23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 25 HAZİRAN 2020 PERŞEMBE HABER Ayrıntılar Demokrasi için yürümek! Hukuka güvenin neredeyse sıfırlandığı şu günlerde, avukatlar mesleğin haysiyetini korumak için yürüdüler. Bir kez daha gördük ki hak aramak için meşru yollardan biridir sokak. Sıkışan özgürlüklerin, demokrasinin önünü açmak adına önemli bir yoldur. Barış içinde gerçekleşen eylem, taleplerin dile gelmesi ve Anıtkabir ziyaretiyle son buldu. Süreci izleyeceğiz, belli ki savunma hakkını korumak adına mücadele sürecek, eğer bir ülkede avukatlar seslerini duyurmak için yürümek zorunda kalıyorsa, demokrasi için tehlike çanları çalıyor demektir. HHH Siyasetçiler farklı kaygılardan/hesaplardan ötürü ortalama söylemlerde bulunabilir. Ancak avukatlık/hekimlik türü meslekleri yapanlar böyle davranamaz. Yerine göre, toplumu irkilten, rahatsız eden cümleler kurmak, eylemler yapmak zorundadırlar. Geniş kalabalıklar günlük olayların içinde kaybolur. Düşünsel zemin sağlıklı kurulmazsa, özgürlük kanalları tıkanırsa boğulur, ölür toplum. Diyeceğim; avukatlar tarihi görevlerini yerine getirmiştir. Bu eylemin amacı demokrasinin yeniden inşa edilmesidir. Baro başkanı hemen istifa etse, belki ilk kez hayırlı bir iş yaparak eyleme katkı verir. Savcı ve hâkimler de ne derece önemli görev yürüttüklerini anımsar umarım. HHH Gazeteciliğin yargılanması yeni değil. Baskıcı düzenler her zaman düşman görür bu mesleği. Oysa bellek yoklanınca, her siyasetçinin basına gereksinim duyduğunu görürüz. Bülent Arınç çaptan düşüp kenara itilince bağırmıştı: “Beni sosyal medyada bile konuşturmuyorlar” diye. Oysa bir dönemin kibirli muktediriydi o, TRT elindeydi örneğin. Aynı şekilde Davutoğlu ve Babacan da konuşacak mecra arıyor. Oysa ikisi de en üst düzeyde görev yaptılar ve demokrasi daralırken sessiz kaldılar. Şimdi belki o günleri anımsarlar da özeleştiri verirler. Bir kanal diyor ki: “Terörle arasına mesafe koymayan kimseyi ekrana çıkarmayız.” Diyelim bu tez doğru, o halde Babacan ve Davutoğlu da mı terörist? Onları niye yayına çıkarmıyorsunuz? Demem o ki gelinen noktada birbirine hiç benzemeyen isimler bile, aynı dertten mustarip halde. Bir dönem AA başkanlığı yapan Kemal Öztürk, başbakan sözcüsü Akif Beki keşke konuşsalar, özeleştiri yapsalar. Belki bu yolla özgürlüklere katkı yaparlar. Eğer sadece “kandırıldık” ya da “AKP’nin ilk yılları böyle değildi” türünde bir savunma ile işi geçiştirmek istiyorlarsa, kimseyi buna ikna edemezler. Kaldı ki hâlâ Kabataş yalancısı Elif Çakır gazetecilik oynamaya devam ediyor. İnsan hata yapar yapmasına, ancak gerçeği eğip bükmek, ölümlere neden olmak affedilir değildir. O günleri açıklamaları en büyük katkı olur topluma. HHH Bekçilerin yeni yetkilerle sahaya sürülmesi önümüzdeki dönemin nasıl geçeceğini gösteriyor. Kaba kuvvetin artık sözün yerini alacağı açıkça ortada! Yalnız kadınların evlerini gözlemek, yoldan geçene kimlik sormak, bunların tümü iktidarın her yerde varlığını sert biçimde hissettirme çabası. Amaç; herkesin kendini suçlu gibi hissetmesini sağlamak, tüm direnç noktalarını kırmak! Eğer bekçiler bu türden davranışlara başvurur, bunu bir tür ıslah yöntemi olarak kullanırlarsa, günlük yaşamın ne denli çekilmez olacağına tanık olacağız. İşte yine hukuk ve basın gereksinimi doğacak! HHH Kaftancıoğlu yargılaması işte böyle süreçte yeni boyut kazandı. Suçu İstanbul’u kazanan il başkanı olmaktır Canan Kaftancıoğlu’nun. Yani? AKP iktidarının kurulduğu yeri çatırdatmış, üstelik kadın başıyla (!) büyük işlere kalkışmıştır. Bu türden gözdağı vermenin amacı siyaseti riskli alan göstermek, sıradan insanı uzak tutmak istemektir. Yıllar önce yazdığı sosyal medya iletileriyle yargılanan Kaftancıoğlu için tek cümle kurmak yeter; eğer herkes “dün” söylediklerinin hesabını verecekse “günahsız olan ilk taşı atsın!” AKP çevresinin FETÖ sözleri, iletileri, videoları olduğu gibi ortada. Yargılanmalara oradan başlansa pek hayırlı olur! HHH Basına yönelik baskılar artarken gerçekçi, adil yayın yapan kurumlara saldırı sürüyor. Son örnek Halk TV oldu. AKP’nin tüm yayın organlarından fazla izleniyor, etkisi büyük oluyor. Hal böyle olunca da hedefe oturuyor. Nasıl Cumhuriyet “en güvenilir gazete” ise Halk TV de en çok izlenen, güvenilen televizyon. AKP seçmeni bile doğru haberi bu mecralardan alıyor. Diyeceğim; herkes üzerine düşeni yapmak zorunda, aksi halde kimsenin sızlanma hakkı yoktur. Günlük çıkarlar için olan bitene göz yuman herkes, yarın utanır. Öyle bir süreç yaşıyoruz ki artık güneş balçıkla sıvanmıyor. Sınav günlerindeyiz, karnemizi tarih verecek. AKP’li Zengin, kadın derneklerini hedef aldı TBMM Genel Kurulu’nda, HDP’nin “kadına şiddetin araştırılması”na ilişkin önerisi konuşuldu. Görüşmede CHP’li Gülizar Biçer Karaca, sivil toplum örgütlerinin hazırladığı rapora göre mayısta en az 23 kadının ölümünün, basına “şüpheli” olarak geçtiğini ifade ederek “Kadını İstanbul Sözleşmesi yaşatır ama iktidar öldürür” dedi. AKP’li Özlem Zengin ise “Bu ülkede AK Parti’ye kadar kadın kelimesinin adı yoktu. Bu dernekleri biliyoruz biz. Uzun zamandır kadınlar üzerinde terör legalize edilmeye çalışılıyor. Kadınların tecavüzcüyle evlenme konusunu kaldıran da biziz” dedi. Tartışmaların ardından HDP’nin önerisi reddedildi. l ANKARA Erdoğan Halkbank’la Ayrıntılar Ayrıntılar yakından ilgileniyordu Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın tüm dünyada gündem yaratan kitabında Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye’ye ilişkin ilginç tanıklıklar yer alıyor Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın Beyaz Saray’da geçirdiği on yedi yılı anlattığı kitabı daha çıkmadan büyük ses getirmişti. Trump yönetiminin yasal olarak engelleme giri şimi mahkemeden geri döndü ve söz ko nusu kitap 23 Haziran’da ya yımlandı. ABD iç politikası nı karıştıran The Room Whe re It Happened (Olayın Ya MUSTAFA K. ERDEMOL şandığı Oda) adlı kitabında Bolton’ın, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Er doğan ile ilgili satırları da hayli dikkat çekici. “Suriye: Arabistanlı Lawrence” baş lıklı bölümde Türkiye’de yaşayan rahip Andrew Brunson’ın tutuklanıp yargılan ması da ele alınıyor. Bolton, Brunson’ın, ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’le kar şılık Türkiye’nin bir pazarlık konusu ol duğunu iddia ediyor. Bolton’ın ifadele ri şöyle: “Apolitik bir evanjelik vaiz olan Brun son ve ailesi, Cumhurbaşkanı Recep Tay yip Erdoğan’a başarısız bir askeri darbe den sonra 2016 yılında tutuklanmasın dan önce yirmi yıl boyunca Türkiye’de yaşamış ve çalışmıştı. Brunson, bir za manlar Erdoğan müttefiki olan ama şim di takıntılı bir terörist olarak kınanan bir düşman olan Amerika’da yaşayan din adamı olan Fethullah Gülen’e ilişkili ol makla suçlanıyordu. Erdoğan, 2018’de Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de dü zenlenen NATO zirvesinin ardından Trump’ı telefonla arayarak Halkbank ve S400’ler nedeniyle Türkiye’ye uygulan ması planlanan yaptırımları görüştü. Er doğan, Kongre’de F35’lerin Türkiye’ye satışının durdurulmasını öngören yasa dan ötürü endişe içindeydi. Erdoğan’ın endişe edeceği çok şey var dı. Trump’ın bu konuya ilişkin talebi ise fazla değildi. Erdoğan’ın bırakılacağı sö zünü verdiği Brunson’ın ne zaman ser best bırakılarak Amerika’ya dönebile ceğini bilmek istiyordu. Erdoğan’ın bu na yanıtı, Brunson’un hapiste değil evin de olduğu ve yargılamasının da sürdü ğüydü. Trump, bunun hiç de işe yarama dığını düşünmüştü. Erdoğan’ın sözlerini Brunson’ın serbest bırakılmayacağı şek linde yorumlarken hatalıydı, buna öfke lenmiş ve “Bu nedenle Erdoğan’la kim se çalışmak istemiyor” demişti. Trump, Erdoğan’la olan dostluğunu vurguladı, ancak Brunson ABD’ye dönmedikçe ABD Türkiye ilişkisinin zor sorunlarla karşıla şacağını da belirtti.” Yaptırım tehdidi Bolton, Erdoğan’ın Halkbank soruşturmasının ardında Gülen hareketinin olduğuna inandığını da belirterek “bunun kendisine yönelik bir komplo olduğunu düşünüyordu” diyor ve şöyle yazıyor: “Sürmekte olan Halkbank soruşturması Erdoğan’ı yakından ilgilendiriyordu. Çünkü Erdoğan ve ailesinin Halkbank’ı kendi kişisel çıkarları için kullandığı, damadını da bu nedenle Maliye Bakanı olarak atadığı yönündeki iddialar da vardı. Erdoğan, Halkbank soruşturmasının düşürülmesini istiyordu ancak ABD savcılarının kancaları bankanın hileli operasyonlarının derinliklerine gömülmüştü. Trump, Brunson, ABD’ye dönmezse Türkiye’ye büyük yaptırımlar uygulayacağını söyledi. ABD Hazine Bakanlığı, 2 Ağustos’ta Türkiye’nin Adalet ve İçişleri bakanlarını yaptırım kapsamına aldı. Türkiye’nin buna yanıtı da ABD İçişleri Bakanı Kirstjen Nielsen ile Adalet Bakanı Jeff Sessions’a yaptırım kararı almak oldu. Bu önlemleri Trump ile tartışmış olsak da daha sonra bana o gün Türkiye kabinesine yaptırım yaptırmanın hakaret olduğunu düşündüğünü söyledi. Bunun yerine, Türkiye’ye yönelik mevcut çelik tarifelerini yüzde 50’ye çıkarmak istedi ve bu da ekonomi ekibini dehşete düşürdü. Türkler çıkış yolu arıyordu Amerika ile artan sorunlardan endişe eden Türkler, bir çıkış yolu istiyorlardı, Brunson’a karşılık Halkbank hakkındaki soruşturmanın düşürülmesi gibi bir çıkış yolu aradılar ya da en azından biz öyle zannettik. Bu çok uygunsuz bir durumdu ancak Trump, Brunson’ın Türkiye’den getirilmesini istiyordu. Pompeo (ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo) ve Steve (Hazine Bakanı Steve Mnuchin) Türk muhataplarıyla müzakerelere başladı. Ben, Mnuchin ve Pompeo, bunun New York Güney Bölgesi Savcılığı’nın tam mutabakatı olmadan sağlanamayacağı konusunda fikir birliği içindeydik. Savcılık böy le bir anlaşmayı haklı olarak kabul etmedi. Trump’ın damadı Jared Kuchner de devreye girerek Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı telefonla aradı. Mnuchin de Türkiye Maliye Bakanı ile anlaşmaya vardı. Ancak anlaşma “Adalet”e takıldı ve gerçekleşmedi. Bu yüzden Brunson’ın serbest bırakılması için bu yolu denemek hiç işe yaramayacaktı. Pompeo, “Türkler kendi yollarından vazgeçmeyecekler” dedi. Bu arada, Türkiye’nin para birimi hızla değer kaybetmeye devam etti ve borsaları pek iyi gitmedi. ‘En iyi dost’tan ‘düşman’a Trump, müzakerelerin devam etmesine izin verdi, sadece ekonomik ve politik baskı Brunson’u serbest bırakacaktı ve Trump’ın bunu uygulamakta hiçbir sorunu yoktu. Erdoğan neredeyse anında Trump’ın en iyi uluslararası dostlarından biri olmaktan şiddetli düşmanlığın hedefine dönüştü. Tabii ki Trump’ın yine sadece birkaç ay sonra “en iyi arkadaş” moduna dönmesi de mümkün. Bolton, kitabında Erdoğan’a ilişkin değerlendirmelerde de bulunuyor. Bolton, “(Trump) Erdoğan’ın radikal bir İslamcı olduğunu asla kavramadı. Erdoğan, Türkiye’yi Kemal Atatürk’ün laik devletinden İslamcı bir devlete dönüştürmekle meşguldü. Müslüman Kardeşler’i ve Ortadoğu’daki diğer radikalleri destekledi, hem Hamas hem de Hizbullah’ı finanse etti, İsrail’e aşırı düşmamlık besliyor, İran’ın ABD yaptırımlarından kaçmasına yardım etti” diyor. Suriye’den çekilme Bolton’ın kitabında ABD’nin Suriye’den çekilme kararına ilişkin, yine Erdoğan’ı da kapsayan gözlemlerini şöyle anlatıyor: “Trump Erdoğan’la yaptığı telefon konuşmasında Türkiye’nin IŞİD’den arta kalanları halletmeyi kabul etmesi halinde Suriye’den çekilmeye hazır olduğunu söyledi. Bu konuda söz veren Erdoğan lojistik desteğe ihtiyaçları olacağını belirtti. Trump, benden acil çekilme planı hazırlamamı istedi ama konu üzerinde sessiz çalışmamı da ekledi.” ‘Kürtleri öldürme’ Aynı telefon konuşmasında bir başka bölümde de Bolton şunları aktarıyor: “Trump, Erdoğan’a IŞİD’den Türkiye’nin kurtulmasını istediğini söyledi ve destek vereceğini bildirdi. Üstüne basa basa Erdoğan’a Kürtleri öldürmemesi gerektiğini de belirtti. ABD’nin yanında IŞİD’e karşı savaştığı için Kürtlerin ABD kamuoyunda sevildiğini de kaydetti. Erdoğan’a Türkler ve Kürtlerin IŞİD’e karşı birlikte savaşmaları gerektiğini de iletti. Bunu yapması halinde ABD olarak Türkiye ile daha fazla ticaret yapacağımızı da ekledi.” Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın Beyaz Saray’da geçirdiği on yedi yılı an lattığı “Olayın Yaşandığı Oda” adlı kitap çıkmadan bü yük ses getirdi. ULUSLARARASI GÜVENLIK ANALISTI ATAÇ: Çin’e taviz Trump’ı seçimde zorlar Uluslararası Güvenlik Analis ki eder mi? rdsdtlBklosluödineyatilsiğsübgdebtleJAoseaaniyeanairuoiöykueruyeiunkrlnşABgaınApşlCyeneanhyaislgplaGkunyiuTetDmyeaaçBtrmldnsuçeioitİseaıbümedrlölürğnlşnıiiDamadeeıeisndnUonBrmtiinıvınziDatmrrmaeruükrrAaillTehnoüOleiip.lalimlibaurinmanıkertssnAauslcyoeoror.urAdaiustsrtaualnaıtzlsılrllCB,olKyia.nlitaeçalimuaaibinlzahsdıakmeatemnygDrun,”aDlnramenirisradçtpen’ikadBapmGddyı’tıaıkoltalean,nnıtvn’iskgaıntaaşeoaıaüirldn’çişçhÇeindiutnealeaann,lrr“avbiaıebaKpdbtuazyiemlğp.aOtythıveonrdebirrioaaşbruıaerlısorıeeeanipeni’nielnıeemşsutnenkıyanltrlnn’ığlıiakoekinıdmeyuctdeakünydveüaitiıtnoııtiaknölnulkrAçealunzkeDkkliblalnroiştkaetliryaeGliyygaaiaakeetjaçnyeleryeiiaanurergçrilsıınadbdeıniır,şkbiylır,mikntnapşiielçiKleııakrleyreaamndıembeidekdomolösitbrrnıaıckitinhena.iayknnll.öaağneneıaatşningelnöibeğicentlıUdrlaöntıikeıilemrnnkkaetldeoğmu’,iinrmüinplavDvn?eaineuonerioliiSEREŞTAnBsKymcvtdmbTfÇlnlaiııaaiueeourlizkiicryvernukrnncğikisaliaelrsdm.adalgueio.rediyıKreryrnğyÖpArvaoaeinalailyöudıı’ateeBsMlnnynğınısaddannun,rtreaD’eıılKleb,kulieü,ğnıyıytpenmanenbiiiığcomuüıoaitsnnmldnçgdaliutalnlkkkliikaiüıasşegyepanesutavöoiyohdcbiBiözlsiakanüsenesıeçg’nlklkdıhlaWeinenvnoarakatinatrktr”öeanbaıelğueedtidceılnilrlrddçraz.etmandorikıeiysıaamaeBelornnüleegişşslAşıaıl,euigzkkeçknlğaanaınmheaadliidnuglnpmgostşıilkrıa’sleiptsn.smyıeBııcuüleionastirakaı;şuşkıneteaiKl“a.unonnrkDlgrbnsatnoeSmsüiryiçreokiaAıtdlldteaklısıdnlı.teeüyasmiiko”mşdlaleamaknoçşieudPcıuaBknrlzl.inrmelnvnakiiındeşzişleıfeosüaayimmiKda’etırilsynaş’eadkruBrcemzrntnedıaçrdiıöiginnioısccaitnı“tknornenslaoomliaacpnueaalayiaTadaelıkvklseçpatskkdmrleatloğyBarrenaeeoiaseslıuinıktaeleotııcluedasynans.,daaarinkahmDundnT,azzışkaysednsydvkkun’beermık“edıtaıtıaıoçaaapcnitişkngdıihkammsr.innraillşnı,disa,çutaıraı”işıırianeannaf, sıyla ABD dış politi En kötü gün... kasını takip edenler neredeyse başka nın gölgesi gibi hareket eden bu danışmanların her sözüne büyük önem verirler. Kitabın bu kadar yankı bulması nın esas sebebi de bu. Nitekim kitaba hızlıca bir göz attığınız da küresel politikanın tüm oyuncalarıyla ilgili bilgilere ulaşmanız mümkün. Çin Devlet Başkanı Xi, Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya Şansöylesi Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İngiltere Başbakanı May ve Johnson, Kanada Başbakanı Trudeau Bolton’ın aktardığı şekliyle ünlüler geçidinde yer alanlardan sadece birkaçı. ABD’nin yükselen Çin gücüne karşı yüksek güçlü önlemler geliştirmeye çalıştığı bugünlerde Cumhuriyetçi Parti’nin oy deposu olan tarım bölgelerinden Çin’e ithalatın artırılması için Trump’ın Uygurlara yönelik Çin baskıları nedeniyle yaptırımları ertelemesi ve Çin teknoloji şirketi ZTE’ye yönelik kısıtlamaları kaldırması konusunda Xi’ye tavizde bulunması muhtemel kitabın en can alıcı noktası. n Bolton’ın kitabı kasım ayında yapılacak ABD seçimlerine et n TürkAmerikan ilişkilerine ilişkin, özellikle de Suriye’ye ilişkin bilgiler var mı kitapta? Suriye’deki gelişmeler kapsamında TürkAmerikan ilişkileri oldukça detaylı olarak betimleniyor. Örneğin Trump’ın meşhur “Suriye’den derhal çekiliyoruz” açıklamasının ardından ABD’li üst düzey karar alıcıların acilen bir araya geldikleri ve başkanın açıklaması sonrası Suriye’de nasıl bir yol izleyecekleri konusunda kendi aralarında istişarelerde bulunduklarını görüyoruz. Örneğin İsrailli Büyükelçiyle görüşen Bolton, büyükelçinin kendisine, “Trump yönetiminde o ana değin yaşadığı ‘en kötü gün’ün çekilme kararını açıkladığı gün olduğunu söylediğini belirtiyor. Bolton, Washington’da ve Kongre’de Trump’ın kararına karşı milli güvenlik politiklarıyla ilgili oluşan olumsuz havayı aktardığı zaman Trump’ın kendisine inanmadığını ifade ediyor. Suriye’den çekilme kararının milli güvenlikle ilgili sıkıntıların yaşandığı saatlerde İncirlik’te görevli bir Amerikalının gözaltına alınması Bolton’ın keyfini iyice kaçırmış görünüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear