01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

SON ARAŞTIRMALAR 110 MİLYON YILLIK, BİLİNMEYEN BİR BÖCEK FOSİLİ İspanyol bilim insanları tebeşir devrine ait bir kehribar parçasında, bugüne kadar bilinmeyen bir böcek türü keşfetti. İspanyol Jeoloji ve Madencilik Enstitüsü bilim insanları tarafından, İspanya’nın kuzey kıyısındaki El Soplao mağarası yakınında bulunan kehribarın en az 110 milyon yıllık olduğu tahmin edilmekte. Bulgu, kehribarın içindeki böceğin bilinmeyen bir türe ait olması nedeniyle, olağandışı olarak değerlendirildi. Söz konusu böceğin dinozorlardan önce dünya sahnesinden silinen bir tür kan emici sivrisinek olduğu tahmin edilmekte. Aynı buluntu yerinde son derece iyi korunagelmiş örümcekler, örümcek ağları, arılar, tahtakurusu ve hamamböcekleri de bulunmuş. Tebeşir devrine ait kehribar yatağı, ayakkabılarından, olay yerinde bulunup bulunmadığı öğrenilebilecek. İngiliz bilim insanları giysilerdeki kir izleri ve olay yerindeki toprak örneklerinin uyuşup uyuşmadığını gösteren yeni bir analiz yöntemi geliştirdi. Bu yöntemde olay yeri için karakteristik olan bitkilerdeki belli başlı bozunma ürünlerinden yararlanılıyor. Halihazırdaki analizlerle daha çok mineraller, boyalar, tane boyutları ve bu tür örneklerin biçimleri incelenmekte. Araştırmacılar Aberdeen bölgesindeki (İskoçya) dört farklı bahçedeki yedi çiçek tarhındaki uzmanlaşmış organik molekülleri incelemişler. Mesela bitkilerin yüzeylerinde bulunan hidrokarbür zincirleri, alkoller ve yağ asitleri. Gaz kromatografisiyle bu maddelerin toprak örneklerindeki oranı incelenince, bahçe toprakları hatta aynı bahçedeki farklı çiçek tarhlarından alınan toprak örnekleri arasında bile farklılıklar saptanmış. Giysilerde ve ayakkabılardaki toprak izleri ve kalıntılarıyla bu nedenle şüphelinin tam olarak nerede bulunduğunun öğrenilebileceği düşünülmekte. Bilim insanları bununla birlikte yöntemin suçluyu bulmak için tek başına yeterli olmayacağını, sadece ilave kanıt sunacağını söylüyorlar. Bundan sonra, aynı yöntemle, giysilerdeki kir izlerindeki kalıtım profilinin olay yerindeki toprağın DNA’sıyla örtüşüp örtüşmediğinin kontrol edilebilirliği araştırılacak. TÜTÜN BİTKİSİNDEN MAYIN DEDEKTÖRÜ Genetik olarak modifiye edilmiş bitkileri test eden bir Danimarka firması, tütün bitkisiyle mayın taraması yapılabileceğini gösterdi. Aresa firması tütün bitkisini azot okside (NO2) reaksiyon göstererek kırmızıya dönüşecek şekilde genetik değişimden geçirdi. Sırbistan’daki ilk arazi denemelerinden sonra bitkisel detektör şimdi Güney Afrika’daki bir çiftlikte denenecek. Aynı firma birkaç yıl önce de tere bitkisini (Arabidopsis thaliana) mayınların bulunduğu bölgelerde kırmızıya dönüşecek şekilde genetik değişimden geçirmişti. ğımsız olarak doğrudan doğruya enerji kazanımında kullanılmak için enerji depolamaya yarayan glikojene dönüştürülmekte ya da yağ asitleri olarak işlenmekte. Gerçi früktoz da önemli ölçüde karaciğerde işleniyor ama, organın kontrol noktasından geçmediği için daha hızlı bir şekilde yağa dönüştürülmekte. Araştırma, früktozun ne hızla beden yağına dönüştüğünü göstermesi açısından önemli. Özellikle de meyvelerde bol miktarda bulunan früktoz, gıda endüstrisinde daha tatlı ve daha ucuz olduğu için tatlandırıcı olarak da önemli bir yer tutmakta. Texas Üniversitesi’nden Elisabeth Parks ve arkadaşlarının konuyla ilgili yazıları “The Journal of Nutrition” dergisinde yayımlandı. KİRLİ ÇAMAŞIRLAR SUÇLUYU BULUYOR Bir şüphelinin kirli giysileri veya İspanya’nın kuzeyindeki Rabago bölgesinde, yol yapım çalışmaları sırasında rastlantısal olarak bulunmuş. Jeolog Enrique Penalver’in açıklamasına göre buluntu yeri İspanya’da hatta tüm dünyada türünün en büyüğü. Tıp araştırmaları TÜKÜRÜĞÜMÜZ İLAÇ GİBİ Hollandalı bilim insanları, insan tükürüğünde yaraları daha çabuk iyileştiren bir madde saptadı. Histatin olarak isimlendirilen protein bugüne kadar sadece antibakteriyel etkiyle ilişkilendirilmişti. Bilim insanları ağız hücrelerini laboratuvar ortamında tükürüklü ve tükürüksüz olarak yetiştirmişler ve tedavi edici maddeyi bulabilmek için insan tükürüğünü içeriklere göre parçalamışlar. Daha sonra ise her maddenin tedavi edici etkisini kontrol edince aranan maddenin histatin proteini olduğu anlaşılmış. Kemirgenlerin tükürüğünde yaraların tedavisinden sorumlu olan belli başlı büyüme faktörleri vardır. Anca bu maddenin insan tükürüğündeki oranı 100.000 misli düşük. Amsterdam Hür Üniversitesi’nden Menno Oudhoff ve ekibi, şimdi yeni bulgu sayesinde yanık yaralarına veya diyabet hastalarında görülen kronik yaralara karşı yeni ilaçlar geliştirebilmeyi umuyorlar. MEYVE ŞEKERİ (FRÜKTOZ) YAĞ DEPOLUYOR Früktozun (meyve şekeri), beden tarafından glikoza (üzüm şekeri) karşın çok daha hızlı bir şekilde yağa dönüştürüldüğü saptandı. Amerikalı bilim insanları bu sonuca, altı sağlıklı insana farklı şeker içerikli meyve suları içirerek ulaşmış. Früktoz öte yandan besinlerdeki yağın bedende daha fazla depolanmasını da tetikliyor. Şekerin yağa dönüşme süreci daha yüzde ellilik früktoz oranında bile önemli ölçüde hızlanmakta diyor bilim insanları. Früktoz tüketimi öte yandan, bedenin normalde başka amaçlarda kullandığı yağların da depolanmasına neden olmakta. Çeşitli şeker türleri bedende farklı şekillerde işlenmekte. Şekerin ne şekilde kullanılacağını kontrol eden karaciğerde değerlendirilen glikoz, ihtiyaçtan ba Ne var ki tere bitkisi çok küçük olduğu için uzaktan çok seçilememekte bu nedenle de mayın taraması için uygun bulunmamıştı. Tütün bitkisi hem daha büyük hem de neredeyse her yerde büyüyebilmekte. Afrika’daki arazi deneyinde genetik tütün bitkisinin aşırı sıcaklıklara ve kuraklıklara dayanabilirliği test edilecek. Dünya genelinde en az seksen ülkede mayınlar halk için risk oluşturmakta. Mayınların temizlenmesi ise çok masraflı, ayrıca çok zaman isteyen bir uğraş. Bilim insanları genetik tütünün bu nedenle mayın taramasında kolaylık sağlayacağına inanıyorlar. DÜNYA ATMOSFERİ OKSİJENE NASIL KAVUŞTU? Canberra Ulusal Üniversitesi’nden Ian Campell ve Charlotte Allen, büyük dağların denize taşınmasının, milyarlarca yıl önce dünyamızın atmosferindeki oksijen miktarı üzerinde doğrudan etkili olmuştur diyorlar. İki araştırmacıya göre atmosferdeki oksijen altı ila yedi adımda oluşmuş. Oksijen oluşumu 2,65 milyar yıl önce başlamış ve yaklaşık olarak 40 milyon yıl önce tamamlanmış. Gondwana, Lavrasya ve Pangea gibi süper kıtaların ge CBT 1117/ 4 15 Ağustos 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear