26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ [email protected] 11 25 AĞUSTOS 2020 SALI Yılın ilk 7 ayında oda başı ortalama gelirler yüzde 58.3 düşerek 20.1 Avro’ya indi TURİZMDE ISSIZ YAZ Ülke genelinde otellerin önemli bir bölümü hâlâ kapalı. Açık olanların doluluk oranları da 2020 Temmuz’da 2019’un aynı ayına göre yüzde 58.4 azalarak yüzde 31.4’e geriledi. Bu yaz turizm sektörü otel doluluklarında sert düşüşler yaşarken tutulan odalardan elde edilen gelirlerde de büyük kayıplar yaşadı. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) verilerine göre 2019’da yüzde 70’i zorlayan doluluk oranı, 2020’nin ilk 7 ayında yüzde 33’te kaldı. Yalnızca 2020 Temmuz’daki otel dolulukları ise 2019’un aynı ayına göre yüzde 58.4 azalarak yüzde 31.4’e geriledi. Ülke genelindeki ortalama oda fiyatları 2019’da 77.4 Avro iken 2020’nin ilk 7 yedi ayında 61.2 Avro’ya düştü. Oda başı ortalama gelirler ise sert düştü. 2019’da oda başına 52.3 Avro gelir elde edilirken 2020’nin ilk 7 ayında bu gelir yüzde 58.3 düşüşle 20.1 Avro’ya indi. Şehir otelleri sıkıntılı Gerek Antalya’da gerek İstanbul’da otellerin önem li bir bölümünün hâlâ kapalı olması dikkat çekti. TÜROB verilerine göre: n Antalya’da otellerin önemli bir kısmı hâlâ kapalı. Açık olan otellerden alınan verilere göre, Antalya’da Temmuz 2019’da yüzde 77.4 olan doluluklar Temmuz 2020’de yüzde 44.8 azalarak yüzde 42.7 oldu. n İstanbul’da da faaliyetlerine geçici olarak ara veren otellerin yüzde 50’den fazlası hâlâ açılamadı. Doluluk oranları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 68.2 azalarak yüzde 26 olarak ölçüldü. TÜROB Başkanı Müberra Eresin, temmuz ayı doluluklarıyla ilgili şunları söyledi: “Hem şehir otellerinde hem de kıyı bölgelerdeki otelleri arasında hâlâ büyük bir bölümünün faaliyete geçemedi. Bu sıkıntı İstanbul’da daha derin bir şekilde yaşanıyor.” l Ekonomi Servisi Yabancı turistte yüzde 86’lık azalma Yabancı ziyaretçi sayısı, temmuz ayında bir önceki aya göre 4 kattan fazla artarak 214 bin 768 kişiden 932 bin 937 kişiye yükseldi. Yıllık bazda bakıldığında ise ciddi düşüş yaşandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Emniyet Genel Müdürlüğü geçici verilerine göre hazırladığı raporda, 2020 Temmuz’daki yabancı ziyaretçi sayısının geçen yılın aynı ayına göre yüz de 85.9 azaldı. 2020 OcakTemmuz dö nemindeki yabancı ziyaretçi sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 77.97 düşerek 5 milyon 440 bin 406 kişiye indi. Saman karaborsada Üretim ve ihracat kayıpları sürüyor Pandeminin derinleştir tim ancak 653 bin 592 adet diği ekonomik kriz sek adede ulaşabildi. Ocaktem törleri vurmaya devam edi muz döneminde ticari araç yor. Beyaz eşya ve otomotiv üretimi bir önceki yıla kı sektörlerinden gelen iki ay yasla yüzde 32 daralırken, rı veri, üretim ve ihracatta ağır ticari araç grubu üreti ki kötüye gidişi bir kez da mindeki daralma yüzde 16, ha gözler önüne serdi. hafif ticari araç grubunda Türkiye Beyaz Eş ki daralma ise yüzde ya Sanayicileri Derneği’nin (TÜRKBESD) verilerine göre, Beyaz eşya üretimi 33 oldu. Yılın ilk yedi ayındaki toplam ihracat ise bir önceki yılın ay 2020’nin ilk yedi yüzde 9, nı dönemine gö aylık döneminde iç satışlar yüzde 12 artarken, otomotiv üretimi yüzde re adet bazında yüzde 36 azalarak 480 bin 425 üretim ve ihracat 27 azaldı. adete düştü. yüzde 9 oranında Otomobil ihraca küçüldü. İç pazardaki tı yüzde 32 oranın satışların artmasında ise da azalarak 333 bin 725 düğün sezonunun açılması adet olurken, ticari araç ih ile düşük faizli krediler et racatı ise yüzde 44 azaldı. kili oldu. Otomotiv Sanayii Traktör ihracatı ise 2019 Dernegˆi (OSD) verilerine gö yılının aynı dönemine gö re ise 2020’nin ilk 7 ayında re yüzde 22 azalarak 7 bin toplam üretim bir önceki yı 450 adet olarak gerçekleş lın aynı dönemine göre yüz ti. Ocaktemmuz dönemin de 27 azalarak 636 bin 757 de toplam otomotiv ihracatı adete, otomobil üretimi de dolar bazında yüzde 29, Av yüzde 24 azalarak 440 bin ro bazında ise yüzde 28 ora 103 adete indi. Traktör üre nında azalmış oldu. timiyle birlikte toplam üre l Ekonomi Servisi ‘Normalleşme desteğine’ devam Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, “Covid19 sürecinde işleri durma noktasına gelen işyeri ve çalışanlara verdiğimiz desteği ‘normalleşme desteği’ adı altında sürdüreceğiz” dedi. Bu destek, kısa çalışma veya ücretsiz izinde geçen aylık ortala ma gün sayısı ve asgari ücret üzerinden hesaplanan işçi ve işveren primi tutarında mahsuplaşma yoluyla verilecek. Yararlanmak isteyen işverenler için SGK dünden itibaren başvuru ekranını kullanıma açtı. Prim belgeleri 126 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek. l ANKARA DINAMIK ISI HALKA ARZ OLUYOR ALDATICI INDIRIME 1.2 MILYON TL CEZA Yalıtım, ambalaj ve plastik sanayi başta olmak üzere 22 farklı sektöre polietilen ve polistiren bazlı köpük ürün çözümleri tasarlayıp geliştirerek üretimini gerçekleştiren Dinamik Isı, Gedik Yatırım aracılığıyla halka arz ediliyor. 1991 yılında İzmir’de kurulan şirketin halka arz büyüklüğü 30 milyon 624 bin TL olacak. Dinamik Isı, yüzde 35.22’lik halka açıklığa ulaşmayı planlıyor. l Ekonomi Servisi Reklam Kurulu, indirimli satış uygulamaları ve sipariş iptalleriyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranan firmalara son bir yılda yaklaşık 1.2 milyon lira idari para cezası kesti. Buna göre, özellikle internetten yapılan kampanyalarla hem indirimler konusunda kafa karışıklığına yol açan tanıtımlar yapılıyor hem de ürünlerin piyasa fiyatlarının çok üzerindeki bedellerden indirim yapılarak satışa sunuluyor. Samana gelen fahiş zamlar kısa sürede et ve süt fiyatlarını da artıracak. SERTAÇ EŞ Salgının da körüklediği ekonomik bunalım döviz kurları boyutuyla tartışılırken, doğrudan sofraları ilgilendiren boyut gözden kaçıyor. Türkiye’de hayvancılığın büyük bölümünün yapıldığı Erzurum, Kars, Ardahan ve Iğdır bölgesinden “Saman’daki fiyat artışını durdurun” çığlıkları gelmeye başladı. Bölgedeki hayvan yetiştiricilerinden edinilen bilgiye göre, Diyarbakır bölgesinden alınan, kış öncesinde bölge hayvancılığı için yaşamsal önem taşıyan ve haziran ayında 650700 TL arası olan samanın tonu 940 TL’ye kadar yükseldi. Fiyatlardaki bu artış, kırmızı et fiyatlarının da aynı oranda yükselmesine yol açacak. Hayvan yemindeki sıkıntı ise etin yanı sıra süt ürünleri; tereyağı, yoğurt ve her türlü peynire de yansıyacak. Üreticiler, et fiyatlarının artmasıyla ithalat yoluna gidildiğini, bunun yerine sorunun temeline inilmesi gerektiğini dile getiriyor. Bedeli 4 milyon TL Hayvan üreticileri en büyük sorunlarının geniş meralara karşın niteliksiz bitkilerin yetişmesi olduğuna dikkat çekiyor. Üreticiler, “Yem bitkisi sorunumuz var. Bunun için de mera ıslahı gerekiyor. Meralara iklime uygun yem bitkisi tohumu atılmalı. Bölge kendine yeter hale getirilmeli” diyor. Cumhuriyet’in bölgedeki yetiştiricilerden aldığı bilgiler ise genel olarak şöyle: n Önemli sorun Brusella: Brusella hastalığı yüzünden yılda yalnızca bir ilçede 1000 buzağı ölüyor. Bunun maddi değeri 4 milyon TL. İnsan ve hayvan sağlığı boyutu ayrı. Hızla yapay döllemeye geçilmesi gerekiyor. Devlet yalnızca damızlık tohum veriyor. Uygulayacak kimse yok. n Saman kâbusu görüyoruz: Bir hayvan 7 aylık sürede 2 ton saman tüketiyor. Saman bölgemize Diyarbakır’dan geliyor. Ancak bir aldığımız fiyata bir daha saman alamıyoruz. Fiyatlardaki yükseliş nedeniyle Diyarbakır’da evini, arabasını satıp, kredi çekip samana yatıranlar var. Tarım Bakanlığı bu spekülasyonlara son vermeli. Biz istediğimiz fiyata kurbanlık satamıyoruz. Bölgemizde hayvan yemi için bitki üretecek insan gücü de yok. Her gün göç veriyoruz. 2020 başında 550 TL olan samanın tonu şu an 940 TL’ye yükseldi. Kış ortasına 1500 TL olacak. Biz nasıl hayvan besleyelim? İnsanlar nasıl et yesin? Et ithal edersen biz açlıktan ölelim mi? En ucuz hayvan yeminin tonu 2 bin TL. Birçok üretici hayvan beslemek değil de hayvanını canlı olarak bahara çıkarma derdine düşecek. Bu et sorununa yol açacak. Bu sorunlarımıza çözüm bulunması lazım. n Dane buğday eken yok: Bölgede tarım faaliyeti diye bir şey kalmadı. Bütün köylü ekmeğini fırından alıyor, ya da un alıp pişiriyor. Köylünün ambarında bir kilogram un, buğday yok. Buğday arpa eken olmayınca saman da üretemiyoruz. Bunu yapacak işgücü yok zaten. Allah korusun savaş çıksa, bizim buralara bomba atmaya gerek yok. Herkes açlıktan kırılır. l ANKARA SÜT ÜRETICISI ZORDA Dövize bağlı girdi maliyetleri sürekli artarken süt fiyatlarının sabit kalması üreticiyi zora soktu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiğ süt fiyatları 14 aylık süre için brüt 2 lira 30 kuruşta sabitlenirken, bu tarihler arasında süt yem fiyatları yüzde 15.4, mısır silajı yüzde 21.1, yon ca otu ise yüzde 15.2 oranında arttı. Süt fiyatları acilen artırılmalı, üreticide en düşük fiyat 2 lira 80 kuruş olmalıdır” dedi. Ulusal Süt Konseyi’ni en kısa zamanda yeni fiyat belirlemeye davet eden Bayraktar, “Fiyatlar belirlenirken yemde meydana gelen artışlar dikkate alınmalı. Maliyet artışla rını durdurmaya yönelik tedbirler hayata geçirilmelidir” diye konuştu. Türkiye’de üreticilerin diğer ülke üreticilerine kıyasla daha düşük fiyata çiğ süt sattığına da dikkat çeken Bayraktar, şöyle devam etti: “100 litre süt Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama 32.50 Avro’ya satılırken bizde 27.24 Avro’ya satılmaktadır. Süt üreticilerimiz, Letonya ve Litvanya’dan sonra en düşük fiyata süt satan üretici konumundadır. Fiyat sorununa çözüm bulunmazsa süt üreticileri ve süt sektörünün geleceği sıkıntıya girecektir.” l Ekonomi Servisi Doğanın katliama şiddetle yanıtından ders alamamak.. Nasıl bir aymazlıktır? İnsanın akıl gücü, üstünlüğü, nasıl olabiliyor da bilimle, teknoloji ile elde edilebilmiş donanımlarını, akıl almaz boyutlarda sınırlı ellerde, sermaye ve siyasal güç adına toplanmasına göz yumabiliyor? Üstüne üstlük, insanın, tüm canlıların adına yaşanabilir bir dünya düzeni yerine, giderek katlanan boyutlarda kirli çıkarlar, sınır tanımayan hırslar uğruna kulanılmasına, tüketilmesine seyirci kalınabiliyor? Ülkemizde son üç gündür bir kez daha, artık ezberlemiş olmamız gereken bir kaosun ürettiği karabasanı deyim yerinde ise yine adım adım ezberlenmiş acı sonuçları ile beş aşağı beş yukarı aynı buruk acı çaresizlik, kadercilik içinde, yaşanan doğa felaketinin, maddi kayıplarının boyutlarının ağırlığı karşısında, can kayıpları, şehitlerin sayısının az olmasına bakarak Allah’a şükreden bir havada karşıladık.. Yakın plan görüntülerde bir kasabacık toptan yok olmuş, kent ilçe merkezlerinde tüm binaların içleri çamur yığınları ile balçık, dudak uçuklatan kayıplar için en yetkin ağızlardan çıkabilen en son iyimser sözler, “yaraların sarılacağı üzerinden”. Bir kez olsun yaralar açılmadan önce, akıl, bilim, sorumlulukla bal gibi de önü alınabilir sorunlar, felaketleri yaşamadan kurtulamayacak mıyız? Tamam kirli, kipkirli çok az elde toplanan dünya sermayesi, aynı kirlilikte emrinde siyasal gelişmelerin sonucu, dünyanın bugün içine düşülen sorunların boyutları öyle bir ülkenin kirli sermayesi ve siyaset gücünün sırtına yüklenebilecek gibi bir sonuç travmatik tablo değil? Ancak bizim ülkemizin özeli üzerinden de akıl, bilim, hak, hukuk, adalet adına doğru terazilerle tartı yapılabiliyor olsa, bu göz göre göre felaketler böylesine ağır boyutları ile yaşanmayacak. Yine çok açık ve çıplak olarak biliyor, görebiliyoruz ki bizde ülkemizin gücünün olanakları içinde, göz göre göre izansız suçlar işlenmese, bu kadar ağır yakıcı felaketlerle karşı karşıya kalınmış olunmayacak.. Sizlerle de yakın tarihlerin canlı tanıklıkları üzerinden bir kez daha paylaşsak mı, ne dersiniz? Evet, Karadeniz kıyılarımız dünya çapında yaşanan doğa katiamları, iklim değişikliklerinden payını fazlasıyla alıyor. Ama bilmsel verilerle de sabittir ki hani şu kısa zaman diliminde gelen yüksek yağış, sellere karşın yaşanan felaketlerin ağırlığı öyle kıyaslanacak gibi değil. Türkçesi biz bile bile lades, çok kirli siyaset, kirli rantlar uğruna dere yataklarının ağında öylesine ağır doğa katliamlarının suç ortaklığını paylaşmasaydık..Canımız bu kadar ağır yanmayacaktı.. HHH Yıl 1967, Demirel ile Karadeniz seferindeyiz.. Rize’de Demirel apartmanının açılışı yapılıyor. Amerika’dan gelmiş bir mühendis belediye başkanı olmuş, toprağın çok değerli olduğu koylara toprak dolduruluyor. Kıyıdan doğanın bilimsel gerçekleriyle inatlaşılıyor olarak dev kayalıklarla sahil yolu yapılmasından diretiliyor. Doğaya düşman dere yataklarında yapılaşma ile suların önü kesilmekle kalmıyor, enerji santralları ile cinayetlere cinayet ekleniyor. Demirel’li günlerden, 12 Eylül’lü, Özal’lı günlere, hele de Erdoğan’lı günlere, uzun yolu Gülen’le ortaklıklı, sonrası bölgenin en yüksek oyu verilerek yüceltilen lideri ile ne kadar çok ortaklıklı, ne kadar daha boyutlu, ne büyük işler yapılıyor? İsyan eden yöre halkı, çevrecilerin direnişleri eziliyor.. Bir sermaye, bölge rantçıları, siyasi güç desteğinde atılan adımlarla, yapılanlarla övündükçe övünüyorlar.. Bir doğa isyanlı yanıtlarını veriyor.. Güçlü kayalarla desteklenmiş sahil yolunu deniz alıp alıp gidiyor. Köpüren dereler isyanla köprüleri, dere yatakları üzerindeki dev binaları sular altına alıveriyorlar.. Bilimsel verilerle dürüstçe ölçüldüğünde her seferinde görülüyor ki.. Yaşanan en büyük can ve mal kapılarında, öyle yağan yağmurun ölçümleri, iklim değişikliğinin sonuçları ile açıklanabilecekken çok katlı, bir anlamda doğal afet hiç değil.. İşte bu son facianın verileri daha da çarpıcı bizimkilerin suçlar üzerinden ürkütücü gerçekleri ortalığa saçıyor.. O kadar çok zincirleme suç ortaklıkları bizim siyasal erklerimizin bile bile siyasal getirileri uğruna, siyasal iradelerini kullanmalarıyla ilişkili ki.. Suç ortaklığında siyasal ittifaklar zincirinde, dağıtılan tabana doğru suç ortaklıkları paydaşlığından ki.. Yaraların sarılması halkalarında herkes kaderine razı olacak gibi..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear