23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 13 EYLÜL 2020 PAZAR YORUM/HABER Koronayla söyleşi (3) Gece yarısı kapı hızlı hızlı vuruldu, telaşla kalktım kapıyı açtım, karşımda acayip bir varlık var, kocaman gözleriyle bana bakıyor, şaşırdım; o za man varlık “Merak etme benim korona” dedi, “Yeni bir forma geçiyorum o yüzden tanımadın, sana söyleyecek lerim var, acil”. Ben hâlâ şaşkınlığımı atamamıştım; o, içeri girdi ve bir koltuğa oturdu, “Yaz” dedi “yaz.” Emir büyük yerden başladım yazmaya. “Önce şikâyetlerimizi dile getiriyorum: Siz bizim çocuk lara kötü örnek oluyorsunuz”, “Nasıl yani?” “Şöyle, bizim yaşamamız için insan bedenine girmemiz ve en çok da ak ciğerde tutunmamız gerek. Bu bizim işimiz, biz yaşlı koro nalar ülkelerin kuytularında tutu nacak insan bedeni ararken, si zin ülkenizde kuytularda dolaş mak ne demek, akın akın önü müzden geçiyorsunuz, tabii bi zim çocuklar da hemen pat diye akciğerlere geçiveriyorlar. Yani avcılık yeteneklerini geliştirmiyor lar. Oysa hayatta kalmamızın bi rinci önceliği avcılık, yeni kuşak lar bunu bilmeden, öğrenmeden nasıl gelişecekler? Söyle bana? Bir de şu müzik meselesine Linç edilen itirazımız var. Bütün gün çalıştıktan sonra artık işimizi bi tirmiş dinlenme zamanlarımız gelmiş, kapıların önünden geçerken duyduğumuz her şarkı bizi çok heyecanlandı rıyor. İşimiz bittiği için sadece bir köşede şarkı dinlemek istiyoruz, şarkılar bizi başka ülkelerdeki akrabalarımıza, sevdiklerimize götürüyor. Tam dalıp gitmişiz, pat müzik kesiliyor. Sevincimiz kursağımızda kalıyor.” Korona haklı, bazı ülkelerde örneğin Afganistan’da mü zik yasak. Yakında bizde de tümden yasaklanacağından korktuğumu söylüyorum. Korona, “Bu endişende yalnız değilsin, biz neler gördük” diye devam ediyor. “Bu arada sana geçmiş olsun diyemedim, aklımdan uçmuş gitmiş, geçmiş olsun o kadar linç edildin ki, bir kısım emaillere acayip kızdık ama sana ‘bunak karı’ demiyorlar mı bas tık kahkahayı. Neyse ben şikâyetlere devam ediyorum: Hepimizin şaşırdığı bir olay, sizin şu düğün merakınız, öyle olaylara tanık olduk ki donup kaldık. Bak bir tane sini anlatayım. Amcamız korona hastası, hastanede ya tıyor. Bir gece yarısı birkaç kişi hastanedeki odaya ses sizce girip, amcamızı giydirdiler, sonra da bir tekerlek li sandalye bulup uçurdular, benim de dilim kötüleşme ye başladı, yani hastaneden çıkardılar. Takip ettik, am camızı bir açık hava düğününe götürdüler, başköşeye oturttular ve olmadı daha sonra kollarından tutarak mil li dansınız halay çekmeye zorladılar, amca bir anda so luksuz kalıp yere düştü. Hayda! Gelsin ambulanslar, dü ğündeki herkes karantinaya alındı. Bu arada düğün sa hibi epey bir para cezası ödedi. Biz de merak ediyo ruz bu düğün merakı nereden geliyor, neyse ki bizim yeni kuşak hemen yanıtı buldu. O gün gelin ve damat için çok önemliymiş, kısaca her canlı bir gün için de ol sa kendini prens ve prenses gibi hissetmek ister, anlaşı lır bir şey. Ama işin bir de maddi yanı var, gelinin elinde ki torba, altınla dolmalıymış. Bizim Afrika’da yaşama tu tunmaya çalışan akrabalarımız anlattı, altın madenlerin de yorgunluktan, açlıktan yere düşüp ölen öyle çok in san görmüşler ki artık dayanamayıp madenlerden koşar adım uzaklaşmışlar.” Korona heyecandan nefes nefese kalmış benden bir bardak su istiyor, hemen veriyorum. Bana bakıp “Sen de” diyor, “ilginç hikâyeler olur, keyfin mi yok, ağzını an ca açıyorsun ama haklısın çok hırpalandın. O zaman ben hikâyelerime devam edeyim. Yer hangi kentiniz unuttum, B harfiyle başlıyordu. Burada evlerinde tedavi edilen 92 koronalı hasta, evde oturmaktan acayip sıkılmışlar ‘nasıl olsa hepimiz hastayız öyleyse bu ahir ömrümüzde hep birlikte bir piknik yapalım’ demişler. Ve ormana gidip saz lı sözlü bir piknik yapmışlar. Sonucu merak ediyorsun bi liyorum ama vallahi billahi bu yemini de ülkenizde öğren dik bizim hiçbir suçumuz yok, bu sazlı sözlü piknik sırasın da iyileşebilecek hastalardan bazıları selfie çektirirken bir birleriyle öyle yakınlaşmışlar ki ne yazık ki durumları şimdi hiç iç açıcı değil. Vallahi biz masumuz.” Korona derin bir soluk alıyor, “Nedir bu suskun ha lin, sana hiç yakışmıyor, güzel bir hikâye anlat içim açıl sın.” Düşünüyorum, “Seni ilgilendirir mi bilmem ama” diyorum “yakında anılarımı anlattığım bir kitabım çıka cak. Kitabın adı: 68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın. Sen de gördün bana ırkçı, faşist, beyaz Türk diyorlar ya kitabım bu söylemlere bir yanıt gibi. Karantina günlerinde yazdım, ayrıca karantinada evimdeki objelerden yola çıkarak geliri Ali İsmail Kork maz Vakfı’na bağışlanan yüze yakın fotoğraf çektim. Kö şemde de yayımlıyorum, senin de fotoğraflarını yayımla dım. İşte, sana söyleyeceklerim sadece bu. Bir de Gül ten Akın’ın bir dizesini mırıldanmak hoşuma gidiyor: Beni sorarsan, kış işte.” 13 EYLÜL 2020 SAYI: 34672 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:09 06:36 13:05 16:37 19:24 20:46 Ankara 04:56 06:21 12:50 16:21 19:08 20:28 İzmir 05:21 06:44 13:12 16:44 19:30 20:48 Hasan İzzettin Dinamo. Z kuşağında adını bilen, sekiz ciltlik Kutsal İsyanı’nı okuyan, şiirini ezberleyen tek bir genç var mıdır acaba? Sanmıyorum. Mehmet Seyda, Edebiyat Dostları* başlıklı portreler kitabında, örste dövülmüş demir kıvamındaki ozan ve yazar Dinamo’yu anlatıyor: Geleceğimizi daha önce bildirmiştik. Önü bahçeli, bahçesiz gecekonduları geçtik, yokuşu çıkmaya başladık. Dinamo’nun eşiyle birlikte on yedi yıldır yaşadığı üç göz gecekondusu, en tepedeydi. Üç kişinin yan yana oturamayacağı, tavanı kontrplaklarla kaplı, sac sobasına iki odun atıldı mı içerisi hamama dönen konuk odasına alındık. ‘Kutsal İsyanı’, burada yazıyordu. Elli sekiz yaşındaydı, unutulup gitmiş hayat hikâyesini, artık bilmek gerekiyordu: “1909 yılında Akçaabat’ın Ahanda köyünde doğdum. O yıl Yemen’den dönen babam Ahmet Çavuş, aileyi alarak İstanbul’a getirdi. Sarıyer’de inekler edinerek sütçülük yapmaya kalkıştıysa da kıvıramadı. Dönüş yolu göründü. Köşe dönersek ne olacak? Samsun, babam için daha çekiciydi. Beş yaşında falandım. Aile, Kötüköy denen insan sayısı oldukça az, sivrisinek cenneti bir köye yerleşerek ünlü Samsun tütünlerini yetiştirmeye çalıştı. Sıtmadan kırılıyorduk hepimiz, kinin nerede? Buradan da kaçıp, Samsun varoşlarına yakın bir yerde babamla ağabeyim bahçıvanlık yapmaya başladı. Sözde biraz rahat yüzü göreceğiz. Ne mümkün? İlk Dünya Savaşı patlak verdi. Ahmet Çavuş gel, yetişkin oğlun Ali’yi al da gel. Bu vatana askersiniz. Asker Yılmaz şairler, susmaz şiirler... edildiler hemen, Erzurum cephesine sürüldüler. Enver Paşa’nın Sarıkamış fatihi olayım derken o kış harcadığı 100 bin kişilik Karadeniz uşağı arasında babam Ahmet Çavuş ve ağabeyim Ali de vardı. Geride aç ve perişan kalan aile sinek gibi kırıldı. Ben ve iki kız kardeşim Darüleytam denen şehit çocuklarıyla dolu öksüz yurtlarına yerleştirildik. Böylece ölümden kurtulabildik. İttihatçılar, savaşı yitirdiler. Savaş bitti. Bizler için yeniden, sonsuz gibi görünen bir açlık dönemidir başladı. En sonunda aldılar, hepimizi İstanbul’a götürdüler. Beykoz Darüleytamı’ndayken bir yıl boyunca Beykoz fabrikalarında işçi gibi çalıştırıldık. Sonra düzgün bir okuma dönemi başladı. Halıcıoğlu, Bigados (Salimpaşa), Amasya öksüz yurtlarında okutulduk. İlkokulu bitirince, iki yıl Amasya Ortaokulu’na verildim. Bir yıl kadar, sanat okulu benzeri bir yerde günlerimiz ziyan edildi. Günün birinde tesviye eğelerini bir yana bırakarak bir demirci ocağı karşısında, Mehmet Emin biçeminde ilk şiirimi döktürdüm. Şöyle bir şeydi: ‘Vur demirci boş durma sen bugün de Ocağından dört bir yana kıvıl cımlar saçılsın. Şimdiye o pas tutan altın örsün önünde Sana bolluk ve mutluluk kapıları açılsın.’ Yaşım 13 ya da 14. Bir kere başladık, arkası geldi.”* Koltuk verilmez, alınır! 1926’dan ötesi, Hasan İzzettin Dinamo için yeni bir dönemin başlangıcıydı. Goethe’nin Werther ve Faust’unu keşfetti. Shakespeare’i, Hamlet’ini okuyup tanıdı. Faruk Nafiz’in aşk ve memleket şiirleri üzerinde hâlâ egemenliğini sürdürüyordu. Ama Goethe ve Shakespeare, tüm dünya şiirlerine meydan okuyan dehalarıyla ona büyüklüğü göstermişti. Nâzım Hikmet’in 835 Satır adlı ilk kitabını okuyunca, Faruk Nafiz, gönlündeki tahtından sessizce inip yerini Nâzım’a bıraktı. Dinamo, 1931 yılında ilkokul öğretmeni olarak mezun olduğunda şiirleriyle tanınmaya başlamıştı. Sınavını kazandığı Gazi Eğitim Enstitüsü’nde okumaya başladığında, polis de kendisiyle ilgilenmeye başlamıştı. Özetle “Ey Türk köylüsü ve işçisi, teşkilatlan” dedikleri bir bildiri yüzünden tutuklanıp, zamanın Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın karşısına çıkarıldı. Vali, kendisine güzelce sövüp saydıktan sonra yumuşayan sesiyle: “Sana şu koltuğu mücadelesiz vereceğimi mi sanıyorsun?” diye başlayan konuşmasında, bugün herkesin bildiği ve bambaşka kişilere yüklenen pek ünlü söylevini, Hasan İzzettin Dinamo’ya çekmişti: “Eğer getirmek istediğiniz rejim komünistlik ise onu da sizin gibi baldırı çıplaklara bırakmayacağız. Gerekirse komünizmi de bu memlekete biz getireceğiz, Mustafa Kemal getirecek!”* Dinamo’nun çilesi başlıyordu. *Mehmet Seyda’nın Edebiyat Dostları/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019 kitabından alıntı ve özettir. Bu İzmir herkesi yener Tarihin sahnesi burası gel otur başköşeye İzmir nasıl kurtuldun yangınlardan kurtuluşu aydınlıkları Hasan Tahsin’i anlat arkaik günlerden beri Helen özentili askerler var Ege’nin orta yerinde arkasında İngilizin bitmeyen mavi kini hep kış hep kıyamet zulmü işgali gördü Şimdi artık Sarışın Kurdun ardından koşuyor Fahrettin Paşa’nın süvarileri kuvvacı kayalar geliyor arkalarından Çanakkale Samsun Ankara Dumlupınar Yurdun dört bir yanından Anadolu kayaları bunlar bu direniş herkesi yener dalgalanıyor bak İzmir’le beraber Vali konağı namı büyük Türk Bayrağı bin eylül sabahlarına bedel 9 Eylül 1922 sabahı yedi düvelin kulaklarında mermisi sesi Neredesin Hacı Anesti “Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir. İleri!” ses Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sesi bu İzmir herkesi yener.. A.Kadri Ergin Arkadaşımız Barış Terkoğlu siyaseti zaten yakından izliyor. Ve dahası “din istismarı”nın tarifi de veriliyor: “Dinin manevi otoritesi Hapse gire çıka yasaları da ni kullanarak maddi kazanç, çok iyi öğrendi. güç, şöhret ve makam elde Barış Pehlivan da öyle. etmektir.(...) Hatasız oldukla Belki de OdaTV’nin düş rı yalanıyla kendilerini hakika Koronayla man bellenip 191 gündür karartılmasının, yazdığı haberlerle ta Manisa’dan Hül tin yegâne temsilcisi gibi göstermeye çalışırlar.” Bu hutbe, aynen İngilizce, ölümcül rekabet ya Kılınç’ın iktidarı devire bileceğinden korkulması Almanca ve Arapça olarak da dünyanın birçok ülkesindeki nın, Müyesser Yıldız’ı ha Diyanet camilerinde okundu. pislerde tutulup FETÖ döneminde yaşadıklarını yaşatmanın nedeni bu. Artık gazetecilik yapma azmindeki herkes TCK’yi ve mesela İçişleri Bakanı’nı ciddiye almamanın suç olmadığını çok iyi biliyor. Barış Terkoğlu da kendisine “Berduş” diyen Soylu’yu hiç ciddiye almadı. Tayyip Bey de ciddiye almamıştı. Soylu kendisine öyle laflar söylemişti ki... Bir filin tek kulağına sürülse delirtecek o sözlere Reyiz hiç kulak asmamıştı: “Ey Recep Tayyip Erdoğan, paçalarından yolsuzluk akıyor.. Boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın... Boyan döküldü... Rantın babasını getirdin Tayyip Erdoğan..” (Aralık 2008Şubat 2009) H Rastlantı bu ya, Barış Terkoğlu üç gündür ev taşıyor. Demek Sn. Bakan bunu öğrenmiş ki Barış için Farsça “omuz üzerinde” anlamına gelen “berduş” sözcüğünü kullanıyor. Ekrem İmamoğlu’na da “Pejmürde” demişti. O sözcük de Farsça ve “berduş” anlamı taşıyor. Damat ile Soylu için “veliaht adayı” diye yazılıp çiziliyor. Aralarındaki rekabete demek ki kılık kıyafet de dahil olacak... Keşke biri daha az palavrayı, öteki de biraz nezaketi denese. H Diyanet İşleri’nin işlerinden sual edilmez. Çok şükür şimdilik, “Hallerimizi sual eden dinden çıkar!” diye bir fetvası yok. Bunu nimet bilelimdevam edelim: 2020 Bütçesi MİT’in bütçesini 5’e, yatırımcı bakanlıkların bütçesini 4’e katladı. Ve 8 bakanlığın bütçesini de geride bıraktı. Bütçe büyüklüğü konusunda ne ayeti kerime var ne de hadisi şerif. Diyanet de bundan yararlanıyor. Bendeniz de kırıntısı ile idare etmeyi umduğumuz ifade özgürlüğünden yararlanıp sorayım: “Ey Diyanet, bu bütçe ne hasep? FETÖ’nün yarım kalan “dinlerarası diyalog”a devam kararı mı aldınız? Yoksa çoktanrılı bir dine geçme hazırlığı mı var?” H Şimdi lütfen sıkı durunuz. Önceki gün Ayasofya’da kılıç ile okunan cuma hutbesi Rusya’da da Rusça okundu. Reyiz’in 5 yıl önce Putin ile birlikte açtığı Moskova Merkez Camii’nde cemaat “din istismarcılarına karşı” şöyle uyarılıyordu: “Din istismarcıları, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlar, mutlak itaat göstermeyenleri ötekileştirir, hatta tekfir (kâfir) ilan eder. Kendilerine kayıtsız şartsız bağlılığı şart koşarak aile, millet, kültür ve kimlik bağlarını zayıflatır. Menfaatı uğruna yalanı, ikiyüzlülüğü, hırsızlığı, şantajı, şiddeti meşru görür.” Bizim Moskova Büyükelçiliği veya MİT acaba Rusya’da dinin istismar edildiğini mi haber almış ki bizim Diyanet Rusça hutbe okutup Moskova’daki cemaati uyarıyor? Milleti ötekileştiren, kendisine mutlak itaat göstermeyenler kim? Ya menfaat uğruna hırsızlık ve şiddeti meşru göstermeye başlayan acaba Putin mi ki Rusya’nın ortasında bu uyarı yapılıyor? Ayasofya’nın açılış hutbesinde Atatürk de adı anılmadan lanetlenmişti. Bir ima mı var? Tövbe tövbe. (İnşa halindeki yenileriyle 30’u aşkın cami) ABD’de cemaatin aklına Trump.. Almanya’da Merkel geldiyse günahı oradaki cemaatin boyununa. Ama aynı hutbe, ülkemizin 88 bin 681 camisinde de okundu. Bizim imamlar “dinin manevi otoritesini kullanarak maddi kazanç ve makam elde edenler” derken cemaatin aklından, tövbe estağfurullah yerli ve milli ahvalimiz geçmemiştir. H Diyanet keşke bir hutbeyi de “kul hakkı”na ayırsa. Hakkı yenenlerin uğradığı kaybı hiçbir servetin tazmin edemeyeceğini anlatsa. O kayıp, insanların ömründen 2.5 yaşındaki kızının 6 yaşındaki oğlunun sevincinden çalınan zamandır. O kayıp hangi döviz kuru ile ödenebilir ki? Barış Pehlivan 187 gün “tecrit”te tutuldu. Tek başına 6 ay o hücrede, kalp krizi, beyin kanaması geçirirse diye sadece “acil butonu” varmış. Kim basacaksa.. Korona artık hayatımızın ölümcül bir gerçeği. “Tecrit”i de bu ölümcül gerçek üzerinden açıklamak gerekiyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof.Dr. Lütfi Telci, Barış’lardan, Silivri’den bağımsız “tecrit”i açıklıyor: “Ölme sürecini iyi yönetmek için hastanelerde kişiler özel odalara alınmış ve buna ‘tecrit edilme’ denilmiştir.Tecrit hekimlere ölüm sürecini ne biçimde izleme gözlemleme olanağı vermiştir.” H Tutuklu yargılanmayı, tecritli mahpusluğu yönetenler acaba hangi gözlemin peşinde? Barış Çakan’ın kardeşi gözaltına alındı Ankara’nın Etimesgut ilçesinde, 31 Mayıs’ta ezan okunurken yüksek sesle müzik dinleyen grubu uyarması sonucu çıkan kavgada bıçaklanarak hayatını kaybeden Barış Çakan’ın (20) kardeşi F.Ç., olay günü ağabeyinin yanında bulunan arkadaşı B.A’yı pompalı tüfekle vurarak yaraladı. Olaydan sonra kaçan F.Ç., kısa sürede yakalandı. Olayla ilgili Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açık lamada, “Suça sürüklenen çocuk F.Ç., suç aletiyle birlikte yakalanarak gözaltına alınmış, yaralı B.A. hastaneye sevk edilmiştir. Konuyla ilgili tahkikat devam etmektedir” denildi. l DHA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 51 KIŞI IÇIN GÖZALTI KARARI FETÖ’nün ‘abi abla’larına operasyon İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca yürütülen soruşturma kapsamında FETÖ’nün şifreli mesajlaşma programı ByLock’u kullandıkları tespit edilen ve konuşma içerikleri çözümlenen 51 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, örgütün bölge yapılanmalarında sözde “abiabla” düzeyinde oldukları belirlenen şüphelilerin yakalanması için İstanbul merkezli 7 ilde eşzamanlı operasyon başlattı. Operasyonlarda çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. l AA HDP’Lİ GERGERLİOĞLU Uşak Emniyeti’nde çıplak arama iddiası HDP Kocaeli Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, Uşak’ta FETÖ’ye yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan kadınlara Emniyet’te çıplak arama yapıldığını öne sürerek soru önergesi verdi. Gergerlioğlu, sosyal medyadan “Uşak’tan korkunç haberler aldık. 30’a yakın çoğu üniversite öğrencisi kadına Uşak Emniyeti’nde çıplak arama yapılmış! Yani üst iç çamaşırlarının içi ve alt çamaşırları dizine kadar indirilerek oturkalk yapılarak!” dedi. Uşak Valiliği’nin açıklamasında, görüntüleri kayıt altına alınan nezarethanelerde Covid19 tedbirlerine uygun şekilde yasal işlemlerin yapıldığı belirtildi. Valilik, bazı sosyal medya hesaplarında kara propaganda paylaşımlarında bulunulduğu, suç içeren paylaşımlarla ilgili işlem başlatıldığı belirtildi. l Haber Merkezi PKK/KCK YAPILANMASI Hacker operasyonu: 11 kişi tutuklandı Terör örgütü PKK/KCK içerisinde faaliyet yürüten hacker gruplarını uzun zamandır takip eden Ankara İstihbarat ve Terörle Mücadele şube müdürlükleri ile Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, şüphelilerin “Mezopotamia Hackers” çatısı altında birleştiğini tespit etti. Ankara merkezli 17 ilde eşzamanlı düzenlenen operasyonlar sonucu 26 zanlıdan 18’i gözaltına alındı. Ankara TEM Şube Müdürlüğü’ne getirilen şüphelilerden 3’ü ifadeleri alındıktan sonra salıverildi. 15 şüpheliden 4’ü etkin pişmanlıktan faydalanarak adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, 11’i tutuklanarak cezaevine gönderildi. l AA BOŞANMA DAVASI Pınar’ın katili 5 milyon TL tazminat verecek Muğla’nın Ula ilçesinde, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i (27) boğarak öldürüp, varile koyarak yaktığı cesedini betona gömdüğünü itiraf ederek tutuklanan bar işletmecisi Cemal Metin Avcı, eşiyle olan boşanma davası için Afyonkarahisar’da ifade verdi. Avcı, eşine 5 milyon TL tazminat ödemeyi kabul etti. Avcı, eşiyle çocukları C.A’nın velayetinin annesine verilmesini, aylık 2 bin 500 TL nafaka ödemeyi kabul etti. 5 milyon TL ödemeyi yapamaması halinde kendisine ait şirketin eşine devrini ve Muğla’da bulunan bir taşınmazla iki ayrı aracı da devretmeyi kabul etti. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear