25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Richard Sennett'ten "Kamusal İnsanın Çöküşü" Benliğine gömülen çağdaş insanın tarihsel öyküsii Richard Sennett, "Kamusal însanın Çöküşü" adlı yapıtıyla bizi kendi gerçeğimizle yüzleşmeye çağınyor. Yabancılaşmanın bir yazgı olmadığını, örneğin 18. yüzyılda böyle bir olgudan söz edilemcycceğini sosyolojik, politik vc sanatsal yaşam biçimlerinden sunduğu verilerle kanıtlıyor. AHMET ÜMİT ynntı Yayınlan, çağımızın sorunsallarına alternatif yaklaşımlar, larklı bakış açılarından bakmayı öncrcn yapıtlan yayımlayarak, politik kültürümüzün çeşitlenmesinc, çoğulculaşmasına katkıda bulunmayı sürdürüyor. "Otoritc" adlı çalışmasıyla tanıdığımız sosyoloji profesörü, çellist Richard Sennett'in "Kamusal tnsanın Çöküşü" adlı kitabı da bu önemli yapıtlardan biri. "Kamusal İnsanın Çöküşü"nii Scrpil Durak vc Abdıırrahman Yılmaz dilimize kazandırmış. Tarihten sosyolojiye, psikolojidcn antropolojiye, cstctiktcn ctiğe, politikadan idcolojiye kadar oldukça Kapsamll bir çalışma olan bu kitabın dilimize kazandırılmasının önündcki zorluklan aşmayı bajaran çcvirrnenleri, yazımın başında kutfiinıak isterim. I'ianz Kafka kapitalizmin insanın yalnızca bir yanı olduğımu belirtmişti. Bu yan insanoğiunun btncil, bireyci özelliklcriydi. Oysa insanoglıı yalmzca bu niteliklcrc sahip bir varlık değildir. Kuşkusuz güvenlik güdüsünün körükledigi bcncil lik duygusu insanın cn öncmli niteliğidir, aıını aynı zamanda loplumsal olmaktan kaynaklanan bir de kamusal yanımız var dır. Bir başka dcyimlc, insanoğlıı bireysel vc kamusal olarak varolur. Ozel olan insanın doğal halidir; kamusal olan isc insanın yarattığı kültürdür. I lani şu övünmeyi pek sevuiğimiz uygarlığımızm ta kendisicîir. lnsan kamusal olanla, özcl olanın birliğidir diyc bir saptama yaparsak sanınm yamlmış olmayız. Aııcak kamusal alanların çürümesi, çökmesi sonucu insanlar bu alanlarda varolma olanaklarını yitirmcktc ve bu alanı boşaltıp kcndı mahrem alanlarına çckilmcktcdirler. Richard Sennett "Kamusal İnsanın Çöküşü" adlı yapıtında tarih boyunca kamusal alandaki değişimleri, bu dcğişikliklerin özel ya şatnda ne tür ctkiler yarattığını, birbirindcn çarpıcı ve öğretici örncklcrle anlatıyor. "Ben tarih vc tcori arasında etkileşim kurarak kamusal ifade üzerine bir tcori oluşturmaya çahştım. Kamusal düzeyde davranışlar; konuşma, giyim ve inançla ilgili somut dcğişimler bu kitapta toplumsal ifade olgusunu açıklayan bir teori oluşturmak için kanıt olarak kullanıldı. Tarih tcoriye ipuçları sağladıkça konuyla ilgili olarak ulaştığını soyut görüşleri yeri geldiğinde tarihsel kayıtlara göre yöncltecek yeni soruların ipuçları olarak görmeyc çalıştım." (1) A l teki olumsuzluğun nedeni olarak kamusal yaşam ile özel yaşam arasındaki dengenin bozulmasınıgösteriyor. Romall bireyin bozulan, rcsmi bir görev haline gelen kamusal yaşamın yerine bir arayışa girdiğini ve bu arayışın mistik bir scçimle, Hıristiyanlığın kabul edilmesiylc sonuclandı^mı anlatıyor. (jünümüzdedcaynısorunsal yaşanmaktadır. Kamusal yaşam tıpkı eski Roma'da oldııgu gibi resmi bir yükümlülük lıalini alnııştır. Kamusal görevlerin bu yabancılaştırıcı niteliği bireyleri, dcvlet karşısında teslınıiyctçi olınaya, sessiz kalnıaya giderek kendi benliklerine, yani mahreın alanları ııa kapanmalarına yol açmaktadır. CJüniiıııüz bireyi, çürümüş kamusal alanın yıkı cı elkilerine karşı kendi benliğine kapanarak korıınmaya calışmaktadır. Yüzyılımı/ın başında inanılıııaz birenerjiyle uygula maya konul.ıu sosyalizm amaçlı toplum pro)elerinin sonyıllarda çıkına/agirnıışolması, hatta yenilgiye uöraması, toplumsal olandan kaçışı hızlandırmakta, "bircyscl olan"ın önc cıkarılması histeri boyutlarında yaşanmaktadır. Oysa psişik yaşamlar toplumsal koşullardan, çevre etkilcrindcn bagımsız birgelişim göstermezler. Kişiliğiıniz ancak vc ancak öteki insanlarla ilişki içindc güçlcnir ve biçimlenir. Bu netlenle cfe kamusal alandan soyutlanarak, kişinin benliöini yctkinleştirmesi, "birey olması" gcrçckleşemez. Kendi benligimize kanan mamız, yaşamımızı ailc, arkadaş, sevgili gi bi kendi mahrem alanımızla sınırlamamız, savlananların tersine bizi özgürlcştirmez, daha da bağımlı vc sorunlu kılar. Çağdaş insanın karşılaştığı bu sorun, uygarlık tarihinin yeniden ve modernist klişelerin etkisindetı sıyrılarak farklı bir bakış açısıyla yc niden irdclcmemizi gerekli kılmaktadır. Şimdideki geçmiş Bu irdclemeyi "şimdideki geçmişi" izleyerek gerçekleştiriyor yazarımız. Kitapta sıklıkla "Ancicn Regime" terimi geçiyor. "Ancicn Rcginıe terimi M.("). sık sık feodalizmle aynı anlamda yani M.O. 800'den M.S. 180()'e kadar süren tarih kesiti için kullanılır. Bcn Tocqueville'in önerdiği anlamı izlemekten yanaylm: Ancicn Regime 18. yüzyılda özellikle de uluslar içinde ticari ve idari bürokrasinin ayak direyen leodal ayrıcallk sahipleriyle yan yana gclişmektc olduğu dönemi anlatır." (2) s. 69 Kamusal alandan kaçış Çalışmasına Koma tmparatorluğu'nun çökiiş yıllarıyla, günümüz uygarlığının tı kanması arasmcîa bir paralcllik kurarak başlayan yazarımız, her iki tarihsel kesitSAYFA 12 Ama kamusal ve kişisel sözcüklerinin ilk kullanıldığı tarih yazarımızın "Ancien Regime" olarak adlandırdığı dönemden daha öncelere 15. yüzyıla uzanmaktadır. Konumuzun ana çelişkisi olan bu iki sözcügün günümüzdeki anlamlarına yakın kullanımı isc 17. yüzyılın sonlarında gcrçckleşmiştir. Kentleşmenin gelisimiylebu sözcüklerin kendi anlamlarmı nulmaları vc yaygın olarak kııllamlmaları arasında bir koşutluk vardır. Çünkü kcntlerdc birbirlerini hiç tanımayan tarklı kültürden gelen çeşitli insanların buluştukları alanlar oluşmaya başlamıştı. Sokaklar, parklar, kahvehaneler, kaieler, hanlar, tiyatrolar vc opcra salonları. Iştc bu alanlar kamusal otana gerçek sö/lük anlamını kazandırdılar. Yani "Ancien Regime" döncmindcbu sözcüklcr kullamlnıadan sosyolojik çözümlemeler yapılamaz lıale gelmiştir. Pazardaki rekabct, insan ilişkilcrindeki buna kcnte gelmiş ve birbirini hiç tanımayan yabancıların ilişkilcri de denebilir feodal crkin sınırlayıcılığını kırıyor, aristokratların ayrıcalıklarını ellerindcn alıyordu. Ofisler, işyerleri, pazarlar kamusal alanlar olma özcıliği kazandılar. Kuşkusuz bu değişimler büyük sancılarla gerçekleşti. Eski döncmin anlayışlarıyla sık sık çatısıldı. Ortaçağ kalıtı görüşler değişime ayak diredi, toplumsal dönüşüme karşı çıkmaya çalıştı. Ama dönüşüm isteği dipten geliyordu ve önündeki engelleri sürükleyip götürdü. Kcntsel olana uygun davranış, konuşma ve giyim biçimlcri oluşturuldu. 18. yüzyılda Avrupa'da, dünyanın bu yaşlı kıtasında ycpycni bir kültür oluşmaya başladı. "Yabaneılara karşı duygusal anlamda tatmin cdici bir tutum sergilerkcn aradaki mesafeyi de korumak, 18. yüzyıl ortalarında insan denen hayvanı toplumsal bir varlığa dönüştürmcnin aracı olarak görülüyordu. Buna karşılık aile ve derin dostluklar kurma yetenekleri insani yaratımlar olmaktan çok doğal potansiyellcr olarak görülüyoruu. tnsan kendini kamusal alanda yaparkcn, özcl alanda önceliklc de aile yaşantısı içinde doğasını gerçekleştiriyordu. Kozmopolit merkezlerdeki kamusal ve özcl yaşam ayrımında özlü ifadesini bulan medeni talcpler ile doğal talepler arasındaki gerilim yalnızca çağın yüksek kültürünc nüfuz etmeklc kalmamış, sıradan yaşam alanlarına da yayılmıştı.. Bu gerilimler, çocuk yetiştirmeye ilişkin kılavuzlarda, ahlaki viikünılülükler ü/crinc kalc mc alınmış risalclerde ve kamuoyuKAMUSAL IHIII insan hakları•BANINÇOKUŞU na ilişkin inançlarmda ortaya çılctı. Kamusal ve özcl birliktc, günümüzde toplumsal ilişki lcr "cvrcni" adını verebileceğimiz şeyi oluşturuyordıı." (3) 18. yüzyılda Londra ve Paris'e büyükbir göç vardı. Ycni gclcn insanlar hcmcn iş bulabiliyorlardı çünkü işgücü açıgı vardı. Kcnte gelen insanların henüzkimliği oluşmamıştı. Bu ncdcnle hcrkcs biıbirine yabancıydı. () yıllarda bu büyük kentler insanların birbirlerini tanımak için büyük çabalar harcadıkları yerlerdi. Kamusal alan yabancıların kendilerini birbirlerine ifade cdebildiklcri alanı yansıtmaktaydı. İfade eylemi, konuşma, giyim ve davranışla gcrçekleşmektedir. Bu cylcm içinde herkesin rolü vardır. Rol, duruma uygun, o ana özgü ve beklenen davranış biçimidir. Roller aynı zamanda kendimizi ve karşımızdakileri ne kadar ciddiye aldığımızın ipuçlarını da içindc barındırır. Teatralliğin kamusal yaşamla kendine özgü dostça bir ilişkisi vardır. Kamusal rol ler tıpkı tiyatrodaolduğugibi; seyirci, inanılırlığın kalıcı olması, kamusal bir coğrafya yaratması ve rol yapan kişinin ifadesini yapılandırmasını gerekli kılar. Kendi bcnliğimize kapanıp kalmamamızın önünü açar. 18. yüzyıl insani bu ilişkileri bir aktör tavrında kuruyordu. Kendi kişiliğini sergilemeyegerek duymadan rolünii yapıyor, kahvehanelerde, kafelerde, parklarda, ya da kentteki öteki kamusal alanlarda "öteki"lerleilişkiyegeçiyordu.Burada tıpkı bir aktörgibi kendi benliğini öne çıkarmak yerine duyguların takdimini yapıyordu. Bir cafcdc gördüğü kazayı anlatan insan, buna kendi benliğini katmadan, ortaya çıkan trajik sonucu anlatıyordu. Yani günümüz insani gibi bu kazayı kendi derin duygularını.bu acıolay karşısında benliğinin gösterdiği yüceliği ifade ctmck ycrinc, olayı bir oyuncu gibi aktarıyor, kişi selleştirmiyordu. Kamusal yaşam tcatralliklc iç içcydi. Oysa özel alanın teatrallikle ilişkisi düşmancaydl.. Mahremiyetin sergilenmesi kişiyi ürkütüyordu. Bu ncdcnle konuşma, davranış ve giysilcrin bir ifade aracı olmasından kaçınma gündeme geliyordu. Bu açıdan da 18. yüzyıla baktığımızda sahne ile sokak arasında yakınlaşma görürüz. 1750'lerde Paris'tc sokakta giyi lcn giysilcr, sahncdckilcrle bcnzcrliklcr ta şıyordu. 18. yüzyıl insani bir aktör, bir ıcracıydı. Ancak bir sonraki yüzyıl hcr şey farklılaşacaktı. Sanatından mahrum edilen aktör 19. yüzyıl, tarihesanayi kapitalizmini armağan etti. Sanayi kapitalizmi toplumsal yaşamda kısa sürede büyük değişıkliklcre neden oldu. 18. yüzyılda kamusal alanla özel alan arasında oluşan denge, sanayi kapitalizminin toplumun her alanında yarattığı değişiklik vc köklü düzenlemelere dircnir gibi görünmesine hatta konulan ki mi kurallarla sağlamlaşmış gibi durmasına karşın gcrçcktc içten içe bozulmaya başla mıştı. Gerçekte kazananlann bile çok şey yitirdiği bir sistem olan kapitalizm insan varlığını fiziksel ve tinscl olarak tehdit etmeye başladı. Işsizlik, açlık, patlayan suç dalgaları sosyal yaşamda ağırlığını hissettirmeyc başladı. insani değerler, kanitalist rekabetin zorunlu yasalarının uygulanmasıyla yıkılmaya, ürctilcn mal ve nizmetler cn büyük değer haline geldi. Günümüzün deen büyük sorunu olan yabancılaşmanın ekonomik nedeni böylcceoluştu. İnsanlar korunmak için özel alanın en sağlam kalesi gibi cörünen aileyi scçtilcr kcndilcrinc. Ve ailelerinc kapandılar. Çünkü kamusal alan artık güvenılmez, ahlaki açıdan düşük bir ilişkiler yumağıydı. 19. yüzyılda kamusal alandan kaçışın ilk bclirtilcri, sahne ile sokaklar arasındaki bcnzerliklerin ortadan kalkmasıyla başla dı. Artık sahnedcki oyuncular canlandırdığı kişiliğe uygun kostümlerle sahneye CUMHURİYET KİTAP SAYI 383
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear