Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
normale döndürmek amacıyla uygulanan yüntemler "psikiyatrların sürgün diye tanımladığı bcdensel ve ussal deneyimi barınak; iyiliksever bir dizgedcn kovıılmuş olarak dcğerlendirilen nastaları da müthiş bir fiyaskodan kaçmış kişiler olarak değerlendiren" Murphy'ye son derecc ters gelmektedir. Biraz abartarak, psikotik bir hastayı "müthiş bir fiyasko'dan normalliğe sıgınan bir birey olarak deöerlendircn Murphy'nin, kcndindcn yaklaşık 2ü yıl sonra şizofrenik davranışı tanımlayacak olan modern psikiyatristlerle hemen hemen aynı anlayışa sahip olduğunu söyleycbiliriz. Modern psikiyatri şizofren bir hastanın davranışını bireyin ailcsi ya da ait olduğu toplumsal grup ile arasında var olan ve bireysel özgürlüğünü yıkıp, kısıtlayan ilişkiler ağzını kırma çabası olarak tanımlar. Bu psikiyatristler toplumumuzun psikolojik anlamda değil, sadece istatistiksel verilere göre normal olduğuna ve şizafreni teşnisi konmuş bir hastanın özünde, gerçek çöküntüden kaçınabilmiş pek çok kişiden daha aklı başında olabileceğine inanırlar. Normal davranış, aile, eğitmen ve toplumsal grup tarafından bireyc benimsetilmiş, göriinüşte, bireyin iyiliği amacını giiden ama aslında içten içe zarar veren, ruhsal baskı ve akli clengesizliği de beraberinde getiren bir darvanış biçimidir. Çoğu insan düzene uyum sağlaı; kişilikleri ve ruhsal yapıları belli oranda zarar görse de yaşamıarını bir sorun yokmuş gibi sürdürürler. Ama pek çoğu da yaşamın çelişki ve çatışma dolu beklentilerinden dolayı kötürümleşir, çözümleyemediği sorunlarla yüz yüze gelir. Örneğin bir anne oğluna sürekli olarak kendisine yalnız bırakırsa ne denli mutsuz, ama aynı zamanda, iyi bir kızla doğru bir evlilik yaparsa ne kadar mutlu olacağından söz edebilir. Eğer oğul bas kaldıracak denli sert, boyun eğecek denli yumuşak değilse, bu ruhsal sağlığını bozacaktır. Sılişki onunPsikiyatri ve KarşıPsikiyatr. Cooper ri adlı eserinde 'Delilik insanın değil, bir ilişkiler sisteminin içindedir; hasta olarakadlandırılan kişi bu sistemde yaşamaktadır. Şizofreni, eğer bir tanımlama gerekliyse, rahatsız bir toplum davranışının belirleyici bir özelliğidir." yorumunu yapar. Tüm farklıhğına, toplumsallık karsıtı davranışına, usdışı ve sonsuza yönelik tuhaf saplantısına karşın, Murphy tam anlamıyla akıl hastası birey değildir. Haküsinasyonlar içinde yasamaz, gaipten sesler dc duymaz; dış dünya ile ilişkisini düzenleyebilmektedir. Ama kendisinin "büyük dünya" şeklinde tanımladığı dış dünya ile kendi kendini özgürce sevebifdiği usundaki "küçük dünya" arasındaki kesin ayrımın bilincindedir. O, son derecc akh baştnda olarak "küçük dünya"yı tercih eder ve dışardaki "büyük fiyasko"yu reddeder." Asal Savılar Matrisi G. C. BARNARD 1 942'de Beckctt ilk romanı Murphy'yi Fransızca'ya çevirdi ve 5 yıl sonra Murphy Fransızca olarak yayımlandı. 194247 yıiları arastnda lngilizce olarak Watt'ı yazdı. Ama bu roman ancak Bcckett'i üne kavuşturan Godot'yu Beklerken'in başarısından sonra 1953 te yayımlandı. Bu ikinci romanda, ilk romantla ele alınan temalar daha da gelişti rilmistir. Watt, ölmeden önce Murpny'nin dönüşmüş olduğu şizofrendir. watt ile Murphy'nin özueşfiği Watt "bir zamanlar Londra'da olduğu sıralarda, adlarına vanncaya dek yakından tanıdığı takımyıldızlara göndermede bulunduğu zaman da belirginleşir. Başka yazarlann daha önceki eserlerinde ölmüş oldukları kahramanlarını yeniden canlandırdıkları görülmektedir. Ama, Murhy hakkında söylenecek daha çok şeyi olan Beckctt Üçleme (Molloy, Malone Oliiyor, Adlandırılamayan) okuyucusunun daha açık seçik anlayabileccğı bir manevrayla, ona yeni bir isim vcrmeyi tercih etmiştir. Romanın başlangıcı Murphy'nin atmosferini andırır. Bir daha karşılaşmayacağımız üç karakter arasında geçen komilc ve acık sohbet ile acıhr Watt. Bu romanda Murphy'nin aksinc, trlandalı dörtlünün maceraları gibi bir yan olay örgüsü ile karşılaşmayız. Gözü geçen üç kişi tramvaydan inerek istasyona doğru yürüyen Watt'ı görürler, aralarında geçen konuşmadan watt'ın yumuşak, iyi huylu, evsiz, büyük bir olasılıkla üniversite öğrenimi görmüş, süt içmekten hoşhlanan, dürüst, ara sıra biraz tuhaflaşan, büyük kırmızı burunlu bir adam olduğunu, içlerinden birine uzun zamandır ödeyememiş olduğu 5 şilinlik bir borcu bulunduğunu öğreniriz. Dışarıdan görüldüğü kadarıyla Watt içe dönük, zararsız bir serseridir. Tekerlekli süt arabasını iten bir hamala çarpması, Watt'ın ayrı kimliğinin göstergesi olan simgesel bir edimdir. Istasyonda peronun her iki ucunda süt varilleri durmaktadır. Hamal uçtaki varilleri bircr birer öteki uca taşıınakta, sonra bu iselemi öteki uçtaki varillcr için tekrarlamakta ve bu bir döngü halinde sürmcktedir. Insanoğlunun sonsuz çabalamalarının bir tablosudur bu. Sürekli bir şeyleri değistirmeye çalısmakta, oysa ki her şey aynı, niç değişmeden süregelmektedir. watt, bunun üzerinc hamalın görevinin "belki de itaatsizlik ya da işini aksatmaktan ötürü kendisine verilen bir ceza" olduğunu düşünür. Bu durum bize, Dostoyevski'nin ölüler Evinden Anılar'da, bir suçluyu intihara götürecek olan o gerçekten ezıci ceza için yapmış olduğu tanımlamayı hatırlatır: "...hemen ardından tam tersi yönde aynı işlemi gerçekleştirmek üzere, bir kaptan bir başka kaba su ya da bir yerden bir başka yere bir miktar toprağı aktarmak.." Bu küçük şanssız karşılaşmadan sonra, Watt, önce boş olduğunu öğrendığimiz bir kompartmana girer. Ama tren hareket ettiğinde Spiro adında iri yan, dini ve Samuel Beckett/A New Approach/1970 SAYFA 6 açık saçık konulan Bcuk Mulligan'ı hatırlatır bir biçimde karıştıran bir adamla yolculuk ettiğini anlarız. Spiro aylık, po püler bir Katolik dergisi çıkarmaktadır. Bir okuyucu deraiye şu soruları sormuştur: "Bir fare ya da başka bir küçük hayvan ayindeki kutsal ekmeği yer. !) Yuttuğu Gerçek Beden'i sindirir mi, sindirmez mi? 2) Eğer sindirmezse kutsal ekmeğe ne olmuştur? 3) Eğer sindirirse, küçük hayvanı ne yapmak gerekir?" Bay Spiro nun birinci ve üçüncü soruları uzun uzun yamtladığını öğreniriz. Ama bizim gibi, watt da onu işitmez çünkü o sırada kimi kez tamamen, kimi kez kısmen anla dığı, kimi kez de hiç anlamadığı, içindcn yükselen o sesi dinlemektedir... Beckett sıra dışı bir mistiktir. Mistik deneyimin yoğun bir mutluluk verdiği ruh ve Tann'nın, o tek varlığın birleşmesiyle yasamın kutsandığı ve huzur dolu Nirvana ya ulaşıldığı düşünülür hep. Hıristiyan azizleri, Buddha ya da doğu bilgeleriyle bağdaştırılır bu deneyim. Ama Beckett'in üünyasında varhğımızın temelinin, "Ben"in yok olma korkusuyla kaçındığı korkunç, dipsiz bir kuyu olduğunu görürüz. Öteki mistikler için (St. Tonn gibi) bu, gerçek birleşmenin gerçekleşmesinden önce tüm mistiklerin yaşamaK zorunda olduğu iyi bilinen bir evredir, ama Beckett kahramanları onun ötesine gcçemezler. Hem Murphy, hem de Watt normal duyu algılamasının geçerliliği ile ilgili olarak düşünce tarihinin o en eski sorularından birini gündeme getirirler. Akıl hastalarının çarpık olarak değerlendirilen algılamaları mı, yoksa mistiklerin aşkın algılamaları mıdır yanıltıcı olan, yoksa her ikisi de normalden farklı ve eşit derecede geçerli midir?.. Duyıılarımızla akıladıklarımızı işler gibi gözüken tutarlı bir dizgeye dönüştürü rüz usumuzda. Ama eğer görme duyumıız gökkuşağınııı tüm rcnklerini ayıramasa, örneğin sadece x ışınlarını, işitme duyumuz da duyabildiğimiz en yiiksek notanın 10 oktav iistünü algılayabilseydi, acaba nasıl bir dünya olurdu algıladıSımız? Şüphesiz usumuz gene bir modcl oluştururdu ama şu ankinden son derece farklı olacağı kesin. Algımıza belli biçimleri kabııl ettirdiğimizde, dış dünyadan neyi algılayacağımızı otomatik olarak seçtiğimiz aüşüncesi psikolojipsiyatri alanında son derece tanıdıktır. William James (Psikolojinin llkeleri) bir taş bloğunun içinde gizli olan bin lerce hevkelin içinden sadece belli birini yqntan neykeltraş örneğinden yola çıkar. "Öteki heykeltraşlar öteki heykeller, öteki uslar, tekaüze ve açıklanamayan bir karmaşadan doğan öteki dünyalar. Benim dünyam milyonlarca eşit şekilde derin ve onu biçimleyenler için eşit şekilde gerçek olan dünyalardan yalnızca biridir." Insanların coğu aynıdünyayı algılar ve bu, tek, gerçek. dünya olarak kabııl edilir. Ama sıradışı ruhsal durunılarda, farklı bir seçim yapılabilir ve bizim normal dünyamızla uzlaşamayan bir başka gerçek dünya ortaya çıkabilir. Bir şizofrenin usunda farklı bir dünya algılaması söz konusu olabilir. Bu, belki tutarlı ve değişmez bir dünya değildir. Ama onun bizim normal dünyamızla iletişim kurmasım engelleyecek denli yoğundur, öyle ki gelişmiş bir toplum onu ancak akıl hastanesine bir hasta olarak kabul edebilmektedir. Oysa hastanın gördüğü dünya doktorunun gördüğü kadar geçerli olabilir. Bu durumda bizim gibi normal insanların dış gerçekli ği algılayışının çarpıtılmış olduğu ve Blake'in imgeler dünyasının gerçekliğe, en az Doktor Johnson'un sağduyusu kadar yalun olabileccği de söylenir. Watt'ın bozuk bir dille konuşması ilk bakışta okuyucuya Beckett'in komik ctki yaratmak için kullanmış olduğu bir dil oyunuymuş gibi gclebilir. Aslında Watt'ın anlatısında gördüğümüz bu bicimsel çarpıtmalar şizofrenik konusma rjozukluklarına ait tipik birer örnektir. Psikiyatrik araştırmalarda kaydedilmiş olan bazı anlamsız sözcük dizilerinin, sondan başa okunduğunda veya sözcüklerin yerlerini değiştirildiğinde son derece mantıkh ifaaeler olduğu belirtilmiştir. Örneğin, Doktor Navratıl (Schizophrenie und Sprache) doktorunu "Tzrarebo rehgat netug" şeklinde selamlayan hastanın söylediklerini sondan başa tekrar ederek "Guten Tag Herr Oberarzt" dediğini or taya çıkarmıştır. Benzer şekilde Watt'ın o dönemdeki konuşmalarına bir örnek verelim: "Zög niçi, kulos ekel, kılnarak eltük. Kaluk niçi, ınıt kazu, ınıt kazu. Net niçi, ah ritkis, ah ritks. Nurub niçi, ülfük ukok, ülfük ukok. Lid niçi, tög, dat, tög, dat." Tümce ya da sözcüklerin bu şekilde tersine çevrilmesi hasta tarafından kendiliğinden gerçekleşir, bilinçlı bir şekilde bunların provası yapılmaz. Bireyin varoluşunun tanıklarla kesin lenmesi Becektt'in öteki yapıtlarında da rastladığımız ve felsefede "Varolmak algılanmaKtır (esse est percipi)" biçiminde formule cdilmiş olan kuramdır. • Samuel Bcektt/ A New Aproach/ 1970 Çeviren Zeynep Çı/tçı CUMHURİYET KİTAP SAYI 265