Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
M.C. Anday'ın şiirinde çözemediği "atna tanıdık" "sesler" çoktur, bu da şiirine giz katar. Yaşamı bir bilmece olarak algılamayı da sever Melih Ce'vdet. C. Anday, crkcn gclen ölümlcrden, vakitsiz ölümlerden, kıyımlardan ve savaşlardan da söz etmiyor mu? "Sanki melekleri gördük" Tanrının pek işc karışmadığı bir alabora bu? Karmasa, yıkım yan yana, hatta içi içc. "Dingin karşıtlıkların adı" yok mu? Vardır elbertc. Tiim yüzyılların özümlendiği bir çağı yaşıyoruz bir başka çağa geçmeye birkaç yıl kala. Yinc dc çok şey anlaşılmaz dcğil mi iıısanlık için? Kimsenin vakti yctmcdi şimdiye dck, bundan sonra da yetmeye cek, içinde bulunulan anla birlikte geçmişi anlamaya. Bir tck doğa mı insanın yanında yer alıyur, dersiniz? Ölüp ölüp dirilmesiyle bir kurguyu da yaşasa doğa, yinc de umudu vc umutsuzluğu barındırdığı için bağrında, insana cn yakın bir dost gibi, değil mi? Vakit yok dünyayı anlamaya, olayları, olanları, yasananları anlayıp yorumfamaya. Bir dc bakıyorsunuz ölüm tutmuş elimizden, bir başka dünyaya gö çürüvermiş bizi. ünun için "her ölüm, erken ölüm" dcğil mi? Ad bırakarak geçip gidcn "Atalardan" gcriyc nc kaldı? "Huysuzluk"lar mı? "Kusku"lar mı? Yapıdar, kazamlmış/kaybedilmiş savaşlar mı? Bilimscl çalışrnalar mı? "yeryüzü deliliği"n, çılgınlığın cşiğinde tcpinip durmuvor mu? fnanılan, yüccltilcn dcğerler "Amâ" dcğil mi, "doğuştan yarım" dcğil mi? Onlarla aramızda büyiik "Ara"lar yok mu? Büyük boşluk lar yok mu? Ya ua bir sunak mı bize sundukları? Dcğcr vcrdiklerimiz çağımıza da, insanlığa da yakışmayan değerıer değil mi? Büyük isimler, kimi zaman insanlı ğın başına belâ kesilmiş adlar değil mi? Aslında kim yaşadı ki "yirminci yüzyılı"? M. C. Anday da şöylc soruyor soruyu: "Kim yaşadı ki kendı yüzyıiını?" Kim anlar "Akarsuyun dilinden"? Ne konuşur, ne unlatır nehirlcr, ırmaklar, dereler, çaylar birbirlerine? Orphcus'un mistikliğiylc cş mi tutuyor kendini M. C. Anday? Yoksa, Orpheus'un büyüklüğüne, ününc eş mi göriiyor kendini? Ikisi de olabilir. "Giz donüp bakuğımız yerde kaldı."mn içeriğinde gizli ve çok giz var. Geçmiş tümüylc bir gizlcr yumağı dcğıl mi? Çözemediğimiz pek çok şey var geçmişin peşi ne düştüğümüzdc, Geçmişi günümüze gctirmcnin vc yenidcn yaşaınanm olanagı yok. CUMHURİYET KİTAP SAYI 281 Olgunlaşmamış bir yüzyıl değil mi bu bizi sanp sarmalayan? tnsanlığın en son aşaması gibi gözükse de şimdilik, aslında, gelecek yüzyılları düşündüğiimüzde, ham" bir yüzyıl bu yaşadığımız. Soru sormayı seven, daha doğrusu düşünmeyi seven bir şair M. C. Anday. Sorulanna ya nıt bıılamasa da çoğıı zaman, geçmişi didiklemekten, çağın sorunlarına kafa yormaktan da geri kalmaz hiç. Şiirde felscfcyi sever. Onun şiirleri düşünce yüklüdür DU yüzden. Sorunlara gömülmüş bir şiirle çıkmaz karşımıza o, üstelik sorunlara da defiinmez. Okur, onun şiirini okurken pek çok soruya yanıt aramadan yapamaz, pek çok sorunu düşünmeden edemez. "Yirminci yüzyılı" yaşarken de insan, "O çağa bu çağa gömül"ür. Her çağı yaşıyoruz günümüzde: Feodal yapıdan, avcı toplumuna (günümüzde olmasa da), kapitalizmden sosyalizme, köleci toplum yok ama sömürülen ülkelerle sömürülen ülkelerin pek kardeş, kardeş geçincmemcsi, çağdan çağa sürc gelen sorunlar, ilişkiler degil mi? Insan iliskilerindeki inişler çıkışlar, toplumsal çalkantılar, dehalann çağlara kazıdığı önemli yapıtlar çağdan çağa, gönüldcn gönüle akıp durmuyor mu? Tüın zamanıarın örtüsü, koruyucusu, tanığı "Gökyüzünden başka çağ yoktur." Tüm çağları, yüzyılları düşününce "ne çok geçmiş var, ne çok zaman". tki bin ydına dek geçen süredeki geçmişi ve ondan önceki geçmişi düşününce, akıl almaz bir bilgi ve tarin birikiminin varlığı bile tüylerimizi diken diken etmeye yetiyor. Geleccğe yöneldifiimizdc, "Ne çok gelecek" de ürpertiyor nizi. Oysa, insanın yaşadığı süre ne kadar da kısa. Henıen nemen hiç zamanımız yok kendimize ve yaşamımıza. Hiçbir şeyi tanı ya^ayamıyoruz bunca geçmişin vc geleceğin icinde. Bu nedenle "sözciik"ler "Kapalı bir avuçtur", anlamını kolayca clc vermez ve gizini hep gizler. Tarihin bağrından, zamanın karnından sökebilirsek anlamı, gizi, açılır avuç, sozcük karışır günlük yaşamımıza, girer dolaşıma. Neden soru sorar insan? Bunca giz varken, neden sormasın, neden .sözcüklerlc kucaklaşmasm? M. (]. Auday, bilgecc bir söylcmlc"Hiçbir yüzyılı yaşamadım", diye itiraf ediyor. Kim yaşadı ki? Tarih alıp götüriiyor tüm değerleri bildiği ve bizim bilmcdiğimiz yerlerc. Sonra sorular didiklemcyc başlıyor tarihin çöplüğünü, ne çıkarsa bahtımıza! Kıış, çafilar arası köprü ise, "ses ten"lcşir, "Tüy hafifler "run"a dönüşür. "Hap anlar gibi ol"muşuzdur bir şeyleri, ne yazık ki, tam anlayamamışızdır yine de pek çok şeyi. "Çağ ağlat"ır şairi, insanlığa, "Nesne ile bilinç" tekleşir.aynı gövdeae barınır. Tiim bunlnr bir bilmece sanki: "ne hoş bilmece içinde yaşadım." Bile modik pek çok şeyi, pek çok soru sorduk, pek çok şey yanıtsız kaldı, kalıyor, kalacak. Bclki de bir 1 loıııeıos (,ağıınızın "acıklı" dcstanına dizeler düşürüyordur, imgcler topluyordur durmadan. Elbctte nu çaödan da kalacak yarına bir şeyler. Gele cek çağlarda yaşayanları çok etkileyecek, düşündürtccek, coştuıacak, üzecek, sevindirecek şeyler de kalacak günümüzden. Onların ne olacağını biz bilemeyiz şimdiden. Tarih, süzccek, ayıklayacak onları. I Iangi şairin hangi şiirini, hangi müzisycnin hangi yapıtı, naııgi ressamın hangi tablosu yarının geçmisinden gclen değerler olacak? Ama çağdan çağa taşınan dcğcrlcrle var oluyor insanlık. Kcndinden önceki değerleri koruya koruya (koruyabilirlersej, ycni dcğcrlcrin yaratılmasını sağlamaya çalışıyor çağ. Uzun siirin son beşliği ise, yeniden doğuşu, yok olmamayı imliyor sanki. İnsan ölse de, bir baska şeye dönüşür, bir başka biçimde ycniden yaratllır inancı hâkim sanki bu bcşliğin özüne. "Kalk dostum ormana. gidelim/ Geyik sesleri içine çökelim/ Yeniden doğuş, kıvanç, uvum". Dünyanın kurguları Lir yana, insanlık bir yana, hiç düşünmeye gcrek yok, apaçık ortada her şey. insan yok olmuyor, yeniden yaratılıyor. Doğanın bir parçası haline geliyor. Yağmurun Altında'ya albüm kimliği kazandıran Rasin'in resimlerinin ardındaki dizclcr de şöyle: "ve tohumun/ hekle medik çürültüsüyle/ gökyüzündc usumuzutı dirııği/ hep dnlar gibi/ tabular arasında/ bütün yüzyılları/ bilip dc dıycnımız yok/ giz donüp bakttgımtz yerde/ ses yok/ önce erte yok' Yaşh bir ozanın gözüyle dünya de deneyli, çok yaşamış, çok şey görmüs bilge bir ozanın söyıemi hâkim. Dil alabildiğinc yalın ve süssüz. Imgclcr kcndiliğinden yer almış sanki dizelerde, öy lesine doğal: "Kömür kokusu yaşam", "Dikişsiz gökyüzü", "Diz çökcn deniz", "Gençliğitn bcnim, hafta tatilim", "güvercin bakışlı gün"... gibi. Bu bölümdeki şiirlcrdc YaTnızIık, gözleri iyi görmeyen yaşlı bir kadının torunu." olarak imgclcniyor. Yaşlı bir ozanın gözüyle bakarız dünyaya: Dingin, rahat, sıcak bir bakıştır bu: "Saat ve pencere susmuş." Dingin bir doğa, "Zaman bağlanmıs", kuşlar scvişiyor, "Yağmur, kaybolmuş bir köpek gibi başı önae, evinin/izini kokluyor.", "ova" "Uyku8uz"dur ve "kimsecikler yok"tur. Yağmur (s. 43) şiirinin son dizesi tam M. C Anday'a yakışır bir dize: "Ölüp dirilmek için her zaman fırsat bulmuşumdur." Akıl hakim dizeye, duygu kendini henıen elc vcrmiyor: Zaman hem var, hcm yok. Yaşamla ölüm arasına sıkısmış bir ozanın dünyası fışkınyor dizeden. M. il. Anday'ın şiirinde çözemediği "ama tanıdık "sesler" çoktur, bu da şiirine giz katar. Yaşamı bir bilmece olarak algılamayı da sever Melih Cevdet. "Yeni düşiinceler" şiirinde hep boy gösterir, onlar "Belki de ufkun seyir kutusudur."lar. Acı da hâkimdir şiirlcrinc boydan boy a: "Bak aşı mevsimi geldi acı çekmenin . "Kış damlarını" da, "ırmak ağızlarını" da yoıdamış bir bilgedir o. M. ('.. Anday, "Gökyüzü ile/buianan çay" içer okurlarıyla birlikte. Okurların yüreğinde "Kır çiçekleri ara/sındaki an gibi kandan daha hızlt çarpan sevinç." hiç eksik olmaz. Yağmurun Altında'ki şiirlerdeki dizclcr yine tekli biter. Çift dizeleri kullanmaz M. C. Anday. O, şiiri duyar, hatta görür, ona dokunur bile. Yine dc, bu kadar usta olmasına karşın, şiirle karşılaşmca "şaşkınlığa" düşer. Şiire ilişkin sözü şöyle sürdürüyor M. C. Anday: "Bütün tarihte, bütün dünyada şiir var, ama onun ne olduğunu bir bilen yok. Uğraşacaksınız, didineceksiniz, sizi sevindireceğini görüvereceksiniz, tanımış gibi olacaksınız, ama yitiverecek o, başka sefer başka bir kılıkta çıkacak karşınıza." M. C. Anday, Yağmurun Altında'yla şiirimize unutulmaz şiirler, dizeler ar mağan ediyor. • Yağmurun Altında/ Melih Cevdet An day/ Şiir/ Adam Yayınları/ 64 s. SAYFA 13 Kitabın ıkıııcı bölümündeki Ş Ş Çağdan çağa taşınan değerler Olgunlaşmamış bir yüzyıl değiî mi bu bizi sanp sarmalayan? Insanlığın en son aşaması gibi gözükse de şimdilik, aslında, gelecek yüzyılları düşündüğümüzde, "ham" bir yüzyıl bu yaşadığımız.