Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Anıl Çeçen'in, Insan hakları sorununa birçok yönden açıldık getiren sağlam diliyle ve anlatımının akıcılığıyla rahat okunan ve okurunu oldukça bilinçlendiren "tnsan Hakları" adlı değerli çalışmasının hak cttiği ilgiyi bulmasını diliyoruz. MUZEYYEN SABUNCUOĞLU ısaca "ınsanın salt insan olmaktan kaynakarıaıı hakları" biçiminde tanımlanan insan hakları, çağımızın cn günccl komılarından biri olma özelliğini koruyor. Iç nukukta anayasalarla güvence altına alınan insan haklan, uluslararası düzeyde bazı mekam/malarla denetlenmesine karşın henüz tanı bir güvcncedcn yoksun. lnsanlar gibi ülkelerin de soruna yaklaşımları farklılıklar gösteriyor. Oysa böylesine önemli bir sorun karşısında çağdaşımız olan tüm insanların önyargılarını, ideolojilerini, siyasi eğilimlerini bir yana bırakarak ortak bir tavır ortaya koyabilmesi beklenirdi. Yirminci yüzyılda gerçekleşmeyen bu umut da yirmi birinci yüzyıla kaldı. Sorunla ilgili çabalara katkı olarak ben de bu alanda yapılmış çalışmaların en scçkin örneklerinden birini tanıtmak istedim. Konudan kaynaklanan zorluklara bir de tanıtma yazısı yazmanın "ya yeterince tanıtamazsam" kaygısı eklenince ne zor bir işe kalkıştığımı anladım, fakat "insan hakları konusunda her türlü çabaya yer olmah" düşüncesi beni yüreklendirdi. Iştc Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Kamu Hukuku derslcri okutan Prof. Dr. Anıl Çeçen'in tnsan hakları kitabının bendeki etkileri: Sayın Anıl Çeçen'in yapıtının bu alandaki öteki yapıtlardan farklı olan yanı, hukuksal metinlere yer vermcmesiydi. Sorun, bu tür metinlerin üzerinde daha çok düşünsel, siyasal, toplumsal boyutuyla ele alınmıştı ve bir bütünlük taşıyan altı bölümde işlenmişti. Bölümler sırasıyla, "Insan Haklarının Boyutları", "Demokrasi ve tnsan Hakları", "Devlet ve însan Hakları", "Ekonomi ve tnsan Hakları", "Kültür ve İnsan Hakları", "Hukuk ve İnsan Hakları" adını taşıyordu. Bölümlerde öncelikle söz konusu kavramlar tanımlandıktan sonra bu kavramların tarihsel süreç içinde kazandığı yeni boyutlar sergileniyor. Kitabın bölümleri arasındaki okuma serüveniniz sırasında insan haklarının geçmişten geleceğe nasıl bir gelişim izlediğini gözlerken, yakın gelecekte bu sorunun çözümünü tehdit edecek yeni gelişmelere ilişkin ipuçları da buluyorsunuz. Kitabın bölümlerine sırasıyla göz atalım: Adalet... Eşitlik... Özgürlük... Ve Zorbalığa Karşı Direnme... Insan haklarının düşünsel boyutlarının incelendiği birinci bölümde, insan hakları çerçevesindc genel sorunlar yanında özgürlük, eşitlik, adalet gibi kavramlara yer verilmiş. "tnsan haklarının düşünsel açıdan en temel boyutu toplumda adaletin sağlanmasıdır: Adalet gibi soyut bir kavrama geçerlik kazandırmak toplumsal yaşaıtıda adaleti en üstün değer olarak baş köşeye oturtmak hukuk düzenlerine düşen en temel görevdir. Toplumda var olan adaletsizlik durunıu insan haklarının çiğnenmesi ve baskı altına alınması açısından en elverişli ortamı yaratır... Adalete öncelik vermeven devlet düzeni ne yaparsa yapsın kişiler düzeyinde yeterince saygınlık kazanamaz. Devlete olan saygının sarsılması toplum düzenine olan inancın yitirilmesine ve giderek de insanların kendi haklarını kendilerinin elde etme çabalarına doğru gelişmeler Anıl Çeçen, soruna bir bilim adamı gözüyle bakıyor İnsan hakları sorunu K yaratacaktır. tnsanlar kendi haklarını kendilerinin elde etmeye çalışmaları demek toplum ve devlet düzenini tanımamâları ile aynı anlama gelir. Bu nedenle devlet ve insanlar arasındaki tüm ilişkilerde adaletin öncelikle gözetilmesine dikkat edilmesi gerekir." "İnsan haklarının ikin ci düşünsel boyutu eşit' liktir. Burada kastedilen, her şeyin herkes için aynı olmasıdır... Üretim düzcniniri işlemesinden zenginliğin dağıtımına, mülkiyct hakkının tanınmasından kullanılmasına, özgürlüklerin tanınmasından gerçekleştirilmelerine, haldarın verilmesin den uygulamada gcrçekeşmelerine, devlet ve toplum olanaklarının kişilere tanınmasından kullanılmasına kadar hemen hemen her alanda eşitliğin gerçekleştirilmesi ve bunun sürdürülmesi insan haklarının güvenceli biçimde varlığı için ön koşuldur. Eşitliğin her alanda yaygın olarak bulunabilmesi için bu konuda toplum vicdanında ve kamuoyunda bir eşitlik bilinci yaratılmahdır. Bu da bir kültür sorunudur. Düşünce birikimi toplumu ve yönetimi eşitlik amacı doğrultusunda zorlanmadıkça ülkede eşitlik bilincinin gelişmesinı beklemek anlamsız kalır. tnsan haklarının varlığı da böylesine bir bilinç sorunudur." "üzgürlük insan haklarının bir anlamda özüdür. Diğer anlamda ise düşünsel boyutlarından diğerini oluşturur. Ozgürlük insan varlığının bütün yönleriyle ve boyutlarıyla gelişme olanaklarına kavusabilmesidir. tnsan varlığının çeşitli yönlerinin gerçekliğe kavuşabilmesi ve gelişme şansını elde edebilmesi ancak özgürlük ortamında olanaklıdır." "Baskıya, zorbalığa adaletsizliğe karşı direnme nakkı doğal hukuk döneminden bu yana insanı ve toplumu çeşitli açılardan ele alan ve haklan savunan görüşlerce sürekli olarak savunulmuştur. Hulcuk düzenleri kendi varlıklarını koruyabilmek için direnme hakkına karşı çıkarken, düşünce akımları insanların baskıya, zorbalığa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı koruyabilmek için direnme nakkını kesin anlamda savunmuşlardır." Bu bölümde yazar ayrıca direnmenin insan karakterinde var olan bir özellik olduğunu, devletin zorbalığa mevdan vermeyerek özellikle direnme hakkının kullanılmasını kolaylaştıracak ortamlar yaratılmasını önlemesi gereğine dikkat çekiyor Yapıtın en kapsamlı bolüınlerinden olan DU bölümde yazar "libcral demokrasi", "sosyalist demokrasi", "gerçek demokrasi", "merkezi otoriter demokrasi", "başkanlık demokrasisi", "güdümlü demokrasi", "organik demokrasi" gibi değişik nitelcmcli demokrasilere kısaca değinerek bu alandaki kavram kargaşasına dikkati çekiyor. Ve tarihsel gelişimi de gözönünde tutarak gerçek anlamda demokrasinin ne olduğunu, ne olması gerektiğini araştınyor. "Demokrasilere özgürj.ükler rejimi adını vermek olanaklıdır. Özgürlük ara yışı, baskılara karşı yürütülen direnişler ve daha adil bir Jüzen için sürdürülen kavgalar demokrasi gibi ileri bir rejimin uzun yıllar hazırlayıcısı olmuşlardır. Çeşitli tanımların yanı sıra, demokrasi icin öncelikle söylenecek olan hem kişiler hem de toplum açısından öncelikle özgürlükleri temsil etmesidir. Özgürlük denen olgu kendi kendini yönetmeyi bir anlamda kişisel otonomiyi dile getirir. Demokrasi öncelikle özgürlükler ve doğal haldann rejimidir. Demokrasi ile insan haklarının birbiriyle kopmaz bağlarla bağlı bulunduğu hiçbîr zaman unutulmamalıdır. Birinın yasayabilmesi öbürünün varlığına doğrudan doğruya bağlıdır." İnsan haklarının ancak demokrasilerde güvence altına alınabileceğini vurgulayan yazar, insan haklarının gerçek güvencesini ise şöyle dile getiriyor. "Hukuksal güvence insan hakları açısından önemli olmasına karşın tek başına yeterli değildir. Demokrasinin toplumsal tabanını ve altyapısını oluşturacak olan örgütlenme ve toplumsafekonomik güçlenme insan haklarının yasalarla kaıdırılmayacak ve hiçbir yönetimce degiştirilemeyecek gerçek güvencesini oluşturur." Yapıtta insan hakları ve devlet arasındaki ilişki üçüncü bölümde ele alınmış. Yazar devletin anlamını ve varlık nedenini şöyle açıklıyor: "Devlet denilen varsayımsal fizik ötesi olgunun ana nedeni insanların güvence ve gereksiniminin ve insan haklarının korunmasıdır. Bir ülkenin veya toplumun devleti kendi ülkesinde yaşayan insanların yaşam ve diğer haklarını korumak ve bunları güvenceli bir düzene bağlamak zorundadır. Aksi durumda devlet denen olgu kendi varlık nedenini yadsımış olur... Hak çignemeleri ve öz gürlüklerin gözardı edilmesinde devlet kavramının yüceltilmesinin, neredeyse bir kutsallık kazandırılniasının önemli bir rolü bulunmaktadır. Günümüzde giderek siyasal bir kurum olarak görünen devlet, temelde bir insan kurumudur ve insan haklarına dayanmak zorundadır." Bu satırların alındığı kitabı Türkiye'de düzcyli politika yapmak isteyen herkes okumalı, düşünmeli ve yazarın dcyişiyle "Çağdaş politika artık insan hakları ile birlikte yapılmalı". Insan haklarını devletin hakları ile ele aldığımızda şöyle bir soru karşımıza çıkıyor: Hangisi öncclikli olmalı? Insan mı.1 Devet mi? Yazarın bu konuya yaklaşımı şöyle: "Devlet haklarına, insan haklarına karşı öncelik tanınırsa hukuk devleti yolundan çıkılır ve işkence uvgulamalarına giden yol açılır. Hukuk devleti, devlet ve insan haklarını çağdaş pota içerisinde dengeleyebilmiş devlet türüdür." Kitabın bu bölümünde ayrıca şu sorulara yanıt aranıyor: • Vatandaş olarak haklarıtnızı güvence altına almasını beklcdiğimiz devleti bcklcyen tehlikeler nelerdir? Devlet ve birey ilişkilerinı bozan en önemli olgu nedir? Bunun gibi daha pek çok soruya yanıt aranıyor yapıtın bu bölümünde. Ekonomi ve insan haklan aıasındaki ilişki çoğu kez gözardı edilmekte. Oysa günümüzde insan haklarının en can alıcı noktası, sorunun ekonomik boyutu. Çünkü, anayasada ve yasalarda güvence altına alınan en doğal haklar, beslenme, eğitim, öğretim, scyahat gibi daha nice insanı insanlaştıran temel nak ve özgürlükler artık ekonomik koşullara bağlı olarak kullanılır ya da kullanılamaz duruma gelmiştir. Yazarın cKonomi ve insan hakları arasındaki ilişkiyi değerlendirdiği bu bölümde vurguladığı önemli gerçeklere göz atalım: "Hızla artan dünya nüfusu ekonominin, politikanın önüne geçmesine neden olurken, siyaset artık ekonomik gerçekler ve gelişmeler tarafından belirlenmektedir. Temel belirleyici ekonomi oldu mu insan hakları açısından da ekonomi giderek önem kazanmaktadır. Kendileri en ileri demokrasileri uyguladıklarını ileri süren büyük devletler, ekonomik çıkarları için diğer devletlerin demokratik rejimlerine çeşitli komplolar hazırlayabiimektedir. Ekonomi politikalarla insan hakları arasındaki yakın ilişki göz önünde tutularak insan haklarının en cağdaş yöntcmlerle, işkence ile, ihlal edilmesi olgusuna yazarın getirdiği açıklamayı, ibrctle okumak ve gerekli dersleri çıkarmak gerekiyor: "Ekonomik bunalım dönemlerinin işbaşına getirdiği otoriter iktidarlar son birkaç yüzyıldır emperyalist devletlerin üçüncü dünya ülkelerinde kendilerine bağımlı olarak kurdukları antidemokraC U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 1 7 Bconomi ve insan Hakları Demokrasi ve insan Hakları insan Hakları ve Devlet SAYFA 12