25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 13 NİSAN 2021 SALI SAĞLIK sibelbahcetepe@gmail.com ÇINKO BAĞIŞIKLIK SISTEMINI GÜÇLENDIREREK DESTEK SAĞLIYOR Yıkım yılları “Emeklilerimiz bugün tarihlerinin en iyi gelir seviyesine sahiptir. Biz göreve geldiğimizde emekli maaşları 66 lira idi.” Bu cümleyi, hafta sonunda AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan kurdu. Konuşmasını kim yazdı bilemem ama “kimse gerçekleri sorgulamaz” diye mi düşünülüyor acaba… Oysa gerçeklere ulaşmak zor değil. 2002’de en düşük emekli aylığı 148 liraydı; bununla 5.5 adet çeyrek altın alınıyordu (fiyatı AKP iktidara geldiğinde 27 idi). Şimdi ise en düşük emekli aylığı 1500 TL ve bununla tanesi 750 TL’den 2 tane çeyrek altın alınıyor. Emekli yoksulluğu giderek derinleşiyor; emekli aylıkları değil yoksulluk sınırına, açlık sınırına bile yaklaşmıyor! Erdoğan ise aynı konuşmada hızını alamıyor ve ekliyor: “Koronavirüs salgını sebebiyle yaşadığımız zorlukların özellikle ülkemiz ve milletimiz için yeni müjdelere kapı aralayacağına inanıyoruz.” Bu cümlenin ardındaki mantığı anlamaya çalışıyorum ama insanların işsizlikten intihar ettiği, açlıktan pazarlarda yerden çürük sebze meyve topladığı, günlük koronavirüs vaka sayısında dünya ikincisi olduğumuz bir ortamda “müjdeden” söz edebilmek, olsa olsa halktan kopukluğun kanıtı olur. HHH Konuştukça coşan Erdoğan, gerçeklikten tamamen kopuyor: “Türkiye’nin rekorlar ve başarılarla dolu son 19 yılına, kadınlarımız ve gençlerimizle birlikte damgamızı vurduk.” “Kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters” diyen birinin bu cümleyi kurması, kendi kendisini yalanlamasının en büyük kanıtı aslında ama biz yine önemli verileri de hatırlatalım. Türkiye’nin son 19 yılı, özellikle kadınlar ve gençler açısından tam bir yıkım oldu. Her gün sokaklarda, evlerde, işyerlerinde şiddete uğrayan kadınlar, can güvenliğinden yoksun bir halde yaşarken tecavüzcüler, katiller cezasız kaldı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde en doğal hakkımız olan geleneksel yürüyüş engellendi, kadınlar devletin güvenlik güçlerince yerlerde sürüklenip tekmelendi. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Kadının Adı” adlı çalışmasında durumu net olarak ortaya koydu. 2004’ten 2019’a kadar taciz vaka sayısı 8’e katlandı. Cinsel dokunulmazlığa dair suç sayısı, son 5 yılda yüzde 155 arttı. AKP’nin iktidara geldiği 2002’den itibaren 18 yılda Türkiye’de en az 7 bin 500 kadın öldürüldü. AKP, 2016’dan itibaren “evlilik mağdurları” adı altında çocuk istismarını meşrulaştıracak düzenlemeleri gündeme getirirken “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçları da aynı dönemde ikiye katlandı. HHH Gençler konusunda ise en çarpıcı veri, geçen yıl yapılan bir araştırmaya (Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık araştırması) göre, 1829 yaş grubu arasındaki gençlerin yüzde 76’sının daha iyi bir gelecek için yurtdışında yaşamak istemesi! Bir başka araştırma (SODEV ile Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin araştırması), AKP’li gençlerin yüzde 52.7’sinin, MHP’li gençlerin ise yüzde 68’inin Türkiye’den gitmek istediğini ortaya koydu. Neden gitmek istiyorlar? Çünkü bu ülkede düşüncelerini serbestçe ifade edemiyorlar, özgürlüğe ve adalete özlem duyuyorlar. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gibi kayyum rektör istemiyorlar! Bu durumda Erdoğan’ın konuşmasındaki cümleyi düzeltmek gerekirse doğrusu şudur: AKP, Türkiye’nin ülkeyi çağın gerisine düşürecek adımlarla dolu son 19 yılına Fethullah Gülen Cemaati, tarikatlar, dönek “solcular”, ABD ve AB ile birlikte damgasını vurdu! Yıkım yıllarına bu güruh imza attı. 860 GRAM DÜNYAYA GELDI, HAYATA TUTUNDU İzmir’de 860 gram olarak dünyaya gelen Ali Doğan bebek, 117 günü yoğun bakımda geçen 7 aylık tedavi sonucunda 4 kilo 600 gram ağırlığına ulaştı. Manisa’nın Turgutlu ilçesinde yaşayan Rümeysa Ünlütaş (24), yüksek tansiyon hastalığı nedeniyle bebeğini 17 Eylül’de, İzmir’de bulunan bir özel hastanede, 29 haftalık olarak dünyaya getirdi. Doktorlar yaptıkları kontrollerde erken doğuma bağlı olarak bebeğin akciğerlerinin gelişmediğini belirledi. Bebek, daha sonra yenidoğan yoğun bakım servisinin bulunduğu başka bir özel hastaye sevk edildi. Burada 117 gün kuvözde tedavi gören ve bu süreçte kasık fıtığı operasyonu da olan bebek, uygulanan tedaviler sonucunda sağlıklı şekilde akciğerleri gelişti ve kilo almaya başladı. Uzman Dr. Devran Demir, bebeğin kendilerine getirildiğinde akciğerlerinin gelişmemesi ve kilo azlığından dolayı hayati tehlikesinin bulunduğunu belirterek “Bu kadar yaşadığı sağlık sorununa rağmen hayatta kalmayı başardı. O, bizim için mucize bir bebek” dedi. Anne Rümeysa Ünlütaş ise “Onu kucağıma almak benim için tarif edilemez bir mutluluk. Bebeğim her kilo aldığında yeni kıyafetlerini ona büyük bir mutlulukla giydiriyorum” diye konuştu. l AA ÇINKODAN ZENGIN BESINLER n İstiridye n Kırmızı et n Kümes hayvanları n Yengeç ve ıstakoz gibi deniz mahsulleri n Zenginleştirilmiş kahvaltılık gevrekler n Fasulye n Fındık n Tahıllar n Süt ürünleri n Yeşil yapraklı sebzeler DR. AYÇA KAYA: Çinko düzeyi yeterli olan kişilerde hastalık daha hafif seyrediyor, hastanede kalış süresi de ortalama 2.5 gün azalıyor. İstiridye, kırmızı et, kümes hayvanları, fasulye, fındık, tahıl, süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler çinkodan zengin besinlerdir. SAĞLIK Sibel BAHÇETEPE Çinko yükü hafifletir Covid19’dan korunmada çinkonun bağışıklık sistemini güçlendirerek destek sağladığı belirtildi. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, “Araştırma sonuçları da göstermiştir ki çinko düzeyi yeterli olan kişilerde hastalığın daha hafif seyrediyor, özellikle yaşlılarda zatürree ile savunma sisteminin aşırı bir reaksiyonu olarak tanımlanabilen sitokin fırtınası oluşum sıklığını ve bunun sonucunda hastanede kalış süresini ortalama 2.5 gün azalıyor” dedi. Dr. Kaya, bağışıklık için önemli bir eser element olan çinkonun, Covid19’a karşı vücudu desteklediğini, hastalığın daha kısa sürede ve daha hafif geçirilmesine yardımcı olduğunu gösteren pek çok araştırma sonucu olduğunu açıkladı. T hücresi etkilenir Dr. Kaya, çinkodan zengin kaynakları sıralarken tam tahıllar, kırmızı ve beyaz et, yumurta ve deniz ürünleri, karaciğerin ve yeşil yapraklı sebzeler zengin çinko kaynakları olduğunu ve bunların düzenli olarak alınmasının önemli olduğunu belirtti. Kaya, şöyle devam etti: “Ne yazık ki Türkiye’de topraklarımızın yüzde 49.8’inde çinko eksikliği bulunmaktadır. Bu durum besinlerden yeterince çinko alamamamıza yol açıyor. Çinko açısından zengin olan et, de! HASTALARIN YARISINDA ÇINKO EKSIKLIĞI International Journal of Infectious Diseases dergisinde yayımlanan “Çinko eksikliği bulunan hastalarda Covid19 klinik sonuçları” başlıklı çalışmanın sonuçlarının ayrıntıları şöyle: • Kandaki çinko seviyesi Covid19 öncesi bağışıklık için önemlidir. Araştırmalar, özellikle hastalıkta görülen sitokin fırtınasının yükselmesinin çinko eksikliği ile ilişkili olduğunu göstermektedir. • Özellikle yaşlılarda, düşük çinko durumunun pnömoni için bir risk faktörü olduğu gösterilmiştir. • Çinkonun Covid19’a yakalanma oranını azalttığı, yakalananların da hastalığı daha az komplikasyonlarla ve/veya daha az hastane yatış süreleri ile atlattığı ifade edilmiştir. • Araştırmaya konu olan Covid19 hastalarının yüzde 57.4’ünde çinko seviyesinin düşük olduğu görülmüştür. • Çinko eksikliği olan Covid19 hastalarının yüzde 70.4’ünde komplikasyon görülürken bu oran çinko eksiği olmayan hastalarda yüzde 30 seviyesinde bulunmuştur. • Çinko eksiği olan Covid19 hastaları hastanede 7.9 gün kalırken, çinko eksiği olmayan hastalar 5.7 gün sonra taburcu olmuştur. • Covid19’u ağır geçiren, entübe hastaların çinko düzeyleri üzerinde yapılan bir başka araştırmada da ağır Covid19 hastalarındaki serum çinko düzeyleri hafif/ orta Covid19 hastalarına göre daha düşük bulunmuştur. niz ürünleri ve karaciğer gibi gıdalarda ise bu ürünlerin fiyatlarının yüksekliği de beslenme yoluyla alabileceğimiz çinko eksikliğini maalesef artırıyor. Doktorunuzun önereceği kan tahlilleri ile kandaki çinko seviyelerine bakılarak eksiklik görülmesi durumunda bağışıklığı korumak için doktor tavsiyesi ile reçete düzenlenebilir. Son yapılan araştırmalar da göstermiştir ki bağışıklık sisteminin ve özellikle bu sistemin önemli bir oyuncusu olan T hücresinin işlevleri çinko eksikliğinden olumsuz etkilenmektedir. ” Vücutta depolanamaz Çinkonun fazlalığının çok nadir görülen bir durum olduğunu anlatan Kaya, “Çinko vücutta biriken ve depolanan bir metal değildi. Covid19’dan korunmak için alınması gereken tüm önlemlerle birlikte çinkonun da bu korunmada destekleyici olduğunu araştırma sonuçları da göstermiştir” dedi. EN BÜYÜK SORUN TOPLUMSAL DAMGALAMA Şizofrenide erken tanının önemine işaret eden uzmanlar, hastalığın erken safhalarda tedavi edilmeye başlanırsa daha kolay kontrol altına alınabildiğine dikkat çektiler. Uzmanlar, hastaların karşılaştığı en büyük sorunun da toplumsal damgalama olduğunu da vurguladılar. Şizofreniyi “genç yaşlarda başlayan, her toplumda ve sosyokültürel düzeyde görülebilen, kişinin işlevselliğini belirgin olarak bozabilen bir psikiyatrik hastalık” olarak tanımlayan Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, hastalığın düşüncelerde bozulma, duygusal, davranışsal ve bilişsel değişiklikler ile seyrettiğini belirtti. Her hastada değişken Hastalığın başlangıç ve seyrinin her hastada değişkenlik gösterebileceğini aktaran Arıcı, şöyle devam etti: “Arada alevlenme dönemleri ile giden tansiyon, şeker hastalığı gibi kronik gidişlidir. Başlangıcı içe kapanma, depresyon gibi sessiz belirtilerle uzun yıllar sürebildiği gibi, stresli bir dönem sonrası günler içerisinde kuşku, sesler duyma, uykusuzluk gibi belirtilerle aniden de başlayabilir. Şizofrenide diğer hastalıklarla karşılaştırdığımızda en önemli sorun toplumsal damgalanmadır.” Çocuklarda bir haftayı aşan iştahsızlığa dikkat Bebek ve çocuk bakımında ebeveynlerin en hassas olduğu nokta beslenme oluyor. Çocukların bazen iştahsız olabildiğini ve bunun bazen doğal bir durumken bazen de bir hastalığın belirtisi olabildiğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ela Tahmaz Gündoğdu, “Bebeklerde ve çocuklarda görülen iştahsızlık aileler için endişe edici bir durum. Bir haftadan uzun süren ve kilo kaybına sebep olan iştahsızlıkta mutlaka doktora başvurulmalı” dedi. Bebeklerin tat duyusuna ulaştıktan sonra bazı gıdaları seçtiklerini ve yemek istemediklerini, bu durumda ailelerin de zorlayıcı olmamasını gerektiğini vurgulayan Gündoğdu, “Bazen anne ve babalar çocuklarının damak zevkini anlayana kadar bir süre geçer. Yeni bir gıdaya başlandığında çocuk bunu beğenmeyebilir, ağzından çıkararak reddedebilir. Bu gibi durumlar genellikle annebabalar tarafından iştahsızlık olarak algılansa da eğer bebek normal kilosundaysa endişe etmeye gerek yoktur” diye konuştu. Bir haftadan uzun sürüyorsa Çocukların diş çıkarma dönemlerinde kısa süreli iştahsızlıkların da olabileceğini anımsatan Gündoğdu, “Çocuk, hastalık sırasında üst solunum yolu enfeksiyonu ve nezle geçiriyorsa iştahsızlık ortaya çıkabilir ama bunlar en fazla bir hafta sürer ve normale döner. Bir haftadan uzun süren ve kilo kaybına sebep olan durumlarda mutlaka doktora başvurulmalı ve altta yatan bir hastalık yoksa bebeklere uygun propolis, C vitamini ve çinko içeren takviyeler verilebilir” önerisinde bulundu. Bir haftadan uzun süren ve kilo kaybına neden olan iştahsızlığın ciddi hastalıkların habercisi olabileceğini vurgulayan Gündoğdu, şöyle devam etti: “İştahsızlığın tanısı için kan sayımı, idrar testi, kan, biyokimya, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri yaptırılmalı, kanda devit ve vitamin düzeylerine bakılmalıdır. Fizyolojik olan durumlar kendiliğinden düzelirken, eğer altta yatan bir sebebi varsa hastalığın tanı ve tedavisi gereklidir. Özellikle idrar yolu enfeksiyonu iştahsızlık ile başlayabilir, daha sonra ateş ile devam edebilir. Diğer büyüme gelişme sorunları, demir eksikliği anemisi, D vitamini veya diğer vitamin eksiklikleri, çölyak ve inflamatuvar bağırsak hastalıkları, kronik karaciğer ve böbrek hastalıkları da önce iştahsızlık sonra da büyümenin durması şeklinde başlayabilir.” Dr. Ayça Kaya SAĞLIK REHBERİ DENGELI KILO 5VERMENIN YOLU Beslenme ve Diyet Uzmanı Nilay Şabanoğlu Cansever, içinde bulunduğumuz süreçte, bağışıklığımızı da düşürmeden nasıl kilo vermeliyiz noktasında önerilerde bulundu. 1Su içmeyi ihmal etmeyin: Her gün en az 22.5 litre su içelim. Güne metabolizmayı hızlandırmak, sindirimi kolaylaştırmak için bir bardak ılık su ile başlayalım. 2Öğünlerinizi atlamayın: Gün içerisindeki kalori alımınızı dengede tutabilmek için öğünleri bölerek ve dengeli bir şekilde almaya özen gösterin. Güne dengeli bir kahvaltı ile başlayıp öğle yemeğini atlamadan, hafif bir akşam yemeğiyle tamamlayın. 3İhtiyacınıza göre ara öğünleri planlayın: Ana öğünlerde kontrolsüz kaldığınızı veya miktar olarak çok tükettiğinizi düşünüyorsanız günlük beslenmenizin içerisine 12 ara öğün ilave edebilirsiniz. Önemli tercihinizi sizi tok tutacak çiğ kuruyemişler veya kaliteli protein kaynaklarından olan kefir/yoğurt gibi besinlerden veya lif içeriği yüksek meyvelerden yana kullanabilirsiniz. 4Egzersizi ihmal etmeyin: Hava koşullarını bahane etmeden gün içerisinde mümkün olduğu kadar aktif olmaya haftada en az 34 gün düzenli egzersiz yapmaya dikkat edin. 5Sürdürülebilir olmayan diyetlerden uzak durun: Kalorisi düşük veya tek tip besinli veya uzun süre uygulanan sıvı detoks diyetleri gibi programlar hem bağışıklık sisteminizin zayıflamasına hem de uzun vadede bir takım sağlık sorunlarına yol açabilir. Önemli: her diyet size uygun olmayabilir. Unutmayın: beslenme kişiye özel olmalıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear