25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 24 MART 2021 ÇARŞAMBA HABER Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz? İktidarın hegemonya olanakları daraldıkça, yönetsel istikrar da bir hayale dönüşüyor. Merkez Bankası’na yeni atanmış başkanı apar topar görevden almaktan tutun da İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı çekilme hamlesine kadar her şey bu istikrarsızlığın bir işareti. Yeni sistemi en çok da “istikrar”, “öngörülebilirlik” için istemişlerdi; öyle değil mi? Tablo ortada. Şu anda tek istikrar, iktidarın kararına göre hayatımızın yarın nasıl olacağı konusundaki endişemizdedir. Anılan istikrarsızlık kendisini günlük, keyfi kararlarda ve siyasal ittifak mühendisliği girişimlerinde dışa vuruyor. Zaten ikisi büyük oranda iç içe geçmiş durumda. İktidar bloku çok çeşitli, görünür ve görünmez katmanlardan oluşuyor. Saray, kötüleşen ekonomik tabloda bir yandan sermaye kesimleri arasındaki dengeyi ve buna paralel olarak da parti içindeki sınıfsal eğilimleri bir arada tutmaya çalışıyor. Çünkü rakip partiler var, kaymaların engellenmesi yönündeki arayış, panik hamlelerini çoğaltıyor. Diğer yandan, ittifaka dahil olan partileri ve kesimleri birlik içinde tutmak adına da yeni tutkallar aranıyor. Bu noktada da yeni tavizler veriliyor, arka arkaya. Bu aslında bir yandan “her şeyi yapabiliyoruz, bizi kimse engelleyemez” türü bir güç gösterisi olsa da yönetenlerin iktidarda kalmak için verebileceği tavizleri, bağımlılığı gösterdiği oranda bir kırılganlık kanıtı da oluşturuyor. Üçüncü hamle de ittifaka dahil olmayan partileri ittifaka katabilecek tavizlere dayanıyor. Bu hamle, doğrudan bir partiyi (örneğin İstanbul Sözleşmesi bahsinde Saadet Partisi’ni) tamamen yanına çekmeye yaramasa da ittifak dışında kalan parti ve kesimlere, gerçek iktidarın tek kişinin elinde olduğunu göstermeye ve buraya yakınlaşılması durumunda, istenen tavizleri almanın, iktidar gibi hissetmenin mümkün olduğu mesajını vermeye hizmet ediyor. Dolayısıyla alınan kararları, ülkenin ya da halkın “bekası” değil, iktidarın kısa vadeli siyasal çıkarları, hesapları belirliyor. Yöneten parti kendi siyasal geleceğinde gördüğü istikrarsızlığı, ülkenin karar süreçlerine, yönetimine ve halkın geleceğine dönük bir istikrarsızlık biçimine dönüştürüyor. Kendi kaygılarını bütün ülkenin yükü haline getiriyor. ‘Ben yaptım oldu’ sistemi Bu hamleler bir yandan da muhalefet partileri arasındaki çatlakları görünür kılıp derinleştirmeyi amaçlıyor. Bir gece yarısı, kamuoyundan kaçırılarak ülkenin yoksullaşmasına hizmet edeceği bilinen bir görevden alma kararının İstanbul Sözleşmesi tartışmasıyla birlikte sunulması bu açıdan bir tesadüf gibi görünmüyor. Siyasal İslamcılık tam da bu zaten. Halkın gerçek meselelerinin üstüne kültürel, dinsel bir örtü yerleştirip, sömürüyü buradan haklılaştırıp kutuplaşmayı derinleştirmeyi, bu vesileyle de mevzileri genişletmeyi umuyor. Diğer yandan, Meclis’te kanun yoluyla da yapılabilecek bir işlemin, anayasaya uygunluğu tartışma konusu olan, tek taraflı CB kararı ile dayatılması, tek kişilik yürütmenin bir iktidar tarzı olarak yasamanın alanına doğru kendisini daha fazla genişletme, bunu bir tarz olarak yerleştirme arzusundan da bağımsız görünmüyor. Nitekim kararlar tek taraflı alındığı gibi kamuoyu bilgilendirilmiyor, gerek bile duyulmuyor. “Ben yaptım oldu”ya daha da alışmamız isteniyor. Bunun adı sistem değil, sistemsizlik. Alışmamalıyız. Son bir haftada hızlanan tüm gelişmeleri, HDP’ye dönük kapatma davasından İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilmeye uzanan tüm hamleleri bu bütünlük içinde okumak, parçalı bakış açısına yönelip iktidarın ekmeğine yağ sürmeden siyaset geliştirmek zorunlu. Bu noktada iktidarın en büyük avantajı, ülkenin kötü yönetiminden rahatsız olan tüm demokratik eğilimlerin asgari bir program ve ilke temelinde bir araya gelmemesi, muhalefet partilerinin kişileşmiş iktidar karşısında hâlâ kişiler üzerinden mesaj vermeye, kişiler üzerinden bariyer oluşturmaya çalışmasıdır. Evet, doğru; Türkiye’de siyaset lider, kişi merkezli gidiyor. Ancak bunu veri kabul etmek, A kişisini öne çıkaralım, B kişisini yedekte tutalım, C kişisinin anmasında buluşalım mantığını bir birlik stratejisi için yeterli kılmıyor. İktidar bloku ülkeyi kötü yönetiyor. Halk fakirleşiyor, adaletsizlikler yayılıyor. Bu noktada asıl soru, 12 Eylül faşizmine karşı Server Tanilli Hoca’nın gündeme getirdiği ve altını alternatif bir model koyarak doldurmaya çalıştığı şu sorudur: Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz? Kitabı da yeniden okumanın zamanı. Evet, asıl bunu, ilkelerini, ekonomiden siyasete programını, anayasal gündemini, kurumsal reformlarını tartışan, halkı somut bir çıkış önerisi etrafında toplayarak bu uçurumdan ülkemizi kurtarmaya güvence veren, bir güç ve alternatif olduğunu gösteren siyasette birlik gerekiyor. Yoksa kuru kuru birlik bir anlam ifade etmiyor. OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK n Baş tarafı birinci sayfada Dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ayrılığı gözetmeden tüm vatandaşların bir araya gelerek oluşturdukları, herkesi kucaklayan ortak bir üst kimlik tanımıdır bu. İstanbul Sözleşmesi 10 yıl önce imzalanarak Meclis’in kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’ni, Erdoğan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile iptal etti. Meclis’ten çıkan yasaları, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle iptal edemezsiniz. Bir kanun, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kaldırılamaz. O zaman, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa Birliği Sözleşmesi ya da Birleşmiş Milletler Sözleşmesi de iptal edilebilir. Bu anayasaya tamamen aykırıdır. Cumhurbaşkanı ne kraldır ne padişahtır ne de otoriter bir devletin başıdır. Cumhurbaşkanı anayasaya uymak zorundadır. Tarikatları memnun etmek Meclis kararını ortadan kaldıran AKP siyasal iktidarı, tarikatları memnun etmek için tüm kadınları karşısına almaktan çekinmiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali “ileri reformlar yapacağız” denildiği, Avrupa Birliği’ne demet demet çiçek sunulduğu bir dönemde yapılıyor. AKP içeride ve dışarıda güven kaybediyor. İnanılırlığını yitiriyor. Merkez Bankası Son 20 ayda 4’üncü kez Merkez Bankası Başkanı değiştiriliyor. Bu durum ekonomide sarsıntı yaratıyor. Enflasyonu olumsuz etkiliyor, döviz fiyatlarını yükseltiyor. Dört ay önce göreve gelen Ağbal, Merkez Bankası politika faizlerini önce yüzde 17’ye, sonra yüzde 19’a çıkarmıştı. Döviz kurlarında bir dengeye doğru gidilirken iki gün önce görevden alındı. Ekonomi böyle yönetilemez. Enflasyon böyle indirilemez. Yeni Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, öncelikli hedefin enflasyonu düşürmek olduğunu, doğrudan para politikası araçlarını etkiler şekilde kullanacaklarını söylüyor. O gidenler de aynı cümleleri söylemişlerdi. Güven duygusu AKP siyasal iktidarı, ekonomik alanda etkinliğini ve inanılırlığını yitirmiştir. Piyasada güven duygusu kalmamıştır. AKP iktidarının yumuşak karnı “güvenilirlik”, “inanılırlık” duygusunu yitirmiş olmasıdır. Siyasal yaşamda ve özellikle ekonomik alanlarda inanılırlık en önemli unsurdur. Zaten kırılgan olan ekonomi tek adam olgusunun kesin olarak ortaya çıkmasıyla daha da hassas bir durum almıştır. Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilen Kavcıoğlu, ilk aşamada AKP’nin geleneksel yapısına uygun olarak Twitter hesabından ekonominin düzelmesi yolunda “ayetler paylaşma”, “mübarek cuma kutlamaları” yapma yoluna gitmiştir. Ekonomi bilimdir Oysa ekonomi alanı çok unsurludur. Ancak bilimsel yaklaşımlarla yönetilebilir. Burada ayetlere, cuma kutlamalarına yer yoktur. Böyle kolay olsaydı dualarla bu iş çözülebilirdi. Unutulmasın er geç bir seçim olacaktır. Seçmen de güvenilirliğe bakacaktır. Seçmenin oyunu ekonomi ve hayat pahalılığı belirleyecektir. Akşener’den Erdoğan’a Merkez Bankası Başkanı ve İstanbul Sözleşmesi tepkisi: Böyle devlet yönetilmez AKP’Lİ MAHİR ÜNAL IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN ‘19 yıl hazırlıktı yeni başlıyoruz’ AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal katıldığı bir televizyon programında, partinin kongresinde seçilecek kadroların, Türkiye’yi siyasal olarak 2023’e taşıyacak kadrolar olacağını belirtirken, geniş bir Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) oluşturulacağını aktardı. “19 yılda yaptıklarımız bir hazırlıktı, biz yeni başlıyoruz” diyen Ünal, kongreye 11 siyasi partinin davet edildiğini, HDP’ye ise davet gönderilmediğini aktardı. Ünal, kabine değişikliği iddialarına ilişkin ise “2023’e dönük sadece partide değil, diğer alanlarda da Sayın Cumhurbaşkanımız, ekibiyle beraber yeni bir düzenlemeye gidecektir. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz” dedi. Ünal, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili, “yeni bir metin üzerinde çalıştıklarını ve yakın zamanda kamuoyuyla paylaşacaklarını aktardı. Ünal dün yaptığı diğer açıklamada da “2023 seçim lerinin işaret fişeğini buradan vermiş olacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız manifesto niteliğinde bir konuşma hazırlığı yaptı” dedi. Draghi ve Merkel’le görüştü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İtalya Başbakanı Mario Draghi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Haberi duyuran Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, görüşmenin AKP kongresi öncesinde olmasına da dikkat çekti. Erdoğan, daha sonra Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştü. l ANKARA Harp okullarına giriş koşullarını belirleyen yönetmeliklerde kritik değişiklik: ‘İrticai faaliyet’ çıkarıldı HÜSEYİN HAYATSEVER Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) subay ve astsubay yetiştiren Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na giriş şartlarında dikkat çeken bir değişiklik yapıldı. Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği ile Milli Savunma Üniversitesi Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmeliği Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Bu yönetmeliklerle 2001 tarihli Harp Okulları Yönetmeliği ve 2003 tarihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı. Önceki yönetmelikte giriş koşulları arasında sayılan “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartı yeni yönetmelikte yer almadı. Bunun yerine önceki yönetmelikte olmayan “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak” hükmü giriş koşullarına eklendi. ‘Ders çıkarmamışlar’ Yapılan değişikliği Cumhuriyet’e değerlendiren emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, bu adımın tehlikeli sonuçlara yol açma riski bulunduğunu vurgulayarak, “Bu, FETÖ vakasından hiçbir şey öğrenilmediğinin, hiçbir ders çıkartılmadığının açık bir itirafıdır” dedi. “Bu değişiklikle tarikatlara ve cemaatlere, eğer iktidara karşı bir tavırları yoksa, yol açılmış oluyor. Burada AKP’nin orduyu tamamen kontrol etmeyi ve AKP’nin bakış açısını devletin resmi bakış açısı haline getirmeyi amaçlayan bir yaklaşım görüyoruz” diyen Yavuz, şunları söyledi: “Tarikatların, cemaatlerin Harp Okulları’na girişinin önü yasal olarak da açılmış oluyor. Halihazırda memleket tarikatlar cenneti haline gelmiş durumda, ‘ordu da tarikatlar cennetinin bir parçası olsun’ diyorlar. Bu adımın çok tehlikeli sonuçlara yol açma riski bulunuyor. İktidarın, ‘bize yakın olursa tarikatların orduya yerleşmesinde hiçbir sorun yok’ anlayışının yansımasıdır. Görülüyor ki iktidar, geçmişten hiçbir ders çıkarmamış, bu yönetmelik bunun itirafı niteliğindedir.” l ANKARA HDP’Lİ KADINLAR: Kadın örgütleri ortak çalışmalı HDP Kadın Meclisi, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile iptal edilmesine ilişkin bir araya geldi. Online toplantıya, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran ile milletvekilleri ve kadın meclisi üyeleri katıldı. Toplantıda sözleşmeden çekilmenin kadın haklarına ve kazanımlarına ağır bir saldırı olduğu belirtilerek, bu saldırıya karşı bütün kadın örgütleriyle ortak çalışmaların yapılması ve bu mücadelenin yol ve yöntemlerinin belirlenmesi üzerinde durulduğu açıklandı. l İç Politika SANCAR’DAN RAPORTÖRE ÇAĞRI: Reddet bu iddianameyi HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında, kapatma davasının, yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davası olduğunu belirterek, “Hukuki hiçbir yanı, hukukla tartışılacak tarafı yok, çünkü bu ülkede hukuk, adalet yok” dedi. Davanın savcısının siyasi iktidarın başı olduğunu, davanın da Saray’da hazırlandığını söyleyen Sancar, “Hayatta olmayan arkadaşlarımıza siyasi yasak talep etmişler. Bu dönem yazılan iddianameler kadar ayıp olanlarını görmedim. İddianamede diyorlar ki ‘HDP milli meselelerde devletin yanında durmamıştır.’ Savaş tezkerelerine elbette karşı çıkacağız. Savaş politikalarıyla bu halkı açlığa, kana, yoksulluğa mahkum etmenize elbette itiraz edeceğiz. Onay vermiyoruz ve bunun da şerefini taşıyoruz, onurla sahipleniyoruz” ifadelerini kullandı. Sancar, ilk incelemeyi yapacak raportöre de seslenerek, “Reddet bu iddianameyi, ortak olma. ‘Bu iddianame kabul edilemez’ diye karar ver ve tarihin aydınlık sayfalarında yerini al” dedi. Sancar, İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmasını “Anayasa’nın askıya alması” olarak nitelendirdi. l ANKARA/Cumhuriyet İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Merkez Bankası (MB) Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasına ve Türkiye’nin bir gecede Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine tepki gösterdi. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” diyerek, mor renkte giydiği ceketle partisinin grup toplantısına katılan Akşener, cumartesi günü yaşananların beş bin yıllık devlet geleneğinin, “başa bela edilen ucube sistemde ne büyük bir tehdit altında bulunduğunun göstergesi olduğunu” söyledi. “Devletmiş, anayasaymış, kanunmuş, hepsinin artık önemsiz bir detay haline geldiğini” vurgulayan Akşener, “Sırf canları istedi diye uluslararası bir anlaşmayı feshedebiliyorlar. Gecenin bir yarısı, itibarı bağımsızlığından gelen MB’nin bir başkanını daha görevden alabiliyorlar. Sayın Erdoğan, millet iradesini hiçe sayan o kanunsuz yetkiyle, gece yarısı aklına esmiş ve İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmiş. Bu yetki aşımı, milletimiz için hak gaspıdır. Böyle devlet yönetilmez. Cumhurbaşkanı dahil hiç kimse, anayasanın ve kanunların üzerinde değildir. Bugün, kendin için açtığın bu dolambaçlı yollar, yarın döner dolaşır karşına çıkar” dedi. ‘Yol yakınken geri dön’ Erdoğan’a, “Türk devletinin hukukuna halel getirecek hesabın içindeysen yol yakınken geri dön” çağrısında da bulunan Akşener,“Devlet ebet müddet diyen bizler, varlığımızın teminatı olan devletimizin, Sayın Erdoğan’ın elinde, oyuncak olduğu gerçeğine, sessiz kalamayız. Devleti, şahıs şirketi zannettiklerini biliyorduk’’ dedi. Meclis’in İstanbul Sözleşmesi’ni 2011’de tüm partilerin onayıyla, milli bir uzlaşıyla, kabul ettiğini anımsatan Akşener, “Madem, kafanızı karıştıran maddeler vardı, o zaman sözleşmeyi neden imzaladınız? Madem, şüpheleriniz vardı o zaman neden, bir de adını İstanbul Sözleşmesi koydunuz? Niye imzaladın, şimdi niye vazgeçiyorsun, bu millete, kadınlara anlatacaksın” ifadelerini kullandı. Akşener, “Mesele, 19 yıldır benimsediği, fırıldak siyaset anlayışıdır. Bu siyaset, kullanat Selpak siyasetidir. Bunların, siyasi ortaklıkları da böyledir. Bu ittifakı hiç bozmadan devam ettirdiği bu ülkede bir kişi var. O da İmralı canisi Abdullah Öcalan’dır. Ailevi birliktelik var aralarında. İşi bittikten sonra, her ittifak ortağına, sümüklü mendil muamelesi yapan da yine Sayın Erdoğan’dır” dedi. ‘Eğile eğile gidiyorsun’ Akşener, MB Başkanı Naci Ağbal’ın bir gecede görevden alınmasına ilişkin “bu ucube sistemde Erdoğan’ın bilgisi ve izni olmadan faiz artırımı yapılamayacağını” vurguladı. “Sözümona kendisi faiz düşmanı ama faizi artıran da kendisi, faiz artınca kelle alan da yine kendisi” diyen Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir zamanlar, ‘Gazete manşetleriyle bize istikamet çizemezler’ diyordun. Manşetlerle vuruşa vuruşa geliyordun, manşetlere eğile eğile gidiyorsun. Türkiye’nin makroekonomik sorunu yoktur. Türkiye’nin, MakroErdoğanik sorunları vardır.” l ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear