14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Üniversite öğrencileri; öykü, şiir ve denemelerini kansu@cumhuriyet.com.tr Seçici Kurul: Genç y Işık Kansu (eşgüdüm), Özcan Karabulut (Öykü), adresine gönderebilirler. Ferruh Tunç (Şiir), Öner Yağcı (Deneme). 26 TEMMUZ 2021 PAZARTESİ DeNeMe türkiye’de kadın ve işgücü selamiCan inal kendilerine yer bulamama vb. sorunlara yol yüzünden toplumdan kendini soyutlamakta tekirdağ namık kemal Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler FakÜltesi açmaktadır. ve işgücüne katılım konusunda çekince yaşamaktadır. Bu, büyük ve çözülmesi ünümüzde Türkiye’de kadınların kadınlara karşı ötekileştirici bir tutuma gereken bir sorun olarak tüm toplumun ta kendisi ... işgücüne katılması alanında bir yol açmaktadır. Bu da kadınların işgücüne önünde durmaktadır. Gayrımcılık yaşandığını görmekteyiz. katılırken çekinme ve korku yaşamalarına İş alanlarında kadınların yaşadığı Bir başka konu ise kadınların ev içi Yaşanan bu ayrımcılık ise ayrıca toplumsal neden olmaktadır. Bu durum da diğer büyük problemlerden birisi de ücretsiz emekleri ve ev eksenli çalışmadır. cinsiyet (gender) kavramı ile de yakından beraberinde, kadın çalışanların kendilerini “mobbing”lerdir. İşyerlerinde uygulanan Ev eksenli çalışma, genellikle kayıtsız bir ilgilidir. Toplumsal cinsiyetçiliğe bağlı zorlu bir şekilde kanıtlamaları ve tabuları mobbingler, ataerkil düzenin kendini çalışma türü ve işyerinde var olan haklardan geleneksel normlar, kadınların istihdamının yıkmaları yükünü üstlerine yüklemektedir. dışavurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. kadınları yoksun bırakan bir çalışma türüdür. önünde büyük bir toplumsal ket vurulmasına Günümüzde kadınlar ayrıca, özellikle Kadınların bulunduğu işyerlerinde Bu saydığımız ve aynı zamanda sağlıklı neden olmaktadır yorumu yapılabilir. “narin” denilerek işyerlerinde ayrıma yapılan bu baskılarda erkek egemenliği bir toplumun yapıtaşlarından olan kadın Ayrıca erkek meslekleri denilerek uğramaktadırlar. görülmektedir. Bu konu, kadınların işgücüne ve işgücü konusunun bir türlü kalıcı olarak kadınların istihdamında yaşadığı cinsiyetçi Birçok meslek sektöründe uygulanmakta katılımının ve istihdamının önünde ayrıca çözülemeyen sorunlarının çözümünün ayrımcılık bütün toplum nezdinde olan prosedür, önlem ve kurallar erkek büyük bir engel olarak görülmektedir. tek aktörü ise analitik ve aynı zamanda kanayan bir yara olarak görülmektedir. çalışanlara göre yapılmaktadır. Yaşanan bu Birçok kadın, işyerlerinde uğrayacağını sosyolojik çözümü gerçekleştirecek olan Birçok iş sektöründe yakınılan bu tutum, durum da kadınların hak ettiği iş alanlarında düşündüğü cinsel taciz ve mobbing devletin ta kendisidir diyebiliriz. zücaciyeci BÜy Ü endişeye kapılacak olsak halimiz ne olur? Artık Kutay ileri Kerem Aydur An bizim tamamen yeni bir hayatımız var.” “Ne bileyim şu bakanın yaptıkları bile bir bir döküldü ortaya, bizim ne güvencemiz var ki? Bahçeşehir Üniversitesi iktisadi, üneşin her yıl olduğu gibi tez gelecek duyunca yüzü hafiften gölgelenmişti ama çabuk Bugün hep anlattı, hükümet iyice düşmüş bu idari ve sosyal Bilimler FakÜltesi olan bir yazın habercisi olduğu bir bahar toparlandı. Bozuntuya vermeden “Yok!” dedi. işin üstüne. Artık usulsüz iş yapılmayacak diye Psikoloji BölÜmÜ Gsabahı kepengini kaldırıyordu yine. “Yaşlı bir anam var. Artık malum eti falan da bağırıp durdular bütün gün. Ben başımıza bir Aslında sıradan bir gündü. öyle sert yiyemiyor. Onun için bakıyorum.” hal gelir diye dertleniyorum. Sen olmazsan üç Artık sigara kokuyor kıyafetlerim Zücaciyeci Ahmet, artık iyiden iyiye maziye “Öyleyse tam aradığın tencere işte! Vallahi çocuğun başında ne ederiz?” şiirlerim keder karışmaya başlamış zor günlerini unuttuğundan bir saati bulmadan lime lime olur etler içinde. Hiçbir şey söyleyemedi Ahmet. Artık sıkıntısı mıdır bilinmez, ayrı bir neşeliydi. Yağmurlu Bir külbastı yapılır, parmaklarını da birlikte yüzüne de vurmuştu. Geceyi böyle tamamlayıp geçen kış sanki Urfa’dan taşıdığı bütün yersin.” bir dumandır peşimde sürüklediğim ertesi güne aktardılar hayatlarını. Yine aynı belalarını yıkayıp gitmişti. caddelerdir zehir soluyorum kahvaltı sofrasında pencereden sokağı izliyordu Ne garip? Daha bir yıl bile olmamıştı Çay tüccarlığı sinemalar tat vermiyor eskisi gibi yeni günde. Tencere alan genç adamın bugün Tarsus’a göçeli. Demek ki insanoğlu bu kadar geciktiğinin farkına varmamıştı henüz. şaraplar hüzün kolay uyum sağlayabiliyordu hayatındaki bahaneydi Çukurova’nın havası -Urfa sıcakları da pek değişikliklere. Peki, ya nedendi bu direniş geçmiş bir güzde koydum kalbimi bir meşhur olsa da- sıcak geliyordu Ahmet’e. Ağzı iyi laf yapardı bizim zücaciyecinin. yeniye? ufukta görünmüyor sevdalık Alnındaki ter damlacıklarını silerek aşağı indi. Ticarette hiç zorlanmadı. Zaten eskiden de Dizmeye başladı birtakım zerzevatı dükkânın çocukluğum kokmuyor kadınlar Bahçe kapısından çıkmasıyla genç adamla hanımı şehirdeki akrabalara karşı mahcup önüne. Siftah derdi de yoktu artık. İyi kötü akşamları burun buruna gelmesi bir oldu. Adam nazikçe olmasın diye yalandan bir dükkân işletiyordu. düzeltmişti durumunu. Zaten sermayesi bu selam verdi. Ne de olsa Anadolu’da kadının sözü geçmişti dükkânı açmaya yetmiş, hatta artmıştı. Yine bugüne kadar. Bakmayın öyle dışarıda caka de ağırlık hissediyordu insan, yeni bir hayata ve gülhatmileri açmıyor satanlara, evin sokağına döndüler mi hepsi süt başlarken. Tabii paran da olsa kolay değildi nevresimlerde hayat işte, dökmüş kedi olurdu. Hem şehirden evlendiyse üç çocukla yeni bir şehre göçmek. Olsun, bana düşen bir eski dert annemden bu kadarına da katlanacaktı. Hatta bu dükkân işler yolundaydı ya. Ufak tefek tökezlemelere yaşlanıyoruz... ve tedirginlik babamdan işi iyi de oluyordu. Tütünün yanında getirdiği karşı da vardı biraz artırdıklarından. Ama “Günaydın usta, siz de bu mahalleye yeni sonrası neme lazım. üç beş paket çayı da dükkânda satıyordu. düşündükçe rahatlayacağına yeniden eski taşınmışsınız herhalde.” “Evet, artık Urfa’da Hem gümrükte de sorun çıkaracak biri olursa karamsar haline dönüyordu. Her ne kadar iş kalmadı. Mecbur biz de düştük yola.” “Yaa! çay tüccarlığı güzel bahaneydi. Ama nasıl unutmuş görünse de bankada bekleyen Demek Urfalısınız.” “Evet.” “Biz de annemle olsa artık temiz sayfaya geçmişti, daha fazla kâğıtçıklar yetiyordu önceki hayatını Ankara’dan geldik. Ne yaparsın işte devlet bu mevzunun üzerinde durmaya gerek yok. hatırlamasına. Suriye’deki savaş bozmuştu vazifesi.” “Ne iş yaparsın?” “Ben öğretmenim. “Tamam, alayım o zaman” dedi adamcağız. işleri iyice. Şu bakanın çevirdiği dolaplar da Önceden Ankara’da çalışıyordum. Şimdi Parasını ödeyip “İyi günler!” diyerek çıktı ortaya çıkınca hepten kesilmişti işler. Artık tayinim çıktı. Annemin de başka bakacak dışarıya. Zücaciyeci emindi bu adamın devlet iyice üstüne düşer olmuştu bu kaçakçılık kimsesi yok. Birlikte buraya yerleştik.” her sabah kendinden biraz evvel mutfak işlerinin. Urfa’dan ekmek çıkmazdı artık. Hem “Ne yapacaksın? Hayat işte, yaşlanıyoruz. balkonunun baktığı sokağın başında beliren yedi mahalle biliyordu değirmenin suyunun Tutmayayım seni o zaman hocam.” “Hayırlı delikanlı olduğundan. Kahvaltısını yaparken nereden geldiğini. Polis bir düşse peşine paçayı işler!” İyi bir çocuğa benziyordu. Hem bir yandan da uyanmaya başlayan mahalleyi kurtarmasına imkân yoktu. “Amaaan!” dedi. r uhu öğretmenmiş de. Bir an sivil polis olduğunu seyrederdi. Pek bir malumatı yoktu adam “Geride kaldı bunların hepsi. İyi kötü alışacağız bile düşünmüştü. Eeeee, peki öyle değilse hakkında, ancak bir keresinde onun da kendileri bu yaşantıya. Azıcık aşım ağrımaz başım.” neden sürekli burnunun dibinde bitiyordu? Yok hakiki gibi bu mahalleye yeni geldiğinden bahsetmişti Oturdu iskemlesine, başladı bakınmaya. canııım! Hep Nimet’in vesveseleri yüzünden karısı. Fakat annesiyle birlikte yaşıyor olsa Karşıdaki bankaya girip çıkmaya başlamıştı kuşkulu yaklaşıyordu insanlara. Karısı da pek muhakkak haberleri olurdu. Kadınlar duramazdı yaşlı teyzeler. Bahar severdi abartmayı. Düşünceler içinde vardı mahalleye yeni biri taşınmışken, muhakkak dükkâna. Tekrardan kalktı kepenk. Hava önceki dedikodusu döner meraklı gözler o evin Kumsal Hürriyet Güneş Sırayla güne göre kapalıydı. Herhalde yağmur sıcağıydı üzerinde dolaşırdı. Eğer söylediği gibi yaşlı bıkkın zücaciyeciyi terleten. Her zamanki gibi bir kadın gelmişse mutlaka ziyaretine gidilir, istanBul Üniversitesi hukuk FakÜltesi selamlaşıyordu iskemlesine kurulacaktı ki deponun kapısının “Hoş geldiniz” denirdi. Çünkü kendileri de açık olduğunu fark etti. Ter damlaları yeninden Pazartesi olunca bankamatik kullanamayan yaşadığından iyi biliyordu. Yeni mahallelerinde Beyaz bir sayfa açmak istemedi alnındaki yerlerini almaya başladılar. Kapıdan tüm emekliler doldurmuştu sokağı. Umutlandı. nasıl karşılanacaklarına karşın endişeleri Biliyordu içeri girmeye yeltendi, ama aynı anda kapıdan Elinde parası olan kadınlar bu kadar “cıncığın” sürerken komşuların bu kadar ilgi göstermesi girenlerin seslerini duydu. Her leke kendisiyle çıkardı parladığı dükkâna girmezse olmazdı. tüm aileyi en çok da karısını rahatlatmıştı. “Günaydın dayı! Sende düdüklü tencere Beklemeye koyuldu. Komşu esnaflar da bir Bu düşünceleri bir kenara bırakarak yeni Açtı pencereyi dikti başını göğe bulunur mu?” Artık düşünmeye mecali bir açmaya başlamıştı dükkânlarını. Sırayla müşterileriyle ilgilenmeye koyuldu. Yüzünü kara teslim etti kalmayan Ahmet cevapladı: “Hemen şurada selamlaşıyordu: Konfeksiyoncu Yusuf, terzi iki çeşit biri kırmızı kapaklı, diğeri metal olan” Selami, berber Hüseyin... Derken tavşan hep bir şüphe, dedikten sonra endişeyle deponun kapısına Önüne bakmayı sevmezdi kanı çayı geldi. Höpürdeterek bir yudum aldı yönelirken ensesinden tutan eli hissedince çayından. Oldum olası içemezdi şunu sıcakken. Takılırdı bir arnavutkaldırımına düşüverirdi hep bir telaş döndü. Gazete okuma alışkanlığı da yoktu bizimkinin. Kaldıranı yoktu Bu sefer gerçekten tonton teyzeler bankadaki “Polis! Bizimle karakola gelip ifade vermeniz Biraz etrafa bakındıktan sonra sağ taraftaki Seveni gibi işlerini bitirip alışverişe başlamışlardı. Günü gerekiyor.” Tamamıyla afallamıştı Ahmet. rafların en üstünde duran küçük televizyonu başını ağrıtıp da hiçbir şey almadan dükkânı “Terör örgütüne yardım ve işbirliğinden açtı. Her zamanki kanalında başlanmıştı terk eden seyirseverlerle sonlandırıp evinin hakkınızda soruşturma var.” “Siz ne diyorsunuz dünyanın ne kadar yaşanmaz olduğu Serde gurur var yolunu tuttu. Eve vardığında üç çocuğu memur bey? Ben daha yeni geldim dükkânıma, anlatılmaya. Ağlamazdı her şeye da okuldan gelmiş masanın başında onu gece hırsız girmiş. Siz onu arayacağınıza beni Yeniden çayına yönelirken kapıdaki karaltıyı Yutkunurdu sıkça bekliyorlardı. Keyifli ama olağan bir akşam tutukluyorsunuz burada.” Nafile. Apar topar fark etti. Hemen ayağa kalktı müşterisini yemeğinin ardından ritüelini bozmayarak karakola gitti. Bir bir kaçakçılık günlerini Kafası hep teyyare karşılamak için. Yüzünü görür görmez televizyon karşısına geçti. Çocuklar odalarına anlattı. Pişman olduğunu söyledi. Artık tanıdı uzun boylu genç adamı. “Günaydın! çekilmişti. Karısı gündüz televizyondan aldığı yalvaracak duruma gelmişti. Polis, şaşkınlığını Sende düdüklü tencere bulunur mu?” r uhu hakiki bahardı bir haberi anlatmaya başladı. “Yine boş kuruntu büyük bir marifetle gizleyerek “Biraz da şu Düdüklü tencere sorması pek bir manidar Acelesi yoktu ediyorsun deme ama bugün haberlerde söyledi: düdüklü tencereleri nasıl örgüt mensuplarına gelmişti. Lakin kuruntu yaptığını düşündü. Devlet bu kaçakçılık işlerinin daha da üstüne ulaştırdığından bahset, zira kaçakçılıktan da Öyle kahırdan falan da ölmedi Anlamsızca işkillenmişti işte. “Bulunur, hemen düşecekmiş. İyi ki bırakmışız Urfa’yı. Yoksa bir dosya açacağız ama bu soruşturma Ankara göstereyim.” Genç adam ilgilenir gibi sokuldu Zaten beceremediği ne olurdu halimiz? Ama benim içim yine rahat metrosundaki patlamayla ilgili. Patlamada tencerelerin bulunduğu raflara doğru ancak etmedi. Başımıza bir hal gelmeye!” kullanılan düdüklü tencerelerin Tarsus’tan mutfak işlerinden anlamadığı her halinden Bir ölmek, Yok olmayacaktı, böyle nereye kadar gelen elemanlar aracılığıyla temin edildiğini belliydi. “Buyur oğlum şu tarafta iki model yaşanırdı ki? Vara yoğa hep bir şüphe hep bir öğrendik. Senin olayla bağlantın nedir? Sen Bir de unutabilmekti var. Kırmızı kapaklı olan daha kullanışlıdır. telaş. Yeniden içini kaplayan sıkıntıyı dışa el altından kimlere veriyorsun tencereleri? Son model. Senin aradığın özel bir şey var vurmamaya çalışarak yanıtladı karısını: Konuşsana be adam!” dedi. mıydı? Hanımın mı ister bu tencereyi? Eğer “Amaan Nimet, sen de kurtul artık şu Ahmet, yüzündeki sarılık morluğa öyleyse bu kırmızı kapaklılar en iyilerindendir. tedirginliğinden. Böyle her laf duyduğumuzda dönüşürken yere yığıldı. Çok memnun kalırsınız.” “Hanım” lafını ÖYKÜ azın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear