25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 9 23 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE Türkiye’deki yerel yönetim yasalarında ‘sistem bozuklukları’ bulunuyor Seçim sistemi değişmeli ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI PROF. DR. YILMAZ BÜYÜKERŞEN YAZDI: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ YASA TASARISI İÇİN ÖNERİLER 1 Her insan topluluğunun yaşadığı yerleşim yerlerinde, mimari, sosyal, ekonomik ve kültürel meselelerin çözümü suretiyle, rahat ve sağlıklı bir hayat yaşanmasını temin etmek görevi her ülkede, yasalarla yerel yönetim denilen bir sisteme bağlanmıştır. Sistem ise bir ilkeye, belli bir fikir ve dünya görüşüne göre düzenlenmiş düşünceler, bilgiler ve doktrinlerdir. Bunlar birbirini tamamlayan usul ve metotların tamamıdır. Böylece bir ahenk içinde kurulmuş bir düzeni oluştururlar. Hal böyleyken ülkemizde, maalesef, yerel yönetimleri ilgilendiren yasalar ahenkli bir düzen olmaktan çok, demokrasiye pek uymayan “bozuk bir sistem” ya da “çarpık bir yapı” olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle, yerel yönetim leri düzenleyen yasalarda “sistem bozuklukları” mevcuttur. Ne yazık ki vatandaşlarımızın çoğu yaşadıkları yerleşkede, hizmet bekledikleri yerel yönetimlerinin, yasal sistem bozuklukları hakkında bilgi sahibi olmadıkları gibi, yazılı ve görüntülü medyamız ve siyasetçilerimiz de bu konuların üzerinde gereğiktiği gibi durmamaktadırlar. Biz bu yazıda, sorunların acilen düzeltilmesinde hükümete de yardımcı olacağını düşündüğümüz hususları, şimdilik beş başlık altında inceleyeceğiz: 1 Büyükşehir Belediyelerinde Meclis Yapısı, 2 Mali Konular ve Belediye Gelirleri, 3 Görev ve Yetkiler 4 İmar ve Kentsel Dönüşüm, Konuları 5 Diğer Sorunlar. Ülkemizde, maalesef, yerel yönetimleri ilgilendiren yasalar ahenkli bir düzen olmaktan çok, demokrasiye pek uymayan “bozuk bir sistem” ya da “çarpık bir yapı” olarak ortaya çıkmaktadır. Ne yazık ki Vatandaşlarımızın çoğu yaşadıkları yerleşkede, yerel yönetimlerinin, yasal sistem bozuklukları hakkında bilgi sahibi değil. 1 Büyükşehirlerde meclis yapısı Büyükşehir Belediyeleri Meclisi’nin yapısından kaynaklanan bu sorun, rahmetli Turgut Özal döneminde, (Sayın Bedrettin Dalan’a hazırlatılan yasada) Büyükşehir Meclis Üyelerinin seçmenler tarafından ayrıca seçilmemiş olmalarıdır. Bunun yerine, mevcut yasada ilçe belediye meclislerine seçilmiş üyelerin, aynı zamanda, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin de doğal üyeleri olarak kabul edilmiş olmalarıdır. Bu sisteme göre, ilçe belediyelerinin bütçeleri ve yalnızca 1/1000 ölçekli uygulama planları kendi meclislerinde karara bağlanmakla beraber, sevk edildikleri Büyükşehir Belediye Meclisinden ‘kabul’ oyuyla geçmeksizin yürürlüğe girememektedir. Bu doğru bir uygulamadır. Çünkü bir şehrin ahenkli ve uyumlu bir büyüme gösterebilmesi için her ilçede (kırsal ilçeler dahil) temel ilke ve esasların farklı şekilde uygulanmalarına müsaade edilmemesi gerekir. Bu nedenle ilçe meclis kararlarının Büyükşehir Belediye Meclisinde incelenip, olumsuzlukları varsa düzeltilip onaylanması icap eder (eskiden Senatolarda olduğu gibi). Büyükşehir Belediye Meclisi karar alırken, farklı ilçelerin farklı ihtiyaçlarını şehrin toplam faydasıyla tamamlayıcı bütünleştirici bir rol oynar. Alt belediyelerde (ilçelerde) alınabilecek hatalı kararları düzeltir ve regüle eder. Üst ölçekli planların yapımında da bu amaç vardır. Onun için üst ölçekli planların da Büyükşehir Belediyesince hazırlanıp yine kendi meclisinde (ilçelerden gelen üyelerin de katılımıyla) kabul edilerek yürürlüğe girmesi şarttır. Halk belirlemiyor Ne var ki, bu meclisin üyeleri, ayrıca seçilmiş üyeler olmayıp ilçeler için seçilmiş üyelerin oluşturduğu bir organı oluşturur. Dolayısıyla bu sistem sağlıklı bir yapıyı göstermemektedir. Çünkü seçmenler ilçelerde (kırsal kesim dahil) ilçe belediye başkanını, ilçe belediye meclisini, bir de yalnızca Büyükşehir Belediye başkanını seçmekte ve fakat uygulamada Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri için ayrıca oy vermemektedirler. Yani halk, Büyükşehir Belediye Meclis Üyelerini belirlememektedir. Böylece Büyükşehir belediyesinde kentte yaşayan halk tarafından seçilmiş tek unsur Büyükşehir Be lediye Başkanından ibaret kalmaktadır. Çünkü Büyükşehir Belediye Meclisini de ilçelerin belediye başkanları ile onların meclis üyeleri oluşturmaktadır. Şehirlerin nazım planlarını büyükşehir belediyeleri hazırlamakta veya uzman kuruluşlara hazırlatıp meclislerinin onayına sunmaktadırlar. Ne var ki meclislerini ilçe belediyeleri oluşturduğu ve bu üyeler de kendi hâkimiyet alanlarıyla daha çok ilgili oldukları ve çağdaş kent planlarından ziyade, seçim dönemlerine yönelik rant tercihleri nedeniyle (ayrı partilere mensup olsalar dahi) birbirlerini destekleyen değişiklik önergeleriyle nazım planları “bilimsel ve rasyonel plan” olmaktan çıkarabilmektedirler. Bu çelişik ve antidemokratik durumun getirdiği sorunlar sürekli karşılaşılan problemlerin ana nedenleridir. Nüfusla orantılı değil Ayrıca, temsilde adalet ilkesi gereği, ilçelerden büyükşehir meclisine gelen belediye meclis üye sayısı o ilçenin nüfusu ile doğru orantılı olmalıdır. Oysa mevcut uygulamada, temsilde adalet söz konusu değildir. Örneğin Eskişehir’de nüfus toplamları 700 bin olan Odunpazarı ve Tepebaşı Merkez ilçeleri büyükşehir belediye meclisine 16 üye göndermekte ve toplam nüfusları yaklaşık 90 bin civarında olan kırsaldaki diğer on iki ilçe ise 29 üye göndermektedir. Bu durum, nüfusa göre temsilde adaletsiz sonuçlar doğurduğu gibi, demokrasiye de aykırıdır. Ayrıca, istifa ya da vefat eden meclis üyesinin yerine yine aynı partiden bir meclis üyesinin gelmeyebildiği, seçim kurullarınca yedek üyelerin aldıkları oya göre bir başka partiden de yedek üye gönderilebildiği, bunun da seçmenin iradesine ters bir durum yarattığı açıktır. Çözüm önerisi Sıralanan bu nedenlerle Türkiye’de modern ve çağdaş şehirlerin gerçekleştirilebilmesi ile yerel yönetimlerde gerçek demokrasiye ulaşılabilmesi için mevcut iki kademeli (altüst) meclis sisteminin düzgün işleyebilmesi gerekmektedir. Bunun için tek çözüm yerel seçimlerde, o büyükşehirin bütün seçmenleri tarafından, büyükşehir belediyesi başkanı ile birlikte, büyükşehir belediye meclisi üyelerinin de ayrıca seçimi yapılmalıdır. 2 Mali konular ve belediye gelirlerindeki sorunlar 6360sayılı yasa ile görev alanları il mülki sınırlarına kadar genişletilen büyükşehir belediyelerinin, görev ve yetkilerinin olağanüstü artmasına rağmen, gelirlerinde aynı oranda bir artış olmamıştır. Belediyelere gelir yaratmak için vatandaşa yeni vergiler ve mesuliyetler yüklenmesine, prensipte karşı olmamıza rağmen aşağıda yazılı hususlara dikkat çekmek isteriz. 1 Belediye gelirleri, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatlarından alınan paylar ve öz gelirlerden oluşmaktadır. Genel bütçeden alınan payların dağıtımı, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkındaki Kanun’a göre yapılmaktadır. Payların dağılımı adaletsizdir. Bu konunun ivedilikle düzenlenmesi gerekmektedir. 2 Belediyelerin kamuya olan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden aldıkları paylardan kesilmektedir. Son aylarda, belediyelerimize gelen paylardan yapılan kesintiler, belediyelerin mali yapılarını ve yatırım bütçelerini son derece olumsuz etkilemektedir. Geçici bir düzenleme ile belediyelerin kamuya olan borçları bir defalığına affedilmeli ya da en azından faizsiz bir şekilde yapılandırılmalı ve kaynaktan kesme uygulamasına son verilmelidir. 3 Belediyelerce 2464 sayılı kanunun 34. maddesine göre alınan elektrik ve havagazı vergisinin, elektrik ve doğalgaz vergisi olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Çünkü günümüzde havagazı kullanımı sona ermiş olup bunun yerini doğalgaz almıştır. 4 Belediyelerce, 2464 sayılı kanunun 29 ve 32. maddelerine göre telefon, data, teleks ve faks ücretleri üzerinden alınan haberleşme vergisine, internet ve cep telefonu ücretlerinden alınacak vergiler de dahil edilmelidir. 5 Özellikle turistik şehirlerde, konaklama tesisleri nedeniyle altyapı, yol, su, kanalizasyon, ulaşım gibi hizmetlerden dolayı belediye harcamaları artmaktadır. Bu sebeple gelişmiş Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, konaklama bedeli üzerinden kent vergisi veya konaklama vergisi gibi belediyelere yeni kaynak oluşturacak vergiler alınmalıdır. Şerefiye vergisi yeniden konulmalıdır. 6 Toplu taşımada kullanılan akaryakıttan alınan yüzde 18 olan KDV oranının kaldırılması ya da düşürülmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyiz. Büyükşehir belediyelerinin en büyük gider kalemlerinden birini toplu taşıma oluşturmaktadır. Özellikle 6360 sayılı yasa ile kırsal ilçe ve mahalle yapılan yüzlerce köyün toplu ulaşımları da eklenince, katlanması zor bir yükle karşı karşıyayız. 7 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun beyan esasıyla ilgili 14. maddesinin 6. fıkrasında “Mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi, kurumun kanuni veya iş merkezinin bulunduğu yerin vergi dairesidir” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye istinaden örneğin, buzdolabı üreten Koç Holding’in Arçelik fabrikası; İstanbul, Ankara ve Eskişehir’deki tesislerinde üretim yapılmasına karşın, işyeri merkezi İstanbul’da olduğu için Eskişehir’den elde ettiği katma değerin, ticari kazanç payına düşen kurumlar vergisini de kurumun bağlı olduğu vergi dairesi itibarıyla İstanbul’da ödemektedir. Kurumlar vergisine tabi gelirlerin, elde edildikleri şehirde, yararlandıkları belediye hizmetlerine karşılık, ödenmesi gereken payın önemli bir kısmı bir havuzda toplanıp daha sonra belediyeler arasında nüfuslarına göre dağıtılmakta, bundan da İstanbul, Ankara ve İzmir haksız olarak yararlanmaktadır. Böylece hak edilen gelirlerin dağılımında adaletsizlik olmaktadır. “Vergi adaleti” kadar verginin dağılımında da adaletsizlik yaratılmaktadır. Bu durum Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak TBMM’de söz konusu kanunlar çıkarılırken yaptığı müdahaleler sonucu ortaya çıkmış ve durum bir türlü düzeltilememiştir. Aynı kanunun 7. fıkrasında “Maliye Bakanlığı, mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairelerini, kanuni veya iş merkezlerine bakmaksızın belirlemeye yetkilidir” hükmü mevcuttur. Bu madde hükmünün Maliye Bakanı’nca uygulanması bile adaletsizliği ortadan kaldırabilecektir. 8 Yakın zamana kadar kolayca ödeyebildiğimiz dış kredi anapara ve faiz borçlarımızı, son zamanda meydana gelen döviz kurları artışlarından dolayı ödemede zorluk çekmekteyiz. Dövizdeki kur farkının getirdiği artışın hükümetçe üstlenilmesi zaruri hale gelmiştir. Ayrıca ilk kez, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başına geldiği gibi, alınan dış kredinin üzerine haciz konması, Türkiye’nin kredibilitesine büyük zarar verecektir. Bunun mutlaka önlenmesi lazımdır. YARIN: GÖREV VE YETKİ ALANLARI, İMAR VE KENTSEL DÖNÜŞÜM CHP’nin iktidar kurultayı: Evin içi tamam... Cumhuriyet Halk Partisi’nin 37. Olağan Kurultayı’nda genel başkanının kim olacağı sorusu gündemde değil. Soru şu: Kemal Kılıçdaroğlu kaç oyla seçilir? 22 Mayıs 2010’daki 33. Olağan Kurultay’da 1249 delegenin 1200’ünün imzası ile genel başkan adayı olan Kılıçdaroğlu, 1189 oyla liderlik koltuğuna oturdu. Sonraki olağanolağanüstü kurultaylarda genel başkanlığı korudu ve liderlikte iki haneli rakamlara geldi; onuncu yılda. Kılıçdaroğlu, bu hafta sonu yapılacak kurultaya yine rekor imza ile aday gösterilecek. Bugün genel merkezde il başkanları toplantısı var. Başkanlar delegelerinin imzasını cebine koyarak başkente geliyor. Binin üzerinde imza hazır. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde elde edilen başarı, Kılıçdaroğlu’nun oy hanesine yansıyacaktır. Başka genel başkan adayı çıkar mı? Eski Mersin milletvekili Aytuğ Atıcı, aday adaylığını çok önceden açıkladı. İllerin neredeyse tamamını dolaştı. Dünkü konuşmamızda durumu şöyle özetledi: “Oy veririm diyen çok ama imza veririm diyen az!” PM üyesi İlhan Cihaner de aday adayları arasında, açıklamasını bugün yapması bekleniyor. Tolga Yarman, kamuoyu önünde yola çıktı. Kılıçdaroğlu’nun delegelerin neredeyse tamamının imzası ile aday olması kurultaya da kendisine de yakışmaz. Doğrusu, gerekli sayı olan yüzde 5’in iki katı imzayla aday olmak! Kurultayın divan başkanlığını Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu yapacak. “Topuklu efe”liğini her ortamda hissettiren Çerçioğlu’nun işi zor değil. İkinci gün yapılacak parti meclisi (PM) seçiminde genel merkezdeki hava şu yönde: Kılıçdaroğlu 80 kişilik bir liste önerecek, delegeler bunun içinden 52 kişi işaretleyecek. Bu listenin dışından PM’ye giren olur mu? Yakışan, yarışı olabildiğince özgür bırakmak olur... HHH Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yapacağı konuşma bir başka beklenti. Bugünkü il başkanları toplantısından sonra konuşmasına son şeklini verecek. Görünen o ki Kılıçdaroğlu’nun 19 Mart, 22 Nisan ve 19 Temmuz’da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan üç yazısı konuşmanın omurgasını oluşturacak. 19 Mart’ta solu tarif etmiş, “Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracağız, sol budur” demişti. 22 Nisan’da küresel gidişi eleştirmiş, “Tarihin akışı değişiyor... Yeni bir dünya kurmak mümkün” demişti. 19 Temmuz’da, “Devletçiliği yeniden yorumlamak gerekiyor, sosyal devlet devletçiliği” demişti. CHP’nin geleneksel olarak kurultaylarında şekillenen yol haritalarından birine daha tanıklık edeceğimiz söylenebilir. CHP, Türkiye Cumhuriyeti tarihine üç büyük devrim armağan etti: Cumhuriyetin ilanı... Çok partili yaşama geçiş... Sosyal devlet kavramı... Bugün sosyal devlet demek elbette kolay ama CHP bunu 1960’larda gündeme getirdiğinde “sosyal” sözcüğü “komünizm”le eşdeğer görülüyordu. 1965’te sosyal devlet temelli olarak “ortanın solu” diyen CHP’ye sağ partiler şöyle yüklenmişti: Ortanın solu, Moskova’nın yolu... CHP, antikomünizmin çok yükseldiği o dönemde yüzde 40’ın üstüne çıkmayı başarmıştı. HHH 37. kurultayın nasıl bir Türkiye’de yapıldığını anlatmak için uzun irdelemelere gerek yok. Sadece son bir hafta içinde olanlar bile her şeyi anlatıyor. CHP, AKP’den iktidarı alabilir mi? Yakın geçmişte bunun iki somut örneği var. İlki, 7 Haziran 2015 seçimleri. Tek başına iktidar gücünü kaybeden AKP, “Ben sandıkla gitmem” dedi. 4 aylık uzun sürecin sonunda, 1 Kasım’da seçim yenilendi. AKP’nin deyimiyle, “halk hatasını düzeltti”! İkincisi 31 Mart 2019 yerel seçimleri. AKP, İstanbul sonuçlarını beğenmedi. İstanbulluların hatasını düzeltmesini istedi. 23 Haziran’da seçim yenilendi. Bu kez, düzeltilen AKP oldu! Bu iki örnek, CHP’nin işinin hiç de kolay olmadığını gösteriyor. O nedenle 37. kurultay evin içinde herkesi kucaklamalı, devamında da ağustostan tezi yok, toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşmalar başlamalı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear