22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 24 AĞUSTOS 2020 PAZARTESİ HABER Demir, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı Çıkışın tek yolu gençler CHP Parti Meclisi (PM) üyesi seçilen Deniz Demir, partisinin kendisi gibi genç isimlere siya set sahnesinde yer açtığını belirterek, “Türkiye’nin yaşadığı bu buhrandan çıkışın tek yo lu gençlerin sisteme daha fazla entegre olmasıyla leyla kılıç sağlanabilir. Bu kötü gidişatı durdurabiliriz, asla ümitsiz olmasınlar, parti mizin kapısı sonuna kadar kendileri ne açık” dedi. Deniz Demir, Cumhuriyet’in sorula rını yanıtladı: n PM üyesi seçildiniz. Bu noktada Partinizle ilgili hedefleriniz neler? Ülkemiz oldukça ağır bir dönem den geçiyor. Gerek iç politikada ge rekse de dış politikada ciddi sorun lar yaşıyoruz. Ekonominin halini ise söylemeye gerek yok. Her geçen gün alım gücü düşen vatandaş, ağır bir iş sizlik kıskacı altında. Böylesine zor lu bir süreçten çıkmanın yolu, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgür lükten geçer. “Cumhurbaşkanlığı Hü kümet Sistemi gelince ekonomi uça cak dediler”, ekonomi çakıldı. Tür kiye böylesine kötü yönetilmeyi hak eden bir ülke değil. Genç bir siyaset çi olarak daha fazla konuşan, twe et attığı için tutuklanmayan her bire yin kendisini özgür ve güçlü hissetti ği bir Türkiye yaratma çabasındayız. Bunun için yeniden parlamenter sis CHP PM üyesi seçilen Deniz Demir, partisinin kendisi gibi genç isimlere siyaset sahnesinde yer açtığını belirterek, gençlere çağrıda bulundu: “Bu kötü gidişatı durdurabiliriz, asla ümitsiz olmasınlar, partimizin kapısı sonuna kadar kendilerine açık.” teme dönüş ve daha güçlü bir TBMM’nin oluşması için çaba gösteriyoruz. Türkiye güçlü ve sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir ülkedir, hukukun egemen olduğu bir ülkeyi mutlaka yaratacağız. ‘Eleştiriye açığız’ n PM’de sizin gibi genç yüzler görüyoruz. Gençler hangi konularda katkı sunacak? Partimizin gençlik kolların da yetişmiş gençlerin PM üye si, genel başkan yardımcısı, milletvekili ve belediye başkanı gibi pozisyonlara gelme Deniz Demir si CHP’ye bakış açısını da değiştirdi. CHP’ye gelip siyaset yapmak isteyen gençler, ülke siyasetine etki edebileceğini, önemli görevler üstleneceğini düşünüyor. Çünkü CHP’de bunun örneklerinin olduğunu görüyor. Partimiz her kesimden gençlere açık, biz imam hatipli genç kardeşlerimizle de oturup sohbet ediyoruz, sanayide ekmeğini zor şartlar altında kazanan genç emekçi kardeş lerimizle de konuşuyoruz. Her türlü eleştiriye açığız, gençler gelsin ülkenin geleceğinde etkin rol üstlensin istiyoruz. Bu ülke hepimizin, alınan her karar ortak geleceğimiz için oldukça önemli, sadece bunun bilincinde olalım yeterli. n Gençlere siyasete dahil olmaları için bir çağrınız olur mu? Türkiye’nin yaşadığı bu buhrandan çıkışın tek yolu gençlerin sisteme daha fazla entegre olmasıyla sağlanabilir. Bu sebeple gençler mutlaka siyasete katılmalı, fikirlerini ortaya koymalı. Türkiye’nin yanlış yönetilmesi, işsizlik başta olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getirdi. Üniversiteyi bitiren veya üniversite öğrencisi her genç yurtdışına gitmenin yolunu arar oldu, büyük beyin göçü verdik, ne yazık ki vermeye de devam ediyoruz. Bu bizim kaderimiz olmamalı, bu girdaptan çıkışın tek yolu ise gençlerin daha fazla söz sahibi olmasından geçiyor. Bu kötü gidişatı durdurabiliriz, asla ümitsiz olmasınlar, partimizin kapısı sonuna kadar kendilerine açık. n Şimdilik erken seçim konuşulmasa da ihtimal her zaman var. Siz seçimsiz dönemde siyaset faaliyetleri olarak neler yapacaksınız? Genel başkanımızın bizlere talimatı şudur: “Yarın seçim olacak gibi çalışın.” Karşımızda, aldığı oy oranından memnun olmayıp, tekrar seçim yapan bir iktidar var. Ben partimizin daha az oy aldığı seçim bölgeleri üzerinde çalışıp nedenlerini araştırıp raporluyorum. Bazen parti olarak kendimizi seçmene anlatmadığımız veya anlatmakta eksik kaldığımız noktalar oluyor. Bu yolla aradaki iletişim eksikliğini de gidermiş oluyoruz. Bunun dışında gençler ve genç işsizlik üzerine çalışmalar yürütüyorum. Dezenfektan ve tıbbi malzeme stokçuluğu yaparak, halk sağlığıyla oynayan firmalar açıklanmadı Stokçulara ‘sır’ kalkanı MAHMUT LICALI Koronavirüs salgınının ilk günlerinde dezenfektan ve maske gibi tıbbi malzemelere ulaşımda yaşanan sıkıntıların başında bazı firmaların “stokçuluk” yapması gelirken; Hazine ve Maliye Bakanlığı, stokçuluk yaparak haksız kazanç sağlayan firmaların kimler olduğu sorusuna “sırrın ifşası olacağı” gerekçesiyle yanıt vermedi. Murat Emir CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “Hangi sırdan bahsediyorsunuz? Binlerce firma, pandemi sürecinde halkın sağlığıyla oynayacak. Siz bunlara göstermelik bir inceleme başlatacaksınız ve ceza kesmeyeceksiniz” tepkisini gösterdi. Koronavirüs salgınının başında Sağlık Bakanlığı’na bağlı Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş’den (USHAŞ) alınan tanı kitleriyle ilgili yolsuzluk iddiaları ortaya çıkmış; USHAŞ’tan alınan tanı kitinin pandeminin başında 9 TL değil, 9 dolara alındığı ve devletin zarara uğratıldığı iddiaları tartışılmıştı. Söz konusu iddiaları kamuoyunun gündemine getiren CHP’li Emir, tanı kitinin yanı sıra fahiş fiyata satılan hijyen ve tıbbi malzemelerle ilgili de Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından yapılan incelemeleri bir soru önergesiyle TBMM gündemine de taşımıştı. Mart 2020’den sonra hijyen malzemeleri ve tıbbi malzemelerde yaşanan fahiş fiyat artışlarını anımsatan CHP’li Emir, söz konusu dönemde MASAK’ın 2 bin 547 firmanın hesaplarını incelediğine ilişkin yapılan resmi açıklama oldu ğuna işaret etti. Emir, koronavirüs nedeniyle hangi ürün gruplarında haksız fiyat artışı ve stokçuluk faaliyetinin tespit edildiğini, hangi işlemle rin yapıldığını sorarken; “MASAK’ın incelemesi tamamlandıysa sonuçları neden kamuoyu ile paylaşılmamaktadır; tamamlanmadıysa aradan dört ay geçmesine karşın neden sonuçlandırılmamıştır” sorusunu da yöneltti. Emir’in önergesine yanıt veren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “önergede bahsi geçen hususların Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkındaki Yasa hükümleri çerçevesinde sırrın ifşası kapsamında olduğunu” belirterek, hiçbir soruya yanıt vermedi. ‘Halk sağlığı sorununa döndü’ Kimlerin bu süreçte vurgun yaptığını, halkın sağlığıyla oynadığını ve bu firmalara ceza kesilip kesilmediğinin bilinmediğini söyleyen Emir, şunları dile getirdi: “Aradan beş ay geçti ama bakanlıktan halen ses yok. Meclis’teki denetim yetkimiz kapsamında sorduğumuz sorulara da ‘Sırrın ifşası olur’ diyerek, yanıt vermiyorlar. Hangi sırdan bahsediyorsunuz? Binlerce firma, pandemi sürecinde halkın sağlığıyla oynayacak. Siz bunlara göstermelik bir inceleme başlatacaksınız ve ceza kesmeyeceksiniz. Maliye Bakanı, bu incelemenin sonuçlarını kamuoyuna açıklamak zorundadır. Eğer, bu stokçulara, karaborsacılara ceza kesmemişlerse, kesememişlerse bu durum büyük bir skandaldır. Bu işin peşini bırakmayacağız.” l ANKARA BAKANLIK, ZAFER BAYRAMI’NIN YASAKLANMADIĞINI SAVUNDU: 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları kapsamında her yıl on binlerce yurttaş Anıtkabir’e akın ediyordu. En kısa sürede tamamlayın İçişleri Bakanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın “yasaklanmadığını” ileri sürdü. Açıklamasında, “Koronavirüs salgınının yeniden ivme kazanmaya başladığı bu günlerde bulaşıcılığı çok yüksek olan hastalığın yayılımını azaltmak için her türlü etkinliğin belirlenen kurallar çerçevesinde mümkün olan en kısa sürede tamamlanması bir zorunluluktur” denildi. Salgını dayanak gösteren bakanlık, 350 bin kişiyle Ayasofya’da namaz kılınmasını ve Malazgirt Zaferi kutlamalarının yapılacak olmasını ise görmezden geldi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları ile ilgili alınan yasaklama kararı bulunmadığı savunuldu. 19 Ağustos tarihli yazının Kovid19 salgını ile mücadelede içerisinde bulunulan kontrollü sosyal hayat süreci içerisinde alın ması gereken tedbirlerin valiliklere bildirilmesi olduğu belirtilen açıklamada, “Bu çerçevede Kovid19 salgını ile mücadele süreci başladığı andan itibaren diğer dini ve resmi bayramlarda olduğu gibi bayram kutlamalarında kamu görevlileri başta olmak üzere vatandaşlarımızın fiziki mesafe kurallarına aykırılık oluşturacak şekilde kalabalıklara neden olunmaması için bazı tedbirler alınması ve çeşitli kısıtlamalara gidilmesi valiliklerimizden istenilmektedir” denildi. Benzer uygulamaların bu yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü programları ile Ramazan ve Kurban bayramları bayramlaşma programları için de yapıldığı belirtilen açıklamada, “Önümüzdeki günlerde 98. yıldönümünü kut layacağımız Zafer Bayramımızın da içerisinde bulunduğumuz salgın koşullarına göre kutlanması, çelenk sunma ve şehitlik ziyaretlerinin asgari katılımla gerçekleştirilmesi, bunun dışındaki etkinliklerin ise yüz yüze etkinlikler yerine özellikle dijital imkânların kullanılarak yapılması salgınla mücadelenin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu doğrultuda resmi programlarda resepsiyonların yapılmaması da salgınla mücadele sürecinin bir gereğidir. Bilinmelidir ki salgın; şehir, bölge, kişi, etkinlik gibi unsurlara göre hareket etmemektedir. Bu doğrultuda devletimizin ve özelinde bakanlığımızın aldığı her türlü tedbir kararı, herhangi bir ayrım gözetmeksizin (resmidini bayram, 15 Temmuz anması gibi) tüm etkinlikler için benzer şekilde alınmaktadır” denildi. l ANKARA / Cumhuriyet İZMİR BAROSU’NDAN TEPKİ Zihinlerden silmeye çalışıyorlar İzmir Barosu, 30 Ağustos Bayramı kutlamalarının kısıtlanmasına yazılı açıklama yaparak tepki gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu kurtuluş mücadelesinin zihinlerden silinmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada, “Milyonlarca lise öğrencisini kapalı sınıflarda üniversite sınavına sokan, sermaye her şeyden önemlidir diyerek işçileri, memurları çalıştırıp AVM’leri açan, 15 Temmuz kutla malarında, Ayasofya’nın cami olarak açılışında on binlerce insanın bir araya gelmesine hiçbir tedbir almayan siyasal iktidar, konu 30 Ağustos Zafer Bayramı olunca pandemiyi hatırlamış ve ülke çapında yapılacak kutlamaları yasaklamıştır. AKP iktidarının milli bayramlarımız olan 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 30 Ağustos’ta bugüne dek takındığı tavır, milli günlerimizi halktan kaçırmak, Tür kiye Cumhuriyeti’nin onurlu kurtuluş mücadelesini gençlerimizin ve tüm yurttaşlarımızın zihinlerinden silmeye çalışmaktır. Emperyalist işgalin Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki milli mücadelemizle sonlandırıldığı büyük zaferin anılmasını yasaklamak, kimsenin haddi değildir” denildi. Baro, olarak gerekli sağlık önlemlerini alarak kutlama yapacaklarını açıkladı. l İZMİR / Cumhuriyet Müjde!... Büyük bir doğalgaz rezervi bulundu, müjde bu. Elbette önemli, elbette iyi. Ülkemizin yeni bir kazancıdır. Ülkemiz, Türkiyemiz, altında üstünde doğal zenginliklerle dolu. Daha pek çok keşfedilmeyi bekleyen neler var. Ama önemli olan neye sahip olduğunuz değildir. Önemli olan, sahip olduğunuz değerlerle ne yaptığınızdır. Önemli olan, sahip olduğunuz değerlerin neye yaradığıdır. Önemli olan, sahip olduğunuz değerlerin kimlere hizmet ettiği, kimlere yarar sağladığıdır. Örneğin, yeni bulunan doğalgaza sevinirken de düşünelim. Bu doğalgaz hangi şirketlerle çıkarılacak, hangi şirketlerle kullanıma hazır duruma gelecektir? Daha şimdiden yandaşlar harekete geçmemiş midir? Her alanı ellerine geçiren iktidar yandaşı sermaye doğalgaz projelerini yapmamış mıdır? Dış sermaye ile dışarıdan gelecek teknoloji ile hangi yandaş gruplar işbirliği yapacaktır? Bu ülkenin bütün zenginlikleri kimlere peşkeş çekilmiştir? Bu ülkenin ormanları kimlere kurban edilmiş, toprakları kimler için altüst edilmiştir? Şimdi, bulunan bu doğalgaz da çıkarılıp evlere gelinceye kadar hangi yandaş sermayeyi zengin edecektir? Sevinmek kolay ama düşünmek de o denli zor olmamalı. En büyük zenginliğimiz: İnsanımızdır Bir ülkenin en büyük zenginliği İNSANIDIR. İnsanınıza nasıl baktığınız, onu nasıl yetiştirdiğiniz, ondan ne beklediğiniz, en büyük servetinize ne yaptığınızı belirler. Bu siyasal iktidar, 18 yıldır insanımıza nasıl bakıyor? Çocuklarımızı “aklını kullanarak soru sorma tartışma eleştirel düşünce kazanma” yerine, şartlandırarak itaate alıştırmaya yönelik bir beyin yıkamaya yönlendiriyor. Eğitimde, Atatürk Cumhuriyeti’nin temeli olan laik eğitim yerine tarikatların, cemaatlerin etkisiyle “biat itaat” ekseninde din eğitimini önceliyor. Toplumu din temelinde ayrımcılığa yönelterek “Müslüman kâfir” gibi, Müslümanları da “dinci dindar dindar olmayan” ayrımıyla değerlendirerek ulusu ümmet yapma amacını gerçekleştirmeye çalışıyor. En büyük zenginliğimiz olan “insanımız” bu ayrımcılıklarla bölünüyor, ulus birliği, ulus bütünlüğü ortadan kalkıyor. Ulusun bölünmesi etnik köken ayrımcılığına kadar gidiyor, sonuçta inançlar ve etnik kökenler artık birlik ve bütünlük temelini ortadan kaldırıyor. İşsizliğin artması, üretimin azalması giderek toplum hayatımızda yaşama umudunun zayıflamasıyla sonuçlanıyor. İnsanımız, çalışma olanakları yerine yardım alarak yaşamaya alıştırılıyor, böylece “sadaka ekonomisi” yaratılıyor, bu da siyasal iktidara bağımlı bir kitle yaratıyor. İşte, siyasal iktidarın insanımıza verdikleri bunlar. Bu durum, en büyük zenginliğimiz olan insanımızın ziyan edilmesidir. Bulunan doğalgaz bu zararı elbette karşılamayacaktır. Sevinmekten çok düşünmemiz gereken budur. En değerli varlıklarımız: Özgürlük ve adalet En değerli varlıklarımızdır “özgürlük” ve “adalet”. Acaba özgür müsünüz? Düşünce özgürlüğünüz var mı? Düşüncelerinizi açıklama özgürlüğünüz var mı? Düşüncelerinizi sözle ve yazıyla açıklama özgürlüğünüz var mı? Toplanma özgürlüğünüz var mı? Toplanma, yürüyüş yapma hakkınızın özgürlüğü var mı? Eğer bu sorulara yanıtınız “hayır” ise en değerli varlığınız olan özgürlüğünüzün olmadığını kabul edeceksiniz. Özgürlüğünüz doğalgazdan çok daha değerlidir. Gelelim en değerli varlıklarımızdan biri olan “adalet”e. Ülkemizde adalet bağımsız mı? Kendinizi adalet açısından güvende buluyor musunuz? İktidara karşı bir sözün ceza almayacağına güveniyor musunuz? Hapiste yatan gazetecilerin adil yargılandığına inanıyor musunuz? Ülkemizde basının özgür olduğuna inanıyor musunuz? Savcıların, yargıçların iktidarın baskısı altında olmadığını düşünüyor musunuz? Baroların bölünmesinde siyasal iktidarın etkisi olmadığını düşünüyor musunuz? Eğer bu soruların yanıtı “hayır” ise en değerli varlıklarınızın ortadan kalkma tehdidi altında olduğunu görüyorsunuz demektir. Bu da doğalgazdan çok daha önemli değerlerinizin nasıl zarara uğratıldığını çok iyi açıklıyor. Sakın bu doğalgaz müjdesi, ülkenin içinde bulunduğu yağma ve talan düzenini gözlerden uzak tutmak için kullanılıyor olmasın. Bu da bizi sevindirmekten çok düşündürüyor. Doğrusu da bu olmalı...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear