14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
gorus@cumhuriyet.com.tr 11 OCAK 2023 ÇARŞAMBA 2 olaylar ve görüşler Çocuk işçiliği sorunu Enflasyonla katmerlenen ço- “yasaklanmış”, çok kötü işlere “koşu- cuk işçiliği, çocukların kalı- luyor”; en çaresiz ve en yoksul olanlar en kötüsüne olacak biçimde... Ulusla- tımsal olarak sahip olduğu rarası Çalışma Örgütü (ILO) “emek” büyüme ve gelişme potansi- ve “çalışma” kavramlarından yola çı- yeline ulaşmasını engelle- karak bu kötü çalışma biçimlerine Nasıl bir nüfus yen bir “kavrulma” süreci. “çocuk işgücü, çocuk emekçiliği (child labor)” diğerlerine “çocuk işi (child Bu koşullarda çocuklar yaşı- politikası? work)” diyerek birinciyi yasaklar, biz nın gerektirdiği büyüme ve her iki terimi de “çocuk işçiliği” diye gelişmeyi gösteremezler. çevirip işe iyi tarafından bakarız! Nitelikli nüfusun göçüyle, gözde üniversitelerimizin, PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER Kölelik araştırma kurumlarımızın HALK SAĞLIĞI UZMANI ILO 1992’de Uluslararası Çocuk kısa zamanda içi boşaldı, li- İşçiliğinin Ortadan Kaldırılması eri kalmış ülkelerin en önem- Programı’nı (IPEC) başlatmıştır. An- sans eğitimini bitiren öğren- li ekonomik ve sosyal gerçek- cak ortadan kaldırmaya yönelik uy- cilerin niteliği düştü. Glerinden biri çocuk işçiliğidir. sorunlarına yatkın hale getirir. yoktur. Zaten olmamalıdır. Bu iş- gulamaların karşısına yoksulluk ve Geri kalmış ülkelerde pandemi ne- lerde çocuğa yönelik donanım üret- gelenekler dikilmektedir. Sözgeli- MÜMTAZ PEKER ‘En kolay sömürülenler’ deniyle okulların kapatılması, işsiz- mek, çocuk emekçiliğini tescil eden mi çocuğun statü kazanmasının, ba- NüfUSbiLiMci lik ve diğer ekonomik baskılar ço- Çocuklar kimyasallar ve her tür- cinai bir davranış olacaktır! sit bir ifadeyle “adamdan sayılma- cuk işçiliğini artırdı. Sorunların ka- lü kirletici etkilenimine daha açık ve Temel bir uluslararası “İş ve Çev- lkemizde 1945-1950 döneminde baş- sının” birincil koşulu haline geti- muoyundan gizlenmesine yönelik daha duyarlıdır. Çocuklarda eldiven re Hekimliği” kitabının editörü olan Ülayan köy-kent göçü başatlığını 1970- rilmektedir. Bazen “hayatı öğren- 1980 dönemine kadar sürdürdü. 1970- yaklaşımlar ve bilimsel araştırma- ve çorap bölgelerinde çözücü emilimi LaDou (2021) “Bütün işçiler ara- meleri”, “olgunlaşmaları”, “para- 1980 döneminde başlayan kent-kent gö- lara bir tür dolaylı kısıtlama getiril- yüksektir. Oysa örselenmeye, yara- sında en kolay sömürülenler ço- nın değerini bilmeleri” vb. bahane- çü, köy-kent göçünü önceledi, göç veren mesi çocuk işçiliğini toplumun ge- lanmaya yol açabilecek, süreğen etki cuklardır” der ve “çocukların, ba- lerle vicdanlar susturulur. Kimi hü- kentlerin nüfusunu, varlıklarını büyük öl- leceğine yönelik bir “yeraltı etkin- yapabilecek uçardamla, uçartoz, du- zı Asya ülkelerinde işgücünün yüz- kümetler çocuk işçiliğini rekabet- çekte aşındırdı. Köy-kent göçünden fark- liği” durumuna getirdi. Enflasyon- man; üretimde kullanılan çözücü, bö- de 11’ini, Afrika’da yüzde 17’sini ve çi özelliğin sürdürülebilmesinde te- lı dinamikleri olan kent-kent göçünün varış la katmerlenen bu süreç çocukla- cekkıran (pestisit), ağır metal ve ya- Latin Amerika’da yüzde 25’ini oluş- mel zorunluluk sayabilmektedir. noktaları İstanbul’la çevresi, turizm kent- rın kalıtımsal olarak sahip olduğu kıcı kimyasallarla etkilenim ve ze- turduğunu” belirtir. Çocukların “köleliğe yakın” koşulla- leri, bölgesel merkezler olmuştu. TÜİK’in büyüme ve gelişme potansiyeline hirlenmelerin söz konusu olabilece- Uluslararası verilere göre dünya- ra mahkûm olduğu, cinsel ve fizik- yeni yayımladığı GSYİH verilerini inceledi- ulaşmasını engelleyen bir “kavrul- ği birçok işte çalıştırılabilmektedir- sel istismara uğrayabildiği durum- da en az 250 milyon çocuk çalıştırıl- ğimizde, kent-kent göçü alan on beş ilin lar söz konusu olabilmektedir. ma” sürecidir. Bu koşullarda çocuk- ler. Burada tehlikeli bir açmaz söz maktadır. Bu 5-17 yaş arası her altı ki- GSYİH’ye olan katkılarının anlamlı biçim- lar yaşının gerektirdiği büyüme ve konusudur: Büyüklerin koruyucu İşe, çocuklara “yurt” ve “eğitim” de arttığı görülüyor. Tahmin edileceği gi- şiden birine karşılık gelir. Bunların bi kent-kent göçü veren 45 ilin GSYİH’ye yardımı savındaki “hayır sahipleri- gelişmeyi gösteremezler. Temel be- donanım olmadan çalışamayacağı yüzde 70’i tarım sektöründedir. Yak- olan katkısı negatif olarak gerçekleşmiş. sin ve tıbbi bakım gereksinimleri- kimi işlerde çocuklar koruyucu do- nin”, “çocuk işçiliği” açısından de- laşık 180 milyon çocuk bedensel, zi- Üçüncü tip göç, üniversite seçme sı- netlenmesini sağlayacak mevzuat nin de giderilememesi onları, ishal, nanım olmadan çalışmaktadır. Ço- hinsel ya da ruhsal iyiliklerini tehlike- navlarında ilk yüzde beşle girilen bö- kansızlık ve beslenme yetersizliği cuklara uyacak koruyucu donanım düzenlemeleriyle başlanmalıdır! ye atacak, uluslararası anlaşmalarla lümleri bitiren gençlerle, nitelikli işgü- cünün ülkeden gidişini, ülke kaynakları- nın yurtdışına aktarımını kapsıyor. Özel- likle 2000’li yıllarda hızı artan bu göçle- rin sayısını, göç edenlerin ne kadar kay- nak aktardıklarına ilişkin bilgimiz bulun- muyor. Bu göçlerin temel özelliği, va- rış yeri olan ülkelerin GSYİH’ye sağladığı Öncelik acil demokrasi! tahmin edemediğimiz katkıların büyük- lüğü oluyor. parlamenter ister başkanlık sistemi sendikalar ve dernekler, demokrasi- şüp seçimle iktidara getirdiği parti- REMZİ KOÇÖZ Tiplendirdiğimiz üç göç türü, kalkış hâkim olsun, güçler ayrılığı çerçeve- nin gereği olarak yasal düzenleme- lerin/kişilerin, dünya savaşına va- eMeKLi eMNiYet Müdürü noktasındaki yoksunluğu artırıyor, yok- sinde yürütmenin; yasama, yargı ve lere katılım sağlama, mesleki tecrü- ran macerasıyla, milyonların kanla- sulluğu derinleştiriyor. Süregelen bu üzel ülkemizde demokrasiyi kamuoyu tarafından denetimi esas- belerini paylaşma, görüş bildirme rıyla insanlık çok ağır bir bedel öde- göçlerin, kalkış noktasındaki yaşamı zor- laştırdığı görülüyor. Garaç olarak görenler ve bu araca tır. Toplumun bilgilendirilmesi, şef- konularında pek dikkate alınmayıp, di. Günümüz Asya ve Afrika coğraf- binip iktidar olanlar, devlet gücünü faflık, hesap verilebilirlik ve kamu toplum adına uygulamaları ve yan- yasında ise demokrasi ve onun gü- Eğitimin belirleyici etkisi iktidar gücü olarak kullanıp demok- yararı önemlidir. lışlıkları eleştirme durumunda ise vencesi laikliği, şeytan olarak gören Erken Cumhuriyet dönemini izleyen rasiyi kendilerine göre daraltarak, kamu desteğinin ya da örgütsel iş- zihniyetin yönetimindeki toplumla- yıllarda, eğitim sistemimizin, insanımızı İktidarın korkulu rüyası kendi anlayışlarınca yeniden düzen- levlerinin kısıtlanması gibi yöntem- rın, birbirlerini din/mezhep adına nitelikli konuma getirdiğinin seçkin uy- Gelinen noktada, yürütmenin si- lemeye çalışıyorlar. Demokrasi kar- ler ile baskılanmaya çalışılır. boğazlamaları doludizgin devam et- gulamaları günümüzde hep vurgulanıyor. şıtı anlayışın gideceği yer tabii ki yasi denetimini yapacak yasama gü- İletişim çağının gelişimi çerçeve- mekte! Bu kaostan/çatışmadan ka- “Yurtdışına birer kıvılcım olarak gönderi- cü parlamento devre dışı bırakılmış. otokrasi olacaktır. sinde, dünyanın bir ucunda yaşa- çan kitlelerin ise kâfir/küffar olarak lenlerin alevler olarak geri dönüşü” anlatı- Otokratik anlayış çerçevesinde, Ardından yargının siyasallaşarak nanların sınır tanımayan bir yapı- addettikleri Batı’ya ölümü göze ala- lıyor. Ne ki bu uygulamalar, liberal politika- yürütme üzerindeki hukuki deneti- güçler ayrılığı, denetim mekaniz- da hızlıca paylaşılması, özellikle ba- rak sığınmaya çalışmaları ibretle iz- larla birlikte ötelendi. malarının kaldırılarak, anayasal mi de ortadan kaldırılmıştır. sın üzerinde oluşturulan baskılar lenmektedir. Kent-kent göçüyle birlikte ekonomik açı- Kamuoyu denetimi çerçevesinde, dan daralan kentlere üniversite, ilçelere kurumlar/kurullar işlevsizleştirile- nedeniyle sosyal medya kullanımı- Gelinen noktada, ülkemiz açı- yüksekokul açma yarışı başladı. Uygulama- rek, “cumhurbaşkanlığı hükümet en büyük işlev gören özgür, tarafsız, nın 7’den 70’e yaygınlaşması ikti- sından toplumun demokratik me- nın varsayımı, kent-kent göçü veren yer- bağımsız haber yapması, toplumu sistemi” olarak isimlendirilen özde darların korkulu rüyası olmakta. Si- kanizmalarının yeniden yerli ye- leşmelerde ekonomik hayatın canlanacağı, “tek adam hükümranlığı” kurulma- doğru bilgilendirmesi, hizmetlerin yasi irade, sosyal medya bağlamın- rine oturtulup, işler hale dönüş- yüksek eğitimin yerel kültürü etkileyeceği, kamu yararına yapılıp yapılmadığı- ya çalışılır. Totaliter rejimlerin yö- da toplumsal muhalefetin yaygınlaş- türülerek daha da güçlü kılınma- kültürleşmeyi sağlayacağıydı. Gerçekleşen netim şekilleri üç aşağı beş yuka- nı izlemesi/gözlemesi gereken ba- masının önüne geçmek için bu ala- sı elzemdir. Tüm demokrasi yanlı- olgular, yerel kültürün başatlığını göster- sın; iktidar kontrolünde/yanında ya- rı birbirinin benzeridir. Anlayış ve na da sansür yasası ile kısıtlamalar sı güçlerin katılımı ve birlikteliği di. Sözgelimi yeni eğitim kurumunun, üreti- uygulamalar birbiriyle örtüşür. As- yın yaparken çok az sayıdaki yazı- getirecektir. önemlidir. ci sisteme sunduğu insan faktörümüz, işlet- lı/görsel basın da yasaklamalarla ve lında getirilen sistem bir nevi “he- Onun için farklılıklar bir yana meler tarafından daha baştan beğenilmedi. Katılım ve birliktelik Eğitimli nüfusun işsizliğinin yüksekliği Cum- sap vermeme anlayışının” yaşama cezalarla susturulmaya çalışılır. toplumsal adalet, huzur, barış ve huriyet döneminin ilkleri arasında yer aldı. Sivil toplum olarak başta baro- Avrupa’da, 20. yüzyıl içerisinde geçirilmesidir. kardeşlik güvencesi için öncelik Demokratik toplumlarda, ister lar olmak üzere meslek kuruluşları, ırkçı/dinci söylemlerin ardına dü- acil demokrasi! Akılcı yöntem Sistemin yıkıcı etkisi, gençler arasındaki yarışmacı davranışı sonlandırması, gençli- ğini yaşayamadan yaşlanan bir kuşak ye- tişmesi biçiminde gerçekleşti. Gençlerde oluşan karamsarlık kültürü, ailelerini ku- şatmaya başladı. Bu sizin Türkçeniz olabilir mi? Yukarıda değindiğimiz nitelikli nüfusun göçüyle, gözde üniversitelerimizin, araştır- benzemez” ne de Cemal Süreya’ya: “Beş lelerimize temas edip değindik. Şu nü- ği gibi “Yaşamın gizemi, hayatın sırrından TAHSİN ŞİMŞEK ma kurumlarımızın kısa zamanda içi boşal- dil biliyormuş ünlü kişi/ Ünlü ve saygıde- ans farkını gördünüz mü bilmem. Geliş- güzeldir”. Bak, sen aynalarda sır ararken, mış, lisans eğitimini bitiren öğrencilerin ni- şAir/YAZAr ğer/ Bir de Türkçe öğrense/ Altı eder” miş ülkelerin bu konularda, operasyon nasıl da dökülüyor her şeyin “sır”ı! Melih teliği düşmüştü. Çalıştıkları alanda dünya- dedirtelim. Ne de anamız babamızın o, için nasıl bir harekât gerçekleştirdikle- Cevdet Anday’ın dediği gibi, pencereden da ilk beşe giren bilim insanımız bu konu- ’lerin dili de kirli, camı da! Siya- “Lafını bil de söyle, ağzını sil de söyle” rini örnekledik. Ayrıca bunun, bizim için bakarken dışarıdan önce, pencereyi, pen- da şunları söylüyor: TVsetin ve basının da... Evet, o pek sitemiyle karşılaşalım. bir sorumluluk mesuliyet, vazife ödev ceredeki camı görmek gerekmiyor mu? “2010’dan beri Kanada ve Amerika’da de “Global” TV kanallarında bir ekran olduğunu açıklayıp izah ettik. Reis gi- Şunu iyi bilelim, Türkçe goygoycu hey- değişik mühendislik alanlarında yüksek li- “sörf”ü yaparsak, o allame-i cihan söz ‘Nüans farkı’ bi de kimseyi de sorguya sigaya çekme- besi değildir. Türkçe, briyantinli, takun- sans, doktora sınavlarına giren öğrencile- kesenlere kulak verirsek, son günlerin dik. Evet, her fert ve birey ancak kendi Anımsayalım, biz, “öteki” varken “di- yalı, badem sever demokrasimiz gibi rimizin başarı düzeyi düşük oluyor. Öğren- ekran ve “KJ” (altkuşak) dili, hiç kuşkum anadilinde mutlu mesut olabilir. Bir ko- “çağ atlama(!)” sevdalısı da hiç değildir. cilerimiz, İranlı öğrencilerin bile gerisinde ğer” dememeyi öğrenenlerdendik. Biz, yok, bize şu cümleleri de kurduracaktır: nuşmacı hatip olarak size daha başka Bütün bu uyarılara karşın, söz dinleme- kalıyorlar.” (Prof. Dr. Yusuf Altıntaş, British “Ana Haber’deki anchormanımızın da lafını bilip pişiren, ağzını derip devşiren ne söyleyebilirim ki!...” Colombia Üniversitesi, Kanada) bir kültürden geliyorduk. Ağzı kaytansız- mekte hâlâ ısrar edersen, uzmanın koya- belirttiği gibi, ‘Türkiye Yüzyılı’ lansma- cağı tanı belli: “Benim oğlum bina okur, Göçün kalkış noktasındaki insanımızı nında bir eksiklik var. ‘Nas’ tamam da ları kapı dışarı etmeyi bilen... Çatısı sağlam özendirecek önlemlerle, onların üretim- Hangi sakızlara alıştık, dahası alıştırıl- döner döner yine okur.” Bina, Arapça- ‘kodifikasyon’u muhalefete kaptırdılar. lerini çoğaltmalarını sağlayacak strateji dık da ağzımızın zembereği boşalıverdi Evet, selfi sever okur, bu çektiğin bir da eylem çatısı demektir. Eylem çatısı Paradigmalarda paradokslar yok; ama benimsenmeli. Akıl ve bilim önderliğinde nakısalar var. O lansmanda, postmoder- böylesine!... Nasıl mı? O halde gelin, ön- “öykünme” fotoğrafı. Peki, sıra, Türk- mı, o da tümcenin disiplinine açılan kapı- bulunacak yeni üretim biçimleri insanımı- ce aynamızdakini görelim: çenin “özçekim”ine ne zaman gelecek? sı. Türkçenin çatısı oldukça sağlam, açı- nizme de açık ve net bir sayfa açılsa eks- zın doğduğu yerdeki refahını artırabilme- tra muhteşem olmaz mıydı?” “Evet, ful dolu bir sohbet söyleşi or- Çetleşen şu farelere daha ne kadar sab- sı da ufuk öte geniştir; Türkçe disiplindir, li, göçünü öteleyebilmelidir. Hadi, şu camı birlikte silelim de artık taya koyduk. Daha açık net söyleye- redeceğiz? matematiktir... Mustafa Kemal Atatürk’ün ne Karacaoğlan’a “Dilleri var bizim dile yim, türlü çeşitli sorunlarımıza ve mese- Unutmayalım ki Tahsin Yücel’in dedi- “Geometri”si gibi... Elbette bilene!...  H \ XUXU H WVDYXWVDYXQPDVéQGDQG¾c¾QF << XQPDVéQGDQG¾c¾QF Fé? \OH %DKUL6DY \DJ¸QGHUPH  'U  I UR 3 KUL 6 Fé? DY \D J ¸QG \OH HUPH  QLQHQ¸QHPOLDWéOéPé YULPL? 'H ¾UN 7 \DcDPD \DcDPDEDNécWDQVL\DVD\DKHU EDNécWDQVL\DVD\DKHE  RQJDU?éQGHGLYLJLEL (PUH.  'U  I UR 3 P RQJDU?éQGHG UH. L Y LJLEL \XU W¾P WWDcODUéQD NXcNXVX] KL© ELOLQFLQLQ DODQGDE DODQGDEDYéPVé]OéN ELOLQFLQLQ DYéPVé]OéN ?GLQDGéQD YLcOH \DOéQELUGH  RN © ODLNOLN \DOéQELUGH Y LcOH ?? GLQDGéQD  HOLNOL QLW ODLN VDYODGéYé©DYGDc  YULPLGLU GH ¾UN 7 HPHOL écéPDVéQé écéPDVéQéQW YULP GH ¾UN 7 HPHOL QW  \DSéOPDVéQé¸QOHPHN?WLU LQVDQODUDEDVNé E DVNé \ DSéOPDVéQé  ¸QOHPHN?WLU  YLWLPGLU H H¾FUHWVL] Y ELOLPVHO \éOODUGéU \¾] LQVDQOéYéQ YU YULPL GH GH ¾UN ¾UN 7 7 \ \¾] LQVDQOéYéQ ULPL HNOHPH DcDPé'HVW < DYGDc ?  %XNLWDS DY G Dc Dc DPé'H VV HNOHPH W XU HQ . WXOXc6DYDcéV¾UHUN +HQ¾]  QLQNDWNéODUé\ODKD]éUODQDQ YL? 'HUQH Q NDWNéODUé\ODKD]é  UODQDQ \OHPOHULQ YUHQVHOH HNOHcWLUGLYLH HNOHc JHU© JHU© \O YUHQVHOH cWLUGLYLH W¾P RQJUHVL RSODQDQ(YLWLP. W H Y HUGLYL HUGLYL©DYGDcJHOLcPH L© L© H Y ©DYGDcJHOLcPH©  HPHOLRODQODLN \DcDPéQW ©DYGDc c HPHOLRODQ DPéQW ODLN   QLQ HWL? XPKXUL\ H& ¾UNL\ 7 G¾Q\D\D LOHUOHPHO LOHUOHPHOHULL©LQGHEDUéQGéUPDVéQéQ OHULL©LQGHEDUéQGéUP HW?LQKDUFéQé XPKXUL\ & GHPRNUDWLN N  & XPKXUL \ HW?LQK DUFéQé YLWLP HH Y HPHOLQLQELOLP W  HUHN \ HOH EDYéPVé]OéYé¸QF HVLQGH HVLQGH ¸W ¸W HO EDYéPVé]OéYé¸QF  H YHUOLD\GéQODUéQ HOHULQGH ROXcWXUDQLON L HOHULQGH ON YH UOLD \GéQODUéQ NL \D]éN 1H  RODFDYéQéLODQHWPLcWLU Kitap okuduğunuzu biliyoruz. HW¾PV¸P¾U¾OHQ Y J¾ ] HQGLVLQH HQGLVLQH¸ N N HW¾P Y J¾ ] H¸ V¸ P¾ \DSéWéQ NDOHPLQGHQD©éPODQGéYéELUGL]L QD©éPODQGé Y éELU \DSéWéQ GL]L FL\OH YULPV¾UH NDUcéGH EXDQOD\éc RSOXPFXELU W LQVDQFé KDONODUD¸UQHN KD ON N ODUD RSOX W LQVDQFé ¸UQHN HWDPDPOD\éFéELU Y ¸QHPOL RN © L HWDPDPOD\éFé Y  EEL U ND]DQéPODU HDcéQGéUéOPéc ELUOLNW WDULKLQH JDUOéN X\ DWéO DWéOéPRODUDN ééP R OD WDULKLQ JDUOéN X\ DUDN  SDU©DVéGéU  HGLOPLcWLU RN \ ELUHUELUHU  ©PLcWLU JH JH ©PLcWL  UU [VD\IDèQFHOHPH'HUOHPH [ VD\IDèQFHOHPH' 'HUOHPH [[VD\IDèQFHOHPH  VD\ID è QFHOHP H 16x24 -324 sayfa- èQFHOHPH'HUOHPH < 
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear