23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 15 NİSAN 2021 PERŞEMBE HABER/YORUM Atatürk’ün Montrö mesajının anlamı Erdoğan’ın 5 Nisan 2021 akşamı dile getirdiği “Daha iyisi için imkân bulana kadar Montrö’ye bağlılığımızı sürdürüyoruz” sözleri sonrasında, iktidar cephesinde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin aslında pek iyi olmadığı yönünde bir algı çalışması başladı. Zira “daha iyisini” istemek için öncelikle kamuoyuna mevcudun iyi olmadığı kabul ettirilmeliydi! Bu amaçla Atatürk’ün Montrö değerlendirilmesi “Makul ama parlak değil” şeklinde manşetlere taşındı. İtalya imzaladı, Montrö daha da parladı Ancak Atatürk, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanacağı haberi üzerine 19 Temmuz 1936’da Dışişleri Bakanı Tevfik Rüstü Aras’a gönderdiği telgrafta aslında “makul ama parlak değil” demiyor, “parlak değil ama makul” diyor. Bu ikisi arasında, göründüğünden de kalın bir fark var. Açıklayalım: Atatürk, “Tebrik ederim; Montrö Konferansı’nı pek parlak demeyeceğim, makul neticelendirebildiğinden dolayı” diyor ve parlaklık konusuna şu açıklamayı getiriyor: “Yukarıda vermek istemediğim parlaklığı, bu muvaffakiyetinizi zafer haline getirecek bundan sonraki yüksek neticeler almanıza saklıyorum” diyor. Çünkü Atatürk, yeni bir savaş riskinin ortaya çıktığı koşullarda Türkiye’nin güvenliği için tek bir anlaşmaya değil, toplam bir pakete, bütünlüklü bir tabloya odaklanmış durumda. O tablonun içinde en önemli iki konu İtalyan’ın Doğu Akdeniz’deki tehdidi ve Almanya’nın Lukarno Güvenlik Anlaşması’ndan çekilmesinin doğurduğu büyük güvenlik riskleridir. İşte bu nedenle Atatürk Trakya’da, Org. Fahrettin Altay’a “askeri manevralar” yapma talimatı da vermiştir. Dolayısıyla Atatürk için İtalya’nın imzalamadığı bir Montrö Boğazlar Sözleşmesi parlak değildir, makuldur. İki yıl sonra İtalya sözleşmeyi imzalamak durumunda kaldığında ise Tevfik Rüstü Aras’ın “muvaffakiyeti zafer haline” gelmiş ve “parlak” olmuştur. Montrö imzalanırken Atatürk’ün kafasında Hatay var Atatürk açısından “muvaffakiyeti zafer haline getirecek” sonraki “yüksek neticelerden” biri de Hatay’dı. Afet İnan’ın bu konudaki sözleri, meseleyi anlamamızı kolaylaştırmaktadır: “Montrö’de boğazlar meselesi konuşulmaya başlandığı zaman, ben de Cenevre’de idim. (...) Son oturumlarda baktım kritik birtakım şeyler var. Tevfik Rüştü Aras endişeli bir durumda idi. Anlattı bana durumu. Bazı meselelerde tam anlaşma olamadığını. (...) Gelişim bir iki gün sürdü. Geldiğim zaman baktım Atatürk gayet neşeli. Halbuki Montrö’de pek iyi havadisler yoktu. Fakat dedim işte ‘Tevfik Rüştü Bey böyle...’ Atatürk ‘Yok!’ dedi, ‘O mesele bitti artık!’ Hakikaten 20 Temmuz’du işte, ben geldiğim anda, anlaşma imzaya girmiş. Ben birdenbire ‘Aman, çok memnun oldum!’ dedim. ‘Eh!’ dedim, ‘Artık bir dış mesele kalmadı!’ Atatürk, ‘Var, mühim bir meselemiz var! Şimdi İskenderun ve Antakya meselesi var!’ 1936 yılı temmuzunun 21’i, Montrö’nün imzalanmasından sonradır hemen. Ben şaşırıp kaldım. Fakat dedi ki: ‘Bunun üzerinde duracağız!’ Ben ‘Ne olacak?’ dedim. ‘Alacağız!’ dedi.” Yani Atatürk, Montrö’nün Hatay’la perçinlenmesinin peşindeydi; parlaklık ancak öyle sağlanabilirdi! Atatürk için Montrö: Türkün boğazlar zaferi Kaldı ki Atatürk, Montrö konusunda sadece Tevfik Rüştü Aras’a değil, pek çok yetkiliye telgraflar göndermiştir; bu konuda pek çok değerlendirme yapmıştır. Ve tüm bu açıklamalarında da Montrö’yü “zafer” olarak değerlendirmiştir. Örneğin Atatürk “Montrö’den haberler geldiğinde” zaferi Florya’da kutlamış, Ankara’ya, İnönü’ye “Zafer senindir, gözlerinden öperim, yarın tayyare ile bekliyoruz” mesajı göndermiştir. Örneğin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a 22 Temmuz 1936’da attığı telgrafta Montrö’yü “Türkün yeni boğazlar zaferi” diye nitelemiştir. Pek çok konuşmasında Montrö’nün Lozan’ı taçlandırdığını savunmuştur. Ve nihayet 1 Kasım 1936’da, TBMM’nin yeni dönem açılışı konuşmasında “Boğazlar, artık tamamıyla Türk hâkimiyeti idaresinde” demiştir. Soner Polat’ın uyarısı Diplomasinin altın kuralıdır: Mükemmel ya da “daha iyisi”, iyinin düşmanıdır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda “daha iyisi” söylemi Saray’ın tuzağıdır! “Lozan hezimettir” diyenler için Montrö elbette “daha iyisi” yapılacak “iyi olmayan” bir anlaşmadır! Ancak önemle akılda tutulmalıdır: Boğazlar “doğal suyoludur” ve o nedenle “tamamen” kapatılamaz. Dolayısıyla fesihten sonra yeniden masa kurulacaktır. Ancak fesihten sonra anlaşmanın zemini artık 1982 tarihli Deniz Hukuk Sözleşmesi olacaktır ve oradan Montrö’deki haklar bile çıkmayacaktır! Kaldı ki eski Donanma Komutanı Em. Oramiral Nusret Güner, bırakın 1982’yi, Montrö öncesi şartlara bile dönülmesinin dayatılabileceği riskine dikkat çekmektedir. O nedenle geçen yıl yitirdiğimiz Em. Tümamiral Soner Polat’ın şu çok önemli uyarısını unutmamalıyız: “Montrö’ye karşı çıkmak, dolaylı olarak Lozan’a meydan okumaktır! Montrö’yü dillerine dolayanlar gerçekte kimin borazanını üflediklerini iyi bilmelidir. Montrö bir kere sallanmaya başladı mı nerede duracağını kimse tahmin edemez!” 15 NİSAN 2021 SAYI: 34886 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Koordinatörü Esra Bozok l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 11A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 1199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 711 40 20. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 04:47 Ankara 04:34 İzmir 05:02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06:18 13:09 16:52 19:50 06:04 12:54 16:36 19:33 06:29 13:17 16:58 19:54 Yatsı 21:16 20:57 21:16 Normal bir ülkede, benim size bugün yalnız 15 Nisan, Dünya Sanat Günü’nü yazmam lazım. Ama maalesef, ne gezer! Leonardo da Vinci’nin doğum gününün, UPSD’den çıkan bir fikirle uluslararası kabul görmesi ve önce Uluslararası Sanat Dernekleri, ardından UNESCO tarafından Dünya Sanat Günü kabul edilmesi kadar keyifli bir konu yerine, bildiğiniz üzücü kısır gündemimizle boğuşuyoruz. Her şeye rağmen Dünya Sanat Günümüz kutlu olsun! Gündemimize geri dönersek, amiraller krizinin hiç değilse şimdilik rafa kaldırılması, sürekli beterin beteri ile karşılaştığımız ülkemizde her şeye rağmen yüreklerimize su serpti. Paşalar ifade verdikten, gözaltında tutulduktan ve adli kontrolle serbest bırakıldıktan sonra insanlar oldukça karışık hisler yaşadı. Bir taraftan yine bir “Silivri zindanları” deneyiminin ortasına gitmektense ailelerine kavuşmaları sevinç gözyaşları yarattı, diğer taraftan ise hak etmediklerine inandığımız bu zorluklarla yine boğuşuyor olmaları da sayısız vatandaşın tepkisine neden oldu. Türkiye inanılmaz bir ülke. Biz çarşamba günü bunları konuşurken, her saniye gerilim hattı yükselebilen, patlamaya hazır, hiçbir gazetecinin 48 saat sonraki manşetleri tahmin edemeyeceği çılgın bir diyar! Emekli bir asker ne ister ki? Bu topraklarda emekli bir asker ülkesinin esenliği, güvenliği, huzuru ve saygınlığının korumasından başka ne ister ki? Hiçbir şey! Para pul veya sıfat arayışı yoktur. Para arayışında olsalardı, asker olmazlardı; Atatürk’ün ordusunda eriştikleri rütbelerin ötesinde onları tatmin edecek hiçbir sıfat olmadığı için, kendi apoletlerinin ötesinde hiçbir hırslı hedef barındırmazlar. Dolayısıyla değerli amirallerimizin “aksi halde” diye başlayan cümlelerindeki tek amaç, ülkenin huzurunu için çalışır durur. Kimse, Atatürk’ün paşalarını, orduya sızan veya yerleştirilen FETÖ’cülerin sahte paşalarıyla karıştırmaya kalkmasın! Zekeriya Öz’ün, haklarında “iddialı” savcı rolüne soyunduğu Atatürk paBu telaş, bu şaları, hiçbir surette kaçmaz ama yobaz niyetlerle asker üniformasını harkarartma çabaları neden? manlamaya çalışan soytarılar, 15 Temmuz’da olduğu gibi foyaları meydana çıkınca kaçmışlardır. Hâlâ bilmiyoruz, onlara ülkeyi ve gelekaybetmemesine ve 15 Temmuz gibi günler yaşamamasına herkesten daha yoğun olarak çekmek istedikleri dikkattir. “Mavi Vatan” gibi kanı en kırmızı akanların gözünü yaşartacak bir kavceğini teslim edenler, yaşananlardan ne kadar utandı? Bilemiyorum, belki de aynen bir dönem “İkinci Cumhuriyetçi” mantık yoksunu koltuk değneklerinin göstermeye tenezzül ettikleri tavır kadardır... ramı kararlılıkla adeta yaratan Cem Gürdeniz gibi bir büyük vatanseverin “Kaçmak bana yakışmaz” cümleBu sorunun dert olması kime yarıyor? sini sarf etmeye mecbur bırakmış olmak, benim açımdan ülkemin en acı hüzün sebeplerinden biridir. Yaşanan tam kendisinin dediği gibi “bir iletişim kazası”; keşke öngörülebilseydi. Amiral Bülent Olcay’ın “Balyoz davasında 997 gün özgürlüğümden mahrum kaldım. O zaman kaçmadım. Bu dava sürecinde de böyle bir düşüncem olamaz” cümlesi kulağımıza küpe olsun. Amirallerimizden Mustafa Özbey’in Merkez Orduevi’nde “Eşinizi ve eşyalarınızı alıp hemen burayı terk edin” gibi bir cümle ile karşılaşabilmiş olması hepimizi yaraladı! Komutan Turgay Erdağ, “kumpastan daha kırıcı” Bu arada sakın amirallerin göreceli de olsa özgürlüklerine kavuşmuş olmalarının keyfini doya doya çıkarabildikleri bir ortam olacağını sanmayın! Bildiğiniz gibi, yalnız bizim ülkemizde yaşanabilecek bir başka gerilim, şimdiden onunla rekabete girdi bile: “128 milyar dolar nereye gitti?” cümlesi anlaşılan pek yakında bir ulusal güvenlik sorunu haline dönüşecek! Öte yandan bu soruyu hemen “cumhurbaşkanına hakaret” ile ilişkilendirilen bazı savcıların varlığı aklımı gerçekten karıştırdı. Şu açıdan anlam veremedim: Tersine, böyle bir soruyu hemen “cumhurbaşkanına hakaret” olarak nitelemenin, cümlesini kullandığına göre yaşadı cumhurbaşkanını töhmet altında bırağı iç kanamayı anlamaya çalışabiliriz. kabileceğini düşünüyorum ve başka Diğer bir amiralimiz, Türker Ertürk, bir anlam veremiyorum! Soru afişinAtatürk hakkında panellere beraber de yer alan bir Saray silueti, olsa olkatıldığım, yurtseverliği taşkın, çelik sa ülkenin başına bu sorunun soruliradeli, gözü pek bir Atatürk askeri duğu anlamına gelir. Ben mi anlayadir. Ata’nın geçmişini, kendi geçmişini mıyorum? Hele polislerin CHP örgüve bu değerler için nasıl canını verme tünde “128 milyar nereye gitti” soruye hazır olduğunu bilmek bu duygu sunu binalardan indirmek için vinçsallıkla en beklenmedik anda gözünü lerle olaya dalmaya kalkışmalarını yaşartabilir. Beyni her gün Türkiye’nin şaşkınlıkla izledim. daha güzel bir geleceğe yol alması Türkiye’de neyin suç olarak ele alınıp alınamayacağını normal bir zekâya sahip bir insanın anlaması kesinlikle mümkün değil. Çünkü bu çok değişken bir olgudur; kim olduğunuz, siyasi düşünceniz, hangi gruba ait olup olmadığınız, kurduğunuz bir cümlenin kimin tarafından nasıl anlaşılacağı veya nasıl anlaşılmak isteneceği, başkasının bir fikrini yaymış olsanız bile fikri öne sürenden daha sorumlu bir hale nasıl gelebileceğiniz, dünyanın diğer ülke vatandaşlarının kolay anlayacağı durumlar değil. Bunlar bizim kendi mutfağımızın çok özel ve öznel konuları! 128 milyar dolar, kolaylıkla hayal edebileceğimiz bir para değil. Aslında muhteşem ötesi bir para! Afrika’da açlığı yok edebilecek, insanlığa yeni kapılar açabilecek bir miktar. Ama öğreniyoruz ki, bu para ile dünyanın en büyük gökdeleninden 107 adet yapılabiliyormuş; bunu duyduğumda ise o paranın değeri çok azalıyor. Diğer bir değerlendirmede, kaç adet savaş uçağı satın alabileceği veya kaç adet Scud füzesi haline dönüşebileceği... Bunlar bizim aklımıza bile gelmeyecek para “değerlendirme” alanları! Açlık nasıl yok edilir, kaç adet çağdaş sanat müzesi açılır, hayvanlar nasıl sorunsuz yaşayabilir, bizim beynimizin refleksleri bu konular... Düşünüyorum da halkımız “böyle bir para kayboldu, soruşturulması da engelleniyor” dendiği zaman “Allah Allah niye acaba istemiyorlar?” diye düz bir mantıkla konuyu daha fazla düşünüyor. Bilmem bu sade verileri daha incelediği oluyor mu iktidarın! Sonuçta, onlar da bir yerlerde siyasi beklenti hataları yapıyor ki artık bugünkü şart ve yasalarla seçime yaklaştıkça hiddetlenip bir yandan baskı ve “Atatürkçülüğü karartma operasyonları”nı hızlandırmaktan başka çare göremiyor, bir yandan da muhalefetin ve yazarların sıkça hatırlattığı İnönü’den şu cümle gündemde yankılanıyor: “Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum, suçluların telaşı içindesiniz.” Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki hapis hükümleri bozuldu Bozdoğan ilk atışta Altan tahliye edildi hedefi vurdu Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “silahlı terör örgütüne yardım” suçundan hapis cezasına çarptırılan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkındaki hükmü bozdu. Altan için tahliye kararı verildi. Yargıtay, FETÖ’nün darbe çağrışımı davasında “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım” suçundan Altan’a verilen 10 yıl 6 ay hapis ile Ilıcak hakkındaki 8 yıl 9 ay hapis cezasına ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. Her iki sanık hakkındaki hükmü bozan daire, tutuklu Altan’ın, bozma gerekçesi ve tutuklulukta geçirdiği süreyi dikkate alarak tahliyesine karar verdi. Dairenin bozma kararını, Türk Ceza Kanunu’nun 220/7’nci maddesinde belirtilen indirimin uygulanmadığı gerekçesiyle aldığı belirtildi. Ilıcak ve Altan “FETÖ’nün darbe çağrışımı” davasında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve “darbeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, sanıkların eylemlerinin “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçunu oluşturduğu gerekçesiyle hükmü bozmuştu. Yeniden yargılama yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan Altan’a 10 yıl 6 ay, Ilıcak’a ise 8 yıl 9 ay hapis cezası vermişti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya yeniden Yargıtay’a gelmişti. l ANKARA/Cumhuriyet Ahmet Altan cezaevindeki işlemlerinin tamamlanmasının ardından salıverildi. Futbolda şike davasında savcıdan mütalaa Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ), “Futbolda şike” soruşturması kapsamında İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen 4’ü tutuklu 88 sanığın yargılandığı davada, savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Mütalaada, eski Organize Suçlar Şube Müdürü Nazmi Ardıç ve eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ahmet Kalender’in de aralarında bulunduğu 63 sanığın “Silahlı terör örgütü üyesi olma”, “Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme”, “Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi veya kaydedilmesi”, “Resmi belgede sahtecilik” ve “İftira” gibi çeşitli suçlardan 7 yıl 6 aydan 3 bin 418 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. İddianamede, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in 35 yıldan 85 yıla kadar, kapatılan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın 35 yıldan 78 yıla kadar, eski milletvekili İlhan Başbilen ve iş insanı Muammer İhsan Kalkavan’ın 35 yıldan 85 yıla kadar, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında da 35 yıldan 80 yıla kadar hapis cezası isteniyor. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, genç teknisyen ve mühendislerin “Göktuğ” projesinde geliştirdiği milli füze “Bozdoğan”ın, ilk atışta hedefi tam isabetle vurduğunu duyurdu. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Erdoğan, “Türkiye, havadan havaya füze teknolojisine sahip sayılı ülkelerden biri olmayı başardı. Genç teknisyen ve mühendislerimizin geliştirdiği görüş içi havahava füzemiz Bozdoğan, ilk atışta hedefi tam isabetle vurdu” dedi. l ANKARA BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Saygınlığı 1 M E R E N G E A olmayan, 2 İ LEK APAŞ aşağı görülen. 3 2/ Topraktan 4 yapılmış, kulpsuz ve küçük çömlek... “Biz” 5 6 7 L İ G ER İ KA OFLAZ Z İ R N A V ANOS G İ NE AD D AN RAN PO de denen 8 A T ASAGUN mersinbalığı 9 E L E J İ O R G türü. 3/ Bir soru sözü... Tohumlarından kandilyağı, çiçeklerinden sarı boya elde edilen otsu bir bitki. 4/ Tiyatroda, bir oyuncunun heyecanlanarak rolünü oynayamamasına verilen ad... Değerli madenlerin saflık derecesi. 5/ Yabancı... Saçın küçük tutamlarının değişik renklerde boyanması... İlgi eki. 6/ Padişahların gönül almak ya da ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kaftan... Zülfü Livaneli’nin bir filmi. 7/ Konya’nın antik dönemlerdeki adı. 8/ Boru sesi... Sıkılmamak için başvurulan oyalanma biçimi ya da en sevilen uğraş. 9/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... İçinde sıvı ilaç bulunan cam tüp. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İntihar eden. 2/ Nazar değmesine karşı tütsü olarak kullanılan otsu bir bitki. 3/ Polonya’nın plaka kodu... Tatlı sularda yaşayan, eti lezzetli bir balık. 4/ Azerilerde özel bir ezgiyle okunan halk türkülerine verilen ad. 5/ Büyüklere özgü söz ve davranışları olan çocuk... Hitit. 6/ Kükürtle demir bileşimlerinden biri... Elektrik direnç birimi. 7/ Cinsiyet... Züppe. 8/ Çipura balığının yavrularına verilen ad... Bir gösterme sıfatı. 9/ Bir avlu ya da bina çevresindeki sütunlu galeri.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear