25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yeniden dofian Ielsefe Whitehead'in "yeni" düşüncesinden ürettiği felsefe, deneyimimize giren her bir öğeyi anlamak amacıyla geliştirilen uyumlu, mantıksal ve zorunlu bir düşünce dizgesi çerçeveleme çabasıdır. Bu, felsefeyi, insan deneyimi, insan ve insanlık ortadan kalkmadıkça ortadan kaldırılamayacak bir deneyimleme alanı olarak en az yenilik ilkesi kadar cvrcnscl bir değişmez kılar. A. BAKİ GÜÇLÜ da özne'liğinden yoksun olarak çıkıpkalıp oynamakla yükümlii oyuncıısu, Hcidegger'in varlığı unutan buna(l)mış insanı... Benzer görüşlere yorunısa ma (hcrıneneutik) geleneğinde de rastlamak olanaklı. Orne2in günümüz tilozoflarından Gadamcr, Alman ldealıst Felsefesi gelene ği ışığında çoğunluk sanat yapıtlarıyla girilen oyun ilişkisi ile insanlararası di yalogda ortaya çıkan anlamlama süreci arasmda benzcrlik kurmuş ve anlamı, gelencksel felsefenin tersine, lıiçbir temele dayandırmaksızın soru/yanıt, konuşmacı/dinleyici ve özne/nesne diyalektiginin aşıldıgı yere, diyaloğa girenlerin ufukları nın kaynaşımı sürecinc taşımıştır. Şu ana degin söylenenlerde ıkı kavranıa özellikle vurgıı yapılmıştır: Kendini gerçekleştirme ve temel. Kendilerine ikiz kardeş olarak bakılabilecek bu iki kavram kuşkusuz pck çok düşünürün düşünsel serüveninde kimileyin kendilerini kurmak adına değer kazanmış kimileyınse kendilerini vıkmak adına eleştiriye konu olmııştur. Âma söz konusu kavramlar, baska hıçbir düşünürün felsefesinde Alfreü North Whirehead'in felsefesinde oldu^u kadar tüketici bir çözümlemeye tu tulmamıştır. Bunun en iyi göstergcsi Whi tehead'ın bu iki kavramı felsefenin en temel iki konusu kılmasıdır. Nitekim Whitehead, doğadaki her şeyin önü sonu ken dini gerçekleştirme do^rultusunda anlaşılabileceği iddiasında bulunarak, "gerçekleştirme" ve "zamanın zamansallığı' ile ilintilendirdiği kendilik gerçekleşimini "evrensel" bir kategori olarak sunmuştur. Burada sunulan kategori evrensel bir kategori olunca doğal olarak "temel" düşüncesi de hemen peşisıra gelecektir. Kendilik gerçekleşimi çözümlemesi ge rckcn evrensel bir kategori olarak sunul duğunda, şeylerın kendilerini doöaları gereği gerçekleştirmeleri zorunlu olarak zamanın gercekleşmesi olarak, yani biçim ile içerigin birbirlerini gerektirdiği biçim de anlaşılmak durumundadır. Dolayısıyla buradan geleneksel felsefeyi kökünden sarsan bir zaman eleştirisi çıkar ortaya: Eger gerçektcn kenuini gerçekleştirme evrensel bir kategoriyse, zamana bundan böyle asla geleneksel felsefede yapıldıgı üzcre şeylerin içinde evrildiği "apriori" bir yapı olarak bakılamaz. Tersine, çok önemli birtakım sonuçları ımleyen zaman kendi grtçekleşimi yönünde elc alınmak durumundadır. Bu nedenle Whitehead zamana ve onunla ilgili di|*er kavıamlara kendiliğin gerçekleşınesi bafilamında çok ıizel bir önem verir ve çalışma lannda evrensel bir çözümlerne konusu yaptığı kendiligin ger çckleşmcsi sürecıni daima olay kavramıyla birlikte düşünür. Whitehead için "olay" kavramı, "Her nerede bir şcy oluyorsa işte orada olay vardır" (1) tümcesinden de görüldüğü üzere kendisinden asla vazgeçilemez bir teriındir. Sözkonusu kavram daha çok Whitehead'in ilk çalışmalarında kullanılnıış, daha sonraları "asal olay" ya da "asal varlık" terimleriyle karşılanmıştır. Ancak bu iki terim kesinlikle eşanlamlı degillerdir; çünkü aşagıdaki alıntıda açıklandıgı gibi, terimler bırbirinden ayrı iki düşünme biçinıini belirtmek için öne siirülür: Düşünce ve duyumlarımızın bilincine varmak üzere düşünmeksizin yalnızca doğa üzerine düşündüğiimüzde, hcr ncdcnse türdeş bir biçimde düşünürüz; öte yanda, gerek düşünce gerekse duyumlarımı zın bilincine varmak üzerine düşünmeıün yanında bir dc doğa üzerine düşündüğümi'ızde isc ayrışık bir biçimde düşünürüz. (2) Dolayısıyla Whitehead'e göre, "olay" türdeş bir terimkcn, ötc yandan "asal deneyim olayı" ya da "asal varlık" terimleri ayrışık birer terimdir Alfred North Whitehead ve.. olmasını zorunlu kılar. Yani VChirehead süreç felsefesi diye adlandırabileceğimiz felseresini, hiçbir şeyin değişmez bir Kategori olarak belirlenip temel yapılamayacağı temelsizliöin temeli olarak kavradığı evrensel "yenilik ilkesi'nde temellendirir. Ne ki fclsefece bakıldıkta yenilik düşüncesi yeni diye okunabilecek bir düşünce değildir Whitehead için. Yeniliğin, tıpkı zaman gibi, içerikle bağıntısının dolaylı bir bağıntı olması nedeniylc yeniligi, nc türden bir yenılığin geldiğinc bağlı olarak anlayamayız. Başka bir deyişle yenilik, an cak yeninin nasıl olup da yeni olduğu ve yeniyi yeni yapanın ne olduğunun araştınlmasıyla bir çözüme kavuşturulabilir. Tarih içerisinde yeni olan her zaman için eski olmaya mahkumdur. Yeni gelenin, yeni olması ncdeniyle, kendinden önceki yeniyi eskitmesi süreci tarıh adını alır. Bu, düşünce tarihinde sıklıkla işlenen bir düşüncedir: Ornegln: Marx'ın insanlı ğı onun tarihiylc bir tutması, Kierkegaard'ın inanç şovalyesinin özel bir otantık ve şimdi de dolaysızca yaptığı inanç şıçra yışı, Nietzche'nin geleceği yaratan Üstin sanı Zerdiişt ve Heidegger'in Dasein'ının zaman içerisindeki serüveni. Kuşkusuz tüm bu düşünsel konumlar birbirlerin dcn bambaşka tarih, zaman, olay ve nihayet "yeni" relsefesine konudurlar. Kısaca özetlendikte: Marx zaman kavramından asla tarihten başka bir şey anlamaz, tarih ten anladığıysa toplumdaki öznelerin kol cktif bir bilinçle sürekli yaptıkları çizgisel ve ereksel bir zaman anlayışına karsılık gelir. Marx'ın tersine Nietzsche ve Kier kegaard'da zaman ve dolayısıyla tarih daima bireylerin özgür secimleriyle gerçekleştirdiklcri radikal değişim vc kopmaların birbirini izlediği bir dizi olaydır. Heidegger ise Nietsche ve Kier kegaard'ın bu düşüncesini benimsemekle beraber zamanı insan olmayı vc insanın durumıınu ifade etmck amacıyla kurul muş bir eğretileme olarak okur. Özellikle ilk yazılannda Whitehead'e bir hayli yak laşarak, zamanın gerçekleşmesini insanın kendini gercekleştirmesinin zorunlu bir koşulu olarak kavrar. Burada altı önemle çizilmesi gereken nokta, burada ele alı nan zaman anlayışlannın kesinlikle saatlerimiz vc kronometrelerimızlc matematikleştirilerek bölümlenen nesnel bir zaman anlayışının ifadeleri olmamalarıdır. Sözü edilen düşünürlerin aralarında birtakım ayrılıklar bulunmasına karşın hemen hcpsi zamanın ne olduğunu insan ve onun öznelliği doğrultusunda çözümlcmektedirlcr. lştc whitehead'in DU düşünürlerden temelde ayrıldığı nokta da burasıdır. Whitehead'e göre zaman asla insan ya da onun öznelliğine bağlı kalınarak anlaşıla maz. Çünkü kendilik gerçckleşiminin evrensel bir araştırma ilkesi olarak görüldüğü yerde ki whitehead öyle görmüştür, yalnızca insanın değil insan terimi altına sokamayacağımız evrendeki diğer her şe yin kendilerini gerçekleştirmeye konu ol maJarı gerekir. Bu anlamda Whitehead'in sunduğu yepyeni "yenilik" ilkesi, doğrudan doğruya Batı felsefesinin aydınlan mayla birlikte insanı evrende merkeze koymasının ve özellikle kullandığı dilin daima insanmerkezci yapılarla evrildiğinin bir kanıtı olur. Bu kanıtda bizi insan merkezci olmayan "yeni" bir felsefenin "eski" felsefeyi yıkmak pahasına olsa daCUMHURİYET K İ T A P SAYI 267 Y ırmınci yüzyıla girilmesiyle birliktc nek cok felsefi düşünce, fclscfcnin kendi üzerine düşünebilen tek alan olmasını da fırsat bilcrck felsefeyi ar tık yalnızea yenneye değil bilakis yıkmaya girişmiştir. Felscfcnin diğer alanlar, insanın da diğer canlılar önünde kendi üzerine düşünebilme ayrıcalığı, bizi zorunlu olarak bir birey olarak insanın tarihi iJe bir disiplin olarak felsefenin tarihini birbirleriııin eşleneği olarak okumaya götürür. Bu anlamda felsefenin neliğinin, yönteminin, amacının, değerinin ve değergesinin soruştıınılduğu hcr türdcn insan çabası, insunın henı kcndisıni gcrçekleştirmesi sürecinden hem de gerçekleştirdiği kendisiııe bir baskası olarak bakması ve bir başkası gözüyle baktığı kendisini araştırması, çözümlenıesı vc dcğcrlcndirrnesi sürecinden ayrı bir yere konulamaz. Oylcyse ycrilcn, birtakım ağır eleşürilere ına ruz kalan ve sonuçta alaşağı edilmck istc nen felsefenin nihai göndermesi gerçekte insanın kendisinden başka bir şey değildir. Kendirıi gcrçe.klcştiremeyen insanın özelcştirisi her zaman bir şeyin arkasına gizlenmek, ya da artık sıkça yapılır oldu ğu üzere felsefe söyleminin üstüne kurul maktadır. Böyleliklc bir türlü gerçekleştiremediği kendinı arayan insanın özeleştirisi sloganlaşır: "Felsefe masum değildir". Peki bunu dıyen insan gerçekten kendini aklamış mıdır? Yoksa söylcdiği, "her in sanın fılozoflaştığı bir an vardır" sözünü mü doğrulamaktadır? llnutmayalım! Geleneksel felsefenin halis filozofları aslında konuşanın kendileri değil Tann olduğunu duyumsuyorlardı. Kuşkusuz gclinen bu nokta çeşitli düşünürlerce çeşitli özelestirilerle ifade edilmiştir. Sartre'ın varotuşçu felsefesinin kendini yaratan, yaratırkcn başkaldıran insanı, Dewey'in yararcı felsefesinin kendisine sunulan araçları en etkin biçimde kullanabilme yetisine sahip öznesi, Witt gcnstcin'ın (ikinci dönem felsefesindc) kendisini içinde bulunduğu dil oyunların Kendini gerçekleştirme ve temel Asıl hedef Bu noktada olay kavramı bizi doğrudan dogruya Whitehead'in asıl lıedeıine, yani yeniliğe ya da başka bir deyişle yeni olanın gerçekleştirilmesine, oradan da yeninin nasıl olup da yaratıldığı konusuna taşır. Çünkü Whitehead evrende olup biten her şeyin kendini gerçekleştirme olaylarından başka bir şey olmadıgını düşünerek, hemen bütün felsefe metinlerinde karşılaştığımız ve okurken bir biçimde kendilerini olaydışı, yani zamandışı olarak kabul ctmek zorunda bırakıldığımız bilen özne/bilınen nesne, gerçck/idcal, doğa/ruh türünden kavramsal karşıtlıldarın yenilik düşüncesi karşısında anlamsız olduklarını öne sürer. Başka türlü söylendikte: Evrende varolan her şeyin kendini gerçekJeştirmeye konu olması bütün her şeyin gerçekleştirme süreci içerisinde yeni SAYFA 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear