29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

PSİKOLOJI O D AK tuğu zaman ona dikkatle baktığı anlaşılır. bu bir dakika ya da daha uzun surebilir. Aynı şekilde, bir şey "dinlediği" zaman hareket etmeyi durdurur. Biraz deneyimle, çocuğun görsel ya da işitsel bir nesneyle ilgilendiği zamanlar izlenebilir. Prentice Starkey ve arkadaşları (ABD), 67 aylık bebeklere ekranda resimler göstererek bazı deneyler yaptılar. Her görüntü iki resmi aynı anda gösteriyordu: Bir yanda iki nesne (küpler, bebekler, vb.); öte yanda üç nesne bulunuyordu. Deney sırasında en az iki kişi bebeği izliyor ve hangi yöne baktığını belirliyordu. Resimlerin gösterimi sırasında, bebeğin arkasına yerleştirilmiş bir trompet, iki vuruşlu ya da üç vuruşlu bir ritim veriyordu. Bebeklerin çoğu, iki vuruşlu ritim çaldığında iki nesnenin olduğu yana, üç vuruşlu ritim çaldığında üç nesnenin bulunduğu yana baktılar. Böylece, 67 aylık bebeklerin, küçük miktarlann anında belirlenmesinde doğuştan bir yeteneğe sahip oldukları ortaya çıkarıldı. Olgunlasmamış Insan beyninln yaptığını bir hayvan başarablllr ml? Karşılaştırma öğretici olabilir; aşağı yukarı ylrmi yıldır, hayvanların öğrenme yöntemleri yeterince biliniyor. Bu da, sayısal sorunlar karşısında ne kadar etkin olduklarının araştırılmasına olanak tanıyor. ilk tür denemelerde, hayvanın sayısal bir işareti tanıyıp tanımadığı anlaşılmaya çalışıldı. Bugün, çeşitll hayvanların renklert ve blçlmtori tanıdıkları biliniyor. Bir ahtapot mavl çakıltaşı gösterildiğinde hareketsiz kalmayı, kırmızı çakıltaşı gösterildiğinde ise vantuzlarını çıkarmayı öğrenebilir. (Bunun için, kırmızı çakıltaşının her gösterilişinde yiyecek veriliyordu). Acaba belli sayıdaki nesneler, renk gibi işarete dönüşebilirler mi? (Bu arada, hayvanlarda yapılan denemelerde sayıların altıyı ya da sekizi geçmediğini belirtelim). Kanaryalara bir, iki ve üç boncuk bulunan tabaklar gösterilerek denemeler yapıldı. Kuş ödül kazanmak için üç boncuk bulunan tabağı gagasıyla göstermek zorundaydı. Bir başka gün "iki" sayısının, hatta "birin" işaret olmasına karar veriliyordu. Kanaryalar doğru tabağı bulmayı çok çabuk öğrendiler, fakat bunu başarırken boncukları sayıyor muydular? Bu konuda bir şey söylenemez; büyük olasılıkla, boncuklar tarafından kaplanan alanı dikkate aldılar. O zaman, sayısal belirleme değil, sayısal öncesi miktar tahmını geçerliydi. Bu da oldukça karışık. Şempanzelerle yapılan bir başka deneyde, sayısallığın daha gelişmiş bir görüntüsü incelendi: Bir grup nesne karşısında çoğu ve azı belirleme yeteneği. Bu hayvanlara nesneleri simgelerle birleştirmenin öğretilebileceği biliniyordu. Şempanze her tuşun üstünde bir başka şeklin bulunduğu bir klavyenin önüne geçirildi. Şekillerden biri armutu, biri eli vb. simgeliyordu. N«sne maymuna gösterıliyor, hayvan da, bu bir sözcükmüş gibi doğru tuşun üstüne basıyordu. Ancak, şempanzenin öğrenebildiği bu "sözcükler" her zaman somut bir şeyi tanımlıyordu. Şempanze acaba "az" ya da "çok" gibi soyut kavramları kullanabilir miydi? Hayvana, klavyenin üstünde bu iki söz, cük için birer tuş gösterildi ve bir ömek nesne grubu sunuldu: 5 çubuk. Daha sonra, bunun yanına 8 çubuk konularak klavyede "çok" tuşuna, 3 çubuk konu Ramanucan: Üçüncü Biliminden Bir Örnek Reşit Canbeyli Bugünkrdt yOzOncö doğum yıldönümü kuvanmakfa olan Hintli mattmafikçi Srinivasa Ramanucan'ın yasomöyküsiıne g*ç»n yazıda d»üinilmifH. Fakir bir Brahman o/fâsindvn gel»n Ramanucan, mafomatikle 12 yafinda tanifmıj v» o andan baflayarak yatamını h«m»n tvmüyla bu konuya aaamtftı Diğer d«n/«rind« bafamız o/mosı nedamyl* ünivtntoden aynlmak zorunda kalmif, matvmatik dehannt far(c»d»n birkaç kifinin maddi dtstoğiyl* bir sün» çalifmalarını sOrdördOkton sonra, oafkalannın yardımıyla yafomayı kabul »d*m*diğind»n katipliÇe baılamiftı. Ifymrindu ytunuğini sezan birkaç ySntticiyl* aosHarının ıtrarı sonucu Cambridge Ünivnitesi'na bojvuran Ramanucan, bu ünıv»rjrf«den mcrt»mofiit prohsörii G. H. Hardy tarahndan Ingi/tert'y* çağınlmıı, burada gpcirdiği b*\ yıfiçind* kmndaini bilim dOnyatına tanıtmiftı. Hayvanlann tahmln ytttoneMad nnnthrin sayısma gön dtğlalyordu. Tavuklann bu konuda ancak uçe kadar başanlı oldukları gözlendi. larak "az" tuşuna basıldı. Maymun değişik nesnelerde çoğu ve azı göstermeyi çok çabuk öğrendi. Hayvanın, bu "sayısal öncesi" mantıksal ve ussal işlemi yapma yeteneği vardı. Uçüncü bir daneyde daha 1leri gidilerek hayvanın daha fazlasını başarabileceği kanıtlandı. Çalısmalar kuşlar ve maymunlarla yapıkJı. D«ney, hayvanın nesne gruplannı çiftlastlrlp çlftlastiremeyaieaâlnln ballrlenmeslnden oluşuyordu. Once, 28 nesneden (düğme, çubuk) oluşan bir ömak gösteriliyordu. Daha sonra, değişlk sayılarda n n m l t r lç*n»n gruplar hayvanın karsısına konuluyordu va hayvan örnekle aynı sayıda nasne Içeran grubu buluyordu. Hayvanların tahmln ye» teneklerl nesnetorin sayısına göre değlflyordu. Gri papağanlar, kargalar ve kuzgunlar sekiz nesne içeren gruplarla başanlı olurlarken, güverclnler altıdan itibaren (hatta bazen beşten) şaşırmaya başladılar. Tavuklar ancak üçe kadar başanlı oluyoriardı. Şempanzeler ise dörtte takılıp kaldılart Kargaların sekize, tavuklann yalnızca üçe kadar sayabildikleri söylenebilir mi? Psikolog Koehler, bu tür deneylerin "sayısal yönden tam tanımlanmamış bir düşünceyi" ortaya koyduğunu belirtiyor; başarı "sayısal oltfıayan bir sayımla" elde edilmiş olabilir. Aslında, bir tür genel algılama, aynı oranda aianı kaplayan iki grup nesneyle, aynı alanı kaplamayan iki grup nesneyi ayırt etmeye yardım etmiş olabilir. Hayvanlar çiftleştirmeyi alan algılamasından yola çıkarak başarmış olabilırler. Bu durum, çocuğun sayısallığının ilk aşamasıyla koşutluk göstermekterdir. Yine de, grupların çiftleştirilmesi yeteneği ussal ışlemlerin varlığını gösteriyor. Amerikalı araştırmacı 0. Premack, Sarah adlı akıllı bir genç dışı şempanzeyle hayvanların ussal mekanizmaları üstündeki çalışmaları daha ileri götürdü. Premack, Sarah'a nesne ve meyve parçaları, cam silindir tüpler içinde sıvı sütunlar gösterdi. Sarah'ın bir çeyrek elmayı bir çeyrek diskle ya da dörtte birine kadar doldurulmuş bir tüple çiftleştirmesi gerekiyordu. önce bir Örnek, sonra çeşitli nesne parçaları şempanzenin önüne konuyordu. Sarah, çok çabuk aynı orandaki parçalan çiftleştirmeyi başardı. Acaba beynl nasıl bir mekanlzmadan yararlanmıştı? Premack aynı denamaleri Insanlarda da gerçekteştirdi ve Ikl atratajlnln izlenebileceğini saptadı. Kişi ya gördüğü Şempanze öğreniyor nü formüle ediyor: "Bir çeyrek elma ve işte dörtte birine kadar doldurulmuş bir tüp. öyleyse iki tane çeyreğim var. Benzerlik buradan kaynaklanıyor." Ya da az ya da çok bilinçli olarak kurallı yargılama yapıyordu: "Elmanın parçası x, tamamı X; tüpteki su y, bardak dolu olunca Y." Kurallı yargılama psikolojik olarak daha karmaşık, çünkü ne X, ne Y kişinin önüne konuyor; varlıklarını hayal etmesi gerekiyor. Oysa, bu durum "zekânın" bayağı gelişmiş bir düzeyde olduğunu gösteriyor (Çocuğun gelişimi üstüne yapılan çalışmalardan yararlanılarak bu yargıya varılıyor). Fakat Sarah'ın dlll yok, öytoysa ancak kurallı yargılamayı kullanabilir. Bir dördüncü tür calışmada, hayvanın bir dizi sayısal anlık algılamayı belli bir davranışla bağdaştırıp bağdaştıramayacağı incelendi. özgür hayvan, yaşamak için görsel, işitsel, vb. birçok işareti algılamak zorundadır. Acaba basit bir sayısal ylnelemedsn oluşan soyut bir işareti yanıtlayacak mıdır? Böylece, farelers, acı verecek bir şokun haberclsi olan acısız birkaç küçük elektrik şoku gönderildi. Hayvanlar, elektrik cezasınm acıyı haber verdiğini çabucak anladılar ve ilk şoktan sonra kaçmaya başladılar. Daha sonra, arka arkaya üç acısız şoku yine acısız bir dördüncüsünün izlediğini hayvanların ortaya çıkarmaları sağlandı: Faralar üç darbeyl beklemeyi ve dördüncüden sonra kaçmayı "öğrendiler"! Darbeleri sayıyor muydular? Yoksa, yalnızca uyarıların genel süresini mi tahmin ediyorlardı? (Arka arkaya üç darbe belli bir zaman alır.) Japonya'da T. Matsuzavva, Ai adlı 5 yaşındaki bir şempanzeyle çok ilginç deneyler yaptı. Ai, yalnızca bazı nesnelerin adlarını ve renklerini klavyeye yazmakla kalmıyor (her renk, bir tuş üstünde bir şekılle sımgelenmişti), nesnelerin sayılarını da altıya kadar yazabiliyordu (sayılar birden altıya kadar tuşların üstüne Arap harfleriyle yazılmıştı). Kısaca, hayvanlar "sayısal öncesi" yeteneğin günlük davranışlarda kullanılabildiğini gösterdiler. Ancak, çalısmalar hep davranışlar aracılığıyla yapıldı: Hayvanlar bir konuşabilselerdı! Evet, konuşabllen bir hayvan var v* sayma Işlemlsrlnde başanlı olduğunu gösterdl: Bu hayvan grl papağan. Bu hayvanla yapılan çalışmaları da gelecek hatta ele almak istiyoruz D (Sctonc* Vl«, Eklm 87) Cambridg»'d*ki bu önmnli yıllar, Ramanucon'ın dünya çapında bir mottmatikçi olarak diğrkndirilmtsini sağlamif; gtrid» bırakhğı çaltjmalan onu, buşOn bik yoğun araştırma konusu olan bir bilım adamı durumuna gttirmifti. Ramanucon'ın olağonüstü bir matomatikçi olduğu kufkutuz. Tiirlu olanaksızhklora karfin bir yıldız gibi parlayıp matemah'fc dünyannda y»r edinmeii bilim tarihind» p«fc nk rastlanan bir olgu dtğil. G«ne de yafamoyküsüyle gentk üçüncü dünya biliminm gunak Batı'daki »g»m»n bilim çevro/»rinin Oçüncü Dünya bilim adamlartyla olan ilifkilarin» ıpk tutacak nMikt*. Ramanucan Batı'nm "Keştl" Ramanucan'ın yafamöykösü herşeyden önce bilim tuikutu w öğrenme yeteneâınin •vrenseff/âini gösterir. Birıni 72, diğarini 15 ya^ındayken okuma fırsafı bulduğu iki mofemahk kikjbından esin/enertK mcrfemafjâı (cendi kendısine öârenmesı v* yafamını bu konuya adamasıbunun kanıtıdır. (Rtunanucan'ın kofullan, kmndisi gibi büyük bir yefonek olan Andre Man'e Âmpere ile karjilaştınlabilir: Ramanucan'dan bir yüzyıl önc* Ampere de mcrtemafıöe Ş(enç yafta ilgi duymu}, ancak ondan farklı bir biç/mde olarak 12 yafina kadar Lyon küiüphanesınden yararlanarak o güne kadar matematikta gerçakleftirilen önem/ı çMİifmeleri öğmnme olanağını bulmuftu.) Ramanucon'ın yaşamöyküsünde bugün Dİlim düzeni acıundan önemli bir olay, Batı'da "k»ff*dilmif" olmasıdır. Cambridge'dtki çalifmalan vw yazdığı yakhfik yirmi makale Ramanucan'a bilim dünyasında sağlam bir ytr kazandırmiftt. N e var ki, Ramanucan IngiHera'ye gitm»d»n önce de önemli çalifmohr yopmif, birçok makale yazmif ve en azından döti bin buluşunu not deftorfen'ne kaydetmifti. Bu çalifmalart Batılı bir bilim aaamına ün kazandıracak nfaliktaydi. Ancak Ramanucan /ngıffere'/e gitmeyip bir katip olarak çolışma/orım sürdürseydı, urünleri büyük bir olasılıkla yaygın ılgi uyandırmayacak, yopıtları unutulacak v» dar bir çevrede tanınmanın öfasind» üne kavufmadan bilim tarihinin karanlıklarına oömO/ecekfi. Ramanucan ve benzeri örnekler ne ilginçtir ki, Üçüncü Dünyo bilim çevrelerınden çok Bah bilim kurumlarmı etkilemif, Batı'nm egemen Iturum/arının az gmlifmif ülktltrin urhndan geçjnmeferine olanak sağlamiftır. BugünunJürkiy'si ve örryğin TÜBİTAK'taki son ge/ifme/ere kadar uzantısı olduğunu sanaığımız bu durum iltndtkı yazılarda ele alınacalc. D
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear