26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 K U R L A R A Edebiyatımızın en yetkin eleştirmenlerinden biri Yüsıın Akatlı. Meslektcn felsefeciliği, bu konudaki yazılarımn yant sıra edebiyat eleştirilerine inanumaz bir dcrinlik kazandırıyor. Bu üretken yazarımız son zamanlarda okunrnamaktcın, başkalarının da okımmamaundan bir bezginliğe kapılmış görünüyor. Bunu da şöyle ifade ediyor: "Âslında hiçbir şey yazmak istemiyorum. Ya da şöyle demek daha doğru: yazmamak istiyorum. Kim okuyor, kim okuyacak yazdiklanmt? Yalnızca benim yazdıklanmı değil başkalartnın yazdıklannı, benim okuduklarımı, benim sözünü etmek, üzerinde konuşmak isteyeccğim yazılan, kitaptarı kim okuyor, kim okuyacak? Yayınalar, edebiyatsanat dergisi çıkaranlar deli midir, nedir? Tenha yolun ortasındateşrin yapraklart bile değilvarakt mihr ü vefa, yaztlı sayfalar! Ama yazmayıp da ne yapabilirim ki ben bu saattert sonnı? Düşünceyi, duyguyu, acıyı, b'fkeyi, kıvancı, keyfipaylaşmanın tek yolıı beüemişim yazmayı. Ökumak, bakmak, görınek seyretmek, dinlemek yolları elbet açık; arna sıra söz ahnaya, tepki vermeye gelhicc, ancak yazıyla yapagelmişim bunu otuz su kadar yıldır. Şimdi yol tenha, los, batta çopA zaman karanlık diye, hiç mi çıkmamalı dtsarıya? Yeni bir yol, yeni bir dil mi bulmalü Geç!" Okumayanlara fırlatılmıs bu çığlığa kulak vermemiz gerekiyor. Bol okumalt günler!... TURHAN GÜNAY Uçan Halı'dan Tezgâhtaki Kilime Edebiyatçılar Derneği, bu yıl ülkemizde gerçekleştirilen HABITAT II dolayısıyla kcnte, yaşama ve kültüre sanatçı tanıklıgıyla yaklaşan bir program gerçekleştirdi. Programın sonuçları ise bir kitap olarak yayımlandı. Ali Cengizkan'ın yayına hazırladığı "Sanatçı Tanıklığı"ndan Ali (Cengizkan'ın yazısını sunuyoruz. ALİ CENGİZKAN anatçı Tanıklığı' konuşmaları, davet yazımızda da belirttigimiz gibi, "sanatçılann, özellikle de edebiyatçıların, kendi yaşam çevrelerine nasıl baktıklarını; o çevreyle olan yakın deneyimlerini; yaşam çevresinin göç, yaşlanma, doğal afetler ve siyasal kararlarfa nasıl aşındığına ve dönüştüğüne ilişkin tanıklıklarını" aktarmaları amacıyla tasarlanmıştı. Dolayısıyla sanatçılar, kendi kişisel tarihleri açısından kentin bir parçasını, kenti, kentleri değerlendirme fırsatı bulacaklar; ürettikleri yapıt, yazdıkları metin parçalarıyla bunları destekleyecekler, gözlem ve özel duygulannı topluma bir kez daha bütün olarak maletme fırsatı bulacaklardı. Etkinliği kurgularken doğrusu bu denli zengin bir malzeme ile karşılaşabilepegimizi düşünmemiştik. Evct, 'y'A'f yattığı ycrdcn belli olur'du; 'herkes kendi evinin önünü süpürse bütiin kent temizlenir'di; 'zaman ve mekan aynı boyutun, yani yaşamın, iki farklı ucu' içi; ve benzeri... ama Ludvvig Wittgenstein'in "Dilimin sınırlan, dünyamın sınırlan anlamına gelir." sözünü akhmı/.dan çıkarmamış olsaydık, ö/elliklc dille varolan edebiyatçıların katıldığı "Sanatçı Tanıklığı" konuşmalarının bıı denli gcniş ufııklu ve kavrayıcı ve öncedcn düşünülmeden, birbirleri aıasında tutarlı olmalanna şaşırmazdık, sanatçılar, gerçekten de 'tonkımun sesi, vicdanı, yüreği' olduklarını liir kez daha kanıtlıyorlar bu konuşmalannda. Kenrin haııgi özelliklcrı ılışarıda bırakıl dı ki? Gsjliba hiçbiri. Kentin tanımı ve konte tanıklığın anlamı (Inam, Bener, lir1 ba. ;); kentin bir kısıt mı, olanak mı, özgürlük mü oldugu (Inam, Helimoğlu Yavu/., Bolat), (Jumnurıyet TiirkiyeVinde kentin döniiijümü (Kulebı, Bener, Crba^, Ta^pınar); Aııkara'nın bir kent olarak yetmiş yılhk tarihi (Atasü, Erzen, Taşpınar, Bilgi, Oııaran, Şenyapılı, Külebi, Kutlu); Diyarbakır. Yozgat, Antalya, Antakya, lskenderun, Istanbul, Adana gibi kentler ve ilçelerindeki görünüm (Erbaş, Akın, Denıirtaş, Kutlu, Külebi, Bolat, Bener, Bektaş); kent ne denli degi^meli, ne denli kendini korumalıdır, sorusunun irdelenmesi (Batur, înam, Erzen, Teymur, Şenyapılı); kente sanatçılann iradi müdanalesi olmalı mıdır, sorusu ve çağrışımları (Demirtaş, Batur, Inam, Erzen, Akın); yoksa müdanale, örgütlüörgütsüz topkıluk inisiyatifinin tahrik edilmesinden mi gcçerr1, gibi sorular (Bektaş, Erzen, Batur); kentin/kentlcrin kimligi (Teymur, Kutlu, Şenyapılı, Inam, Atasü); 'içinde kaybolunacak bir yer' olarak kent (Inam, Batur, Kutlu, Taşpınar); kente bağımlılık vc onunla özdcşleşme (Taşpınar, Batur, Erzen, Bolat, Hclimoğlu Yavuz); kcntte yeşil (Atasü, Erzen, Şenyapılı); kentin bir şiir dizesi barındırabilmesi (Erzen, Teymur); kent ve kentlinin toplumsal dönüşümü (tüm konuşmacılar)... Bu tür boyutları çoğaltmamız çok kolay; ancak bu ana boyııtların ayrıntılandırılmasında gerçekten de ıınutulmaz imajlar, sözler, dizeler, vurgular kalmaktadır aklımızSAYI 330 EdebiyatçılarDernegı'nden "Sanatçı 'S Kentin tanımı da: Külebi'nin 'Dansöz Adalet'i ve terzileri ve Cumhuriyet'in ilk 'kültiir' figürleri; Bener'in Zigana geçitinde bir tekeri boşta dönen 'çocukluk' otobüsü; Atasü'nün bir erken çocukluk anısı, nerecleyse camera obscura ve belki de Hanımeli sokaktaki o ev yıkılmamıştır hâlâ, ilk gençlikte otobüs yolculukları, bulvar kahveleri tadı; Taşnpınar'dan tam tekmil bir Ankara dönüşümünün içeriden görünümü, kentin sosyal haritası, mektupçu Atıf Bey; bir de 'Artık Ankara'da Ankara'yı özlüyorum.' sözü; Bektaş'ın îstanbul Kuzguncuk yerlesmesini tek başına hem düşünsel, hem ue bedensel emekle adam etme enerjisi; Akın'ın 'Cezaevlerinin bir kültür yeri, siyaset üretim alanı, her türlü yaşam alanlarının sürdügü bir yer olarak' Habitat II toplantısında ele alınması isteği ve taşra yerleşmelerinden sundıığu hızlı tarih özeti; Helimoğlu Yavuz'un Güneydogu kırsal yerleşmelerinden olsa bile Türkiye'nin diğer kırsal bölgeleri için de çoğaltılabilecek 'sosyal kültür', 'fotoğraf, 'resim' ve 'mizansen'leri, bir kente bağlılığın işaretleri; Erbaş'tan kentleşme ve birey olma çabalarının ikisinde de aynı derecede başarısız olmuş bir tophımun tektip vesikafık fotoğrarları (Küiebi anasının rahmindc gelmiştir Erzurum'dan Tbkat'a; Erbaş kenti kendi rahmi olarak tanımlar); Bolat'ın Calvino'dan yaptığı ahntıyla kentlerin içinde yaşayanların kişisel tarihiylc, kentin, kendi tarihi arasındaki ili^kiyle tanım bulabilecegi yorumu ve ütopik kentinin umarsızlıgı; Erzen'in kentteKİ şiiri arayışı ve bunu biraz da kentlilerin yaşamı ile bütünleşmede bıılma dü.'îüncesi ve Ankara'nın bu şjiirden \oksun olu^ıı kemli Minu^u ile telafi edişi, bir de, kıı^ku yok, bi/leri anar^i yaratmaya çağıns,!; Demirtaş'ın kente mütlahaleyi bir söz olmaktan çıkarıp evleme dönüştürmesi, hiç değilse edebiyatla kentin yeni bir oıtamda bulu^abilecejŞini kurgulaması (btırada Erzen'ın 'anar^iyc davet'ini nasıl unutabilirsiniz? Sanki Demirtaş yanıt vermektedir ona.); Inam'ın içinde "kaybola bildiğimiz' kentleri, 'zamanlan' ile kentleri ve muhteşem 'göçebe' ve 'göçükcbeleri' (Kim demis, tnam 'otıırup da kalkamamıslardandır', diye?); Şenyapılı'nın kırk yıllık bir hatır karşılıjiında çizdigi yetmiş yıllık bir başkentin ıınutulmaz tanlosu, indırilip kaldırılan yolları aynı başkentin (hem Kutlu'nun tanıklığı ile birleştirin bakalım, belki de orijinal' Ankara'yı milim milim bulacaksınız), ha bir de yine otuz yıldır yerinden oynamayan bir eğri taşın bulundıığu kent, sahi o da; Bilgi'nin 'asri'lik yanşında bir yaşamın hâlâ yaşayan figürleri, kültürün etimolojik kökenleri, ço^ulculuğun varsıllık anlamına geldiği ve bizim 'çıplak' ve 'tuzsuz' kaldığımız gerçeği; Batur'un hiç aklımıza getirmek istemediğimiz sorusu, 'Burada, bu evdc, bu sokakta, bu ınahallede, bu kentte, bu ülkede mi yaşamak istediğiniz? Cîerçekten?' ve bu soru ardısıra yayılan karamsarlık; kutlu'nun kaç yıllık (sari 1600 yıllık) I'abula Peutingeriana netliğinde bir Antakya tanımı (Antakya, Ankara ile birlikte Anadolu'nun iki ulu kentinden biridir ikinciüçüncü yüzyıllarda, daha Istanbul 'doğmamışken'), meydanını su basan kenti ve kentlerinin rcnkleri; Onaran'ın, yine 1 lanımeli sokaktaki geçcn yıl (1995) sonıında yıkılan apartmanda Fürk Dil Kurumu 'yazıhane'lerinden bakan Nurullah Ataç'ı, diger unutulmaz insan figürleri; Teymur'un, durmadan kendi üzerine katlanan diyalektik kentleri, deli danadan şiire genişleyen ilgisi ve pejmürde, ama rahat, alıştıgımı/ 'ayakkabı'sı... Tirk kentleri Sanatçı Tanıklığı' konuşmaları üzerinde daha pek çok açıdan 'teşrih' çalışmaları vapılabilir. Türkiye'yi, Türk Kentlerini biFen, tanıyanlara, yıllarca burada yaşayanlara olduğu kadar, 'yabancı'lara da yardımcı olacak bu 'tanıklıklar'. Yerel renkleri olan bir kilim el birliğiyle ama bir düzen içinde dokundu sanki. Buradaki yerel renkler; kök boyalar; bitkinin yetiştiği toprakla birlikte, aldıöı ışık, emdiği su; dokundugu tezâhın ahşanı; kirkitin modcli; tezgâhın biçimi; bütiin bıınlar gözlerinizin önünde işte...''' Bazılarının yaptığı gibi, Türkiye'yi tanıtma uğruna 'oryantalist' eğilimler bıılamayacaksınız bu tanıklıklarda; ne şehirlerarası otobüs garajlan, ne hayali imajlar, ne de kuramsallıktan kuruyan metinler... Kolav ulaşılabilsin diye bir de özetlerini ekledik bu va/ının sonuna. Dileri/ ki sanatçılann katkıları kent yaşam çevresiyle ilgili kişilere, yani tüm kentliye ulaşır ve gereöi yerine getirilir; konuşma ve yazılarda dokunan kilim saınlıga kaldırılmaz ya da duvara asılmaz, kullanıma da sokulmuş olur. Nice yorum ve anlama çabalarına... • Sanatçı TanıklığıKent, Yaşam, Kültiir HABITATII/ Dcrlcyen Ali Cengızhan / UJehtyatçılar Derncgi / 40i s. Imtiyaz Sahibl: Berin Nadl ' Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. c Cenel Yayın Yönetmenl: Orhan Erlnç (. cenel Yayın Koordlnatöru: Hikmet çetinkaya , Yazıişleri Müdürleri: Ibrahim Yıldız (Sorumlu) , Dinc Tayanç o Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay Crafik Yönetmeti: Dllek llkorur oReklam: MedyaC CUMHURİYET KİTAP KITA1P Ali cengızkan ın derlediğı kıtapta. sanatçılar, gerçektende toplumun sesl. vicdanı, yüreği olduklarını bir kez daha kanıtlıyorlar. SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear