26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

B İ L İ M KÜLTÜR Yağntup ormanlarında gezinti Vehbi Belgil Japonya'nın ozon sozu Gökte 7,5 kilometrelik yol Ziya Paşamız Terkib'i Bend'inde "Seyretti hava üzre denir taht'ı Süleyman/ 01 saltanatın yStler eser şimdi yerinde" diye yazmıştı mevkileri ile övünenler için Hazreti Süleyman bu: Yayan gezecek değil ya havada, tabî tahtının üzerine oturmuş gezecek. Günümüzde teknoloji bu imkânı herkese sağlıyor. Şimdi siz de, yakın bir gelecekte Avusturalya'nın "yağmur ormanlan" üzerinde turistik bir gezi yapar, ağaç kangurularını, şahane orkideieri, yerden görülemeyecek hayvan ve bitkileri rahatça görebilirsiniz. Nedir yağmur ormanı? Dünyanın tropik bölgelerinin dev ormanları. Hemen sürekli yağmur alan (yılda 2,5 metre) ve ağaç boyları en az 30 metreyi bulan ormanlar. On dönümlük bir yerde enaz 10 ayrı tür ağaç tipi bulunan ormanlar ve bunlar üzerinde, altında yaşayan renk renk kuşlar, hayvanlar, maymunlar, böcekler, yılanlar... Bu ormanların özet lanımı bu. Bu çok ilginç ormanlar Birleşmiş MiHetlerce "Dünya Kalıtım Anlaşması" (The VVorld Heritage Convention) ile koruma altına alınmış. Böyle ormanlan kim görmek istemez? llk ağızda en az 500.000 turist.Her biri en az 100 dolar bıraksa 50 milyon dolar eder. Uçakların, otellerln, lokantaların... sağlayacakları da caba. Böyle bir ormanda bir yangın çıksa ne olur?: "Yerden göğe küp dikseler, birbirine ekleseler, en alttakini çekseler, seyreyle sen gümbürtüyü"... gibi bir şeyle karşılaşırsınız. Avusturalya, ormanlarını turistlere göstermek için "gök yo/u"nu düşünmüş: Turistleri omanların içinden değil, üzerinde geçirme yolunu. Izmarit, piknik yangınları önlenecek. Dev ormanlar gökyüzünden daha lyi görülebilecek. Yol 5060 metre yükseklikte beton, belki demir direkler üzerinden geçlrilecek. Bursada Uludağ'a çıkmak için kullanılan teleferik hattı gibi. Turistler, Süleyman Peygamber'in tahtına benzemese de, kabinler içinde gezecek yağmur ormanlarını. 32 milyon dolara çıkacakmış yol (dolar 40'dan 1,5 katrilyon TL). Yola itirazlar da var: Ayakların oturtulacağı yerlerdeki toprak çalışmalarını önlemek isteyenler... Ülke yaban hayvanlanndan sıkıntı çekiyor. Getirilen ilk tavşanlar meydanı boş bulduklarından birden üremiş, ormanlara, bitkilere zarar vermeye başlamıştı. önü alındı. 50'li yıllarda tavşanlar bir kez daha belâ oldu. Bunlarda görülen bir hastalık öbür hayvanlara geçebilirdi. Tavşan kıyımına girişildi. Arkadan kanguru kırımı geldi. Bunlar vecegi bir yiyecekle sıvalı bombayı neden dişlemesin? Bizim de ders alacağımız bu yöntem şöyle işliyormuş: Cep fenerı büyüklüğünde mısır unundan yapılmış bir boru. Içi patlayıcı ve zehir dolu. Bunlar helikopterle domuzlu bölgelere atılıyor. Hayvan mısır ununun kokusuna, rengine imrenip bunları hemen dişliyor. O anda da bomba patlıyor hayvanın ağzının içinde... Patlamadı veya patladı da zarar vermedi diyelim. O zaman zehir imdada yetişiyor. Zehirii bomba öbür hayvanlara zarar vermeyecek mi? Kangurulara, atlara, koyunlara, eşeklere, develere...? Vermeyecekmiş. Çünkü, zehirii bombanın patlaması için santimetre kareye 4 tonluk bir basınç gerekiyormuş. Domuzun dişlerinde bu güç varmış. At, sığır, inek, öküzde de varmış. Ama onlardan uzak tutulacakmış bomba... Bu arada karşılaştırmaya kolaylık için söyleyelim: Insan dişi, besinleri, santime 25 kilo bir ağırlıkla öğütüyormuş. Dünya ozon tabakasının incelip yok olmasına "karbondioksit" çokluğunun anlaşılması üzerine Brezilya'nın Reo de Janeiro kentinde 1992'de uluslararası bir konferans toplanmıştı. Bunda, ileri sanayi ülkeleri, kendı karbondioksit miktarlarını belirli bir düzeyde tutma sözü vermişlerdi. Bu "belirli" düzey Japonya için 1990 yılı miktarı idi. Ülke, o yılın miktarının üstüne çıkılmaması için önlemler olacaktı. Ama bu söz tutulamayacağa benziyor. Açıklanan bir rapora göre, miktarda yüzde üçlük artış olacakmış. Fazlalık 10 milyon tonu bulacakmış. Havada 10 milyon ton karbondioksit. Yönetim, Japonya'nın yılda 34 milyon ton daha az karbondioksit üretebileceğini söylüyor. Fakat, çevreciler, bunun "fazla iyimser'iiği üzerinde duruyorlarmış. Hükümet boş durmuyor, halkın enerji tasarrufu sağlayacak yöntemlere başvurmasını öneriyormuş. Evlerde daha etkin aletlerin kullanılması, çöplerin yakılmayıp yeniden kullanılması. Evierin soğuğa karşı daha iyi korunması... gibi. Televizyonlanmız her gün hava ' durumu ile biriikte deniz suyu sıcaklığını da bildiriyor. Ege'de, güney kıyılanmızda su sıcaklığı kimi zaman 25, hatta 30 dereceyi buluyor. Deniz suyu hamam suyu sıcaklığına yaklaşıyor. Denize girenler için iyi bir olgu. Balıklar bundan memnun mu? Değil tabi. Memnun olsalardı her yıl martta Ege'den Karadeniz'e göç etmezlerdi serinlemek için. Ama bu gezi ekim dönüşünde canlarına mal oluyormuş, kime ne? Sonbahar Karadeniz sularının çok soğuduğu mevsim. Balık bu kadar soğuğu da sevmiyor. Ege'ye semirmiş dönerken Boğaz'da ağlarda can veriyor. Peki, nehırler çok ısınırsa ne olur? Nehirlerimız sudan ve dolayısı ile balıktan yana fazla zengin olmadığından bilmiyoruz. Ama, soğutmada kullanılan bir nehir nükleer bir santralin geçici kapatılmasına yol açıyor. Almanya'nın Aşağı Saksonya'sındaki VVeser Nehri'nin başına gelen bu... Oradaki nükleer bir santralın uranyumu bu nehrin sulan ile soğutuluyordu. Ama, geçenlerde yaşadığımız "Eyyam'ı Bahur" (18 ağustos arasındaki en sıcak günler) Weser'in sularını çok ısındırdığı için nehir soğutma görevini yerine getiremedi ve santral belirli bir süre için kapatıldı. Soğutulmayan bir santralın başına gelecekleri biliyoruz. Suyu 26 derecelik bir sıcaklığa ulaşan nehir, görevini yapamıyor. Sıcak nehir fosil yakıtlı santralların gereğince işlemesini de zorlaştırıyor. Onlar da kapanıyor. Sıcak nehrin zararı Avusturalya'nın yaban domuzları Avusturalya'yı "ortası çöllük, kıyılan bolluk" diye de tanımlayabiliriz. Gerçekten 7,5 milyon kilometre karelik bu anakara (kıta) (10 Türkiye kadar) ortada çöllerle kaplı. Bizim gibi zaman zaman kuraklık çekiyor. da sürgünlere, ağaçlara büyük zarar veriyordu. Büyük kısmı öldürüldü. Şimdi sıra yaban domuzlarına gelmiş. Bunların ne büyük zarar verdiklerini en iyi biz biliyoruz. Hayvan, burnu ile ekinlen kökünden söküp atar. "Domuzluk" sözü bundan alınmış: "sırf zarar için zarar". Meğer Avusturalya'nın da başı dertte imiş domuzlarla. Ağa, çukura düşürmek, tüfekle öldürmek, zehirlemek gibi önlemler çare olmamış. Şimdi başka bir yöntem deneniyormuş: Ağızda patlayan ve zehirleyen küçük çapta bombalar... Domuz bombayı yer mi? Dışı onun se "ölusu olan bir gün ağlar, delisi olan her gün ağlar" der atasözümüz. Sakatı olan da her gün ağladtktan başka her gün ağlatır. Talıdomıt ilacı kurbanı bir çocuk, yarım doğmuş kolunun acısını anne babasına yüklüyor ve kendisini doğar doğmaz neden öldürmedikleri için ileniyordu (beddua ediyordu). Zavallı çocuk, evlat öldürmenin ne demek olduğunu bilebilir miydi? Ne ıse, çocuk büyüdü, koca delikanlı oldu. Şimdi hâlâ ölmeyi istiyor mu bilmiyorum. Ama, kolunun sakatlığından ailesi de, kendisi de üzüntü çekiyor. Geçenlerde buna benzer bir olay, Ingiltere'nin güneyinde, VVİght (vayt) Adası'nda geçti. 150.000 kişilik nüfuslu bu adada, 25 kadın, bozuk uzuvlu çocuk dünyaya getirdi: El bozukluğu. Hemen araştırmaya geçildi. Kadınların hepsinin, gebeyken, denizde yıkandığı saptandı. Porsmouth ve Southhampton limanlarının hemen ağzındaki bu adanın dolaylanna sanayi atıkları dökülüyordu. Adanın tam karşısındaki Fransa'nın "La Hague" nükleer tesislerinin radyoaktif (öldürücü ışın) sulan da buraya kadar geliyordu. Bozuk organ oluşmasının tıptaki adı "agânâsie" ve "hypoplasia" idi. "Ag6n6sie"y\ bizim Tıp Lügati (Lügat'ı Tıp) "ceninin uzuv eksikliği" (naks'ı âzayı cenin) diye çevirmiş. Ingiliz Sağlık Bakanlığı durumun incelenmesı için gerekli emri verdi. Denizde, karada yapılan incelemeler sonuç vermedi. Bozuk, eksik uzuv rahime kan götüren damarın tıkanması, ceninin damarların tıkanıklığı, rahim suyunun (amnion) kaybı gibi nedenlere bağlanabilir. Bir de, ceninin doğum öncesınde rahimde muayenesi işlemleri (villosites choriales) olabilir. Bunda rahimden su alınması söz konusu. Kadınların hepsi böyle bir ışlemden geçmiş. Sakat doğumda yeni nedenler 39213
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear