25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sairin metropolünü anadili belirler TURGAY FIŞEKCI Mehmet Yaşırila azınlık aydınlanna ithaf edilen, yenişiir kitabı "SözvericiKoltuğu" üstüne. Dördüncü şiir kitabın "Sözvertct Koltuğu", geçtiğimiz ay Adam Yayınevi taraftndan yayımlandı. llk şiir kitabın "Sevgilim ölü Asker'den buyana, heryenikitabtn, şiirınde de yenilikleri birlikte getirdi. Sence şiirde arayış nedir? Sen, şiirinde neyiartyorsun? Şiirinin gelişim çizgisini, kitapla rından yola çıkarak anlatır mtsın? • Aslında, her şiir kitabım, hayatımdaki belli bir dönemi karşılıyor. Yani, sırf bir önceki şiir kitabımdan farklı olabilmek adına, şöyle bir tematik seçeyim, şöyle imgelere, formlara yöneleyim, şöyle dil oyunları filan yapayım gibi, sahici olmayan bir yenilikçilik hesabıyla yola çıkmıyorum. Şiirimle, samimi bir Uişkim var. Ama, kendimi şiirime teslim de etmiyorum. Sonunda o şiir, disiplinli bir yaratıcı çahşmayı, anlamlı bir yere oturtulmayı gerektirir. Kendi hayatımdan yola çıkarak, hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorum. Sonra, sorunsalım değişiyor. Aşkla ilişkim, dinlediğim müzik, okuduğum kitap, dil duygum, yaşadığım şehir, özel mekânım, kullandığım cihazlar, bindiğim ulaşım araçları... Ben de değişiyorum, kendimi ifade edebileceğim şiir de... Bir dönemde yazdığım şiirler kitaplaşıp bitince, ben debitiyorum ya da o "ben" bittiği için, şiir kitabım bitiyor. Yaşadığımı mı yazıyorum, yoksa yazdığımı mı yaşıyorum... Gerçekte, her iki durumun da üstüne çıkan bir ilijki sözkonusu. Arayış, diyorsun... Öncelikle, kendimi mümkün olabildiği kadar tanıyıp ona sadık kalmanın, bütünlüklü ve özgürce ifade edebilmenin, kendimle barışabilmenin, hiç değilse ateşkes durumunda olabilmenin yolunu arıyorum. Ama tabü, şiir yazıldıktan sonra, bu bir poetika arayışı olarak görünebilir. Aslında, varolan şiirimi hep daha mükemmelleştirebilmek arzusu. Sanırım "SözvericiKoltuğu", öbür şiir kitaplarıma göre daha durmuş oturmuş, daha yoğun. Aynı anda birçok şiirsel durumu, yargıyı içeren bir şiir. Bir imge, birden fazla şeyi karşıhyor. Çok boyutlu olmak, duimin, söyleyiş biçimimin, şiir formumun sınırlarını ister istemez 2orluyor. Kitaptaki şiirlerin içeriği, duyarlığı ve dili, sanırım getirdiği yeniliklerin nedenini de açıklayabiliyor. Tabii, azınlık aydınlarına ithaf edüis nedenini de... C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 0 3 E R İC 1979 yılından başlayarak adını dergi ve gazetelerde görmeye başladığımız Mehmet Yaşın şimdiye kadar üç şiir kitabı ve bir ortak araştırmayla gelmişti karşımıza. Geçtiğimİ2 günlerde çıkan son kitabı "Sözverici Koltuğu" ve şiiri üzerine konuştuk. dışında bir yerde görüyorum. Sadece Türk dilini değişik kullanmak ve Îngilizce, Elence şiirinden yararlanmak anlamında değü, Türk şiiri, günün geçerli eğilimleri dışındaki bir sorunsalla, bir poetikayla katümak anlamında, "dışardanım". Ama Türkiye'deki şiir eleştirisi, her 10 yılda bir değişen merkezi yönelimler dışına çıkabilecek bir perspektif taşımıyor pek. Tabii, ulusallık, merkezilik, kendi içine kapalılığı, sınırlılığı da beraberinde getiriyor. Diyelim ki, o sırada belli bir çevrede, daha doğrusu bir şiir klanında imge, şiirpolitika ilişkisi, marjinallik, öz Türkçecilik gibi şeyler tartışılıyor. Bütün şiirler de tartışılan bu konuya göre ele alınıyor. Daha kötüsü, söz konusu tartışma çerçevesinde bir yere sokulamayanlar hiç ele alınmıyor! Açıkçası, ben, şiirimin bugüne kadar farklı bir gözleokunabildiğini, dilimden tematiğime kadar bazı farklılıkların dikkat çektiğini, hele anadilanakültür çatışmasının pek farkedilebildiğini sanmıyorum. Londra'da azınlık edebiyatları üzerinde doktora çalışması yapıyor olmasaydım, Avrupa'daki şiiri daha yakından izleme imkanı bulamasaydım belki ben de kendi şiirimi yeterince farkedemeyecektim. Kendini bir tnetropol şairi olarak ta nımlayabilir misin? "Sözverici Koltuğu"ndaki şiirler, tnetropol yaşamımn bangi kesitlerine denk düşüyor? Şimdi de Istanbul'da, "şehirli şair, şehir şiiri, marjinal şehirlilerin şiiri" gibi şeyler tartışıldığı için mi soruyorsun?.. Yalnız îstanbul'u değil, dünya metrofollerini düşü'nerek soruyorum. Sen sorunca "Sözverici Koltuğu"na baktım da, oradaki 67 şiir, dağ başındaki küçük bir Rum köyünde yazdmış. Tabii, Istanbul'da yaşayıp anonim köy duyarlığı ve mani tarzıyla şiir yazmak da mümkün... Doğrusu, kendimi hiçbir şey şairi olarak göremiyorum. Ne metropol, ne ulusal, ne o ne bu... Belki şunu söyleyebilirim, bir ulusaldevlete, kenti ya da köyüyle herhangi bir ülkeye tam olarak ait olamayan benim gibi kimseler, herhangi bir toplumsal kümeye aidiyete zorlanmadıkları metropollerde, kendilerini daha özgür, dolayısıyla "metropole ait" hissediyorlar. Herhalde ben de, metropol yaşamında, ailevi, cinsel, ulusal, siyasi aidiyetlerin silikleştiği, buna karşılık bireysel yalnızlıkların keskinleştiği kesitlere S AY F A Son kitabındakişiirlerinyaztldtğtyerlere baktığımızda tstanbul, Londra, Atina, Lefkoşa dörtgeniyle karşılaştyoruz. Bu dörtgenin hayattn ve şiirin üzerindeki etkilerinianilatabilirmisin? MY: Hiçbir kitabım tek bir ülkede tamamlanmadı, hatta şiirlerimin çoğu, benimle birlikte birkaç ülkeye gide gele yazıldı. Biliyorsun, Türkiye dışında doğdum. Farklı etnik ya da melez bir ortamda büy üdüm. Polyglot bir hayat: Türkçe, Elence, îngilizce... Dolayısıy la dörtgenden çok bir üçgen sözkonusu: İstanbul, Âtina, Londra. Bazen, anadilim ve anakültürümün şiirde örtüşemediğini şiddetle hissediyorum. Anadili Îngilizce olup, Ingiliz anakültürü dışında şiir yazarak kendine bir yer bulmak miimkün. Türkçe'de henüz böyle bir şey yok. "Türkçe Şiir" değil, "Türk Şiiri" var. Yani Türkiye'de şiirin ulusallığı ve merkeziliği, dil ile kültürel preferinin önünde. Aslında, ben, şiirimi bu geleneksel anlayış
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear