29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kitap Mustafa Kemal’in Uçakları Türkiye’nin Uçak İmalat Tarihi (19232012) İsmail Yavuz Türkiye İş Bankası Yayını İlginç bilgilerle karşı karşıyayız: Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak, 19231950 dönemi süreci içinde, ülkemizde kurulan çok sayıda fabrikada, 400’e yakın farklı tip ve modelde uçak yapıldığını ve üretir hale gelindiğini biliyor muydunuz? Hayır tabii ki.. Ama bildiğimiz, Atatürk’ün İstikbal Göklerdedir ünlü sözü ve onun döneminde uçak üretiminin bapıydığı ve başladğıdır. Türk Hava Kuvvetlerinde uçak teknikeri ve uçak öğretmeni olarak 2006’ya kadar hizmet veren 2007’de TUSAŞTAİ Eğitim Merkezi’nde uçak teknik öğretmenliğine başlayan, 2000’li yıllardan beri Türkiye uçak imalat tarihi üzerine çalışmalar yapan İsmail Yavuz, yayımlanan kitabında, ülkemizde 400’e yakın tipte uçağın üretilir hale geldiğini belirtiyor. Bu tabii ki, genç Cumhuriyetin insanlarının nasıl canla başla uçak üretimi üzerinde çalıştığının da somut kanıtıdır. 1950’lerden itibaren, iktidarların herşeyi dışardan satın alma ve dışarının baskılarına boyun eğme politikaları ile bu muazzam birimi heba olup gitti! Şimdi yeniden uçak sanayii gündeme geldi.. İsmail Yavuz bu fabrikaların neden kapatıldığı sorularına yanıt ararken, Kitabın önsözünde Banu Onaral diyor ki: “Bu çalışma, sanayinin en üst düzey ve en zorlu işkollarından biri olan, diğer sektörlerin de itici gücü kabul edilen havacılık sanayine genç cumhuriyetin 20’li ve 30’lu yıllarda, küresel atılımlarla eşzamanlı olarak, nasıl cesaretle giriştiğini belgeliyor. Bu mucizevi özveri, yetkinlik ve yetkinlikle gerçekleştiren sessiz kahramanlarımızın önde gelenlerini ve kayda geçmiş olanlarını tanıtıyor?” Evet Onharal’ın da belirttiği gibi bu umutlu dönem, İkinci Dünya Savaşı ve onu izleyen Marshall Planı ile dizginlenene dek 25 yıl sürüyor.. Ve Türkiye, kurucularının başlattığı bu büyük hamlenin sonunu getiremiyor.. Atatürk’ten sonra gelen bütün yöneticiler, Türkiye’ye en büyük kötülüğü yaparak, kendi özgücümüzle insanımızla, ülkemizin ayakaları üzerinde durmasını sağlayacak büyük sanayi gelişmesini sona erdiriyorlar. Bizim bugünkü açmazlarımızın sıkıntılarımızın, krizlerimizin temelinde bu yatıyor.. Mustafa Kemal’in Uçakları, özellikle gençlerimizin ve herkesin okuması gereken bir tarihsel belge niteliğindedir.. TEKNOLOJİPOLİTİK Baha Kuban [email protected] Yaklaşık 66 milyon yıl önce, büyük bir asteroid Meksika’nın Yukatan yarımadasına düşerek Chicxulub’da bugün bile görülebilen 180 km çapındaki krateri oluşturdu. Elektrik Sektöründe Dinozorların Sonu mu? Kent Kapital ve Gezi Direnişi Mustafa Sönmez, Notabene Yayını Sönmez, iktisatçı olarak, ülkemizin iyi bir sistem, özellikle ve öncelikle tabii ki ekonomik sistem eleştiricisidir. Bu kitaptaki yazıları, Türkiye’yi Gezi isyanı ve direnişi noktasına getiren, kentleri, yeşil alanları, kentlerin merkezi bütün açık alanlarını, toprağı yağmalayan politikalarını ele alıyor. Sönmez diyor ki, bu iktidar sermaye birikimini ve kendi “Nurjuvazi”sini semirtecek ekonomi politikalarını inşaat ve toprak yağması üzerine kurdu.. Otoriter neoliberal islami rejim, en kısa yoldan, kent yağması ile bunu gerçekleştirebilirdi ve o yoldan gitti. Gezi Parkı direnişi bütün bu politikaların patladığı zamandır. Sönmez, iktidarın 1 milyar metrekarelik ruhsata imza attığını belirtiyor. İlk bölümdeki yazıları, Kent ve İsyan, Gezi Direnişi Yazıları, çeşitli başlıklar altında 12. incelemesi.. İkinci bölüm Kent ve Sermaye Birikimi, üçüncü bölüm yazıları inşaat üstünden birikim devri, sonra ise TOKİ, Kentsel dönüşüm, Belediyeler, İstanbul, Kentler ve Ulaşım ile Göç ve Kentleri başlık altında toplanan yazılardan oluşuyor.. Diyor ki Sönmez: TOKİ öncülüğünde kontrolsüz devasa imar faaliyeti, yeni sermayedar palazlandırmanın, aynı zamanda rejime taban yaratmanın önemli bir aracı.. İstanbul neredeyse rejim için dipsiz bir kuyu.. Ama en sert direnişi ve darbeyi de gördüğü muharebe alanı İstanbul oldu.. Quo Vadis İstanbul? Bir kentin 20 yıllık tarihi ve bugünü Atilla Dorsay Remzi Kitabevi Atilla Dorsay bir İstanbul aşığı ve aynı zamanda da ünlü bir sinema eleştirmeni.. Özellikle Emek Sineması’nın olduğu gibi korunması için verdiği mücadele ile son zamanlarda gündemden eksik olmadı, dahası bir ara bu yüzden yazarlığı bile bıraktı.. Şüphesiz bugünkü İstanbul kendi İstanbul’u değil, değişimden hoşnut değil.. Bu nedenle soruyor, İstanbul, Nereye?.. Kitabını dört bölümde sunuyor: 1990’lar: İstanbul sarsılıyor, Refah yerel yönetimde ve depremler kapıda.. 2000’li yıllar: İstanbul ranta ve yağmaya açılıyor.. 2010’lu yıllar: “Çılgın Projeler” dönemi.. 2013: İstanbul bugün... Bu bölümde, İstanbul’un sorunlarına genel bir bakış, bir Recep Tayyip Erdoğan Portresi denemesi, Gezi Parkı’ndan kalan: Üçbeş ağaç, iki çapulcu ve işte demokrasi.. Kitabının son bölümüne ekler koymuş: İstanbul’un ölümsüz hazineleri, Yeşil alanlar iyi ve ktü örnekleriyle.. İstanbul’un en güzel yapıları.. İstanbul: Görkemli müzeler kenti.. İstanbul’un en güzel manzara noktaları. Gözde salonlarım sinemanın has mekânları.. CBT 1384 15 / 27 Eylül 2013 Jeologlara ve paleontologlara göre, dinozorların dünya yüzünden silinmesi ile bu olay arasındaki kısa süre, asteroid çarpmasını bu yok oluşun nedenleri arasında en ön sıraya taşıyor. Ama bizim derdimiz başka tür dinozorlarla! Bugün elektrik sektöründe yer alan dev şirketler için en çok kullanılan metaforlardan biri dinozor metaforu. Peki bu dinozorların asteroidi ne? ABD’de uzunca bir süredir elektrik sektöründe gerçek bir savaş yaşanıyor. Meydan muharebeleri Arizona, California ve Denver gibi eyaletlerde süren bu savaş, ABD’nin elektrik şirketleri (utilities) tarafından eyalet hükümetlerinin güneş enerjisi desteklerine karşı veriliyor. Düşman, çift yönlü sayaçlar kullanılarak mahsuplaşmayı sağlayan ve ingilizcede FiT olarak kısaltılan FeedinTariff. FiT, bütün dünyada fotovoltaik ve yerinde güç üretimini hedefleyen teknolojilerin hızla yaygınlaşmasını sağlayan ve başarısı defalarca kanıtlanmış devlet desteği mekanizması. Türkiye de aynı destek sistemini kullanmaya çalışıyor. Bu destekten en fazla yararlanan teknoloji küçük – orta ölçekli fotovoltaik sistemler. “Kendi enerjini kendin üret!” sloganı ABD vatandaşlarına o kadar doğru geliyor olmalı ki, 2011 Ocak ayından beri, ülkede bugüne kadar yapılan bütün fotovoltaik kurulumların %70’e yakını gerçekleştirilmiş! 2015 sonuna dek bu rakamın bir kez daha ikiye katlanması bekleniyor. Bunların ezici çoğunluğunu, dağıtılmış olarak da nitelenen, kendi tüketimini karşılamaya yönelik küçük ya da orta ölçek sistemler oluşturuyor. Küresel olarak da çok benzer bir gelişme söz konusu. Küresel ölçekte 50GW fotovoltaik kurulumu yapmak yaklaşık 40 yıl almıştı, 2011 başına kadar. 2011 ile Temmuz 2013 arasındaki 2.5 yılda ise, bir 50 GW fotovoltaik kapasitesi daha kuruldu, geldik mi 100 GW’a! Bu arada, 2011 ile 2013 arasında teknolojinin fiyatı da %65 oranında düştü. Ama asıl şaşırtıcı olan, 2015 sonuna kadar dünya toplamına bir 100 GW daha eklenecek olması. Size bir asteroid gibi görünmeye başladı mı? Metafor aslında dinozorlara haksızlık ediyor! Dinozorlar Yukatan’a bir asteroid çarpacağını bilemezlerdi haliyle. Ayrıca bilim insanları onlara altüst edici iklim olaylarının yaşanacağını da söylememişti. Hem bütün bunların insanlığa pardon dinozorluğa etkilerinin açıkça tartışıldığı meclisleri, parlamentoları falan da yoktu! Her türlü yayın organını kullanarak bazen paravan STK’ları aracılığıyla, bazen açıktan yürütülen mücadelede şirketler, büyük maddi olanaklarını da kullanarak muazzam bir yanıltma kampanyası yürütüyorlar. Atış serbest! Arizona’daki kampanya hepsinin içinde en şiddetli olanı. Belki Arizona’nın güneş enerjisi potansiyeli ürkütüyor Arizona’nın bu elektrik şirketini. APS, televizyon ve otoyol reklamları kullanarak güneşe verilen destekleri karalamak için kirli bir kampanya yürütüyor. Devlet desteği aldıktan sonra batan fotovoltaik firmalarının hayaletinden medet umarak, “eyalet dışı” güçlerin saf ve temiz Arizonalıları kandırdıklarını ilan edip duruyor. ABD’de güneş enerjisi ve genelde yenilenebilir enerji kaynakları halkın çoğunluğu tarafından destekleniyor. Ancak, enerji faturaları ve güneşe verilen desteklerin cebe etkisi daha önemli. İşte şirketler buradan vurmaya çalışıyorlar. Ama durumları pek parlak sayılmaz, California ve Denver’de püskürtüldüler bile. Neden bu kadar şiddetli bir direnç göstediklerini anlamak kolay değil. Dağıtılmış elektrik üretiminin payı, toplamda hala son derece düşük. Gerçek şu ki korkuyorlar! Eh, ne de olsa on yılların tatlı karları sözkonusu olan... Korkunun ecele faydası olur mu, gelecek yazıda buna bakalım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear