24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Genç bir yazar Altay Martı. Henüz yazın scrüveni başında bulunuyor. Yazdıklarında yer ycr röportaj havası ağır nasıyor. Bu, öykülerdeki bütünlüğü zaman zaman zedeliyor. Sanırım, giderek bu röportaj atmosferinden kurtulacak. Altay bu eksikliğini giderirse ülkemiz edcbiyatında, bu konuda var olan boşluğu doldurabilir. LEVEND YILMAZ Altay Martı dan bir öyküler demeti 1T ' Oldürmenin erkek viizü damgalarını vurmuşlardı. Türkçc'yi sökmeden Kürtçe kiifür etmeyi öğrendim bu yüzden. Oyunlarımızı, tekerlemelerimiz hep Kürtçe'ydi. Esmer soluk yüzlü cılız bedenli çocuklardık..." (s. 75Tandır EkmcöiDiyarbakır). Diyarbakır'ın kenar semtlerindcn birinde Kürtler arasında geçen çoeukluk dönemini yöre deyimlerini de kullanarak anlatıyor Altay. Buradaki yoksul, kavruk çocukların güzellikleriyle birlikte. Bazen kuş avcıhğı, bazen oyunlarındaki tekerlemeleri, bazen de sinema oyuncularına öykünmeleriyle bir çocuk dünyası sunuyor bize. "Gago kıto soro soro penir" ya da "lika lika malika" gibi oyunları soktun çocukluğuma. Anlamlarını bilmem hâlâ. Türkçe'yi Kürtçe'yi kim takar, ortak dilimiz çocukçaydı o tarih." (s. 25Ah Diyarbakır) Kimi öykülerinde gençlik dönemi arkadaşlıkları var. Işkence seslerinin çokça duyuldugu Diyarbakır'da, o tarihi surların çevrelediği yoksul kentte bir şcylcr yapamamanın buruklu^u ve ezikligiyle, sokak aralarında, kahve köşelerinde geçen genclik. Umudunu inatla korumaya, kendinin olanı alma hakkından vazgeçmeyen genç bir kuşafiın tutku dolu, buruk öykülerini anlatıyor yazarımız bizlere. "Koskoca bir kentten iri adımlarla hcr şeyi çiğneyerek geçmediler mi? Içeruekileri için için kanatırken, dışardakilerin ayaklarının altından sokaklarını çekmeye çalışmadılar mı? Korkıı, eadişe ve yılgınlık az daha karakterim oluyordu." (s. 34 Eski Diyarbakır tşkenceleri ve Plexus Brachialıs I'elci) Geri bıraktırılmıslığın kavrukluğu, insan sevgisi ve cahilliğin harmanlandığı, içiçe geçtiği insanlar, doktorlıığu sırasında da karşısına çıkıyor yazarın. Kimi zaman ağır hastasıyla birlikte kapısını çalıyor, kimi zaman otobüs terminallerinde köylü kurnazlıöıyla felsefe yapıyor. Dogu insanını kendi gerçekliği içinde bctinıliyor Martı; "Yoksulluk edebiyatı" yapmadan ama yöre insanını da aşağılamadan. Bu dönemin öyküleri arasında en sarsıcı olanı ise "Oldürmenin Erkek Yüzü" adını taşıyor. Doğudaki savaşın acımasız yönünü bu öyküsünde çok çarpıcı bir biçimde sergiliyor Altay. Sistemin düşman kamnlara ittiği iki kişinin sevdası vahşi bir biçimde yok edifiyor. Hem de 'Erkekçe'. Hatta haklı bir kavganın gere^iymiş gibi. Geçenlcrde bir tartışmada, bcyaz savaşlardan, haklı savaşlardan söz edildiğinde irkilmiştim. "Oldürmenin F.rkek Yüzü" adlı öyküsünde, Altay, Güneydogu'da yaşanan savaşın yarattığı trajik olaylardan birini anlatıyor. Savaşa doğruuan taraf olmayan, en doğal haklarını, sevme haklarını kullanan iki insanın buruk öyküsünü. Sevdalandığı için kurşuna dizilen genç bir kı/ın yarım kalan yaşamını kfıgıda ılöküyor. Oykiıyü okuyunca, insan bir kcv daha aıılıyor ki; savaşın lıaklısı haksızı olmaz. Ne tür savaş oltırsa olsun insanı ya katil, ya kurban yapar.Kitaptaki az sayıda öyküdc ise Istanbul var. lstanbul'uaki yalnızlık. Kimi zaman bir kahvedeki tozlu Mona Lisa tablosu önündeki işsiz insanlardan, kimi zaman da umutlarını piyango biletine bağlamış kör adam ve yardımcısından söz ederek. Burada da sokaktan, sokaktaki insanlardan kopamıyor Altay. Gözledigi aktardığı insanlar hcp buradan. Yaşanıın içinde bir yazar Altay Martı. Gözlemliyor ve gözlemlediklerini kâğıda döküyor. Bu yüzden yazdıkları sıcak gcliyor insana. "Halkın içinden gelip de halkımı sevgisini hep diri tutan onurlu yoksulları ne çok severim, bir bilseniz. Belli ki onlardansınız tlhanıi Bey ve belli ki yaralısınız; anlatacağınız çok şey var" (s. 93 Manukyan, Ilhami Bekir Tez, Prostat Kanseri ve Sefil Fare) Genç bir yazar Altay Martı. Henüz yazın serüveninin başında bulunuyor. Vazdıklarında yer yer röportaj havası ağır basıyor. Bu, öykülerdeki bütünlüğü zaman zaman zedeliyor. Sanırım, giderek bu röportaj atmosferinden kurtulacak. Altay bu eksikliğini giderirse ülkemiz edcbiyatında, bu konuda var olan boşluğu doldurabilir. Ülkemizde yaşanan çarpıcı olayları anlatan edebiyat tadında öyküler okumak isterseniz Alt.ıy Martı'nın "Oldürmenin Erkck Yü/ii" adlı öykü kitabını öneririm size.B Oldürmenin Erkek Yüzü / Allay Martı / LcMaıı Yayıııalıh / 10') \ C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 2 1 A ltay Martı'nın "Oldürmenin Erkek Yüzü" adlı kitabını okuyorum. Kitap çok değişik çağrışımlar, düşünceler oluşturuyor zihnimde. Günümüz Türkiyesi, doğuda süren kanlı savaş geliyor gözlerimin önüne, sonra Güneydoğu gerçekliğini anlatan öyküleri romanları düşünüyorum. Evet, Altay Martı'nın kitabı Güneydoğu'yu, oradaki durumu gerçekçi bir tarzda gözler önüne seriyor. Yazarımızın üslubu o denli gerçek ki yer yer bir röportaj havası sezinleniyor. Belki başkalarına anlamsız gelebilir ama bu gerçekçi üslup benim hoşuma gidiyor. Türk Dili Dcrgisi'nin 1975 yıhnda yayımladığı Türk Öykücülüğü Özel Sayısı'ndaki soruşturmaya Fürüzan şöyle yanıt vcriyordu: "Oykülerimdc yaşadığım dönemin tanıklığını yapmak çabasındayım. Bu tanıklık; birikimimfe, dünya görüşümle, insana yaklaşımımla kuruluyor. Türk yazarının benzersiz kaynakları var. Geçiş döneminin uç kişileriyle, durağanlığın yosununa belenmiş sözde yaşayanlarla, umudun savaşını onurla elden ele geçirenlerle, çağını kaçıranlarla, caymaz öncülerle, emeğiyle dünyanın gerçeğini arasız değiştirenlerle, katman katman açılıvor evren önümüzde. Uzun bir tarihi olan, sarsıntılarla, arayışlarla dcğişen böylesine özgün bir ülkenin yazarı olmak, olabilmek kıvanmaya yeter sanısındayım. insanları anlatıyor. Çocukluğu ve gençliğinin bir bölümü Diyarbakır'da geçmiş. Vc okulu bitirip genç bir pratisyen hekim olarak yine Diyarbakır'da kalmış. Kitaptaki öykülerin çoğu bu bölgeyle ilgili. Once Diyarbakır'daki çocukluğunu anlatıyor. Sokaklardaki çocukça yaşamı, kendi etiği, kendi yasası olan yarı gerçek yarı büytilü yaşamı. Sonra Diyarbakır'ın kırsal kesimini konu alan öyküler geliyor. Bu bölgelerdeki zorlu yaşam, insan sıcağı değişik bir yaklaşımla irdeleniyor. Daha sonra Istanbul. Istanbul'da izlek değişiyor, umarsızlık, çıplak acı yerini yalnızlık duygusuna bırakıyor; denizlerin, soğuk duvarların, duyarsız insan ilişkileri arasında kalmış bireyin yalnızlığına. Çocukluğunu sımsıcak bir dille anlatıyor Martı. Kimler yok ki arkadasları arasında Kuru Yaşo, Kel Fato, Kop Münir, Kuşbaz Osman, Dalak Veysi, Dıngıl Mustafa... "Bağlar semtinde otururduk Diyarbakır'da sokağımızın yarısında nereden kopup geldiklerini bilmcdiğim, kendilcrine 'Cımıkan Kürtleri' diyen hepsinin soyadı 'Kaplan' olan aileler vardı. Biz azınlıktaydık. Bol çocuklu oldukları için sokağa tfMydoğu tpaJedW Sözde yaşayanlar Altay Martı'nın "Oldürmenin Erkek Yüzü" adlı kitabını okurken Fürüzan'ın yanıtlarını bir kez daha anımsadım. Ve aklıma şu sorular üşüştü: Neden yazarlarımız yasadıkları dönemi konu edinmiyorlar? Neden gerçeklerdcn kaçıyorlar? Bu denli zengin insan ve yaşam kaynaklarıyla dolu ülkemizde gerçekçilik neden gözden düştü? Son on beş yıldır ülkemizde yaşanan acılarla, korkularla, iğrençliklerfe dolu olaylar, yazarlarımızı sanatçılarımızı 'durağanfığın yosununa bclcnmiş sözde yaşayanlar' kesimine neden itti? Ülkemiz yazar ya da sanatçılan insanlardan ve gelecek güzel günlerden umutlarını yitirdiler galiba. Galiba bu yüzden biçim aramalan ve anlamsız soyutlamalar aldı başını gidiyor. Sanatsal yaratımda biçim arayışları clbette çok öncmli, hatta zorunludur. Bu çalışma yapılmadan yetkin yapıtların yaratılması olanaksızdır. Ama sanatsal yaratımın yalnızca biçimsel kaygılar göz önüne alınarak yapılması doğru değildir. Altay Martı, yaratımı biçim arayışıyla sınırlamayan yazarlarımızdan. Yazar gerçekliğe sırtını dayayıp, yaşadıklarını doğrudan anlatıyor. Pek de iyi ediyor. Yazılı, görsel basından ve klişeler halinde işittiğimiz haberlerdeki kişilcr, gözleıimizin önünde canlanmaya, toplumsal varlık olarak yaşamaya başlıyorlar. Kitap; ülkemiz ve ülkemizde yaşanan olayların, yazaılara benzersiz kaynaklar sundıı£unun bir kanıtı. Altay Martı, yaşadığı yerleri, tanıdı^ı SAYFA 8 Altay Martrnın çocukluğu ve gencllğinln bir bölumu Dlyarbakır'da gecmlş. Kitabında da vaşadığı yerleri, tanıdığı insanları anlatıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear