23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 10 MART 2021 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ? ABD’nin Suriye saldırısı Abdülhamit’in NE KADAR HUKUKI askeri hezimeti: 93 HARBI KAAN KUTLU ATAÇ MERSIN ÜNIVERSITESI ÖĞRETIM ÜYESI Amerikan Hava Kuvvetleri, 25 Şubat’ta Suriye’nin doğusuna bir saldırı düzenledi. Amerikalı yetkililer tarafından saldırının SuriyeIrak sınırındaki kontrol noktasında konuşlanmış olan İran destekli milis güçlerinin kullandığı binalara yönelik olduğu belirtiliyor. Ayrıca saldırının Amerikan askerlerine yönelik yakın tehdidin engellenmesiSuriye’deki askeri operasyonlar, Amerika’nın Obama ve Trump dönemlerinden bu yana Suriye’deki varlığının, özellikle Kongre’de sık sık sorgulanmasına neden oluyor. 25 Şubat saldırısı sonrası Senato’nun güçlü Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Partili Bob Menendez, saldırı öncesi Kongre’nin bilgilendirilmemesini sert bir şekilde eleştirdi. MUHARREM BAYRAKTAR GAZETECI Mart ayı... Rusların İstanbul’u ele geçirmelerine ramak kaldığı, Rus ordusunun Yeşilköy önlerine kadar girdiği, koskoca Osmanlı hakanı (!) Abdülhamit’in içine düştüğü dramatik hezimetten kurtulsekiz gün gecikmeyle ulaşıyordu. Bu arada karşılıklı savaş pozisyonları ve hareket şartları değişiyor, savaş başka bir şekle bürünüyordu. Saraydan gelen emrin dışında savaş planı uygulamama emri verilen komutanlar ise bu korkunç gecikmelerden dolayı, yapılne dönük olduğu ileri sürülüyor. mak için diplomatlarına “An ması gereken ani hareketSaldırı, Biden’ın otuz altıncı başkanlık laşma için Ruslar ne istiyor leri yapmakta sürekli gegününde gerçekleşti ve döneminin bilinsa kabul edin!” diye talimat ciktiler, sürekli toprak kaydiği kadarı ile ilk askeri operasyonu. Salverdiği; 3 Mart 1878 Ayaste bettiler. dırının bir yandan bölgesel, siyasi gelişfanos Antlaşması’nın ve de Ruslar, savaşın ilanı ile melere etkisi tartışılırken diğer taraftan Rus ordusunun İstanbul’u birlikte 24 Nisan 1877’de da askeri müdahalenin Amerikan kanunele geçirmek üzere olduğu Romanya’ya girdi. Bize bağlarına uygun olup olmadığı ve saldırıyla ilgili yetkilendirme konusu uzun yıllardır devam eden Başkan ve Kongre arasındaki çekişmeyi ve hukukilik tartışmalarını da alevlendirdi. Dikkat çeken detay Tartışmalar iki ana çerçevede şekillendi: Anayasanın 1. ve 2. maddeleri ile 1973 tarihli Savaş Güçleri Kararı (ya da genel anlamıyla bilinen Savaş Güçleri Yasası). Anayasanın 1. maddesi savaş ilanı yetkisini yürütmeye değil, yasama organı olan Kongre’ye veriyor. Ancak 2. maddeye göre silahlı kuvvetlerin başkomutanı sıfatıyla Amerikan halkının çıkarlarını koruma konusunda en üst düzeyde sorumlu ve tüm askeri meselelerde nihai otoriteye sahip. Bu çerçevede başkan, Kongre’den yetki almaksızın ulusal çıkarlar doğrultusunda ve anayasada belirtildiği şekli ile doğası, kapsamı ve süresi savaş seviyesinde olmamak kaydı askeri operasyon talimatı verebiliyor. Başkan açısından dikkat çeken husus, başkanın kırk sekiz saat içerisinde Kongre’yi bilgilendirme zorunluluğu ve askeri harekâtın altmış günlük süreyi aşmaması şartı. Konunun uluslararası hukuk boyutunu ilgilendiren kısmı ise Biden’ın son Suriye örneğinde de görüldüğü üzere saldırının meşru gerekçesini Amerikan askeri personelinin korunması amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Yasası’nın 51. maddesine dayandırması. Bu madde, BM üyelerinden birisinin silahlı saldırıya uğraması halinde meşru müdafaa hakkını kullanmasına cevaz vermesi. Hatırlatmakta yarar var Amerika’nın Suriye’deki askeri operasyonları herhangi bir Kongre (iç hukuk) veya BM kararına (uluslararası) dayanmıyor. Bu da Amerika’nın Obama ve Trump dönemlerinden bu yana Suriye’deki varlığının özellikle Kongre’de sık sık sorgulanmasına neden oluyor. 25 Şubat saldırısı sonrası Senato’nun güçlü Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Partili Bob Menendez, saldırı öncesi Kongre’nin bilgilendirilmemesini sert bir şekilde eleştirdi. Kongrenin Demokrat Partili üyeleri de sırf partiye bağlılık kapsamında Biden’a bu tür operasyonlar konusunda anlayış gösterilmeyeceğini açıkça belirtiyor. Biden yönetimi, Trump dönemindeki uygulamaların tersine bu konularda Kongre ile yakın görüşme içerisinde olacaklarını daha önce bildirmişti. Örneğin Trump’ın 2018’de izin verdiği Suriye saldırısı sonrası Biden, başkan olduğu zaman yalnızca en gerekli hallerde kuvvet kullanımına gideceğini ve bu kararı Kongre’yle anlaşmadan almayacağını ifade etmişti. Ancak başkan olunca bu sözünü unutmuş görünmektedir. Kongre’yle uzlaşı isteniyor Biden’ın kendisinden önceki yönetimlerde olduğu gibi küresel askeri operasyonları en azından iç hukukta anayasal ve yasal gerekliliklere riayet konusunda da Beyaz Saray’ın yürütmenin imtiyazı çerçevesinde bundan sonrasında nasıl davranacağına ilişkin bir gelişme de son günlerde yaşandı. Biden, yirmi yıldır tartışma konusu olan askeri operasyonların yürütülmesi konusunda Kongre ile işbirliğinde yeni bir yasal düzenlemeye gitme niyetini açıkladı. Buna göre Biden, başkanın sonu gelmeyen savaşların sonlandırılması amacıyla terörle mücadelede daha sınırlı bir kapsamda askeri gücün kullanılmasıyla ilgili çalışma yapacak. Karanlığa karşı direnmek… EROL ERTUĞRUL Siyasi konular giderek yoğunlaşıyor. Konuya hukuksal ve anayasal bir ilke ile girmekte fayda var. Siyasal partiler anayasamıza göre demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Yönetimden gitmemenin yollarını aramak ise ne hukuk devleti ile ne de demokrasi ile bağdaşmaz. Yakın zamanda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz” dedi. Bu söz, AKP’nin seçimi kaybetse bile yönetimden gitmemenin yollarını aradığının göstergesidir. Anlaşılıyor ki AKP’yi kuranlar ve yönetenler, “davamız” dedikleri dinci inançları için her şeyi göz alabilir. Hiçbir siyasal kadro “Biz seçimle geldik, her istediğimizi yaparız” diyemez. AKP “biz seçimle geldik ne istersek yaparız” diyor ve yapıyor da. Bir cemaatin desteği ile önce yargı ele geçirilmiş, yargı eli ile tüm kurumlar yandaşlaştırılmıştır. Cumhuriyetin ordusunun kahraman subayları, yıllarca cezaevlerinde tutulmuşlardır. Şimdi de gazeteciler, partililer sokak ortasında dövülmekte, tehdit edilmektedirler. Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığı yapmış emekli bir general, harp tekniği ve suikast kursları vermektedir. Bu kurs bilgileri nerede kullanılacaktır? Ordunun elindeki silahların polise devrinin yolu açılmıştır. Polis bu silahları ne yapacaktır? Ordu partinin ordusu, polis partinin polisi yapılmaktadır. Unutmamalıdır ki Hitler, Mussolini de seçimle gelmişler, tüm kurumları ele geçirmişler, ülkelerini ve dünyayı kana bulamışlardı. Hedef çok açık AKP’nin hukuk dışı eylemlerine karşı çıkanlar darbeci, terörist sayılmış, tutuklanmaları sağlanmıştır. Yolsuzluklar, hırsızlıklar tavan yapmıştır. Kamuda yapılan yolsuzluklar Sayıştay raporlarında yer almıştır. Tüm ekonomik kaynaklarımızın satılması yetmemiş, doğal kaynaklarımız da satılmıştır. Bunca yolsuzluğa, bunca hukuk dışılığa kimsenin ses çıkaramaması için başta TSK olmak üzere tüm kurumlar teslim alınmış, Cumhuriyet ilkeleri yok edilmiştir. Hedef, çalıp çırparken Cumhuriyeti dönüştürmek ve Türkiye’yi dinci bir Ortadoğu ülkesi yapmaktır. Üniversitelere rektör seçiminde tüm rektörlerin tek adam tarafından seçimi sağlanmıştır. Üniversitelerimizin tümünde AKP’li yönetici ve yandaşlar rektör olarak atanmışlardır. Boğaziçi Üniversitesi’ne bir AKP’li, rektör olarak atanmış, üniversite öğrencileri ve akademisyenler ayağa kalkmışlardır. Polis gücü ile karşı çıkanların susturulmaları yoluna gidilmiş, üniversite kapısına polis kelepçesi vurulmuştur. Gösteriler yasaklanmış, katılımcı öğrenciler evlerinden gözaltına alınmış, darp edilmiş, yerlerde sürüklenmişlerdir. Onlar karanlığa karşı direniyorlar. Bazılarına anımsatmalı Tarikatlara, cemaatlere göz yumulmuş, bir milyon öğrenci tarikatların eline bırakılmıştır. Tarikat yuvalarında erkek çocuklarına, kız çocuklarına tecavüzler günlük olaylar olmuştur. Kamu kurumlarından bu tarikatlara milyonlarca liralık bağışlar yapılmıştır. İmam hatip çıkışlı Çorum Valisi, AKP milletvekili ve Çorum Hitit Üniversitesi Rektörü İskilipli Atıf Hoca adlı Atatürk ve Kurtuluş Savaşı düşmanı, İngiliz ve Yunan işbirlikçisi bir imamı “saygı ve özlem” ile anıyorlar! Bu kişilere anımsatılmalı: “Siz bugün bulunduğunuz görevleri Atatürk ve Kuvayı Milliyecilere borçlusunuz. Onurlu iseniz bu görevlerinizden ayrılırsınız.” İskilipli’nin günümüzdeki uzantılarından birisi “Keşke Yunan galip gelseydi” demişti. Devleti yönetenler de bu adamın cenazesine katılmışlardı. Çok yazık. Kamu kurumlarında türban kullanılamayacağı yolunda Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararları zaman içinde yok sayılmış, unutturulmuştur. Yabancı şirketlere maden arama ruhsatları verilmiş, ormanlarımız yok edilmiş, binlerce ağaç kesilmiştir. Ormansızlık, betonlaşma ve çarpık kentleşme sonucunda kuraklık başlamış, göllerimiz ve barajlar kurumuştur. Kadın yok sayılıyor AKP, yirmi yıldır kadını yok sayan bir politika izlemiştir. Her tavrı ile laikliği ve Atatürk devrimlerini görmezden gelen, bunlara karşı olan Diyanet İşleri Başkanı, “Kadının en büyük görevi anne olmaktır. Hiçbir görev ve uğraş, kadınlar için annelik görevinden daha üstün olamaz” diyerek kadınları toplum yaşamında ikinci plana itmiş, yok saymıştır. Bu yaklaşımın sonuçlarından birisi olarak her gün kadın cinayetlerine tanık olmaktayız. Laikliğin olmadığı dinci bir anayasa yapma düşüncesi tek adam sistemini güçlendirmek ve bu düzeni sürdürmek içindir. Oysa anayasalar özgürlüklerin güvence altına alındığı temel yasalardır. Aldatıcı yöntemlerle halkımız susturulmuş, sindirilmiş olabilir. Başkanlık sistemi denetimsiz bir baskı sistemidir. Önce siyasi iktidardan demokratik bir yöntemle kurtulmalı, sonra kuvvetler ayrılığını esas alan parlamenter sisteme dönülmelidir. acı günlerin 143. yıldönümü. Bugüne kadar 93 Harbi’nin neden kaybedildiği, Abdülhamit’in hangi askeri ve akıldışı talimat ve taktiklerinin savaşın kaybedilmesine yol açtığı pek gündeme gelmedi. Hamaset ve padişah kutsamaktan öte bir mantık taşımayan tarih anlayışı, gerçekleri hep örtbas etti. OsmanlıRus Savaşı’nın diğer adıyla 93 Harbi’nin kaybedilmesinin asıl sebebi, Osmanlı ordusunun ve komutanlarının yetersizliği değil, tam tersine savaşı kazanacak yetenekte olan komutanların “saray tarafından” korkunç bir cehaletle yönetilmesindendir. Çağın en büyük direnişi olan Plevne Savunması bile sarayın bu yeteneksizliğine rağmen verilen bir kahramanlık örneği olmuştur. Osmanlı ordusu, karşısındaki düşmanla sayı, silah, top gücü olarak aşağı yukarı eşitti. Sultan Abdülaziz, Abdülhamit’e iyi bir ordu ve güçlü bir donanma devretmişti. Komutanlar vatansever, azimli ve başarılı kişilerden oluşuyordu. Buna rağmen yenildik. Yenilgimizin tek sebebi, savaşın, savaş meydanlarından değil, deneyimsiz ve yeni padişah olmuş Abdülhamit tarafından saraydan idare edilmesi yönündeki baskı ve kararı olmuştur. Padişah, savaş boyunca meydana gelen bütün hareketleri saraydan değerlendirmek, saraydan emirler vermek, stratejik ve taktik manevraları saraydan düzenlemek ve bunları o zaman tek bir telgraf hattı olan Balkanlar’dan ordulara ulaştırmak gibi bir hata içine düşmüştü. Abdülhamit ciddi bir eğitim görmemişti, devlet deneyimi hiç yoktu, hele harp sanatı konusunda hiçbir deneyimi yoktu, amcası Abdülaziz’le seyahati dışında İstanbul’dan hiç ayrılmamıştı, cuma selamlıklarındaki askeri merasim bölüklerini selamlamak dışında hiç asker görmemişti, harita okumak ve değerlendirmek nedir bilmiyordu ama Rusya’yla savaşan Osmanlı ordusuna komutanlık yapıyordu. Böyle bir durumda padişahın yapması gereken şey harp sanatı konusunda uzman olan, hepsi de ordularının başında bulunan ve her an değişen durumları savaş alanında değerlendirmek yeteneğinde olan Türk komutanlarına “harp meydanlarında inisiyatif” bırakmak olmalıydı. Ama öyle yapmadı. lı olmasına rağmen asker bulundurmadığımız Romanya, Rusların eline geçti. Büyük bir hızla ilerleyen Ruslar, Ziştovi’ye ulaşınca Türkler Tırnova’ya çekilmek zorunda kaldı. Halbuki Tuna’nın güney kıyılarındaki köprü boyları karşı hücumlarla rahatlıkla ele geçirilebilirdi ama komutanların karar yetkisi yoktu. Bu sırada Çar ve komutanlar ise cephe hattındaydı! Osmanlı padişahının savaşı idare ettiği sarayın pencerelerinden ise Boğaziçi ve Çamlıca tepeleri görülüyordu. Marangozluk konusunda yetenekli olan padişahın, askeri yetenek ve eğitimi sıfırdı. Savaşı ve cepheyi denetlemesi gereken seraskerin bile cephe denetimi yapmak üzere İstanbul’dan ayrılmasına izin verilmiyordu! 93 Harbi’ni değerlendiren uzmanlar, sarayın alandaki komutanlara işi bırakması durumunda savaşın renginin değişeceğini söylerler. Plevne Kalesi’nde Osman Paşa’ya destek gitmedi, büyük kahramanlıklar gösteren ve Şıpka Geçidi’ni ele geçiren Süleyman Paşa’ya destek gitmedi, sonunda da Ruslar, sarayın yönettiği Osmanlı ordusunu bugünkü Yeşilköy’e kadar atarak burada karargâh kurdu. Ruslar ne istiyorsa verin! Abdülhamit Han, Yeşilköy’e dayanan Rus grandükü Nikola’nın gönlünü almak için ona ziyafetler tertipledi. Saraydan altın, gümüş kaplar, billur takımlar ve nefis yemekler gönderdi. Ayastefanos Antlaşması’nın imzalanması için masaya oturulduğunda Abdulhamit’in, Osmanlı delege kuruluna verdiği talimat şuydu: “Ruslar her ne teklif ederlerse kabul edin.” Sonuçta da bu anlaşma ile teslim bayrağı çekiliyordu. Ruslara yenilginin sonuçları ağırdı. Osmanlı devleti büyük toprak kaybına uğrayacak, 100 bin askerimiz şehit olacak, milyonlarca Osmanlı vatandaşı Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan İstanbul’a göç edecekti. İşi yetkilisine bırakmayan, saraydan savaş yönetme hatasına düşen deneyimsiz ve yeteneksiz bir padişahın yenilgi sonrasında “Ruslar ne teklif ederse kabul edin” cümlesiyle şekillenen perişanlık üzerine başka bir şey söylemeye gerek kalmıyor. Abdülhamit: Emrim dışında bir şey yapmayın! (Bkz: Şevket Bu komutanlara Saray’dan Süreyya Aydemir’in sürekli emirler yağdırdı. Bu “Makedonya’dan emirler tek bir telgraf hat Ortaasya’ya Enver tının olduğu savaş bölgele Paşa, Cilt 1” kitabından rine üç gün, beş gün hatta yararlanılmıştır.)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear