Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
anası bilmezdi. Osman Çavuş çok iyi kaval çalardı. Hamdi'yi kuzu gütmeye yollarken torbasına bir de çooan düdüğü koyardı. Besbelli yetenekli, tutku derecesinde istekli bir çocuktu. Kısa sürede o yalın köy çalgısını konuşturmaya başladı. Çok ince duyarlı bir kulağı vardı. Sesi de güzeldi. Yaz gclincc Gcnehor'da 2530 kişi bir arada ekin biçer, mısır keser, kışları da topluca mısır övcelerdi. Mısırın tanesini koçanından ayırma işi elle yapılırdı. Bütün mahalle toplanırdı. Genchor'da imeccye "kesik" denir. Çalışırken durmadan türkü söylenir. Bu nedenle o köyde kız erkek, nerkes türkü söylemeyi, yöre oyunları oynamayı bilir. Hamdi, 1961'de dışardan sınav vererek ilkokul diploması aldı. Ünye'de ortaokulu, sanat enstitüsünü okudu; ayrıca lise bitirme sınavlarını verdi. Daha fazla okumak için Istanbul'a yollandı. Bir yandan Devlet Konservatuvarı'nda ders izliyor, bir yandan yaşayabilmek için geceleri gazinolarda saz çalıyordu. Tatillcrdc Anadolu turnelerine çıkarak kış için para biriktiriyordu. Giderek radyoda söyleme olanağı buluyordu. Ana babası Ikinci Dünya Savaşı ndan sonra evlenmişti. tkisi de ırgattı. Onlar AleviBektaşi kökenli insanlardı. Sekiz çocuk sahibi olmuşlardı. Hamdi bunlann en büyüğüydü. Ana baba, uygulanan ağır baskılar, hem de kırsal yaşamın ıssızlığı içinde dayanılmaz yalnızlık yüzünden kökenlerinden kopup erimişlerdi. Ama ikisinde de çalıp çağırma sevgisi kalmıştı. Hamdi'yi etkiliyorlardı. Köy ortamı da elverişliydi. lstanbul da Hamdi konservatuvardan alacağım aldığını düşünerek aynlıp mühendıslik öğrenimine başladı. Aynı zamanda çalışarak para kazanıp ailcnin geçimine aestek vermesi gerekiyordu. Ama uygun iş bulamıyordu. Oğrenimini son sınıfta bırakıp Libya'ya işçi yazıldı. Orda işçilik yerine mühendis olarak çalışabilmek için Libya Devlet Universitcsi'nde kalan derslerin sınavını vererek diplomasını aldı, denkliğini kabul ettirdi. İstanbul'da radyo sanatçısı Ahmet Yamacı'dan, Kemani Ismail Hakkı Bey'den nota, yöntem, solfej dersleri almıştı. Özel olarak altı yıl gittiği Adnan Ataman, Tuncer tnan, Hamdi Özbay'dan çok yararlandı. Bu sırada derlediği türkülerden 15'ini notaya alarak radyoda çalıp söylemeyi başardı. Libya da dört yıl kaldıktan sonra yurda döndü. Ama polis kendisini izlemeye başladı: "Niçin işçilerle, köylülerle sıkı fıkısın, niçin yanına sürekli solcular gelip gidiyorr1" diye sıkıştırıyordu. Çok geçmedi gözaltına alınıp tutuklandı. Sorguiar, işkenceler derkcn, yediği sopalar yüzünden duyma yetisini yitirdı. Selimiye kışlasında yatarken içine düştüğü grupta görüş uyuşmazlığı yüzünden az dahalinçediliyordu.Onu, "Kışlalardoldu boşaldı bugün"ü çok iyi söylemesine hayran olan erler kıırtardı. Ama gerçektcn kurtulmuş muydu? 1980'de, generallerin darbesi gelmeden, Libya'da kullandığı nasaportla Almanya'ya gitti. Orda hiç değilse bir parça soluk alabilmeyi umuyordu. Ama Hamdi gibi gariban, hem de davası olan, özü sözü bir insanlar için ncreye varsan okka dört yüz dirhem. Polis baskısından kurtuldu ama duyma yetisini yenidcn kazanması kolay olmadı. Bunun için uzun süre tedavi görmesi gerekiyordu. Almanya'da ilk gittiği yer Braunschweig şehriydi. (Jrda bir hafta kaldıktan sonra hemen Ruhr Havzası'na geçti. Gelsenkirchen'de yatıp kalkacak yer buldu. Bırbırine ekfencn çevre şehirlerde Türkiye'deıı kunı gibi işçi savruluyordu. Kulaklarının tedavısıni tamamlamak için Herterı'e geçti. Saz onarıyor, kurs' lar, dersler, dmlettlcr veriyordu. Hcrten'de sckiz yıl kaldıktan sonra yakında CUMHURİYET KİTAP SAYI 413 Zorlu yıllar ki Recklinghausen'e taşındı. Orda birbuçuk yıl çalıştırdığı halk türküleri korosunun katılımcılarından olan Hacer Ha nım'la evlenip Duisburg'a geçti. Burada Hamdi'nin Hacer Hanım'la evlenme konusuna girmeli mi bilmiyorum. Bu evliliğin özeli aşan bambaşka birözelivar. Hamdi'nin "solculuğu",komünistliği" ardı sıra yuvarlanıp gelmişti. Hacer Hanım'ın babası Türkiye'den gönderilen hocaların kıskacında kalmıştı. Çeyrek yüzyıl Avrupa'nın batısında yaşamış olmak yetmiyor. tki milyon insanımız orda yabancı toplum içinde kendine göre bir toplum oluşturdu. Geleneksel kültürün etkihi bütün boyutlarıyla sürüyor, elbet toplumsal baskılar da sürüyordu. O nedenle baba, kızının Hamdi'yle evlenmesine direniyordu. Ama sevenlere tcmelli engel olmak ne dereceye kadar olanaklı? Ruhr Havzası ise gerçek bir orman, bir çangıl. Hacer Hanım Hamdi'yi alıp kaçtı. Yıllann biıazı da üuisburg'ta, Ren ile Ruhr ırmaklarının birleştiği yerde tek katlı, küçük bahçe içinde bir evde geçti. Biri Eda, biri Niaa, birbirinden yetenekli iki kızları oldu. Hamdi, Hacer Hanım'ın annesiyle barışmayı başardı ise de, babasıyla küslük ne yazık sürüyor. Seven gönüllere engel olmanın yanlışlığını beîki bir gün anlayacaktır. Pek çok ana baba bu geleneksel karanlıklardan kurtulmayı şu bitip giden yüzyılda değü, sanırım ancak 21. yüzyılda başaracaktır. I Iacer 1 lanım ılk çocuSu Fxla yı dünyayagetirince Duisburg'daki Wallraf Zentrum'da küçük bir şenlik düzenlediler. O şcnliğc katıldıgımı, üç ki^ilik ailenin mut luluğunu kutladığımı anımsıyorum. Hamdi ile Hacer Tanses sonra Mainz'a taşındılar. Hamdi orda Alevi Kültür Derneği ve onlardan oluşan fedcrasyonda dergi çıkardı. Bir yandan da Mainz ve Rüsselsheim liselerinde, ayrıca müzik okulunda dersler verdi. Hacer Hanım Üniversite Hastanesi'nde pasta yapımında çahşmaya başladı. Çocuklar koşar adım büyüyordu. Nida evin yakınındaki çocuk yuvasına, Eda ilkokula gidiyor. Hava ister iyi, ister kötü olsun, götürüp getirme işini Hamdi üstleniyor. Hamdi Tanses, eşi ve iki çocuğuyla birlikte, Âmerikan işgal ordusu çckip giüince boşalan kışla yapılanndan birindeoturur. En üst kattaki evde komşuları rahatsız etmeden çalar, söyler, aynı zamanda kitaplarını yazar. Evlerinden konuk eksik olmaz. ürası sevgi ile neşenin egemen olduğtı küçÜK bir cumnuriyettir. (^nlara konuk olmak mutluluktur. Bir akşam ben de o mutluluğu tattım. Duvarlarda sergılenen çeşıtli ulkelcrdcn toplanmıi; sıpsiden davul zurnaya kadar çalgıları ayrı ayrı inceletlım. Bu arada Eda ile Ni Karanlıklardan kurtubnak da bana birbirinden güneşli ev resimleri yaptı. Sonra Hamdi'nin yayımlanmış kitaplarını ortaya serip tek tek inceledim: 1. Gel Bize, Katıl Bize; AlmancaTürkçe, notalı okul türküleri; 104 sayfa, Ortadoğu Yayınevi, Oberhausen. 2. Halk Türküleri; Türkçe, notalı; 274 sayfa; Verlag Çölgeçen, Obfrhausen. (Geliştirilmiş ikinci baskısı: Öyküleriyle Halk Türküleri; notalı, 317 sayfa, 1997, Önel Verlag, Koln) 3. Halk Türküleri; Güfte ve Besteleriyle; 271 sayfa, 1995, Say Yayınları, îstanbul. 4. Ozanların Dili, Deyişler, Nefesler, Semahlar; notalı; 256 sayfa, 1997, Say Yayınları, lstanbul. 5. Notalarıyla Zeybekler ve EgeAkdeniz Türküleri; 256 sayfa, 1997, Say Yayınlan, îstanbul. 6. Notalarıyla Karadeniz Türküleri; 240 sayfa, 1997, Say Yayınları, îstanbul. Kimilcri bu kitapların bilimselliğini eksik, yazılışını kolay bulur:"Ne olacak, bunları herkes yazar!" diyerek küçümser. Ben hiç o kanıda değilim. Hamdi onları yıllann birikimine dayanarak, planlayıp yazabilmek için günaüzlerini, gecelerini verir. Bu dünyada kimilerinin görevi çalışıp yapıt üretmek, kimilerinin görevi galıba onları yalnızca cleş,tirmek, dudak oükmek, üretilmiş yapıtları küçümsemektir. Türkiye geniş, onlara da, bunlara da yer var. Ama ister Türkiye'de, ister Almanya'da okurlar bu yapıtların degerini bilir. Onları satın alıp okuyarak yararlanır. tlk basımların bitip ycni basımlarının yapılması da bunu gösteriyor. Son Frankfurt Kıtap Fuan'nda en çok ilgi gören kıtaplar arasında bunlann da yer alması bu sö/.lerimın kanıtıdır. Hamdi Tanses çalüjmalarını simdiye kadar olduğu gibi oüyük bir istekle sürdürüyor. Olcuyor, inceliyor, seçiyor, nota yazıyor, seçtiği parçaları destekleyici yazılar bulup bunfarı kendi yazdığı sayfaların arasma koyarak okurlarına yararlı olmaya çabalıyor. Böylece hem Türk ler'e, hem Almanlar'a Anadolu'nun yüzyıllardan sürüp gelen kültürünü sergileyip Yunus Emre'yi, Karaca oglan'ı, Pir Sultan Abdal'ı, I iacı Bektas Veli'yi tanıtmayı, pek çok çeşit oluşturan etkinIikleri arasında sürdürüyor. Hamdi Tanses ile eşi, çocukları, bir süredir Türkiye'nin yurttaşlığından kopmadan Alman pasaportu taşıyorlar. Söz arasında kulagıma fısıldadılar: Gökçeada'dan eski bir ev alıp onarmışlar, yaz tatillerini orda geçiriyorlar. Yoksulluktan gelen bu insanlar, kazançlannın bir bölümünü köşeye koyarak, iyi gün var, kötü gün var, ordan 12 dönüm kadar toprak alıp ağaçlamaya başlamışlar. Hamdi Tanses'in yazdıjiı kitaplan incelerken aynı zamanda Hacer Hanım'ın yardımıyla albümlerden resimler seçtik. Onları bu yazıya eklemeyi uygun DUIdum. Benim gönlüm bu çok yönlü kültür adamı ve yurt aydını için ne ister bilir misiniz? Kültür Bakanlığımız, eğer varsa, en güzel madalyalartndan birini onun göğsüne taksın? • Ktakto 8İirdürülen çalışmatar Hamdi Tanses eşi Hacer çocuklan Eda ve Nlda, altta İse bir toplantıda Faklr Baykurt, Tallp özkan ve dlfler dostlan İle. SAYFA 9