12 Temmuz 2025 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
gorus@cumhuriyet.com.tr 12 TEMMUZ 2025 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Cumhuriyetin değerlerini savunmak DR. TUNAY ŞENDAL laiklik ve modernleşme projelerine olarak yaftalayarak tarihsel gerçek- pitülasyonlar ve ayrılıkçı hareket- romantizmle hareket etmektedir. yönelik eleştirilerinin bir parçasıdır. likleri çarpıtmaktadır. ler gibi tarihsel gerçeklikleri göz ar- Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğin- ürkiye Cumhuriyeti’nin kuru- İdeolojik bir görüş olarak, küre- 12 Eylül 1980 darbesi sonra- dı etmektedir. de kurulan Cumhuriyet, ulusal kurtuluş luşu, Türk tarihindeki modern- sel ölçekte 1920’ler, Türkiye’de ise sı ortamda meydana gelen post- ve modernleşme hareketidir. Laiklik, di- Tleşme ve ulus-devlet oluşturma Tarihsel gerçeklerin 1960’larda ortaya çıkan siyasal İs- Kemalizm ise, kurucu Kemalist ide- nin devlet işlerinden ayrılmasıyla inanç çabalarının dönüm noktasıdır. çarpıtılması lam, Cumhuriyetin laiklik politika- olojinin modern Türkiye’deki yansı- özgürlüğünü, ulus-devlet ise ortak kim- 1923 tarihi, yalnızca bir rejim de- larını dinsel kimliğin bastırılması malarını eleştiren bir düşünce akı- Her iki söylem, tarihsel lik etrafında birleşen bir toplum yaratma- ğişikliği değil, aynı zamanda top- olarak görürken 1923’ü gayrimeş- mıdır. Bu akım, kimi zaman Cum- gerçeklikleri çarpıtarak Osmanlı’nın yı hedeflemiştir. Bu ilkeler, Osmanlı’nın lumsal, kültürel ve siyasal bir dö- ru bir süreç olarak nitelendirmek- huriyetin laiklik, ulus-devlet ve eşit- çöküş dönemindeki kaosu göz ardı çöken çok uluslu yapısının yerine mo- nüşümün başlangıcıdır. Ancak bazı tedir. Bu söylem, Osmanlı’nın gele- lik ilkelerini hedef alarak Osman- ederken mevcut anayasal düzene dern bir yurttaşlık modeli inşa etmiştir. çevreler, 1923’ü “darbe” olarak nite- neksel yapısının yok edildiği iddia- lı nostaljisini öne çıkarmaktadır. meydan okuma hedefini paylaşır ve 1923’ü “darbe” olarak nitelemek, Kurtu- lendirerek Cumhuriyetin temel ilke- sıyla mağduriyet anlatısını güçlen- 1923’ün “darbe” olarak adlandırıl- mağduriyet anlatısını güçlendirerek luş Savaşı’nın kolektif ruhuna ve tarihsel lerine saldırmaktadır. dirmektedir. Laiklik karşıtlığı, yal- ması, bu söylemin en tartışmalı id- toplumsal belleği yeniden bağlama haksızlık etmektir. nızca tarihsel bir eleştiri değil, aynı diasıdır ve Cumhuriyetin meşruiye- şekillendirme çabası gütmektedir. Cumhuriyetin değerlerini savunmak, Cumhuriyet karşıtlığın zamanda mevcut anayasal düzene tini sorgularken Osmanlı’nın dinsel Bu ortak duruş, modern Türkiye’nin yalnızca geçmişi korumak değil, modern arka planı meydan okuma çabasıdır. Bu yak- yapısını idealize etmektedir. Ancak seküler yapısına alternatif bir Türkiye’nin anayasal düzenini ve Bu söylem, siyasal İslam ve post- düzen önerirken tarihsel bağlamdan laşım, Cumhuriyetin modernleşme bu yaklaşım, Osmanlı’nın son dö- toplumsal barışı güvence altına almak Kemalist akımların, Cumhuriyetin projesini “Batıcı” ve “halktan uzak” nemlerindeki ekonomik çöküş, ka- kopuk intikam eğilimli bir demektir. Geçmiş ve gelecek arasında köprü kuran kitaplar... Bir kültür meselesi BANU ÖZYURT YAZAR eçtiğimiz günlerde Marmaris’ten Gsosyal medyaya düşen görüntüler, turizmin göbeğinde bir “eğlence” sahnesi olarak değil, daha çok kültürel bir çöküş sinyali olarak yayıldı. Hatta belki sinyalden de ötesi. Çalışanların kontrolden çıkmış halleri, yalnızca estetikten değil, saygıdan ve bağlamdan da yoksundu. Çoğu kişi bu sahneleri “bu ülkeye yakışmadı” diyerek eleştirdi fakat asıl konu, bu görüntülerin “neden bu 13,5x21 / İnceleme / 336 sayfa 16x30 / Çocuk (6+) / 40 sayfa 12,5x19,5 / Çocuk-Şr / 96 sayfa 13x21 / Çocuk / 120 sayfa kadar olağanlaştığı” sorusunda gizli. Yalnızca birkaç kişinin davranışıyla sı- nırlı değil konu, bunu meşrulaştıran iş- letmeler ve yetkililer de bu tabloya dahil. Marmaris’te yaşananlar, yalnızca bir tu- rizm eğlencesi/hizmeti tercihi değil, aynı zamanda bir kültürel belleğin yitirilişi. Boşluğu cehalet dolduruyor “Işıklar, müzik, kalabalık... Demek ki iş- ler yolunda” düşüncesi, yüzeyde bakıldı- ğında cezbedici olabilir. Ancak kültürel anlamdan yoksun, bağlamı olmayan bir gösterinin ne amacı olabilir? İzlediklerimiz aslında çok daha büyük bir sistemin sonucu. Türkiye’de kültürel üretim desteklenmediği, sanat eğitimi yaygınlaştırılmadığı ve yerel değerler görünmez hale getirildiği sürece, bunun sonucunda doğan dev boşlukları yalnızca cehalet doldurur. Marmaris’teki 13,5x21 / Deneme-Syas Yazılar / 256 sayfa 13,5x21 / Gez / 176 sayfa 13,5x21 / İnceleme / 319 sayfa 13,5x21 / Anı / 216 sayfa görüntüler işte o boşluğun ta kendisidir. Ulusal kimliğimiz yitiyor Geçtiğimiz günlerde okuma fırsatı bulduğum İKSV’nin “Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Projesi” kapsamında kitaplar ı... Necati Cumalı Doç. Dr. Ulaş Bayraktar tarafından hazırlanan “Türkiye’de Yerel Kültür Ekosistemi” başlıklı rapor, bu durumun rakamsal ve yapısal arka planını sunuyor. Araştırmaya göre, Türkiye’de kültürsanat etkinliklerine düzenli katılım oranı son derece düşük. STK’lerin ve yerel kültürel üreticilerin finansal anlamda zorlandığı, altyapının yetersiz ve zayıf kaldığı bir tabloda, kamusal kültür alanı daralmış durumda. Daha çarpıcı olan ise bu boşlukların sistematik biçimde “anlamsız eğlence formlarıyla” doldurulması. Kültür yerini yalnızca “seyirlik olan”a bıraktığında estetik de değer de eğitim de kaybolur. Eğer neyi destekleyip neyi sor- gulayacağımıza ilişkin bir ortak zemin oluşturamazsak “eğlence” adı altında kül- türel ve ulusal kimliğimizi yitirmeye de- vam edeceğiz. Kültür lüks değil, zorunluluk Bu olaylar Türkiye’nin kültüre verdiği değeri, eğitiminin içeriğini, yerel yönetim- lerin önceliklerini ve kamu politikalarının niteliğini doğrudan ilgilendiriyor. Kültür ve sanat, yalnızca “güzel” olduğu için de- ğil, bir toplumu eğiten, birleştiren ve dö- nüştüren unsur olduğu için önemlidir. Kültürel alanın giderek daraldığı, este- tik ve düşünsel üretimin yerine yüzey- selliğin ikame edildiği her durum olduk- ça düşündürücüdür. Yerel yönetimler- den merkezi politikalara uzanan bu dö- nüşüm, yalnızca eğlence biçimlerini de- ğil, toplumsal belleğimizi, kamusal este- tik anlayışımızı ve kültürel çeşitliliği de etkiledi. Bugün “eğlence” adı altında ya- şanan ve sokağa yansıyan bu görüntü- ler, aslında kültürel bir eksikliğin somut bir göstergesi. Ve bu yaz, hepimize şu soruyu yeniden sormak için bir fırsat: Biz neyi alkışlıyo- ruz? Ve neyin yok oluşuna göz yumuyoruz?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear