27 Haziran 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

LİSE TARİH KİTAPLARI 2 Gereksiz yinelemeler, tek yanlı açıklamalar Avrupa 1, sadece 1 (!) sayfayı dahi bulmayacak kadar güdükleştirilmiştir. Ve tüm kitap, ilgili bir ortaöğretim öğrencisini dahi şaşırtacak bir haritanın içine yerleştirilen, sınırları genişleyen ve daralan bir Osmanlı dünyasına bırakılmıştır. Ne fetihleri, ne yönetimi ne de siyasi ilişkileri; ne toplum yapısı, ne bilim ne de sanat vb. üstüne yazılanları ne de resim ve haritaları konu edeceğim burada. Dünya tarihçiliğinin kabul görmüş ilkeleri ve yaklaşımları düşünüldüğünde ortaya çıkan bu denli dengesizliğin bir sonraki kitapta (Ortaöğretim Tarih 11. sınıf) nasıl tekrar edildiğine şahit olunduğunda, tarihçilik adına çok büyük şaşkınlığa uğrayacak, “neden böyle yapıyorlar” türünden bir soruyu kaçınılmaz olarak soracaksınız. “Ama biz müfredat dışında kalan konuları derslerimizde işlemeye çalışıyoruz” türünden verilebilecek yanıtın da inandırıcı olamayacağını, iktidarın izlenmesini istediği konu ve yöntemleri kurtaramayacağını sanıyorum. Dışa kapalılığın getirdiği yorumlardan bir örnek vereyim size: Coğrafi keşiflerin nedenlerinin açıklaması şöyle yapılmış iki cümlecik (!) ile: “Türkler tarafından İstanbul’a getirilen mallar, burada Venedik ve Ceneviz tüccarları tarafından satın alınıp Avrupa’da yüksek fiyatlarla satılıyordu. Avrupalı tüccarlar, kendilerine fazla maliyet getiren bu ticarette Müslümanların egemenliğini kırmak ve Doğu’nun (Asya’nın) zenginliklerine ilk elden ulaşmak için yeni yollar armaya başladılar” (10.Sınıf, s. 57). Anılan süreç ile alay etmektir bu kestirme yanıt ve İstanbul’a getirilen mallarla açıklanmaya çalışılan devasa bir konuyu yok saymaktatır. “Eşzamanlılık” başlığı altında 11. sınıf kitabının 80. sayfasında sol üst köşeye sığınan birkaç cümle ise Ortaçağ Avrupası’ndaki sosyal sınıfları ile adeta dalga geçmektir! 10. sınıf kitabında, 71. sayfada 16. yüzyıl Osmanlı sınırlarını gösteren sarıya boyanmış bir harita var ki, “evlere şenlik”; neredeyse Afrika’nın yarısını tutmuş, Suudi Arabistan’ın etrafını içlere kadar kaplamış! Nedense, Basra Körfezi’nin Katif gibi denize açık limanı bulunan Lahsa (elHasa)’yı Osmanlı egemenliğindeki süreçlerini unutarak, bundan gururlanmayı düşünemeden! sarı boyamayı unutmuş! Şimdi de 11. sınıf tarih kitabın bakalım: 11. Sınıf kitabında (9. ve 10. sınıflar müfredatındaki içe kapalılığı gördükten sonra) belki bir dünya açılımına gidilebileceği yolunda bir beklentim olmuştu ama boşunaymış umutlarım! 10. sınıf kitabı başka bir edisyona bürünmüş, sanki kopyalanmış; Türklerde devlet teşkilatı, toplum yapısı, hukuk, ekonomi, eğitim ve sanat bölümleri yer almış. Kabul etmeliyim ki, bu kitapta ele alınan konularda biraz ayrıntı mevcut ve Türk tarihinde kronolojik bir düzenleme ile değişimin ortaya konması yararlı da olabilir. Ancak 10. sınıf kitabında birkaç sayfaya sokulan başka dünyalar bu sınıfta tam bir sessizliğe gömülmüş. Şaşılacak bir şey! Tarihi sadece Osmanlı ile temsil etmek neden? Türk öğrenci Osmanlı ile mi yatıp kalkacak? Tarih öğretimi böylesine bir sınırlamaya izin verebilir mi? Elbette ulusal ve dinsel çatılar altında oluşturulan yaşam tarzlarının tarih yansımaları ilgili toplumlar için çok değer taşır, onlardan vazgeçilmez. Ancak bunlar “başkaları” karşısında da bir değer ifade etmelidir; bu yüzden o “başkaları” da bilinmelidir, tabii ki bir orantı içinde. Elbette, öğrencinin soluk aldığı havanın, bulunduğu mekânın ve ait olduğu toplumun tarihsel değerleri yadsınamaz. Bunlar tarih öğretiminin vazgeçilemez öğeleri sayılmalıdır ama öğrenci, gelişigüzel belirlenen sınırların ötesinde neler olduğunu da bilmek isteyebilecektir. Her şey bilinemeyecektir doğal olarak; ancak “öteki” dünyalara ait olanlar için de merak uyandırılmalı, seçenek sağlanmalı, araştırma yaptırılmalıdır. Osmanlı’yı tekrar etmeden ama yerli yerine yerleştirerek bir yerlere varılmalıdır. Geçmiş süreçlere intikam duygularından arındırılmış olarak ve “bir zamanlar Osmanlı egemenliği altında kalmış ülkeler” bağlamında, gereksiz ve desteksiz böbürlenmeden uzak kalınarak yaklaşılmalıdır; hoşgürü yitirilmeden anlamlaştırılmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu (lise kitaplarına göre “Osmanlı Devleti”) sınırları başka ülke, imparatorluk ve toplumların sınırlarını da aşarak Akdeniz’in batısına, Hint Okyanusu’nun uzak sularına, Afrika’nın ortalarına kadar uzatıldığına göre, neden o sınırların ötesinde ya da o sınırlarda yaşayanların geçmişleri hakkında öğrenci bilgilendirilmez? Osmanlı hukuku, toplum yapısı, bilimi, sanatı yansıtılırken neden Avrupa’nın, Amerika’nın, Asya’nın ve Afrika’nın bu alanlarda tanık olduğu gelişim ve değişimler konu edilmez? Osmanlı için yaratılmak istenen görkemli coğrafyanın ötelerindeki dünyaya egemen olmak isteyen başka güçlerin nitelikleri, emelleri niçin gözlem altına alınmaz, sorgulanmaz? Gerek öz vatanlarında olan gerekse yayılmacılar için koloni statüsünde sayılan ülkelerdeki yaşam felsefeleri niçin dert edilmez? Bilmiyor mu Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki yetkililer ve lise kitabı hazırlayanlar, bir tarih biriminin başka birimlerle (özellikle sosyal bilimlerdeki gelişmelerle) kıyaslanmadan algılanamayacağını. Bilmiyorlar mı, başlığı tarih olan bu kitapların yazarlarının dünyaya karşı sorumluluklarını? Bilmiyorlar mı insanlık tarihinin, doğa bilincinin bölgesel, dinsel, ırkçı ve emparyalizmin tanımladığı empoze ettiği sınırları açtığını? Başka bir yazımla bu devasa sorunu sonlandıracağım. Salih Özbaran Tarih 9’da “I.Ünite: Tarih Bilimi” başlığı altında yansıtılanlar, aslında, her şeyi ele veriyor. Tarih “bilim” olarak nitelendiriliyor ama bilimin gereği olan evrensel bilimsel kurallarını benimseyemiyor, dünyada gezinemiyor; resim ve açıklama alıntılarıyla karmakarış bir görüntü içinde olduğundan öğrencinin nasıl geçmişe dalacağının belirtilerinden yoksun bırakılıyor. Anılan ünitenin hemen hemen yarısını tutan ve tarihin faydalanacağı dallar olarak sıralanan 19 “bilim dalı”nın her biri rüzgâr gibi hızlı sayılıp biriki satırla geçiştirilirken tarih sefer, savaş, sultan, komutan ve yapılan antlaşma sıralamaları gibi işin başından itibaren karmaşık ve yorucu bir manzaraya büründürülüyor. Öğrencide uyandırılması gereken merak, geçmişe yönelik yapabileceği inceleme, tanık olduğu zaman ve zeminin gerektirdiği empati ve eleştiri hevesi, yerlerini düzensiz, yersiz ve eksik tanımlamaların içinde, çoğu yerde özensiz ve gereksiz yerleştirilen alıntıların gölgesinde kaybolmayla karşı karşıya bırakılıyor. “Atatürk’ün tarih öğrenimine verdiği önem” ya da “tarihe adanmış bir ömür: Halil İnalcık” yan başlıkları altında verilmeye çalışılanlar kenar süsü olmaktan ileriye gidemiyor. Toplam 70 sayfa kadar tutan ve üstüne yorum yapmak istemediğim “tarih bilimi” ile “uygarlığın doğuşu ve ilk uygarlıklar” ünitelerinde işlenmeye çalışılan bölümler “ilk Türk devletleri”, İslam tarihi ve uygarlığı (13.yüzyıla kadar)”, Türkİslam tarihleri (1013 yüzyıllar)”, Türkiye tarihi (1113. yüzyıllar) olarak sıralanmaktadır. Bu kısımlar içine serpiştirilmiş, örneğin 102. sayfada yetersiz birkaç ezber cümlesinde tasvir edilmeye çalışılmış olan Avrupa, Afrika ve Asya’nın ne denli önemsizleştirildiği yalnızca 170175. sayfalarda ve Türkİslam tarihini ilgilendirdiği için Haçlı Seferleri’ne yer verildiği anlaşılmaktadır. 10. sınıf kitabı ise, 9. sınıf kitabındaki gibi, İstiklal Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile başladıktan sonra, “Beylikten Devlete (13001453)”, “Dünya Gücü: Osmanlı Devleti (14531600)”, “Arayış Yılları (XVII.yüzyıl)”, “XVIII. Yüzyılda Değişim ve Diplomasi”, En Uzun Yüzyıl (18001922)” ünitelerinin işlenmesini hedef almaktadır. 220 sayfalık bir “Tarih” kitabında “ötekiler” neredeyse sayfalardan silinmiş. Bu kitapta yer alan “coğrafi keşifler”, “Rönesans” ve “Reform”, resimlerle birlikte sadece 56 sayfada işlenmiş; 17. yüzyıl Avrupası toplam yarım (evet ½) sayfaya sıkıştırılmış; bir tarih profesörünün kitabından esinlenerek koydukları anlaşılan ve “en uzun yüzyıl” olarak tanımladıkları süreç içine yerleştirilen Asya ve SADECE 45 SAYFA KENDİNİ TEKRARLAYAN KONULAR Ayasofya ve Atatürk Zeki Arıkan İnsanoğlu, binlerce yıldan beri süre gelen onca ilerlemeye, Fransız İhtilali’nin getirdiği temel ilkelere karşın henüz tam olarak Aydınlanmayı içselleştirmiş değil hâlâ, Kant’ın vurguladığı gibi, aklını başkalarından bağımsız olarak kullanamıyor. Din, dinin çevresinde oluşan kurumlar dimdik ayakta. Ortaçağın pek çok dinsel içerikli uygulamaları varlığını sürdürüyor. Papa, Roma imparatorları gibi dünyanın her yerinde ispatı vücut etmekte… CBT 1350/ 18 1 Şubat 2013 Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına bağlı olması gereken Fener Patriği de kendisine yakıştırdığı sıfatla, o da papayla yarışıyor. Din, dinin kullanılması, eski deyimle istismar edilmesi gündemden düşmüyor. Bu, yıllardan beri dillendirilen inanç turizminin bir parçası gibi görünüyor. Şimdi de Hıristiyan dünyasının kendi ülkelerinin çok uzağında bulunan müze ve örenyerlerindeki eski kiliselerde ayin yapmak modası başladı. Hem de kapısında müze levhası asılan yerlerde! Bu ayinlerin, gidilen ülke için de kazanç sağladığı dile getiriliyor. Burada kapitalizmin yüzü açıkça sırıtmıyor mu? XVI. yüzyılın büyük bir kafası, İmparator Ferdinand’ın Türkiye Büyükelçisi Busbecq, okyanusların ötelerinde Hıristiyanlığı yaymaya çalışan Avrupalılar için şunu söylüyor: “Asıl gaye altındır, din bahanedir.” Sözü son günlerde güncelleşen Ayasofya’ya getirmek istiyorum. Ayasofya, VI. yüzyılda İmparator Jüstinyen tarafından iki büyük mimarlık dehasına yaptırıldı. Jüstinyen, bu büyük başarıyı kilisenin açılışında,“Ey Süleyman seni geçtim!” diyerek dile getirdi. Bu görkemli yapı, yalnız Hıristiyanlığın değil, İslamlığın da efsane bir anıtı haline geldi. 1432’de burayı ziyaret eden Fransız gezgini Broquière, Ayasofya’ya duyduğu hayranlığı gizlemez. Ortaçağda bu büyük kilisesini gezebilen Müslümanlar da öyle. Rahmetli Stefanos Yerasimos’un derlediği efsaneler, bu anıtın İslam ve Osmanlı dünyasında bıraktığı izlerin derinliğini ve genişliğini gösterir. Evliya Çelebi, Ayasofya efsanelerini anlatmakla bitiremez. Fatih’in Ayasofya’yı camiye çevirdiğini bilmeyen yok gi EY SÜLEYMAN SENİ GEÇTİM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear