22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 5 NİSAN 2021 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ulus devlet ve ulusal güvenliğimiz TUNCER KILINÇ EMEKLI ORGENERAL ESKI MGK GENEL SEKRETERI Ulus devlet yapısında farklı etnisite ve inançlara sahip topluluklar vardır. Bu yapıyı, yurttaşların eşitliği ilkesi ayakta tutar. Ulus devletin laik yapıda olması, birlikte yaşayan etnik gruplardan hiçbirinin kendi etnisitesi adına milliyetçi bir tutumda olmaması gerekir. Bunlar ulus devletin hassasiyetleridir. Türkiye Cumhuriyeti de ulus devlettir. Yaşadığımız vatan topraklarının adı Türkiye’dir. Bu isimlendirme uluslararası bir uygulamadır. İtalya coğrafyasında İtalyanlar, Fransa topraklarında Fransızlar, Almanya topraklarında Almanlar, İngiltere topraklarında İngilizler devlet kurmuşlardır. O ülkeler de bizim gibi ulus devletlerdir. İsimleri, tek bir etnisiteye yönelik değildir. İsimler, üzerinde yaşanan vatan topraklarından gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti de adını bu uygulamadan almıştır. Bağımsızlık ve egemenlik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda esas alınan umdelerin başında bağımsızlık ve egemenlik gelir. Ayrıca laiklik, cumhuriyetçilik, devrimcilik, halkçılık ve milliyetçilik de vardır. Bu milliyetçilik tamamen ulusal çıkarın ve kültürün korunmasına yöneliktir. Ulus devlet yapımızın korunması, zedelenmemesi, bölücü etnik milliyetçiliğe fırsat verilmemesi son derece önemli ve zorunludur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir diğer önemli hassasiyeti de jeostratejik değeri yüksek coğrafyasıdır. Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarına başkent olmuş İstanbul gibi bir şehre, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını birbirine bağlayan boğazlar ve geçit yollarına sahip vatanımız tarih boyunca kilit rol oynamıştır. Emperyalistlerin hedefi olmuştur. Bu nedenle Birinci Dünya Savaşı’nda, emperyal devletlerce ele geçirilmek, paylaşılmak istenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, istilacılara fırsat vermemiş, vatan topraklarından atmıştır. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğu laik Cumhuriyet rejimini esas almıştır. Tüm etnisiteleri, farklı inanç gruplarını, ulus devlet çatısı altında toplamıştır. Türkiye Cumhuriyeti ifadesindeki Türk sözcüğü, birlik ve beraberliği“Davasını” bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti parantezini kapatmak olarak tanımlayanların, hedefe kısa yoldan ulaşmasından endişe duymaktayım. Bütün bunlar, seçimlerde oy devşirmek uğruna, halkımızı kutsal inançlarıyla aldatmak, ayrılıkçı terör eylemlerine hoşgörüyle bakabilenleri umutlandırmak adına yapılıyor. Ancak ulusal güvenliğimizi tehlikeye düşürüyor. mizin, dolayısıyla ulusal güvenliğimizin simgesi ve güvencesi, laiklik ilkesi ise “birliğimiz”in çimentosudur. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından bu yana “Kemalizm” emperyalistlerin hedefi olmuştur. Bugün de ülkemizi başka araçlarla bölmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle, özellikle ulus devletimizin hassasiyetleri üzerinde yoğunlaşmışlardır. Başta laiklik olmak üzere Atatürk devrimlerini içlerine sindiremeyen çağdaşlık düşmanları da onların girişimlerine yardımcı olmaktadır. Kaygı verici eylemler ABD’li stratejistlerin önerdikleri “Ilımlı İslam” uygulamalarıyla laik yapımız, dolayısıyla ulus devlet yapımız hedef alınmaktadır. İçimizdeki din tacirleri de sırf elde ettikleri koltukları korumak adına, onlara yardım etmektedir. Ayrılıkçı silahlı terör örgütü PKK, başta ABD olmak üzere diğer emperyal güçlerce desteklenmektedir. Durum böyleyken bu hassasiyetlerimizi göz ardı eden bazı gelişmelere şahit oluyoruz son zamanlarda. Üzülüyoruz. Özellikle laiklik karşıtı eylem ve söylemler kaygı veriyor. Bu konularda bazı örnekleri sıralamakta yarar görüyorum: Anayasamızın 136. maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevini “Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir” şeklinde tanımlar. Kendisine verilen görev bu iken, Diyanet İşleri Başkanı’nın kılıç kuşanarak Ayasofya minberine çıkışı, affedilemez bir ayrımcılık hareketidir. Son günlerde yine Ayasofya’nın başimamlığını yapan bilinçsiz bir din adamı, hilafetin getirilmesi yönünde çağrılarda bulunmaktadır. Diyanet mensupları laikliğin kaldırılması için adeta manivela olarak kullanılmaktadır. Ulusal birliğimize darbe Tarikatların ülkemize verdikleri zararın en kötüsünü 15 Temmuz 2016’da yaşamış olmamıza rağmen sırf tarikatlar istediği için uluslararası bir sözleşme olan “İstanbul Sözleşmesi” cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yürürlükten kaldırıldı. İnsan haklarını savunan, özellikle kadına karşı şiddetin önlenmesini amaçlayan bu sözleşme, ülkemizde neredeyse her gün kadınlarımızın katledilmesi nedeniyle çok önemliydi. Yürürlükten kaldırılması ulusal birliğimize darbedir. Ayrılıkçı teröre karşı komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmamız gerekirken, farklı mezhepsel kimliği nedeniyle, Suriye’yle işbirliği yerine, PKK terör örgütünün açık destekçisi ABD gibi istilacı bir devletle birlikte hareket edilmektedir. PKK ve onu destekleyenler düşmanımızdır. Düşmanla mücadele, güvenlik kuvvetlerinin, devlet yöneticilerinin görevidir. Vatanseverlik ne mafya babalarının sırtını sıvazlamak ne de Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilmiş kişilere prim vermektir. TÜRK ÜNİVERSİTELİ KADINLAR DERNEĞİ Ayrımcılık yapmaksızın herkesi kapsayacak şekilde düzenlenmiş, şiddeti kadın erkek eşitliği önündeki başlıca engel olarak gören, güzel İstanbul’un adı ile anılan ve imzalandığında her kesimce sahiplenilmiş İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak tanımlayan uluslararası düzenlemedir. 1949 yılında Türkiye’nin öncü kadınları tarafından kurulan ve kadın haklarına sahip çıkma misyonunu üstlenen ve kız çocuklarının eğitimi konusunda çalışan bir dernek olarak; toplumsal cinsiyet gibi kavramlar üzerinden yıpratılan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair karardan duyduğumuz endişeyi ve bu kararın gözden geçirilerek geri dönülmesinin gerekliliğini kamuoyu ile paylaşırız. Sağlıklı nesiller, şiddetsiz ortamda yetişir… #İstanbulSözleşmesiYaşatır Aklımızı başımıza toplamalıyız Gençlerimizin yurdumuza bağlılığını, kültürümüze saygısını pekiştirmek, özgüvenini, yurtseverlik duygularını güçlendirmek amacıyla yazılan “Andımız”ın okullarda okutulmasını yasaklamak, akıl almaz bir girişimdir. Özellikle “yerli ve milli” deyimini ağızlarından eksik etmeyen siyasilere güvenilmeyeceğinin kanıtıdır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında, ülkemizdeki herkesin, etnik ve mezhepsel kimliği ne olursa olsun, emeği vardır. Andımız, Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan her gencin, her öğrencinin gururla tekrarlayacağı, birliğimizi, beraberliğimizi pekiştiren bir metindir. Türk kimliği ülkemizin yurttaşları için bir hak, onu yüceltmek bir ödevdir. Devlet nişanları üzerindeki kabartma Atatürk portresi, bazı Arap devletleri rahatsız olduğu için kaldırılmıştır. Bayrağımızın rengini de beğenmezlerse değiştirecek miyiz? İlle de verilecekse bu ülkelere nişan yerine, başka armağanlar verilmelidir. TBMM gibi kutsal bir kurumun başındaki kişi, değil İstanbul Sözleşmesi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi gibi bağımsızlığımızın simgesi olan bir antlaşmadan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çekilebileceğimiz yönünde ifadeler kullanabiliyor. “Davasını” bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti parantezini kapatmak olarak tanımlayanların, hedefe kısa yoldan ulaşmasından endişe duymaktayım. Bütün bunlar, seçimlerde oy devşirmek uğruna, halkımızı kutsal inançlarıyla aldatmak, ayrılıkçı terör eylemlerine hoşgörüyle bakabilenleri umutlandırmak adına yapılıyor. Ancak ulusal güvenliğimizi tehlikeye düşürüyor. Bu düşünceler çerçevesinde, herkesin aklını başına toplamasına ihtiyacımız var. Sencil...(*) Rahmetli Hasan Âli Ediz sık sık yinelerdi: İlhan, bildiğini sandığın şeyler için de sözlüğe başvuracaksın!.. Bellek unutur; kitap unutmaz!.. Kimi zaman kitap bile işe yaramıyor; geçenlerde başıma geldi; Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Marifetname”sinden bir alıntı yapmıştım; kitap masanın üzerinde duruyor, ben yazarın ilk adını yanlış yazıyorum. Bizim okurlar tatlı beladır; ertesi günü telefonlar, fakslar çalışmaya başladı, düzeltme düzeltme üstüne.. H Hasan Âli’nin bir öğüdü daha vardı: Sözcükler üzerinde düşüneceksin!.. İlk elde aklına gelen sözcük yerli yerine oturmayabilir, daha iyisini arayacaksın; bulacaksın, olmazsa yaratmaya bakacaksın... Ediz, başından geçen tatlı bir olayı anlatırdı. Rusçadan çeviri yaparken bir deyişin karşılığını aramış, Osmanlıca “gayri ihtiyâri”yi bulmuş. Peki, “gayri ihtiyâri”nin Türkçesi ne?.. Bulabilirsen bul!.. Günler geçiyor, sorunun çengeli Hasan Âli’nin aklına takılıyor; yerken, içerken, yürürken, gezerken, aranıyor. Bir gün, tramvayın arka sahanlığında bağıra çağıra konuşan iki bıçkından biri: Ulan, demiş, istemeyerek herifi temizleyecektim!.. Hasan Âli’nin kafasında bir kibrit çakmış: “İstemeyerek!..” Bir kibrit daha: “Elimde olmadan...” H Önceki gün bir yazıda “sencil” sözcüğünü kullanırken içime kurt düştü, “Sözlüğe bakayım” dedim. O da ne?.. “Bencil” var, “sencil” yok!.. Türkçe Sözlük’te yok, Ali Püsküllüoğlu’nun sözlüklerinde yok!.. Ansiklopedik sözlüklerde yok!.. Oysa ben yıllardan beri “sencil”i kullanıyorum; nasıl oluyor bu?.. Yanlış mı yapıyorum?.. Bencil’in karşılıkları: Hodbin, hodgâm, egoist!.. Bencileyin “benim gibi” demek; “sencileyin” sözlüklerde var; ama, “sencil” sözlüklere girmemiş... Oysa ne güzel sözcük!.. “Sencil” (diğerkâm) bundan sonra sözlüklere girebilir mi?.. Yaşamdan siliniyor sencillik, köşe dönmecilik ağır basıyor, insanımız “birey” olmadan “bencil” oluyor; bencillik bir yaşam felsefesi gibi günümüzün “postmodernist” dünya görüşüne işleniyor. Bencilliğin bir adım ötesi “bencilik” değil mi!.. “Ben merkezli” bakış açısı, bireycilik sayılıyor... Ne büyük yanılgı!.. H Özçıkarlarının ardına düşen insanların yaratacağı körgüdü pazarında, bireysel özgürlüklerin sağlanacağını ileri sürenlerin öngörüleri daha şimdiden fire vermeye başlamadı mı? Sencillikten yanayım ben.. İnsanı insan yapan eğilimin özünde sencilliğin sımsıcak var oluşu etik güzelliğin de kaynağıdır. Gelin “sencil” sözcüğünü Türkçe sözlüğe elbirliğiyle yazalım. (*) Bugün köşemi İlhan Selçuk’un 4 Nisan 1997 tarihli yazısına bırakıyorum... Haftaya Cumhuriyet mutfağından haberlerle buluşmak üzere... Özgürlükler ve demokras tar h m z n neredeyse 200 yılı aşkın b r geçm ş Özgvüarrlüdkırle. Br uv,ebdremçaoğkdraaşslatşamr ahvme z n anneareydaseaylshea2k0l0aryııelıldaeşkeıtnmbertgaer çhmdşr. ÖÖooooaaaaAAAAPPPPnnnzzllllnnnnlllleeeeeeeaaaattttggaaaaöökkkkrrrttttbbbbeeeeCCCCrrrrssssvvvvüümmmeeeyyyyaaaağğaaarrrraaaaooooaaaa,,,,rrllllaaaadddaaaarrrrnnnnrrkkkküüüpppprrrrşşşşllttttnnnnlllleesssseeüüaaaaddddaaaahhhhcccttttkkkkttttoooonaaanayyykküüüüttttıııııııırrrraaauuuuyyyyrrrrrrrrrrrrmmmmllllsssmmllssssdddffffoooonnnnttttaaaaee....hhhhhhhheeettttaaaaeeeBBBBrrrr,,,,rrreerrttttaaaazzzzmmmmyyyyaaaaeeeeaaaaöööö222lllkkuuuummmmvveeekkkkaaaakkkkddddrrrr000nnnnzzzz,,,,eelllllllgggguuuuzzzzeee000aaaassbbbbkkkkhhhhyyyyggggyyyyddüüüü????rrrttrrrroooonnnnççççaaaaooooeeeeyyyrrrreeeeıııırrrryyyyNNNNnnnnrrrrrrrrıııllllbbbbtttllllyyeeeemmççççlllmmmmüüüüeeeellllççççssssaaaeeeeıııuuuuaaaaeellllaaakkkkeeeerrrrddddııııooaaarrraaaannrrrrttttğğğğyyyy,,,,yyyykkkkeeeekkşşş;;;;ıııımmmmkkkkhhhyyyyaaaaddddyyyyööööhhllllggggrrkkktttteeeeeeeeaaaazzzzaaaaooooaaüüüünnnneemmmaaaaıııeeeıııırrrrttttkkkknnnşşşşrrrrsskkkkccccüüüürrddddrrrmmmmııııllllllllnnnnkkaaaaççççaaaannnnzzaazaabbbııııkkkkttttrrrreeeeeetteeeddddrrrrşşşşaaaa....ttttaassrrrnnnn....dddkkkkeeeemmmmttttmmmmaaaa....ÖÖÖÖhhhhrr....eeeellllgggoooaaaallllrrrreeeeaaaaeeeezzzzççAAAAaaaasssshheeeğğğrrrrooooggggyyyyrrrrllllhhhhllllnnnneeeeçççrrrvvvvnneeeellllhhhhüüüüıııımmaaaaeueeueurrrrmmmrrrreeeemmm..vvvvrrrr..!!!!rrrrlllldddd..llllzzaaaaüüüüşşşzzzzrrrrkkkkkkkknn.... Peökmğ,rüteacnramdheemlkelzesrtnebtyauernyhöhnemürkzteasdmoçğornlau..r.ak öbğlrnenymorekmus?teNyeenyahzeıkrkkeshaçynır..!. Alternat f tar hç ler, yakın tar h m z altüst ed yorlar; gerçekler saptırarak yansıtıyorlar... Alev Coşkun, özgürlük mücadeleler tar h m z n gerçekler n nesnel olarak ortayZaekyonyempaOkrtaald, ır. Özgürlük dmüüncyadkealedlıenrlartıanrınh amyrzımdcoığlırğua köağrrşeıngmeel kştsrtdeğyenevhrernkseesl kçadnı..n. dayanışmasını Türk ye'ye yansıtZaenynlekpgOazreatl,ec yd dünyvaekTaüdrıknlyaerı'dneınçaayğrdımaşcılığa hhaakkkddkkkkkyaaaüüıııllerrrvvvaanndddşşşnııırryyyyylllıııaaaııcccfffaaadvvnnaagggyyyeeeııınnneeeıımmmaaaeeekkmmmkksssnaannnlllTTaaııııııtt2rrşşüşünnnıııtttonnnddZZaaşşşaa5aatttrrıııeekııbbmmmyykk.nnnsssnnçççrrryyuııaabtttlldddaaannaaannyyraannalllhhhkkksssaaueeekkkrrğğğsıııaaatttkkyııpp''nnndddknnıııgggrrraal...eeeöııöıaıeeııOOeeeaaaddKKKsnnvvvTTTnnkkkzzzrrbıııççüüüaaarrrnneeeüüyaaeeeaauaaeeedddrrrtttşşllltttllyykkkaaalğğnnn,,eeeıııtturrnnnnnnrrddsssüücccııyyyşıımmeeeaa..OOOnnueeeyyyllllllşşkkklllcc'''ydddbbyyymmmkkkııoaaeeellaaaııaaarşşğğddd.kkk.uuaaııı.,,,nnnccuu hakdkkyaüılervanşnırylııcfdvnageıeeımekmnalTaıt2rüşnondZaa5trıekıbyk.snçryuıabtldannyranahkaueerğsatkyıp'ddknıral.eöaıeıOedKsnvnkrbııçarnüyaeauaedşlltyaalğn,ıturnnrdsüışımea.Onullşklcybmkıoalaıarşğd.k.uaı.,ncu hakladraınyıaan2rışa5my. abanassıknkaıdsTııünyrllkaaryıne'byaeşucu yenyadneksnıttoaakbnuınrlaukydglöanzbeüutşletuücş.uyydor... ve Türk ye'de çağdaş fem n st hareket n lk kıvılcımı2n5ı .çbaakstkı.ıKsıaydlaın Olmak, hakyleanrıdneı naroakyuarnukyaladbınulalurşınuyboarş..u.cu k tabına dönüştü. 25. baskısıyla yen den okuruyla buluşuyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear