Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
denk şeyler yazıyorum. Bireyler arasındaki dramatik ilişkilerden, hayat karşısında tavır alırken zorunluluk ile istencin çatışmasından, hani derler ya "acıyla gülümsedi" diye, işte öyle insani durumlardan etkileniyorum. Uzun sure kaldtğın Londra'dan sonra, yaklasık bıryıldır îstanbul'da yaştyorsun. iki metropolu bir kültür adamı bakıstyla kıyaslar mtsın? Daha önce de, Le/kofa, Atina, Ankara, Paris, Bırmingham gibtfarklı şebırlerde yaşadın. Bir ya zar olarak, bu şehirlerden ne yönde bir binkim kazandın? Londra ile îstanbul'u kıyaslamak zor... Her iki metropolün de farklı bir yeri var. Londra, bir dünya metropolü. Kültür ve edebiyattaki bütün yeni eğilimleri ister istemez izletir size. Yani, ICA'de roman konusundaki bir açıkoturuma gitmeseniz de, yolda yürürken, yeni romanın nasıl bir şey olduğunu hissedersiniz. İngilizce konuşmanız gerektiğinden, daha küresel düşünmek durumunda kalırsınız. Öte yandan kendi etnik toplumunuzla da biraradasınız. Londra son derece kozmopolit bir şehir. Aslında İngiltere'nin değil, Commanwealth'in başkenti, dolayısıyla benim de bir ana şehrim. Türkler, Elenler, Yahudiler, Levanterüer, Kıbrıs nüfusunun yarısı Londra'da. Tabii kültürlerini de oraya taşımışlar... İstanbul, benim için öncelikle Türkçe demek. Bir de soyağacım tabii... Biliyorsun, babam İstanbullu, ama benim çocukluğum burada geç medi. İstanbul'a daha ilkgençlik yıllarımda, oldukça bilinçli bir tercihle geldim. Çünkü şair, yazar olacaktım. Anadilim Türkçe'ydi ve Türk kökenliydim. O nedenle de İstanbul'da yaşamalıydım. Dediğin gibi, arada, Atina, Lefkoşa, Ankara, Paris ve Birmingham'da bulundum. Bir bakıma, bana parçalanmışlık duygusu veren, birbirinden çok farklı, diliyle, sosyal çevresiyle, anılarıyla, kültürel ve politik gündemleriyle, iklimiyle farklı... bu şehirlerde herhalde değişik birikimler de kazandım. Gelecek hafta yine Atina'ya gidiyorum. Gittiğim bir şehirde, arkadaşlarım bana "döndün mü", diyorlar. Bense içimden şöyle düşünüyorum, "bu şehri hiç bırakmamıştım ki döneyim, hem bir süre sonra gene öbür şehrime gideceğim." Ama, illa ki "dönmek" lafını kullanacaksak, eninde sonunda döneceğim yer, benim asıl ana şehrim İstanbul, Çünkü, şairin metropolünü anadili belirler. Isığın ükesine giden adamlar Dünyada en çok okunan Alman yazarlarından biri olan Hermann Hesse'nin kendi deyişiyle"ruhsal düzlemdeki bir z a am ^ Y § öyküsü" daha dilimizde vayımlandı: "Doğu'ya Yolculuk"... "Işığın ülkesine" yapılan soyut/mistik/aşkın bir yolculuğu öyküleyen kitap, Hesse'nin tüm yapıtları gibi, odağında "kendine özgü" olan, başka eşi bulunmayan insanı barındırıyor. VILDIZ ECEVİT "Dogu'ya Yolculuk"ya da... ünyada en çok okunan Alman yazarlarından biri belki debirincisi Hermann Hesse'nin (18771962) kendi deyişiyle"ruhsal düzlemdeki bir özyaşam öyküsü" daha dilimizde yayımlandı: "Doğu'ya Yolculuk" ("Die Morgenlandfahrt") (1932). "Işığm ülkesine" yapılan soyut/mistik/aşkın bir yolculuğu öyküleyen bu kitap, Hesse'nin tüm yapıtları gibi, odağında "kendine özgü" olan, başka eşi bulunmayan insanı barındırır. Bu insan "çoğu kişinin izlediği yoldan değil, dikbaşlı bir tutumla yalnızca kendi yolundan gitmek ister; birlikte yürümek ve uyum sağlamak değil, doğayı ve dünyayı kendi ruhunda yansıtmak ve kendine özgü imgelerle yaşamak ister. O, kolektif yaşam için yaratılmamıştır." Hesse'nin, 1951 yılında yazdığı bir mektupta, kahramanı Peter Camenzind için kullandığı bu sözler, özde kendisinin yaşama karşı tutumunu açıklar. Hesse şöyle sürdürür açıklamasmı: "Sanırım, yapıtlarımın tümünü dokuyan ipin ucunu D burada yakaladık (...) Ancak, gelişme sürecim içinde, çağımın sorunlarından elimi eteğimi çekmedim ve hiçbir zaman siyasal tutumumu eleştirenlerin söylediği gibi I ildişi bir kulede yaşamadım. Ama sorunsalımın odağında yatan, ne devlet ne toplum ne de kilise oldu. Odakta her zaman, tek başına, kendine özgü olan insan ve kişiliği vardı, ölçütlere uygun biçimlenmiş birey değil." Hesse hiçbir din ya da felsefenin tümüyle güdümüne girmez, hepsini bağımsız bir bakışla inceler; 'iç özgürlük' bir tutkudur onda, 'dikbaşlılık' ise en büyük erdem. "Bana telkin edilen Tanrı'yı ve inancı benimseyemedim (...) Hiçbir zaman bir cemaate, kiliseye ve gruba katılmadım", der 23.2.1935 tarihli mektubunda. Kimi kez Buda, Lao Çe, İncil etkiler onu, kimi kez de Goethe ya da Nietzsche ışık tutar yoluna. 'ÖZBEN'e giden bu yolda sürdürdüğü çok yönlü arayış içinde, bilimin verileriyle de bütünleşirkimiyerde.CarlGustavJung'unarketipleri onu bilincin derinliklerine sü rükler; orada yatan kozmik gücü, koz yazmaya başlamıştım. 80'li yülarda, kendini dayattıkça yazmaya devam ettim, 1992'de ise tamamlandığını hissettim. Bu arada, dört şiir k'tabım "Sevgilim Ölü Asker", "Işık Merdiven", "Pathos" ve işte "Sözverici Koltuğu" çıktı. Yani, şiirimde de yeni dönem tamamlandı. Bir anlamda, şiirleri Yakında bir romanın yayınlanacak. min hikâyelerinden oluşan bir roman Bu romanda, okurlar nasıl bir dünya ile diyebilirim. Birbirine göndermelerle karsılaşacaklar. tpuçları verebilirmisin? giden farklı bir roman kurgusu var. Ki Şiir kitaplarımdakinden çok da tap, 12. bölümden ve 2. ciltten başlıfarklı olmayan bir dünya... Belki inan yor. Herhangi bir yerinden de okumamayacaksın ama, bu romanı, neredey ya başlanabilir. Zaten romanın başınse bir çocukken, daha 1973 yılında daki ve sonundaki paragraf tıpatıp ay10 nı. Kahraman olamayan kahramanım sürekli kimlik değiştiriyor, yani her anlamda.. . Hem kuşağının yazgısını paylaşıyor, hem de hiç kimsenin. Çokuluslu azınlıklar gibi tam olarak ait olduğu bir yer yok. Kitap, 6 ülkede Fransa, İngiltere, İsrail, Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan ve 12 kadar şehirde ya da kasabada geçiyor. Türkçesi de farklı. Hem dışardaki Türk azınlıklarının, hem de Türkiye'deki gayrimüslim azınlıkların Türkçesi'nden ya da dil duygusundan izler taşıyor. Başka ne diyebilirim?..Aslında yarı otobiyografik. Ulusal, cinsel, siyasal, bireysel ta rihiyle parçalanmış meçhul bir hayatın anıları. Zaten alt başlığı, "ne anı ne roman ne deneme hepsi hikâyedir."... Romanın adını da oğrenebıltr miyiz? "Soydaşınız Balık Burcu"... Ama, istersen onu daha fazla anlatmayayım. Çünkü, okuyucular şimdi şiir kitabımla ilgilensinler istiyorum. Roman yazmış olsam da ben şairim. Üstelik de "Sözverici Koltuğu"nu çok seviyorum ve onun çok iyi bir şiir kitabı olduğundaneminim! • Sözverici Koltuğu / Mehmet Yaşm I Adam Yayınları/64s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 0 3 SAYFA