23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 HAZİRAN 2020 17 Bir yazarın kendini çırılçıplak toplumun gözlerinin önüne koyabilmesi büyük bir olgudur Yalnızlık ve hayaller (2) OKUDUKLARIM İZLEDİKLERİM Yıllar önce Fransızlığıyla pek mağrur bir Fransız ha DÜŞÜNDÜKLERİM nım arkadaşa, bu kibri nin pek anlamlı olmadı ğını, çünkü örneğin onlar için okul kitaplarından edinilen sıradan bilgi ler olma dışında pek faz la anlam taşımayan Vol taire, Diderot, Rousseau gibi aydınlanmacı dü ATAOL BEHRAMOĞLU şünürlerin; bizler için ya şamsal önem taşıdığını, bunun için de onların bu günün Fransız’ından çok, bizlere yakın olduğunu söylemiştim... Fransız arkadaşın ne dediğimi ne kadar anladı ğını bilemem ama bir şaşkınlık geçirdiğini anım sıyorum. Bugün de aynı şeyi düşünüyorum. Eskimiş Av rupa karşısında bizler daha yeni akıllarız. HHH Her biri kuşkusuz deha olan aydınlanmacı dü şünürler arasında Rousseau, sadece bir toplum bilimci olarak değil, kişiliğiyle de ilgimi en çok çekeni olmuştur. Kocaman bir cilt oluşturan “İtiraflar”ını çok yıl lar önce, 1960’lı yıllarımızın en sevgili (ve yakışıklı) ağabeyle rimizden Kenan Somer’in çe virisinden okumuştum... Açıksözlülüğüyle müthiş bir anlatı yapıtıdır... Bir yazarın, düşünürün, toplum önderinin, kendini böylesine çırılçıplak toplu mun gözlerinin önüne ko yabilmesi büyük ve ender bir olgudur... Şu anda elimin altında ki kitabı, “Yalnız Gezenin Hayalleri” (Pinhan Yayınla rı, çeviri Hasan Fehmi Nemli), “İtiraflar”ın devamı gibi... Rousseau 17121778 yıllarında yaşa mış Rousseau’nun 1770 tarihinde ta mamladığı “İtiraflar”ı, yazarın ölümün den dört yıl sonra, 1782’de kitap olarak yayım lanmış... “Yalnız Gezenin Hayalleri”nin (Réveries du promeneur solitaire) yayımlanış tarihi de yine 1782. Fakat bu yapıt daha sonraki bir dönemin ürünü. Nitekim çok daha az hacimli bu kitabının ortalarında bir yerde İtiraflar’ından söz ederek şöyle diyor: “Yalana karşı doğuştan tiksintimi en çok İtiraflar’ımı yazarken hissettim.” Ve devam ediyor: “... iyi niyeti, gerçek aşkın içtenliğini bu yapıtta, başka hiç kimsenin yapmadığı kadar ileri götürdüğümü büyük bir gururla söylüyorum, iyiliğin kötülüğe üstün geleceğini hissettiğimden her şeyin söylenmesinde yarar gördüm ve her şeyi söyledim.” HHH “Yalnız Gezenin Hayalleri” de bir itiraf özelliği taşımakla birlikte, dile getirilmesine alışık olunmayan bir yaşantılar toplamı olmaktan çok, Dostoyevski’nin “Yer Altından Notlar”ına, belki Camus’nün “Yabancı”sına yol gösteren, küçük oylumlu, fakat yoğun bir anlatı gibi göründü bana. Dostoyevski’nin yapıtı “Hasta bir adamım ben...” cümlesiyle başlar... “Kötü bir adamım. İtici bir adamım” diye devam eder... “Yalnız Adamın Hayalleri”nin giriş cümlesi, yine birinci tekil kişi ağzından, bu girişle benzeşir: “İşte artık yeryüzünde yapayalnızım; ne kardeşim ne yakınım ne dostum ne arkadaşım ne de ahbabım var; tek başınayım.” Dostoyevski’nin kahramanı ne ölçüde yazarın kendisidir, bunu bilemeyiz... Fakat Rousseau’nun kendi kişisel yaşamını anlattığından kuşku yok... Bir yazarın sadece kendi kişisel yaşantılarını dile getirerek hem düşünsel hem yazınsal bir başyapıt yaratmasının mümkün olup olamayacağı sorulacak olursa, verebileceğim olumlu yanıtım örneği “Yalnız Gezenin Hayalleri” olacaktır. Çok özgün, çok farklı bir yaratıcı kişilik bu Rousseau. Yazar, düşünür, edebiyatın yanısıra hem besteci hem kuramcı olarak (yedi opera bestesi ve başkaca ürünlerle) önemli bir müzik adamı.... Yazıyı burada sözünü ettiğim yapıtından “mutluluk” kavramı üzerine bir alıntıyla sonlandırayım: “Mutluluk, bu dünyada insan için yaratılmışa benzemeyen sürekli bir durumdur (...) İç huzurunu bulduğumuzda ondan yararlanmaya bakalım (...) Çok az mutlu insan gördüm, belki de hiç ama kendinden hoşnut birçok insan gördüm; dikkatimi çeken konulardan beni en çok hoşnut edeni budur.” Çevrimiçi EKMORLUAKHISA u 39. İstanbul Film Festivali Bu yıl COVID19 karantinaları sebebiyle yiciyle buluşuyor. İlk gösterimleri mayısta yapılan fes yapılamayan İstanbul Film tivalin 15 filmlik yeni seçki Festivali online olarak izle si şu sıralar izlenebilir. u Spike Lee’nin yeni filmi Netflix’te A merikalı sinemacı Spike Lee son filmi “Da 5 Bloods”ı Netflix’te izleyiciyle buluşturuyor. Film yıllar sonra Vietnam’a dönen dört eski askerin öyküsünü anlatıyor. Savaşta kaybettikleri takım liderlerinin cesedini arayan dört askerin planları arasında bir de hazine bulmak vardır. u Filmmor Kadın Festivali online T oplam 38 filmin izleyiciyle buluştuğu fes sı Hak Odaklı Sinema olarak belirlendi. Bu yıl 18. ya tival bu yıl koronavirüs sal şını dolduran Festival 22 gını sebebiyle online olarak Haziran’da Altın Bamya yapılıyor. Festivalin tema Ödülleri’yle sona erecek. u Salisbury Zehirlenmeleri BBCyapımı mini dizi “The lerin yerel halk üzerindeki etkilerini konu alan dizi kamu Salisbury Poisinings” 15 daki bir krizin halkı nasıl etki Haziran’da BluTV’de izleyi lediğini ve nasıl tepkiler orta ciyle buluşuyor. Zehirlenme ya koyduklarını anlatacak. u İKSV’den müzikli söyleşiler İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği Destek Fonu projesi kapsamında online gerçekleştiri İstanbul Müzik Festivali’nin len etkinliğe 16 Haziran Sa “Hakan Şensoy ile Müzik lı günü saat 21.00.’de viyo li Sohbetler” serisi haziran la sanatçısı Efdal Altun ko ayında da sürüyor. Müzisyen nuk olacak. u Zorlu PSM’de konser var Z orlu PSM’nin Facebook ve Instagram hesaplarından yayımlanan canlı konserlerinda, bugün Yemen Blues performansı var. Konser başlama saati 22.00. u Edebiyat konuşmak için F ransız Kültür Merkezi’nin SALON cak. Yazar Yiğit Bener ve Doç. Lale Özcan’ın katılacağı Edebiyat konferans serisin konferans, 17 Haziran’da sa de “Louis Ferdinand Céline. at 19.00’da Zoom online plat Hekimliğinden vazgeçeme formda yapılacak. Merkezin yen yazar” başlığı ele alına web adresinden kayıt gerekli. 14 MAYIS 2020 SAYI: 1579 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Fotoğraflarını görmüşsünüzdür; Senegal sokaklarında, duvarlarda çizilmiş portrelerini. Çizen ise onların soyundan gelen Fransız sokak sanatçısı YZ. 2015’te kadın haklarını savunmak adına “Amazone” adlı böyle bir çalışma başlatmış. K adınlar tarih boyu başlarının çaresine nasıl bakmış, daha doğrusu kalan sağlar başlarının çaresine nasıl bakmaya çalışmış? Bu sorunun peşine düşsek işin içinden bir yazı GAMZE AKDEMİR boyutunda çıkmak olanaksız. Zira konu geniş, dünya tarihi yoğun, coğrafyalar çeşit çeşit... O nedenle, Stanley B. Alpern’in yazdığı ve İpek Yardımcı’nın dilimize çevirdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan “Afrikalı Amazonlar Dahomey’in Kadın Savaşçıları” merkezinde ilerlemek istiyorum bu kez. Savaşmaktan başka seçenekleri yoktu Kara kıtanın Amazonları NEREDE BU DAHOMEY? Önce Dahomey tam nerede onu netleştirelim: 1975’e kadar adı Dahomey olan Benin Halk Cumhuriyeti, güneyde Atlas Okyanusu, doğuda Nijerya, batıda Togo ve kuzeyde Burkina Faso ve Nijer Cumhuriyeti’yle sınırlı. 19. yüzyılda krallığı ziyaret eden Avrupalılar, Dahomey’in kadın savaşçılarını Yunan mitolojisinden esinlenerek Dahomey Amazonları olarak adlandırmışlar ama onlar kendilerini, dillerinde “annelerimiz” anlamına gelen “N’Nonmiton” olarak adlandırmış. “Bu kadınları ta en başından bu yana savaşçı olmaya iten unsurlar nelerdi?” sorusunun yanıtı ise dünyadaki pek çok kadının yaşadığı ayrımcılığın en can alıcı örneklerinden birine ulaştırıyor bizleri: Ezici erkek hegemonyası! Erkekler, kadınların “ihanete ve kalleşliğe” eğilimli olduklarını düşünüyordu. Yük hayvanının olmadığı bir ülkede kadın ve köleler bu görevi yerine getiriyordu. Kadınlar eşleriyle birlikte yiyemezdi. Bir erkek isterse ki bunun çok nadir olduğu belirtiliyor eşlerini ve çocuklarını köle olarak satabilirdi. Kadınların günleri sadece çalışmakla geçiyordu. YOK ADLARINI VAR ETTİLER! Fakat Amazon olduklarında ise devletin elit kadınları arasında yerlerini alıyorlar ve savaşın tüm acımasızlıklarına rağmen maddi ve manevi eski yaşamlarından çok daha iyisine ulaşıyorlardı. Saray protokolünde onlara daha fazla öncelik veriliyordu. Erkek askerlerden öncelikliydiler. Kendi kölelerine sahip olabiliyor, istemedikleri kadar tütün ve içki tüketebiliyorlardı. Yüksek rütbeli olanlarının yaklaşık elli kölesi vardı. Dahomeyler halihazırda savaşçı bir ulustu. Dahomey Amazonları da düşmanlarına bildiğiniz kan kusturmuşlar. Hem de öyle böyle değil! Düşünün daha sekiz yaşındayken orduya alınıp ellerine silah veriliyor. Bazıları gönüllü, bazıları da baskın karakterleri nedeniyle kocaları tarafından iyi bir eş olmamakla itham edilerek orduya yazdırılıyor. Eğitimlerinde sivri dikenli akasya dallarıyla kaplı duvarlardan atlama, günlerce ormanda erzaksız yaşama gibi sınavlardan geçiyorlar. En cesurları akasya dikenlerinden yapılan bir kemerle ödüllendiriliyor. Görev süreleri boyunca evlenip çocuk sahibi olmaları yasak. Bunun için krala bekâret yemini ediyorlar. Çağdaşları hemcinslerine kıyasla toplum içerisinde merkezi ve özerk bir konumu böylece elde edebilmişler. Büyük mecliste krallığın politikası hakkında söz söyleme hakkına sahipler. KELLE KOPARDILAR Başlangıçta fil avcıları oldukları öne sürülüyor. Sonradan kralın özel, elit koruma birliği olup en kanlı cephelerde savaşıyorlar. Dahomeyler Afrika’daki köle ticaretini, yakaladıkları düşmanlarını silah karşılı ğı satarak kendi lehlerine çevirmişler. 1863 yazında İngiliz kâşif Richard Burton da hükümet tarafından Dahomeyler ile barış yapmak için gönderiliyor. Burton, “Kara Sparta” diye nitelendirdiği orduda her tümenin kadın bir komutanı olduğunu yazıyor. Bu kadınlar palalarıyla çok hızlı kafa kesmeleriyle de biliniyorlar. Dahomey’i ziyaret eden bir Fransız delegasyonu 1880’de 16 yaşlarında genç bir Amazon’un eğitimine tanıklık etmiş. Üç vuruşta kafayı gövdeden tamamen kopardığı ve kılıcından akan kanı içtiği rapor edilmiş. Başlarda sadece pala kullanan Dahomey Amazonları,18’inci yüzyılda tarihi meçhul bir şekilde ortaya çıkışlarından 1890’lardaki son dönemlerine kadar temel silahları, yivsiz silah olan ağızdan doldurmalı filinta tüfeği kullanıyorlar. Danslarıyla ilgili de ilginç bilgiler var. Günümüzde siyah Afrika’da bir sanat ve temel eğlence kaynağı olan dans, Dahomey’de ise bir görevdi. Kadınerkek tüm askerlerin usta dansçılar olmaları zorunluydu. Kıtaların yürüyüşçü kolları bile yürümekten çok, dans ederek ilerliyordu. Askerler misket tüfekleriyle geleneksel danslarını yaparak hem krallarını onurlandırıyorlar hem de cenk havası icra ediyorlardı. KURUCULARI PRENSES HANGBE Dahomey Amazonlarının kurucusunun bir prenses olduğu söyleniyor. Kral Akaba’nın ani ölümünden sonra büyük oğlu Agbo Sassa yeterli yaşta olmadığı için tahta çıkan kızı Hangbe, Dahomey Krallığı’nı 1718’de rakibi Agaje tahta çıkana kadar yönetmiş. Hangbe’nin bu kadın savaşçıların ordunun üçte birini (neredeyse 6 bin kadar) oluşturdukları söyleniyor. Söyleniyor diyorum çünkü bilgilerin büyük bölümü krallığı kazanan Agaje tarafından krallığın resmi tarih kaynaklarından silinmiş. 1890’da Krallık, Fransız kolonisi olmadan önceki son savaşta 434 Dahomey Amazonundan sadece 17’sinin geriye döndüğü söyleniyor. Amazonların çoğu 23 savaşın sonunda hayatlarını kaybetmiş. Son Dahomey savaşçılarının çoğu ABD’ye göç etmiş ve kimileri Buffalo Bill’in Vahşi Batı Şovu’nda gösteri yapmak üzere işe alınmış. Nawi adlı, bilinen son Dahomey Amazonu 1979’da, Benin’in uzak bir kasabasında 100 yaşında ölmüş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear