25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Erich Fromm şimdi de rüyalanmıza giriyor G E Ç M I Ş i N G E L E C E f i i Yüz yıl sonra Van GoghYüz Yıl Sonra / Ferit Edgü / Ada Yayınları / İst. 1990 / 69 s. / 20.000 TL. / CKK Kod No.: 001.099 MELİH CEVDET ANDAV 'Uyku kendini tanımaktır' Rüyalar Masallar Mitoslar / Erich Fromm / Çevirenler: Aydın ArıtanH. Ökten / Arıtan Yayınevi / 280 s. "Düşleyen birinın yanında muhakkak bir yorumlayan bulunur." Paul Ricoeur İSMAİL MURAT "Vincent van Gogh'un ölümünün 100. yılı dolayısiyle Amsterdam Rijksmuseum Vincent van Gogh ile Otterlo'daki Rıjksmuseunı KrollerMüller'de görkemli iki sergi düzcnlendi. 30 Mart 1990'da açılan bu sergiler sanatçının kendini öldürdüğü 29 temmuz güniine değin sürdü. Yeryüzünün bircok ülkesinden gelcn yapıtlardan oluşan bu iki (aslında tek) sergi, resim tarihinin en ilginç kişilerinden birınin sanat dünyasına, 133 yağlıboya, 249 desen ve suluboyuilc bir ışık luıuyordu." Kitabının önsözünc böyle başhyor Ferit Edgü. Onun resim sanatı ile çok yakından ilgiii bir aydın değil sadece, fakat bir re.ssam da olduğunu bildiğim için, 50 parçadan oluşan mttni bir solukta okudum. Dostumu hemen kutlamak istiyorum, resim ve ressamlar üstüne yazılmıs kitapların en güzellerinden birini ortaya koymus. Gerçi bu nıeıinleri Milliyet Sanat Dergisi'nin ek olarak yayımladığını biliyordum, ama kitapla^acağını umduğum için bekledim ve topluca okunıak mutluluğuna kavuştum. Dıyor kı Edgü: "Van Gogh'un, resim sanatına ilgi duyan herkesin bıldiği (ya da bildiğini sandığı) dramatik yasamım yenidcn kaleme almanın bir anlamı yoktu benim için. Ne de resminin sanat tarihi içindeki yerini irdelemenin. Bcnden önce çok daha yetkili kişilerce yapılmıstı tüm bunlar." Isın güçlüğü de 15te burdan doğuyor. Ne yapmalı? "İster istemez (daha doğrusu isteyerek)" diyor Ferit Edgü, "Bir yazar olarak eğildim Van Gogh olayına. Onun hem sanatından hem yaşamından esınlenen bu metinlerde, resimlerindeki tekniğe öykünmeye çalıştım: Birer fırça vuruşu, birer fırça izi gibi olsun istedim." Öyle de olmus. Öğretmek, hatta anlatmak yolunu tümden bir yana koyup, Kitapta yer alan Van Gogh portrelennden bırı bir yaşamın ve bir sanatın onda uyandırdığı derin ouvguları şaircesine dile getirmiş Edgü, kısa kısa tümcelerle. Ama gene de öğreniyorsunuz v a n Gogh'un yaşamını ve sanat çilesini. Kitabın sonuna konan 30 renkli portre (kendi), bu yöntemin bir başka uygulanışı gibi geldi bana. Macerayı (yaşam ve sanat) bir de bu dizide, heyeeanlanarak izliyorsunuz. Ben bu Ritabı okumakla ve görmekle kazandım. LJ Hayatımızın üçte biri uykuda geçiyor. Uykunun azımsanmayacak bir parçasında düşlerle uğraşıyoruz. Ruhsal yaşamın arazisi üzerinde düş ile gerçeği ayıran bir sınır çekmek güç; sınır yerine bir "tampon bölge" düşünmek daha doğru bir benzetme olur. Bu tampon bölge, aslında bütün bütüne uyanık olmadığımız, ama uykuda olmadığımız bir imgelem parçasına denk düşüyor. Ömrümüzün üçte birini sessizce kaplayan uyku topraklarındayken "yaşadığımız" düşleri uyanıklık toprağının "gerçeğinden" ayırt etmede uyandığımızda pek sorunumuz olmuyor, ama bu, düşteki yaşantının gerçek bir yaşantı olmadığı anlamına gelmıyor kuşkusuz. Rüyasında cam kırıkları ayaklarına battığı için terlikle yatağa giren adamın davranışı bize ne denli komik gelse de düşlerimiz bizim için o anda gerçek yaşayışlardır. Üstelik bu yaşayış insan yaratıcılığının temellerine doğru iner. Burada sözü Fromm'a bırakalım: "Rüyamızda hangi rolü oynarsak oynayalım, o rolün yaratıcısı biziz, o bizim rüyamız ve biz onun sahibiyiz... Gerçekten de rüya görürken zaman ve uzay kanunlarının egemen olmadıkları bir dünyanın yaratıcısı olabiliyoruz." Erich Fromm'un "Rüyalar Masallar Mitoslar" adlı kitabını okurken ruhsal hayatın, uykusu, düşlemi, uyanıklığı, kolektif düşler niteliğindeki mitos ve masallarıyla düj ile gerçeğin birbirini bütünlediği bir yaşantı süreci, bir akış olduğunu düşünüyoruz. Du akışta düş ve gerçeğin etkıleşimiyle bir simge dili ortaya çıkıyor. Fromm'un kitabında masal ve mitosların da çözümlenmesinde evrensel bir dil olarak kabul edilen simge dilinin anlaşılmasında yazara göre önemli olan, mantığımızın öngördüğü uzay ve zaman değil yoğunluk, anlam ve çağrışımlardır. Mitosların, masalların ve rüyaların dilini anlamak için ilkin bu simge dilinin özelliklerini çözmek gerekecektir. Mitosların, benliğimizin derinliklerine inmede ve gizli yönlerimizi anlamada yardımcı olacağı gerçektir: "Düşler ve düş yorumları, ınsanlık tarihinin en eski yapıtları sayılan mitoslarla şaşırtıcı bir benzerlik ıçinde" diyen Fromm, düşlerden yola çıkarak mitos ve mastllann kolektif birer hatıra ve deneyim hazinesi olduğunu çağdaş ınsana hatırlatıyor. Aklımıza şu soru takılmış olabilir: Düslerimiz malzcmesini nereden buluyor? Freud'un düşlerin kökenine ilişkin görüşlerı, rüyaların uyanık durumdayken bastırdığımız akıl dışı arzularımızın uykumuz sırasında doyuma ulaşması şeklinde özetlenebi!:r. Jung ıse düşleri, kazanılan deneyimlerin oluşturduğu "mitolojik bir imparatorluk" olarak kabul eder. Fromm, her iki düşünüre karşı çıkar: "Rüyayı daha çok 'düşüncelerımiz ve duygularımız, yaptıklarımız tarafından etkilenir' prensibi açısından ele almak gereklıdır." Çok genel bir Erich Fromm tanım yapılacak olursa Fromm, düşleri, uykudayken ruhumuzun gösterdiği bütün etkinliklerin anlamlı vc özel bir yansıması olarak görmektedir. Ancak dış koşulların da rüyanın gidişini etkilediği bilinmektedir. Sözgelimi uyurken başımıza düşen su damlası, rüyamızda yağmur altında koşmamıza yol açabilir. Uykunun tek görevinin "kendini tanımak" olduğunu savunan Fromm'un düşler konusunda Freud'dan ayrı düştüğü nokta, Fromm'a göre düşlerin ruhun en alt düzeydeki akıldışı özelliklerini, ama aynı anda en yüce ve değerli yönlerini taşımasıdır. Kitabın son bölümünde örnek verilen Oidipus mitosu, Kırmızı Şapkalı Kız masalı, Kafka'nın 'Dava'sı Fromm'a özgü ilginç çözümleme girişimleri. "Kendilerini simge diliyle ifade eden geçmiş zaman bilgelikleri ve özdeyişleri" olarak nitelediği mitoslann gerçek özü, Fromm'a göre ancak düşlerin özniteliğinin anlaşılmasıyla ortaya çıkabilir. Günümüzde nörobiyolojik araştırmalar düşlerin özniteliğini anlamada beyin araştırmalarının her alaıynda olduğu gibi eşsız bulgular sağlayabilir. Önümüzdeki yıllar bu alanda yeni ve heyecan verici gelijmelere sahne olacak, ama Fromm'dan daha geriye uzanıp Freud ve Jung'u da geçip üç bin yıl öncenin rüya yorumculuğu konusunda Homeros'un dediklerine kulak verirtce şaşırmayalım: "Rüyalar ya en akılcı ya da en az akılcı güçlerimizin bir etkisi sonucu oluşur. Kendilerını ortaya koyabilmek için de kullanabilecekleri iki değişik kapı vardır. Bu kapılardan kemik yapılmış olanı gerçek, fildişinden yapılmış olanı ise delilik ve saçmalık içindir." (Burada herhalde kemiğin geçirgen ve fildişinin geçirgen olmaması göz önünde tutulmuş.) Ya Sokrates'e ne buyurmalı: "Rüyalarımızda görünenleri kastediyorum. Aslında ruhumuzun bir bölümü ihtiyatlı ve akıllıdır, öteki bölümün efendisidir." Bu sözlerde bin yıllar sonra Freud'un ortaya atacağı benlik ve üstbenlik, altbenlik gibi kavramların varlığı sezilmiyor mu? Uyku, düşler, uyanıklık: Bilincin basamaklarında uzanan tinsel varoluşumuz, ruhun uykuda kazandığı özgürlük. Belki tümü Freud'un tek bir tümcesiyle dile gelebılir: "Düş, bir isteğin gerçekleşmesidir." D $ A Y F A 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 44
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear