25 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

İran’ın önemli nükleer tesisleri İran’ın nükleer tesislerinde neler oluyor? Nükleer fizikçiler neden öldürülüyor? İran’da 11 Ocak’ta başkent Tahran’da uğradığı bombalı bir saldırı sonucu ölen Mustafa Ahmedi Ruşen, son iki yıl içinde suikasta kurban giden dördüncü nükleer fizikçi. İranlı yetkililer bu saldırıların İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yavaşlatmak için dış kaynakların yürüttüğü kampanyanın bir parçası olduğunu iddia ediyor. Tahran öteden beri nükleer enerjisinin barışçı amaçlar taşıdığını savunken, Batılı devletler İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarının nükleer silah geliştirme amacı taşıdığını iddia ediyor. Reyhan Oksay 11 Ocak tarihinde İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin başlıca merkezi olarak görülen Natanz tesisinin yetkililerinden, nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen bombalı bir saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Ruşen, son iki yılda öldürülen dördüncü fizikçi. 32 yaşındaki genç bilim adamına düzenlenen suikast, iki yıl önce Tahran Üniversitesi’nde nükleer fizik uzmanı Mesud Ali Muhammedi’ye düzenlenen saldırıyla aynı güne denk geldi. Muhammedi, 11 Ocak 2011 tarihinde benzer bir yöntemle öldürülmüştü. 29 Kasım 2010’da ise başka bir nükleer fizikçi olan Mecid Şehriyari de aynı şekilde bombalı bir saldığı sonucu öldürülmüş, eşzamanlı olarak Feridun Abbasi Davani’yi hedef alan saldırıdan Davani yaralı olarak kurtulmuştu. Davani, bugün İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı. ARAKAğır su tesisi: Ağır su (D2O), nükleer reaktörlerde kullanılan hidrojen yerine ağır hidrojen (döteryum) izotopuna sahip yoğunluğu yüksek sudur. Ağustos 2010’da UAEK, Arak yakınlarındaki IR40 ağır su reaktörünü ziyaret etti. Hazırladıkları inceleme raporunda tesisin henüz yapım aşamasında olduğu ancak bazı temel ekipmanların monte edilmiş olduğu belirtiliyordu. İran, UAEK yetkililerine tesisin 2013’ün sonlarında çalışmaya başlayacağını açıklamıştı. Ancak UAEK, uydu görüntülerine dayanarak, ağır su üretiminin başlamış olduğunu ileri sürüyor. BUŞEHRNükleer enerji santrali: İran’ın nükleer programı, 1974 yılında Alman uzmanların yardımıyla nükleer santral inşa etme planlarıyla başladı. Ancak proje 5 yıl sonra İslami Devrim’in başlamasıyla terk edildi. 1990’lı yıllarda proje tekrar gündeme geldi. Bu kez Ruslardan yardım alındı. BM Güvenlik Konseyi tesiste uranyum zenginleştirme çalışmalarının yapıldığını açıklayınca, Moskova projenin tamamlanmasını geciktirdi. Aralık 2007’de Moskova tesise ihtiyacı olan zenginleştirilmiş uranyumu metal kutular içinde temin etmeye başladı. Şu anda tesiste iki basınçlı su reaktörü bulunuyor. Ekim 2011’de tesisi inceleyen UAEK müfettişleri reaktörün çalışmakta olduğunu bildirmişti. GAÇİNUranyum maden yatakları: Aralık 2010’da İran ilk kez “sarı pasta”ı yerli olarak ürettiklerini açıkladı. Uranyumdan elde edilen maden filizi öğütülüp, toz haline getirildikten sonra kimyasal işlemden geçirilerek saflaştırıldığında, rengi, biçimi ve katılığı nedeniyle sarı pasta diye anılıyor. Sarı pastanın (U3O8) yüzde 6070’i saf uranyum. İranlı yetkililer, ilk parti sarı pastanın Gaçin’den İsfahan’daki dönüştürme tesisine gönderildiğini açıkladı. İran 1970’lerde sarı pastayı Güney Afrika’dan ithal ediyordu. Gaçin’de ilk maden çıkartma çalışmaları 2004’te başlamıştı. İranlı yetkililer, bu saldırıların İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yavaşlatmak için dış kaynakların yürüt SUİKA STLER PRO GRAMI DURDURUR MU? zenginleştirme girişimlerini durdurmak veya yavaşlatmak idiyse, boşuna yapılmış demektir. Bir ülkenin güvenliği çok önemli bir projenin akıbetine bağlıysa, bu tek kişinin ölümü projenin seyrini etkilemez” diyor. Heinonen, İran’ın bu faaliyetlerini yavaşlatmak amacı güdülüyorsa, uluslararası yaptırımların daha etkili olabileceğine inanıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) eski başkan yardımcılarından olan Heinonen, suikastı kimin ve niçin tertiplediği konusunda kesin bir kanıtın olmadığına işaret ediyor. Ahmedi Ruşen’in adı, Batılı basın organlarında nükleer fizikçi olarak geçiyor (aslında kimya mühendisliği diplomasına sahip), fakat İran basını kendisini, ülkenin en büyük uranyum zenginleştirme merkezi Natanz tesisinin ticari işler müdür yardımcısı olarak tanıtıyor. Bu da Ruşen’in İran nükleer programının kilit isimlerinden biri olmadığı izlenimini veriyor. Londra’daki King’s College’dan fizikçi Peter Zimmenman ise, koşullara bağlı olarak, kilit bir ismin öldürülmesinin nükleer programı geciktirebileceğini iddia ediyor. Örneğin II. Dünya Savaşı’nın en önemli projelerinden biri olan Manhattan Projesi’nin askeri yöneticisi olan Leslie Groves’in öldürülmesi, çok vahim sonuçlar doğurabilirdi. Groves 1942 veya 1943 yılında öldürülmüş olsaydı, atom bombası projesi gerçekleşmeyebilirdi. Zimmerman, “J.Robert Oppenheimer 1944 yılında öldürtülmüş olsaydı, Hiroşima bombası bir ay bile ertelenmezdi. Hatta erteleme bir haftayı geçmezdi” diyor. Zimmerman’a göre bu güne dek suikasta kurban giden İranlı bilim insanlarından hiçbiri nükleer programı geciktirecek bir etkiye sahip değildi. Aslında nükleer programın kilit isminin kim olduğunu tespit etmek de o kadar kolay değil, çünkü projeye katkı sağladığından kuşkulanılan bilim insanları çoğunlukla bir üniversitenin akademik kadrosunda görevli. Örneğin Feridun AbbasiDavani 2007 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide, kendisini üniversite öğretim görevlisi ve İran Nükleer Cemiyeti başkanı olarak tanıtmıştı. Bu kuruluş, nükleer bilginin paylaşılması ve yaygınlaştırılması için çalışmalar yapıyor. Fakat AbbasiDavani’nin adı, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in sakıncalı kişiler listesinde yer alıyordu, çünkü gizli yürütülen askeri programlarla ilgisi olduğundan kuşkulanılıyordu. 2010 yılında kendisini hedef alan saldırıdan yaralı olarak kurtulan AbbasiDavani, daha sonra İran’ın Atom Enerjisi Kurumu’nun başına geçirildi. AbbasiDavani, İran’ın nükleer programını yavaşlatma gayretlerinin sonuçsuz kalacağını, ancak kısa süreli engellemeler yaratacağını belirtiyor. AbbasiDavani, bu engelleme çabaları için şu örneği veriyor: “ABD, nükleer reaksiyonların hesaplanmasında kullanılan yazılımın İran’a satışına yasak getirdi. Ancak İranlı bilim insanları zaman içinde kendi yazılımlarını geliştirdiler. Bunun için yurt dışındaki uzmanlarla olan ilişkilerinden yararlandılar. Bu sırada çalışmalarımız biraz yavaşladı, ancak ihtiyacımız olan knowhow ve bilgiyi başka yollardan sağladık.” Princeton Üniversitesi Woodrow Wilson Kamu ve Uluslararası İlişkiler Okulu’ndan araştırma görevlisi Scott Kemp, benzer bir girişimin 2010 yılında Natanz’daki uranyum zenginleştirme santrifüjlerinde yaşandığına dikkat çekiyor. Santrifüjlerin bilgisayarları Stuxnet adı verilen bilgisayar virüsü nedeniyle çalışamaz hale gelmişti. Kemp, engelleme çabaları sonrasındaki gelişmeler ile ilgili şu bilgileri veriyor: Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisleri Nükleer fizikçi Macid Şehriyari 29 Kasım 2010 tarihinde suikast sonucu öldürüldü. YAVAŞLATMA GİRİŞİMLERİ Tahran Üniversitesi’nden parçacık fizikçisi Mesud Ali Muhammedi. 11 Ocak 2010’da suikasta kurban gitti. Natanz uranyum tesisinde görevli Mustafa Ahmedi Ruşen 11 Ocak 2012 tarihinde öldürüldü. dığını doğruladı. UAEK sözcüsü Gill Tudor, son günlerde yaptığı açıklamada, İran’ın yeraltındaki Fordo tesislerinde “Yüzde 20’ye ulaşan düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimine başladığını” ve tesislerdeki tüm nükleer maddelerin UAEK’nun kontrolü ve denetimi altında olduğunu belirtiyor. İran, Fordo projesinin 2007 yılında başlatıldığını belirtirken UAEK, tesislerdeki özel çalışmaların 2006’da başladığını düşünüyor. Yer altında kurulan ve çok sıkı güvenlik önlemleriyle korunan tesisler, hava saldırıları lenen saldırıdan yaralı olarak kurYENİ BİR ZENGİNLEŞTİRME tuldu. Bugün İran nükleer progra açısından çok zor bir hedef durumunda. Fordo, Natanz ile birlikte İran’ın ikinci mının en önemli ismi. TESİSİ nükleer zenginleştirme tesisi. Birleşmiş Milletler, İran’ın kutsal Kum K a y n a k : Nature 481, 249 (19 January 2012) doi: kenti yakınlarında bulunan, çok sıkı güvenlik önlemleri altındaki 10.1038/481249a. Fordo tesislerinde uranyum zenginleştirme işlemlerine başla“İranlılar bu sorunu hemen telafi ettiler ve zenginleştirme işlemini daha da hızlandırdılar. Altı hafta içinde arayı kapatmışlardı. Tesis bunun ardından nükleer silah yapımı için yeterli miktarda zenginleştirilmiş uranyumu hemen hemen üretiyor hale geldi.” Kemp, program ile ilgili bilim insanlarının öldürülmesinin de aksama yaratmayacağı kanısında. Hatta bu tür girişimlerin ülkenin nükleer güç olma yolundaki kararlığını daha da Nükleer fizikçi Feridun Abbasipekiştirdiğini düşünüyor. Davani. 29 Kasım 2010’da düzen İSFAHANUranyum dönüştürme tesisi: İran’ın İsfahan’daki nükleer araştırma merkezinde sarı pasta şü üç şekle dönüştürülüyor: • Heksaflorid gazı: Gaz santrifüjlerinde kullanılır • Uranyum oksid: Yakıt reaktörlerinde kullanılır • Metal: Nükleer bombaların çekirdeğinde kullanılır NATANZUranyum zenginleştirme tesisi: İran, nükleer programları ile ilgili Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmeler nedeni ile verdiği aradan sonra Natanz’daki zenginleştirme çalışmalarına 2004 yılında yeniden başladı. Eylül 2007’de zenginleştirmeyi yapan 3.000 santrifüjün yerleştirildiğini duyurdu. Bu tesis BM Güvenlik Konseyi ile İran arasındaki en önemli antlaşmazlık konusudur. PARÇİN Kompleks İran’ın en büyük savaş gereçleri merkezi (araştırma, geliştirme ve üretim merkezicephane, roket ve patlayıcı madde) olarak biliniyor. Oysa Parçin’de nükleer silah üretildiği konusunda ciddi kuşkular söz konusu. UAEK tarafından 2005 yılında yapılan bir incelemede, nükleer silah üretimine ilişkin kanıt bulunamamıştı. Ne var ki kurumun Kasım 2011 tarihli raporuna göre tesis nükleer silahlar için kullanılabilen yüksek patlayıcıların denenmesinde kullanılıyor. KUMUranyum zenginleştirme tesisi: Ocak 2012’de İran, Kum kenti yakınlarındaki Fordo tesislerinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına başladığını duyurdu. İran UAEK’ya 2009’da yaptığı ilk açıklamada tesisi kurmaktaki amacının nükleer enerji santrallerinde kullanılmak üzere uranyumu %5 oranında zenginleştireceğini bildirmişti. Ancak Haziran 2011’de UAEK’ya yaptığı bir başka açıklamada Fordo’da uranyum zenginleştirme oranın %20’ye yükselteceğini ve zaman içinde Natanz’daki %20 yakıt üretimine son vereceğini bildirmişti. Ocak 2012’de UAEK, İran’ın %20 oranında uranyum zenginleştirdiğini doğruladı. İran yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumun araştırma reaktörlerinde yakıt olarak kullanıldığını söylüyor. Oysa nükleer silah üretmek için uranyumun %20 veya daha yüksek yoğunluklu olması bekleniyor. UAEK, Nisan 2011 tarihinde Fordo tesislerinden alınan çevre örneklerinde zenginleştirilmiş uranyum izine rastlanılmadığını bildirmişti. URANYUM ZENGİNLEŞTİRME Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nde (ÇNAEM) uzman olarak çalışmış ve daha sonra aynı merkezde yönetici olarak görev yapmış (1975 1986) Prof.Dr. Ali Nezihi Bilge, uranyum zenginleştirme konusundaki sorularımızı yanıtladı. Prof. Bilge yönetici olarak çalıştığı dönemde ÇNAEM’in Nükleer Yakıt Bölümü’nde laboratuvar düzeyinde ve hatta yarı pilot çapta uranyum tabletleri ve sarı pasta üretimi için çalışmalar yapıldığını belirtiyor. Uranyum zenginleştirme nedir? Bilindiği gibi uranyum doğada serbest olarak bulunmaz. Birçok elementle beraber bulunur, en önemli uranyum cevherleri arasında uraninite, autunite ve pitchblende sayılabilir. Uranyum cevheri doğada bulunduğu şekilde kullanılamaz; nükleer reaktörlerde yakıt halinde kullanılabilmeleri için öncelikle cevher içerisinde bulunan uranyumun içinde sadece %0.72 kadar olan ve zincirleme fisyon gerçekleştirme kabiliyeti bulunan uranyum235(U235) izotopunun çok daha fazla miktarlarda zenginleştirilmesi gerekir. Cevherde bulunan uranyumun yaklaşık %99.3 ü Uranyum238 izotopundan oluşmaktadır ve bu yüzden nükleer yakıt amaçlı olarak kullanılabilmesi için U235 izotopunun uranyum karışımı içerisindeki oranı arttırılmalıdır. Bu işleme zenginleştirme ve nükleer yakıt üretimi denilmektedir. Zenginleştirmeyi gerçekleştirmek için ne gibi işlemler yapılır? İlk aşamada, uranyum dioksit olarak sarı pasta üretimi gelmektedir. Sarı pasta üretiminden sonra arıtma işlemi başka bir tanımlamayla amonyum diuranit (ADU) yapımı gelmektedir. Kalsinasyon işleminden ve Uranyumdioksite (UO2) indirgeme ve oluşan UO2’nin uranyum hexaflorüre dönüştürülme işlemiyle elde edilen üründeki U235 izotopu kademe kademe zenginleştirilmektedir. Bu zenginleştirme işlemi doğal olarak yüksek bir teknoloji gerektirmektedir. İSRAİL’İN NÜKLEER GÜCÜ Batılı devletlerin tüm karşı çıkışlarına karşın büyük bir inatla nükleer programlarını sürdüren İran’ın arkasına sığındığı gerekçe, İsrail’in büyük bir nükleer tehdit oluşturduğu iddiası. İsrail aslında, nükleer alanda küçüksenmeyecek bir güce sahip. İsrail’in, nükleer silahlara sahip olan dünyanın altıncı ülkesi olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Bilindiği üzere İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore’yle birlikte NPT’yi (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması NonProliferation Treaty) imzalamayı reddeden dört ülkeden biri. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) eski başkanı Muhammed El Baradey, İsrail’i nükleer silahlara sahip olmakla suçluyordu, ancak İsrail “nükleer belirsizlik” olarak bilinen bir politika gütmeyi tercih ediyor. İsrail hiçbir zaman resmi olarak nükleer silahlara sahip olduğunu itiraf etmedi. Buna karşın yıllardır Ortadoğu’ya nükleer silahları “tanıtan” ilk ülke olmayacağını tekrarlayıp duruyor. Bu ifade ile ilgilileri büyük bir belirsizlik içinde bırakıyor. “İlk olmama formülü” ilk kez 11 Mart 1965 İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecat Natanz tesislerini gezerken Türkiye’de zenginleştirme çalışmaları yapıldı mı? Yukarıda da belirttiğim gibi, kısaca üretim aşamasını tanımlamaya ve belirtmeye çalıştığım bu işlemlerin belli bir zenginleştirme aşamasıyla ilgili pilot çalışmalar 1980’li yıllarda ÇNAEM’de başlamıştı. Ancak takip edebildiğim kadarıyla ileriki yıllarda üzerine fazla düşülmedi ve yatırım yapılmadı. mi? Bu bilgiler niçin gizli tutuluyor? İsteyen bu bilgilere erişemez CBT 1297/ 10 27 Ocak 2012 CBT 1297/ 11 27 Ocak 2012 tüğü kampanyanın bir parçası olduğunu iddia ediyor; ancak bu stratejinin amacına ulaşamayacağını düşünüyorlar. Uzun süredir Batılı devletler İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarının nükleer silah geliştirme amacı taşıdığından kuşkulanıyor. İran ise nükleer programının sadece elektrik ve tıbbi araştırma için gerekli malzeme üretme amacı taşıdığını savunuyor. Harvard Üniversitesi Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi’nden Olli Heinonen, “Bu saldırıların hedefi uranyum Bu bilgilerin doğal olarak teknolojik proses kısımlarının bazı aşamalarında (know how) gizlilik söz konusu olabilir ama üzerinde yapılacak yatırım ve araştırmayla bu sorunlar çözümlenebilir. 1980’li yıllarda ÇNAEM projeleri üzerine ağırlık verilmiş olsaydı durum belki de şu anda daha farklı olabilirdi. Son paragrafta benim kişisel görüşlerimi vurgulamaya çalıştım.Ancak gizli gibi görünen bu teknolojik bilgi ve üretim oluşumu aslında yapılacak yatırım ve araştırmalarla çözümlenebilir kanaatindeyim. yılında ortaya atıldı. O tarihte Tel Aviv’deki ABD Elçiliği’nden Washington’a çekilen bir notada şöyle deniyordu: “İsrail Hükümeti, İsrail Arapİsrail bölgesine nükleer silahları ilk tanıtan ülke olmayacağı konusunda garanti vermiştir.” İsrail, uluslararası baskılara karşın NPT’yi imzalamaya hiçbir zaman yanaşmadı ve NPT’yi imzalamanın kendi ulusal güvenlik çıkarlarına ters düştüğünü belirtti. İsrail kuruluşundan hemen sonra Fransızların desteği ile 1950’lerin sonlarına doğru gizlice nükleer reaktör ve yeniden işleme tesisi kurmaya başladı. Fransızlarla birlikte ilk kurulan tesis Dimona’dır. İlk kurulduğunda tesisin tekstil fabrikası olduğu iddia edilmişti. 1960’ların sonlarına doğru İsrail önce nükleer silah üretti ancak bunu hiçbir zaman açıklamadı. Ta ki İsrailli eski bir nükleer teknisyeni olan Mordehay Vanunu, 1986 yılında bir İngiliz gazetesine programın ayrıntılarını açıklayıncaya kadar... İsrail’in şu anda 55400 arası nükleer savaş başlığına sahip olduğu sanılıyor, Bunları kıtalararası balistik füze, uçak ve denizaltılar ile nakletme olanağına da sahip. İsrail’
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear