Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
eleştirmenler, yanlış teşhiste bulunan hekimler gibidirler. Gününde değerlendirilmemiş, başarı kazanmamış bir yapmn, iyi bir yapıt da olsa ileride hakkını alabilmesi çok zordur. Açık denize bırakılmış bir şişenin içindeki mektubun şansıdır onun şansı. Oysa iyi tezgâhlanarak bir kez yerine oturtulmuş yapıtlar için yol açıktır. Okurla yapıt arasındaki birleşme 'aşk evliliği' gibidir. Ük karşılaşma çok önemlidir. Ya birden bağlantı kurulacak ya da her şey sonsuzcana askıya alınacaktır." demektedir. Ve son onbeş yirmi yddan beri olan biten, Cemal Süreya'nın işaret ettiğidir. Bazı yazarların pek o kadar değerli olmayan yapıtları, sunma yöntemindeki çekicilik nedeniyle baskı üstüne baskı yapmakta, edebiyat çevrelerinde onların göklere çıkartdması işitilmektedir. Otekiler ise doğmamış, yokmuş, hiç yazılmamış işlemi görmektedir. Bana göre bir eleştirmen belli bir 'küme'nin değil, bütün bir edebiyatın, edebiyattaki çeşitli 'küme'lerin eleştirmenidir ve edebiyatçı diye nitelendirilen herkesin yapıtını iyi kötü değerlendirmek zorundadır. Ayrıca görevidir de. "Benim için sadece onlar ünemlidir, otekiler birer hiçtir" gibi bir yargı çirkindir. Tekrarlıyorum: Eleştirmenlikte yan tutmamak, kapsayıcı olmak birinci koşuldur. Ya edebiyatın tamamının eleştirmenisin ya da değilsin. Ama uygulanan bunlar değil ne yazık ki! Taraf tutma, kimilerini edebiyatçı saymamadır sözkonusu olan. Herhalde birgünher şey düzelir. Iîdebiyata girdiğinden bu yana edebiyatın işlenen, işlenmeyen, geçici ve kalıcı sorunlarını didikleyen, sanat toprağının derinliklerinde saptadıklarını yüzeye çıkartarak ürettiği özgün düşüncelerin arasına katan ve edebiyat kültürünün sınırlarını genişletmek için uğraşan Mehmet H. Doğan'ın (YazıdanBakmak) kitabı, yayımlandı. Edebiyatı en az yaşamı kadar önemseyen Mehmet H. Doğan, bilgisiyle, sorunlara yaklaşma biçimiyle, sorunları deşme, yayma ve hedeflenen noktalara ulaştırma yöntemiyle güçlü, yüksek düzeyde bir eleştirmendirr Sanatı sanat yapan sorunları içsel ve dışsal açıdan öyle bir irdelemiştir, irdelemektedirki değişik, Mehmet H. Doğan'a özgü bir düşünme dünyası yaratmıştır. Mehmet H. Doğan, (Yazıdan Bakmak)la bütün aydınlara, eski ve yeni sanatçılara, amatörlere seslenmektedir. Ama üzerinde kafa yorduğu sorunların yüzde doksanı şiire ve şairlere ilişkindir. Evet, Mehmet H. Doğan, aynı zamanda her şairin yararlanacağı düşüncelerin sahibi bir teorisyendir. Ve beynin en üst katmanlarında çalışC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 3 Cemal Sureya lcın dergi cıkarmak, siir yazmak gibi bir tutkuydu (ustte) 1940 zin ustalarından Melih Cevdet Anday (altta) sonrası yenl sllriml maktadır boyuna ve orda üretime geçmekte, ürettiklerini bekleyenlere de beklemeyenlere de, iletmekte, onların daha az hata yapmalarını ya da hiç hata yapmamalarını; şiirlerinde, öykülerinde, romanlarında, denemelerınde kendi olmalarını, özgün olmalarını ve insanla, gerçeklerle ilişkilerini koparmamalarını istemektedir. Mehmet H. Doğan'ın (Yazıdan Bakmak) kitabından seçtiğim bazı sa tırları alıyorum buraya. 'Sanat veslogan' denemesinden: (Sanatın amacı bilgi vermek değildir. Yalnızca bilimsel bilgi değil, herhangi bir türden bilgi vermek değildır. Böyle olsaydı, bilimin insanlık tarihinde bugün ulaşmış olduğu düzey karşısında sanatın çoktan yaya kalmış olması gerekirdi. Oysa bunun tersini söylemek, sanatın insanlığa vereceği henüz çok şey olduğunu, bu yönden alırsak bilime bile yol gösterebileceğini söylemek pekâlâ olasıdır. Anlaşma kolaylığı amacıyla ne yalnızca duygu, ne yalnızca bilgi tam anlamıyla kapsayıcı olmadığı için sanatın insanlara verdiği şeye sanatsal bilinç diyebiliriz. / Şiirdeki havanın gerçek havayla, şiirdeki sıcağın gerçek sıcakla ne geçmişin, ne şimdiki zamanın, ne de geleceğin havası ve sıcaklığıyla bir ilgisi yoktur.) 'Sanattan vazgeçelim mi?' denemesinden: (Her dönem kendine özgü koşullarıyla sanatçıyı da, sanatı da etkiler, zor önemsemiyorlar, hatta sanattan bile saymıyorlar diyeceğim. / Sanat yapıtlarınm etkisi uzun erimli bir etkidir; başka bir deyişle, gerçek sanat yapıtı olabilmek, kalıcı olabilmek için uzun erimli olmak zorunda. Bunun için de sanatçı, yakın bir politik görev gereği yazıyor, çiziyor olduğu zamanlarda bile her şeyden önce sanatını düşünmek zorundadır. Sanatından ödün vermemek zorundadır. Bunun tersini düşünmek, yani sanattan vazgeçilebileceğini düşünmek, tek tek sanatçılarıyıkıma, yok olmaya; toplumuysa insanoğlunun en başta gelen onuru olan yaratıcılıktan vazgeçmeye, düşünsel, estetik bir yoksulluğa götürür.) 'Oykü ve romanda ayrıntmın yeri ve önemi' denemesinden: (Fotoğraf gerçekçiliği, yani konunun, nesnenin, olayın bütün görülebilir ayrıntılanyla saptanması, gerçekliğin anlaşılması için yeterli değildir. Anlatı'nın bir sanat yapıtı düzeyine ulaşabilmesi için ayrıntıların bir düzene sokulması, kimileri üzerinde az durulurken, ya da atılırken kimilerinin sanki büyüteçle öne çıkarılması, olaya ya da görüntüye onu devinim, ışık, renk öğeleriyle anlamlı kılan bir açıdan ve yönden bakılması ve bu doğrultuda verilmesi gerekir./ Yazm ve sanat yapıtlarındaki gerçeklik, olduğu gibi verilen değil, sanatçmm kendi gözüyle gördüğü, belli bir bakış açısından, öğelerine ayırarak yeniden yarattığı gerçekliktir, derken anlaşılan ve kastedilen bu seçme ve yeniden yaratma işidir. Gereksiz, gerçekliğe hiçbir şey katmayan özelliklerin, öğelerin ayıklanması işidir./ Yazılmayanı sezdirmek için vardır ayrıntı. Bir tür sözcük ve cümle ekonomisidir.) 'Şairin sesi' denemesinden: (Gerçekte hiçbir şair, hiçbir şiir bir grap insanı, bir kitleyi seçmez başlangıçta. Şiir kendi kitlesini, kendi okurunu kendisi bulur. Çünkü sanatsal yaratı, en başta şiir, özneldir. Şairin kendi sesini taşır boşluğa. Söylediklerini özgün yapan şey de bu özelliğidir zaten. Bu ses, uzaya dağılıp giden sayısız sesin içinden, aynı dalga boyunu paylaşan duyarlıklarca yakalanır ve ortak bir sese ya da koroya dönüşür; başka insanları da aynı koroya katılmaya çağıranbirtürküolur.) Bu örnekler çoğaltılabilir. Çok iyi bir çevirmen ve deneme yazarı, düşün adamı olan Mehmet H. Doğan'ın (Yazıdan Bakmakh, mutlaka okunması gereken üstün nitelikli bir yapıttır ve pek çok kafayı şenlendirecek düşünceleri barındırmaktadır.B Yazıdan Bakmak/ Mehmet H. Doğan/Deneme/Adam Yaytnevıl s. 247. SAYFA 19 durumlara sokabilır, istenmeyen yollara itebilir, ama tümüyle susturamaz. Sorun da burada düğümleniyor zaten Ceyhun gibi, bazı dönemlerde, bazı koşullarda sanat etkinliğine paydos denilebileceğine ya da bu etkinliğin kendiliğinden duracağına inananlar, sanat deyince, egemen politikanın yedeğinde, emrinde bir etkinliği varsayıyorlar Bunun dışinda bir sanatın var olabileceğini kabul etseler bile fazla