29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Deutsches Museum’de bir gün Prof. Dr. Seriye Sezen, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Öğretim Üyesi, [email protected] M ünih’te, Isar nehri üzerindeki adada yerleşik Deutsches Museum, dünyanın en büyük bilim ve teknoloji müzelerinden biri. 1903 yılında, Oskar von Miller adlı bir mühendisin girişimiyle Alman Mühendisler Birliğinin yıllık toplantısında kurulması kararlaştırılıyor. 260 bin mark bağıştan oluşan bütçe ve başta Bavyera Bilimler Akademisinin değerli koleksiyonları olmak üzere bağış koleksiyonlarla eski Ulusal Müze içinde hizmete giriyor. 1925’te ise bugünkü binasına taşınıyor. Müzenin tam adı, Alman Bilim ve Teknoloji Başyapıtları Müzesi (Deutsches Museum von Meisterwerken der Naturwissenschaft und Technik). Ana binanın dışında, müzenin Bonn’da bir, Münih’te tematik iki şubesi daha var. Tematik müzelerden biri, Münih’in kuzeyindeki, Almanya’nın I. Dünya Savaşı’ndan önce kurduğu ilk hava üslerinden biri olan mekânda yerleşik havacılık müzesi (Flugwert Schleißheim), diğeri ise Theresienhöhe’deki ulaştırma teknolojisi müzesi (Deutches Museum Verkehrszentrum). Ana müzenin ziyaretçileri bu tematik müzeleri de ücretsiz gezebiliyorlar. 1995’te açılan Bonn’daki müzenin teması ise, 1945 sonrası Alman bilim ve teknolojisi. Müze tarihinde Nazi iktidarının önemli bir yeri var. Kurucu müdür Oskar von Miller’in müdürlükten uzaklaştırılmasıyla ilk kaybını veriyor. Birçok personelin tutuklanarak çalışma kamplarına gönderildiği ya da infaz edildiği savaş yıllarında ise 22 personelini kaybediyor. Savaşın son yıllarında da bombalamalar sonucunda müzenin kendisi geniş ölçüde tahrip oluyor ve 20 bin parça eser yok oluyor veya kullanılamaz hale geliyor. Kütüphane ve arşiv nispeten daha az yarayla kurtuluyor. Bavyera Bilim, Araştırma ve Sanat Bakanı ile Münih Belediye Başkanının yaptığı Mütevelli Heyetinin üye sayısı iki yüzün üzerinde. Yönetim Kurulunda ise akademisyenler, politikacılar (yalnızca bilim ve teknolojiden sorumlu federal ve eyalet bakanları) ile Alman sanayiinin önde gelen şirketlerinin temsilcileri yer alıyor. En az iki üyenin yurtdışından gelme zorunluluğunun olduğu Bilimsel Danışma Kurulu üyeleri arasında halen Viyana Teknoloji Müzesi ile Cambridge Bilim Tarihi Müzesi müdürleri de yer alıyor. 2012 yılında yaklaşık 70 milyon €’ya ulaşan bir gelire sahip müzenin gelir kaynaklarından biri de iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından ve özel kişilerden toplanan bağışlar. Ayrıca bağışlanan eserler de müze koleksiyonları içinde önemli bir hacme sahip. Müze yalnızca yönetiminde değil, etkinlikleriyle de akademi ve iş dünyasıyla yakın ilişki içinde. Kuruluşunun 100. yılında 1,5 milyonu bulan ziyaretçi sayısı yılda ortalama 1,3 milyon civarında. Müzede, 53.000 m2’ye yayılmış 50 sergi alanında, 100.000’i aşan eserlerin ancak dörtte biri sergilenebiliyor. Denizcilik, havacılık, demiryolu, uzay teknolojisi, optik, kâğıt, eczacılık, seramik, astronomi, DNA laboratuvarı, fizik, baskı teknolojisi, fotoğrafçılıkfilm, enerji, haritacılık, cam teknolojisi, madencilik, metal, nano ve biyoteknoloji, müzik aletleri, robotlar ilk anda akla gelen sergi alanları. Bu denli zengin bir tema içeren müzeyi bir günde derinlemesine gezmek olanaksız. Yalnızca denizcilik bölümünde iki saati aşkın zaman geçirdiğimiz müzeyi hakkıyla gezmek için günlere ihtiyaç var. Nitekim bölümlerde kalış süresi, insanların daha enerjik olduğu günün erken saatlerine oranla gün ilerledikçe giderek kısalıyor. Son bölümlerde ilk bölümlerdeki ziyaretçi yoğunluğundan eser kalmıyor. Zamanı sınırlı ziyaretçiler için belki de uygun yöntem, ilgi alanlarına göre öncelikleri içeren bir gezi planı yapmaları. Tema ve Wright kardeşlerce yapılan ilk motorlu uçaktan, U1 denizaltısına, orijinal dizel motordan ilk program kontrollü bilgisayara (Z3) uzanan koleksiyon çeşitliliğinin dışında müzeyi ilginç kılan birkaç özellik var. Bunlardan YILDA 1.3 MİLYON ZİYARETÇİ Örgütlenme modelinin, daha sonra kurulan müzelere (ör. Chicago Bilim ve Sanayi Müzesi) model oluşturduğu söylenen Müze, kamu hukukuna tabi, tüzüğü çerçevesinde özerk yönetilen, Bavyera eyalet hükümetince desteklenen ve denetlenen bir kurum. Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu, Bilimsel Danışma Kurulu ve Genel Müdür olmak üzere dört organı var. Onursal başkanlığını, F. Almanya Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bavyera Eyaleti Başbakanı, MÜZE YÖNETİMİ biri, bugün artık birçok müzede olduğu gibi, bilgilendirici, somut deneysel seyirler. Alavere havuzlarının nasıl çalıştığını bir düğmeye basarak izleyebilir; ya da camlara nasıl biçim verildiğine tanık olabilirsiniz. Müzenin bir diğer özelliği, ziyaretçileri edilgen biçimde yalnızca bakmalarıyla sınırlamaması, onları harekete geçirecek olanaklar sunması. Pedal çevirerek ne kadar enerji üretebileceğinizi sınayabilir, hızla hareket eden renkli nesnelerdeki renk algımızın nasıl yanıldığını görebilir ya da minicik nesnelerin mikroskoplardaki görünümleri karşısında şaşkınlığa uğrayabilirsiniz. Denizcilik bölümünde, belli bölümleri dikey olarak kesilmiş U1 denizaltısının kesitlerinden denizaltındaki yaşamın güçlüklerini zihninizde canlandırabilir veya vapur güvertesi şeklinde yapılandırılan bölümde yapay dalga ve martı seslerini dinleyerek uzandığınız şezlongda deniz yolculuğunda olduğunuzu hayal edebilir; bir uçak kokpitinin ayrıntıları karşısında şaşkınlığa uğrayabilirsiniz. Müzik aletleri bölümünde ise klasik orgun nasıl çalıştığını, o farklı sesleri nasıl çıkardığını uygulamalı olarak uzmanından dinleyebilir, izleyebilirsiniz. Dinamik ve yaşayan bir müze Deutsches Museum. Yeni teknolojilere ilişkin özel sergiler, müzenin yüzünü salt tarihe ve geçmişe değil günümüze ve geleceğe de çevirdiğinin işareti. Çocuklar, gençler, aileler gibi farklı toplumsal gruplara yönelik özel programlarla hedef kitlesini sürekli geliştirme çabası içinde. 310 yaş grubundaki çocuklara yönelik “Çocukların Dünyası” özel bölümü dışında da, ister aileleriyle ister okul gruplarıyla gelsinler çocuklar müzenin başta gelen ziyaretçilerinden. Müzenin çevresiyle teması salt müze ziyaretiyle sınırlı değil; konser, konferans ve eğitim etkinlikleriyle çevresiyle ilişkisini sürekli canlı tutuyor. 1 milyona yaklaşan kitap ve belgeyle Deutsches Museum, Almanya’nın en geniş müze kütüphanesine sahip. Yayınevi de olan müze, bilim ve teknoloji dünyasına ilişkin kitaplar, süreli yayınlar yayınlıyor. Müzenin arşivi ise, Avrupa’nın önde gelen doğa bilimleri ve teknoloji arşivlerinden biri. Deutsches Museum, ziyaretçileri, eğiterek, bilgilendirerek, yeri geldiğinde onları işin içine katıp uygulatarak bir bilim ve teknoloji tarihi yolculuğuna çıkarıyor. Sanıyorum ki, müzeleri sıkıcı, eski ve ölü yerler olarak görenler bile bu müzede geçirdikleri zamandan pişmanlık duymayacaklardır. KEDİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ? Baştarafı 1011. sayfadan devam Dokunma kadar kalkık bir kuyruk da önemlidir; kuyruğun dikleşmesi kedinin sahibine duyduğu sevginin somut bir göstergesidir. Kuyruğu havada sahibine yaklaşan kedi, genellikle insanların bacaklarına sürtünür. Kimi kafasıyla, kimisi yan taraflarıyla, kimisi de kuyruklarıyla sürtünür. Hatta bazıları yakınlardaki eşyalara sürtünerek ilgi çekmeye çalışır. Kediler, çoğunlukla beslenme saatlerine yakın sürtünme faaliyetlerini yoğunlaştırırlar. Bu nedenle sürtünmenin bir sevgi işareti olmadığı, yalnızca “beni doyur” anlamına geldiği iddia edilse de antrozoologlar bu iddiayı reddediyor. Sürtünmenin yalnızca yemek zamanı ile sınırlı olmadığına dikkat çeken bilim insanları, iki kedinin birbirlerine sür tünmelerinin yalnızca sevgi ifadesi olabileceğini söylüyor. Kedilerin insanlarla iletişim kurmalarının bir yolu da miyavlamalarıdır. Miyavlamak kedinin doğal repertuvarının bir kısmıdır, fakat bunu başka kediler ile haberleşmekte nadiren kullanırlar. Sokak kedilerinin miyavladığı pek görülmez. Kediler miyavlamayı bilerek doğarlar, ama bunu nerede ve nasıl kullanacaklarını zamanla öğrenirler. Kediler miyavladıkları zaman sahiplerinin kendileriyle ilgilendiğini fark eder etmez, deneme yanılma yöntemiyle koşullara göre farklı sesler çıkartmayı öğrenirler. Bu şekilde kedi ve sahibi yalnızca ikisinin anlayacağı özel bir “dil” geliştirirler. Ve bu özel dili diğer kediler ve sahipleri anlamaz. Kısaca kediler insanlarla iletişimde çok büyük bir esneklik sergiler. Bu da kedilerin soğuk ve kibirli olduğu yönündeki şöhretiyle uyuşmuyor. Bütün bu karşılıklı sevgi gösterilerine karşın bir kedinin varlık nedeni, insanlarla kurduğu ilişki değildir. Kediler yaşadıkları mekân ilgili daha güçlü bir bağ kurarlar. İyi beslenen, kısırlaştırılmış bir kedi kendine özgü bir bölge oluşturma kaygısı gütmez. Yine de pek çoğu evin içinde küçük bir bölgeyi kontrolleri altında tutmak isterler ve evdeki di KEDİLER NE AMAÇLA MİYAVLAR? ğer kedilerle burayı paylaşmak istemezler. Peki, atalarından kalan ve artık geçerliliği kalmayan bu davranışı tetikleyen nedir? Günümüzün ev kedilerinin davranışları son 10.000 yılda evrilmiştir. 10.000 yıl öncesinde her kedinin bir avlanma bölgesi vardı ve bu bölgeyi başka hayvanlarla paylaşmaya katiyen razı gelmezdi. Bugün pek çok ev kedisi, ne kadar iyi bakılırsa bakılsın evden kaçabilir ve kaybolur. Kedisi kaybolan insanların yaklaşık dörtte biri kaybolan kedilerinin bir gün dönüp geldiğini söyler. Bu yeni bilgilerin ışığı altında kedilerimizin yaşantısında bir iyileşme, düzelme yaratmak mümkün olabilir mi? Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 14 Eylül 2013 http://www.loc.gov/rr/scitech/mysteries/catspurr.html http://www.livescience.com/13884kittykitty10factscatlovers. html http://www.newscientist.com/article/mg20427381.200dogsvscatsthegreatpetshowdown.html?full=true *Antrozooloji (insanhayvan bilimi de denir) canlılar arasındaki etkileşimi inceler. Pek çok disiplini içinde barındıran antrozooloji, antropoloji, etoloji, tıp, psikoloji, veterinerlik ve zooloji gibi bilim dallarından yararlanır. CBT 1384 18 /27 Eylül 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear