25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 23 TEMMUZ 2020 PERŞEMBE HABER/YORUM Alt kimlik üst kimlik Enver Aysever’in Selahattin Demirtaş’la gazetemizdeki söyleşisini okumuşsunuzdur. AKP’nin iktidarını sürdürmesine kaç seçim harç taşımış kişi sanki o değilmiş gibi, “Dışarıda olsaydık ne referandumda evet çıkardı ne de Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilirdi” diyor. Sadece “evet artı boykot eşittir çözüm” diyerek Türkiye’nin bugüne gelmesinde önemli bir viraj olan 12 Eylül 2010 referandumuna verdiği “dolaylı” destek bile bu konularda ahkâm kesmemesini gerektirirdi! Ne ki Türkiye’nin bugünlerine harç taşıyanların hiçbiri yapmıyor bunu. Baksanıza, AKP’ye ideolojik gladyatörlük yaparak bu iktidarın toplum üzerinde tahakküm kurmasına, iyi kötü var olan bir demokrasinin de ortadan kaldırılmasına aracılık eden liberaller bile “demokrasi” talepli imza kampanyaları düzenleyebiliyor! Neyse, dönelim Demirtaş’ın söylediklerine... ABD işbirliğiyle solculuk olur mu? Ancak önce söylemediğiyle başlamalıyım: Bir söyleşide bu kadar solculuk, sosyalizm kelimeleri kullanan birinin bir kere bile ABD emperyalizmini ağzına almaması nasıl mümkün olabiliyor; hem solculuk deyip hem de ABD’yle işbirliği nasıl yürütülebiliyor, keşke anlatsaydı... Fakat üzerinde durmak istediğim asıl konu başka. Demirtaş’ın söyledikleri içinde esas sorunlu olanı “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk” denmesine karşı çıkıyor olmasıdır. Gerçi yeni değil, hep karşıydılar, hatta eskiden ortaklık yaptıkları AKP hükümetine de “Türk yerine Türkiyeli” denmesini önerdiler! Karşı çıkışları eski de olsa, Cumhuriyet’in sayfalarına taşındığı için üzerinde durmalıyız. Yaşar Kemal’in tavrı Büyük ozan Yaşar Kemal bir basın toplantısında, kendisine “Siz bir Kürt yazar olarak...” diye soru sormaya başlayan İsveçli gazeteciyi, hem de İsveç’te terslemişti yıllar önce ve şöyle demişti: “Ben Kürt yazar değilim... Kürt asıllı bir Türk yazarım!” Demirtaş, büyük ozanın Kürtlüğüne laf edebilir mi bu sözleri nedeniyle? Ya da Cem Karaca, Cem Özer gibi aydınlarımızın “Anam Ermeni, babam Çerkez, ben ise Türküm” demesi üzerinden Demirtaş bu değerli isimlerimize “asimile olmuşlar” diyebilir mi? Dememeli... Zira bu aydınlarımız çok önemli bir gerçeğe işaret ediyorlar; üst kimliğe... Devrimle milliyetler birleşip millet oldu Bu topraklarda 1920’de hep birlikte bir devrim yaptık; devrimle Osmanlı padişahlarının kulu olmaktan çıktık, millet olduk. O nedenle büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk şöyle dedi: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Evet, Türkiye halkı olarak çeşitli etnik gruplardandık; Türktük, Kürttük, Çerkezdik, 24 etnik milliyettik... Ve devrimle 24 milliyet, bir millete dönüştü; o milletin ismine de Türk dedik. Tıpkı İngiltere’de, Fransa’da vs. olduğu gibi milliyetler millet olarak birleşirken, içlerinden biri çeşitli nedenlerle millete ismini verdi. O “çeşitli nedenler” dediğimiz nedenlerin içinde o milliyetin tarihselliğinden nüfusuna, ekonomik gücünden devlet kurabilme yeteneğine kadar pek çok etken var. Ah vah etmenin, keşke benim etnik grubumun ismi verilseydi demenin tarihin akışını değiştirebilmeye bir faydası yok. Her yerde olduğu gibi bu topraklarda da tarihin ve toplumların yasası işledi sonuçta. Kışlalı’nın işaret ettiği gerçek İşte bu tarihselliği iyi bilen bir aydın olduğu için, Yaşar Kemal “Kürt asıllı Türk yazarım” diyordu. Kürt kimliği alt kimliği, Türk kimliği de üst kimliğiydi. O üst kimliği, onun Kürtlüğünden bir şey alıp götürmüyordu. İşte Demirtaşlar’ın anlamak istemediği ya da anlamazlıktan geldiği budur. Oysa anlamak isteyenlere ne de güzel anlatmış Cumhuriyet’in ustalarından Ahmet Taner Kışlalı “Kürt asıllı Türk olur mu?” başlıklı makalesinde: “Atatürk bu ulusu ne ‘ırk’ ne ‘din’ üzerine kurmuştur. Bin yılda oluşmuş olan bir ‘kültür ortaklığı’ üzerinde kurmuştur. Etnik köken bir ‘alt kimlik’tir... Etnik kültür bir ‘alt kültür’dür. ‘Ulusal kültür’ alt kültürlerle çatışmaz; onların sentezinden oluşur... ‘Ulusal kimlik’ de bir ‘üst kimlik’tir. Alt kimliklerle çatışmaz; onları kendi şemsiyesi altında bütünleştirir! Etnik kimlik, çoğunlukla ‘ırksal’dır... Ulusal kimlik ise ‘kültür bütünlüğü’nün adıdır, bir ‘ırk bütünlüğü’nün değil! ‘Ben Kürt kökenli Türküm’ dediğiniz zaman da bu nedenden dolayı bir çelişkiye düşmüş olmazsınız... Sadece kişiliğinizin iki ayrı boyutunu vurgulamış olursunuz! Tıpkı ‘Ben bir Türk işçisiyim’ derken kişiliğinizin iki ayrı boyutunu vurgulamış olduğunuz gibi...” (Cumhuriyet, Kasım 1995) Bu ülkede alt kimliklerimiz, alt kültürlerimiz bir zenginliktir. O zenginliği ayrışmanın değil, daha da değer kazanan birleşmenin parçası yapmalıyız. Üst kimlik olarak Türk kimliği, Kürt, Laz, Çerkez kimliklerimizle daha da değer kazanmıştır. Bu değeri, alt kimliği Türk olmayanlar da, alt kimliği Türk olanlar da görebildiği oranda çağdaşlaşacağız... Soydaş kavramının yanlış kullanımı Bitirirken bir yanlışa dikkat çekelim: Türk üst kimliği, etnik ya da ırka dayanan değil, kültür birliğine, dil birliğine, hedef birliğine, aynı topraklarda yaşama iradesi birliğine dayanan siyasal bir kavramdır. O nedenle “soydaş” kavramı doğru kullanılmalıdır. Irak’taki, Suriye’deki Türkmen bize ne kadar yakınsa, Irak’taki, Suriye’deki Kürt de, Arap da o kadar yakındır özetle... Bin yıldır iç içe yaşıyor olmanın coğrafyaya dayattığı bir gerçektir bu; binlerce yıl da birlikte yaşamaya devam edeceğiz sonuçta... Birlikte, birbirimize değer katarak... 23 TEMMUZ 2020 SAYI: 34620 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:55 05:45 13:16 17:12 20:37 22:18 Ankara 03:46 05:32 13:00 16:55 20:18 21:56 İzmir 04:17 05:59 13:23 17:15 20:37 22:11 Ayasofya konusunda sağduyuyu dinlemediler A yasofya, tantanalı bir cuma namazı ile AKP döneminde müze statüsünü terk edip cami olarak ibadete açılıyor! Hem de Lozan’ın yıldönümünde! Her ne kadar camilerde protokol olamayacağını bilsek de orada her türlü “düzen baskılı”, A, B, C, D sıralamasıyla sınıflar ve belki gösteriş uğruna verilecek ödünlerle Ayasofya’nın önündeki büyük parke meydanını dışarıda namaz kılarak işgal edecek binlerce insan olacak. Anlam veremiyorum, Erdoğan yıllardır kendi söylediklerini yok sayıp Bahçeli’nin baskısıyla tüm kararlarını değiştirdi. Tüm dünyada yarattığı hayal kırıklığı ve kızgınlığı neden bu kadar açık şekilde sipariş edercesineprovoke ettiler, anlayan var mı? Geçen hafta, Ataol Behramoğlu’nun “Hasmın Kutsalına Tecavüz” yazısından çarpıcı bir bölüm paylaşmıştım. Bugün de 4 Temmuz’da Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’te yazmış olduğu son derece sade ve değerli satırları hatırlatıyorum: “Evet, bugün veya yarın veya bir gün, anayasamıza şöyle bir madde koysak: Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bir inanca ait hiçbir mabet, bir başka inancın mabedi haline dönüştürülemez.” Özkök, ardından bunun bize taşıyacağı sonuçlar hakkında son derece net çıkarımları ortaya koymuş. Son hatırlatması da şuydu: “21. yüzyılda yaşıyoruz. Bu yüzyılın başında dünyaya büyük umutlar vererek kurulan medeniyetler ittifakını hâlâ yaşatmaya çalışanların başında biz varız.” Öyle mi acaba? Soruyorum, cuma günü başınız göğe mi erecek? Hani her dine eşit uzaklıktaydınız? Başka dinlere mensup insanları üzerek, işi sanki İstanbul dün fethedilmiş gibi bir şova dönüştürdüğünüz için çok mu mutlu olacaksınız? Burada ana hedefin yine Cumhuriyet kazanımlarını ve Atatürk’ün kararlarını, mirasını yok saymanın taşkın keyfi olduğunu göremeyen ana muhalefet partisine gelince, gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum... Ayasofya, kurultay, Sanatçılar Girişimi ve Kanye West! Nasıl bir kurultay olacak dersiniz? Haftalardır, “Bir CHP Kurultayı’nın, CHP Kurultayı’na benzemesi gerektiğini” tekrarlıyoruz. Muhaliflerin katılamadığı, onur üyelerinin konuşma yapamadığı, halk ve örgütün kitlesel olarak izleyemediği bir kurultay, zaten coşkulu geçemeyecekti. Sabri Ergül de, Fikri Sağlar da, Muharrem İnce, Umut Oran, Şahin Mengü de ben de birçok partili arkadaşımla beraber buna tepki verdik. Kurultaya 34 gün kala, Faik Öztrak birden parti adına bir U dönüşüne imza attı: “Kurultaya katılmak üzere gelecek onur üyelerimizle ilgili ‘almayacağız’ diye bir şey demiyoruz. Ama tercih hakkını onlara bırakıyoruz. Bunun üzerinden CHP’yi eleştirmek insafsızlıktan başka bir şey değil. Ortada bir pandemi var, bu işin ne zaman düzeleceği de belli değil. Bugün CHP’ye bu eleştiriyi yöneltenlerin ikinci dalganın başlaması durumunda mart ayında ortaya çıkıp ‘Kurultayı yapamadılar kayyım atayın’ diye bağırmaya başlayacaklarından hiç şüphem yok. (Gerçekten kanıtsız ve çok ayıp bir suçlama!) Onur üyelerimiz bizim başımızın tacıdır, kurultayımıza gelmek istemeleri halinde kendileri için de sağlık şartlarını sağlayarak kurultayımızı izleme imkânı vereceğiz.” İlginçtir ki kurultayın 20 bin kişilik bir statta yapılma olasılığı CHP yöneticilerinin hiçbirinin aklına gelememiş! Pes... CHP’de muhalefet kulisleri çok hareketli. Pandeminin tehlikelerine rağmen ısrar edilen kurultayın iptali için başvuran üyeler oldu. Kılıçdaroğlu’na karşı adaylar çıkabilir. Ancak 2003’te Baykal döneminde bir oldubitti ile başlatılan garabet ile artık CHP’de genel başkan seçimi yapmanın anlamı kalmadı. Çünkü başkanı önerdiğini söyleyen delege imzalarının adeta birer oy haline dönüşerek başka hiçbir adaya verilememesi, CHP Genel Başkanı’nın “gizli oy açık tasnifle seçimi” şeklinde net yazılmış tüzük maddesini kadük hale getiriyor; illegal, mantıksız ve CHP’ye yakışmayan bir yöntem. Muhalif gruplar, tek aday ve tek anahtar liste ile çıkarlarsa, genel merkez listesini, kurultayda yaratılan her türlü eşitsizlikle kuşatılmış ortama rağmen delebilirler. CHP’de parti içi demokrasiye ve ödünsüz Atatürkçülüğe güç katacak kadrolar da artık seslerini duyurmalı! Kurultayda neler yaşanacak? Onur üyeleri, bir “çadır tiyatrosu” ortamına girmeyi kabul edecekler mi, konuşma hakları nasıl ellerinden alınacak? Göreceğiz... Sanatçılar Girişimi’nin özgüvenli gür sesi Geçen hafta Sanatçılar Girişimi, sanatçıların ortak sesiyle demokrasiye, çağdaş Türkiye’ye, ifade özgürlüğüne sahip çıkan ve halkın dertlerini önemseyen bir duruş sergiledi. Aralarında Rutkay Aziz’den Edip Akbayram’a, Selda Bağcan’dan Zuhal Olcay’a, Ferhan Şensoy’dan Ekrem Kahraman’a, Ataol Behramoğlu’ndan Orhan Aydın’a yüzlerce imza, hiçbir şeyden korkmadıklarını ve yurdun her zerresine sahip çıktıklarını, Türkiye’nin sahipsiz olmadığını görkemli bir çıkışla ortaya koydular, ortaya koyduk. Siz de reddediyoruz@gmail.com adresine email atarak desteğinizi sunabilirsiniz! ABD’de yeni başkan adayı Kanye West ve Obama’nın yarattığı ırkçı çöküş! Amerika’da başkanlığa adaylığını açıklayan şarkıcı Kanye West, sanki Floyd cinayetiyle başlayan kaostan sonra yaşanan sosyolojik tırmanışın sonucu. Yaptığı basın toplantısına kurşun geçirmez yelekle çıkması, sürekli ağlaması ve hepsinden önemlisi doğacak her Amerikalı bebek için 1 milyon dolar ödeme vaadini (!) açıklaması, Amerikan rüyasının gerilimlerinden sonra nasıl “delirgen” bir girdaba kapıldığının teatral mizanseni gibiydi! Şu kadarını size kesin söyleyebilirim, gerçekten para basma makinelerini işletip her doğan Amerikalı için bunu öderse, adam kesin başkan seçilir! Acaba böyle bir çılgınlık, beyaz Amerika’nın daha yoksul kesimlerini bu akıl almaz senaryoyu ciddiye alarak yaşama geçirmek için hareketlendirebilir mi? Yıllardır, polis şiddetinin bedelini en korkunç şekilde ödeyen AfroAmerikalıların yaşadıkları dramı, ABD’nin en büyük utancı olarak hep gündeme getirdim. Obama’nın bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmaması ve olan biteni sorumsuz gözlerle izlemesi, döneminin en büyük felaketiydi. Amerika’da yok sayılan “ünsüz” siyahlara en büyük kötülüğü Obama yaptı: Onun döneminde üst üste gelen zenci cinayetleri ve tepkisizlik, zaten şiddet yanlısı ve ırkçılıkla kıvranan Amerikan polis teşkilatında şöyle bir hava yarattı: “Adamlar başkan bile olsa biz onları canımız isterse en vahşi şekilde durup dururken katledebiliriz, kimsenin de kılı kıpırdamaz!” Siyahi Kanye West mi? Vallahi başkanlığı kazanması tabii ki şu anda bir komedi gibi duruyor! Aynen Trump’ın başkanlığı gündeme ilk geldiğinde, herkesin düşündüğü gibi! 33 YIL ÖNCE YAŞAMINI YITIREN ÖRSAN ÖYMEN ANILDI ‘Örnek bir gazeteciydi’ Bodrum’da geçirdiği kalp krizi sonucu 33 yıl önce yaşamını yitiren araştırmacıgazeteci Örsan Öymen, Zincirlikuyu’daki kabri başında dün düzenlenen törenle anıldı. Törene Örsan Öymen’in ağabeyi Altan Öymen, kızı Yasemin, oğlu Örsan Kunter Öy men, Milliyet gazetesi yazarı Tunca Bengin ve dostları katıldı. Törende konuşan Altan Öymen, “Gazeteciliğe girişi 1956 yılındaydı. Çok genç yaştaydı. Uluslararası alanda pek çok çalışması oldu” Öymen dedi. Oğlu Örsan Kunter Öymen ise babasının örnek bir gazeteci ve insan olduğunu belirterek, “Gazeteciliğe damgasını vurmuş yazarlarımızdan biriydi. Özellikle araştırmacı gazetecilik alanındaki çalışmaları hem Türkiye’de hem dünyada yankı uyandırmıştı. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesine her zaman bağlı kalarak gazetecilik yapmıştır. Kendisi hem gazeteci hem de insan olarak örnek bir insandı” diye konuştu. Kızı Yasemin Öymen ise babasını şu sözlerle anlattı: “Aradan 33 sene geçti ama acısı geçmiyor. Türkiye’nin bugünkü siyasi durumuna bakacak olursak her gün anıyor ve arıyorum.” l Haber Merkezi Doğan Necdet Doğan toprağa verildi Gazetemizin 80’li yıllarında sayfa sekreterliği yapan, Hürriyet gazetesinin yazıişleri müdürlerinden Necdet Doğan (63), dün İstanbul’da düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı. Doğan, bir süredir tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybetmişti. Doğan için Karacaahmet Şehitlik Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Eşi Sema Doğan, kendisi gi bi gazeteci olan kızı Damla Doğan, ağabeyi Nevzat Doğan ve ablası Şehnaz Doğan taziyeleri kabul etti. Törende çok sayıda meslektaşı Doğan ailesini acılı günlerinde yalnız bırakmadı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu cenazeye çelenk gönderdi. Doğan, kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ağırel’in diş tedavisi yapıldı Silivri Cezaevi’nde 4 aydan uzun süredir tutuk lu bulunan Yeniçağ gazete si yazarı Murat Ağırel, yaşadı ğı diş sorunları nedeniyle Ok meydanı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ne getirildi. Ağırel’in diş tedavisinin tamamlandığını Ağırel belirten avukat Celal Ülgen, “Doktorlar, Murat Ağırel’in bir ay kadar hafif sancı duyabileceği bunun dışında önemli bir diş sorunu kalmadığı söyledi. Umarım Murat Ağırel bir daha gitme mek üzere cezaevinden çıkar ve bu zulüm de sona erer” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 23 4 5 6789 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çoktanrı 1 S U L U İ N Ş U cılık. 2/ Ja 2 A Z İ Z N E S İ N ponlara özgü 3 K K O M A L kâğıt katlama 4 L O R E R D E K sanatı. 3/ İk 5 I R A K A M M E tidar mevkii. 4/ Bir şeyi bir yere ulaştırma... Metal bilyelerin 6 7 8 9 GA İ ADE R ÖME R L İ A V LAT AKALA KANT ARON savrulması ilke sine dayalı elektrikli bir oyun makinesi. 5/ Yer çatlağı... “Bir yanım çılgın ağacı / Bir yanım buz sarayı” (Murathan Mungan). 6/ Önü hendekli siper... Bazı ağaç gövdelerin den sızan yapışkan madde... İlave. 7/ “Hay riyye” ve “Hayrâbâd” adlı mesnevileriyle ünlü divan şairi... Uçurum. 8/ İstenilen nite likleri taşıyan... Yan yana konmuş iki küçük davuldan oluşan, Latin Amerika kökenli ritim çalgısı. 9/ Levrek balığının küçüğü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Çokseslilik” anlamında kullanılan müzik terimi. 2/ Bir alan ölçüsü birimi... Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlas. 3/ Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san... Bir müzik parçasının, izleyicilerin is teği üzerine bir kez daha çalınması. 4/ Arap erkeklerinin kefiyelerinin üzerine geçirdik leri kalın çember bağ... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 5/ Gözü kapalı inanılan düşünce; dogma... Çıplak vücut resmi... Berilyum elementinin simgesi. 6/ Taklit, sahte. 7/ Anma, söyleme... Güney Amerika’daki dağ sırası. 8/ Bir renk... İyi bir şeye erişme durumu. 9/ “Şalvarı şaltak Os manlı / Eyeri kaltak Osmanlı / Ekende yok, biçende yok / Yiyende Osmanlı” (Mani)... Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear