Sputnik 2'yle uzaya gönderiliyorsun, bir çcsit ran çekişen ahtapot. Yerdekiler denetımde bağlılık yemini ettiler yerçekimine ve devinim yasalarına; şimdi rahatça uyuyor onlar, melez dişi bir Rus köpeğinin saniyede ycdi mil hızla atmosferin dışına fırlatılsa da, yuvasına dönen yoldan saşmayacağından emin. Ne bir arkadaşın olacak, ne de basacağın bir düğme, yalnızca altı günlük hava. Laika, sakın yanılma ne kadar hızlı gittiğini bilrnemckten doğan o mutlak sessizlik konusunda. Dünyanın çevresindeki yörüngene oturduğunda, kendi dilini hatırla. Uzak yıldızları dinle. Korkuna güven. Galileo'nun Karısı Galilco yıldızları yere indirebilir. Onlar kâğıt dlcrimdc ve gece karanlık Taş neden düşer, duman neden yükselir, CUMHURİYET KİTAP SAYI 427 sabah kıyıda olan kum öğleden sonra neden kaybolur, bilir. Toskana'dan gelen tarlakuşu diliyle Girit'ten gelen balı mideye indirır. Bir de beni ölçebilse, gizlerimi açıklayabilse. Bu sabah altı yüz kere çakıl taşı attım suya. Düşüşün ortalama hızı üç nabız atışıyla dcğişken yanm atışrı, her taşın suya düşüşünıin açısına ve gücüne göre. Galilco sunucları açıklamamı istiyor. Bu gcce gemi inşaatı konusunda dersi var üniversitede. Kulede yangın çıkmıştı da kapalı kalmıştı çocuklarımız. Onların bir tüyle bir taş gibi aym anda yere düşüşlcrini seyretti. Not aldırdı ve gömülmcden öncc cesetlerini tarttırdı. Onların giysileri arasında uyuyorum şimdi ben. Pisa'yı terketmem gerekiyor. Dünyanın kenarını oelirleyecekmişim. Galileo haritayı tamamlamak zorunda. Bir çift kadife terliöi var onun. Benım potinlerimi bağlamam yarım saat sürüyor. Ayağımın yere basmasından hoşlanıyorum ben Dalmaçya üzerinde bir bulut var. Gelinligimin renginde, Taşı yakıyor gölgeler. Natolia'daki ayılar pazar yerine geliyor ardımdan ve yoksullann evlerine yiyecek taşıyorlar. Iran'da çölü geçcrck doğuya doğru yürüyorum bütün gün. Arkama bakıyorum gün batarken. Bir orkıde denizi çöl. Tataristan soguk. Atlar dans ediyor koyağa inerken. Ben düşüyorum ve yetişiyor bana buz kesmiş hava. in'de, gökyüzünü gürültüyle ve yaldızla olduran barutu yapmasını bildikleri, surlarla çevrili bir kente varıyorum. Bu kâğıttan evler ülkesinde, daölara götürüyor beniyüksclcn bir dalga. Cebimdeki balıkları yediriyorum çocuklara. Uyuya kalıyorum okyanusun kıyısında ve Yeni Dünya'da uyandı&mda, büyük yarıklar açıyor ayak izlerim sarı kayada. Adını vermeyeceğim bir rüzgâr yurduma taşıyor beni. Arabayla senin laboratuvarına gidiyoruz bir pazar günü. O kuluçkadaki nücreler bölünmek üzere, senin de onları beslemen gerekiyor. Hastanenin havaalanı arkasındaki şckerciler, oyuncakçılar ve çiçekçiler karşılıyor bizi; odan şaşırtıyor beni. Gerçi raflarda şişeler ve radyoaktiviteye karşı yeterince uyarı yazısı var yanlış r>ir davranışta bulunmamı önleyen, ama havası tam bir devlet dairesi, mobilyalar da berbat bir kahverengi. Sıradan bir buzdolabını açıyorsun, lastik eldivenlerini talup bir kavanoz seçiyor ve bir taşıyıcı kayışın düzcniyle plastik bir tepsi dolusu ılaç veriyorsun, Oysa Bunsen g^az lambalarını. bir civa şişesinın şaşırtıcı ağırlığını ve çatlak Bir tcrmometrenin ölüm tehlikesini anyorum ben. Keskin bir bıçak, kısa odaklı bir mercekle onun yarılmış korneasını ve kayganlığ'ını, lahtaya iğnelenmiş bir solucanın kurtlu iç organlarını istıyorum; bir dans salonunun ahşap döjemesi üzerindeki sivri ökçelerin fizıksel gucünü anyor gözlcrim; etiketli kavanozların ne işe yaradığını, tırnak cilasını çıkaran asetonla seri cinayct işleyenlere karşı sülfürik asidi tartışmak istiyorum. Mikroskop altında hareketsiz pazartesi ikindilerini, mikropların besi yerini ve o garip büyük harfli pH skalasını özlüyorum. Oysa şimdi her moleküler de^işimi ondalık hanelere kaydetmek ıçın bir sonuç, ya da uygun bir yanıt ararken, ya da senin en ince ayrıntıyı bile kaçırmayan o dikkatin olmasa, benim kesinlikle ıskalayacagırn çılgın bir aydınlanma umuduyla seyrediyorum seni. SAYFA 15