Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 9 NİSAN 2020 PERŞEMBE TASARIM: SERPİL ÜNAY YORUM Tanrı’nın dengesi! Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, 25 Mart akşamı ekranda şöyle diyordu: “Gıda kaynakları aritmetik artar, insan nüfusu geometrik artar. Bu artış böyle devam ederse insanlar yiyecek bulamaz. Allah nasıl bir mekanizmayla ayarlamış bunu? İnsanlar ortalama belli bir yaştan daha fazla yaşayamaz. Bu neyle sağlanır? Bakteri yaratmış Allah, siz buna karşı ilaçlar, antibiyotikler buluyor, öldürüyorsunuz. Bu sefer bakteriler bu dengeyi koruyabilmek için direnç geliştiriyor. Virüsleri Allah neden yaratmış? Çünkü insanların belli bir sayının üzerinde çoğalamaması gerekir.” Doğrusu şaşırmıştım. Acaba Prof. Ceyhan ekranda olduğu için siyasal iklimin ağır baskısını mı hissediyordu! Prof. Dr. Ceyhan, gelen tepkiler üzerine ertesi gün sosyal medyadan açıklama yaptı ve ekrandaki o sözleri için Thomas Malthus’u işaret etti ve kısa açıklamasını şöyle bitirdi: “Hangisine inanıyorsanız; buna, doğanın veya Tanrı’nın dengesi diyebilirsiniz.” (26.3.2020) Yani koronavirüse laikler doğanın dengesi, dindarlar da Tanrı’nın dengesi diyebilirdi! Bu da AKP döneminde bir bilim adamının kendi dengesi oluyordu herhalde! Önceki akşam MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli koronavirüsle ilgili sosyal medyadan şöyle dedi: “Unutulmasın ki Allah yarattığı her hastalık için bir de şifa vermiştir.” (7.4.2020) İktidarın ortağı MHP’nin genel başkanı Bahçeli, esas olarak Prof. Ceyhan’la aynı şeyi söylüyordu yani. Koronavirüsü Tanrı yaratmıştı, şifasını da elbette verecekti! Böylece Thomas Malthus, Mehmet Ceyhan ve Devlet Bahçeli aynı yerde buluşmuş oldu. Sürü bağışıklığı: Zayıfların temizliği Bir rahip olan Thomas Malthus, 1803’te yayımladığı Nüfus Artışı Hakkında Araştırma adlı eserinde yiyeceklerin aritmetik, nüfusun ise geometrik arttığını iddia eder. Bu dengesizlik ise salgınlarla, doğal afetlerle dengelenmektedir. Mesele burada kalsa, Malthus’un yazdıkları bu kadar etki bırakmaz, dahası 21. yüzyıla taşınmazdı elbette. Zira yiyeceklerin aritmetik, nüfusun geometrik arttığı iddiası yanlıştır. Sorun nüfusun yiyecekten fazla olması değil, küçük bir azınlığın yiyeceklerin/malların/gelirlerin büyük çoğunluğuna el koyuyor olmasıdır! Aslında Malthus, işte bu büyük gerçeği örtmeye çalışıyordu 200 yıl önce. Ve görüşlerini de yiyeceklerin çoğuna el koyan o azınlığın çıkarı için dile getirmişti. Zira Malthus’a göre toplumsal sefaletin en büyük nedeni alt sınıflardı, bu yüzden nüfus planlaması üst sınıflara değil alt sınıflara uygulanmalıydı. Halka yardım yapılmamalıydı. Tersine kıtlıklarla, salgınlarla halktan kurtulmak gerekiyordu! Kraliçe’nin başbakanı Boris Johnson da koronavirüs salgınının ilk günlerinde bunun modern versiyonunu savunuyordu: Sürü bağışıklığı. Yani koronavirüs için önlem alınmamalı, topluma yayılması için salgın doğal akışına bırakılmalıydı. Böylece yaşlılar, hastalar, zayıflar temizlenirdi! Kapitalizmin kalesi ABD’de de benzer görüşler dolaylı savunuluyordu. Teksas Vali Yardımcısı Dan Patrick, “Yaşlılar, kamu sağlığı önlemleri için harcanan paranın ABD ekonomisine zarar vermesindense ölmeyi tercih eder” (24.3.2020) diyordu örneğin. Yani ABD ekonomisi zarar göreceğine, yaşlılar ölmeliydi! Sömürgeciliğe kılıf: Irkçılık Korona ile ırkçılık da hortladı! Bu virüsün Türklere bulaşmayacağını savunan bile çıktı! Malthus nüfus planlamasını nasıl egemen sınıf adına istediyse, ırkçılık da yine egemen sınıfın çıkarı için üretilmişti ve bilimsel değildi. Kapitalizm emperyalizm aşamasına geçerken, Asya ve Afrika’nın sömürülmesi, yerli halkın köleleştirilip çalıştırılması gerekiyordu. “Beyaz adam” için bunun “hak” olduğu savunulmalıydı! Fransız aristokrat Joseph Arthur de Gobineau, 18531855 yılları arasında yayımladığı İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine adlı dört ciltlik eseriyle, emperyalistlerin ihtiyacının “teorisini” yaptı ve insanları beyaz, siyah ve sarı olmak üzere üç ırka ayırdı. Beyaz ırkın özellikleri iyiyken, sarı ve siyah ırkın özellikleri kötüydü! Yani emperyalist Avrupa, Asya’yı ve Afrika’yı sömürebilirdi! Virüs evrimin ispatıdır Özetle koronavirüsü Tanrı’nın dengesi gören, yani Tanrı’ya “nüfus planlamacısı” görevi veren bu görüşler, “vahşi kapitalizmin” ürettiği “ırkçılık” anlayışının ve onunla işbirliği yapan dinciliğin türevidir! Virüs ise evrimin gerçekliğinin en somut göstergesidir. Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “hayatta en doğru yol/rehber, bilimdir!” 9 NİSAN 2020 SAYI: 34518 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:58 06:27 13:11 16:50 19:44 21:08 Ankara 04:45 06:13 12:55 16:34 19:28 20:50 İzmir 05:12 06:37 13:18 16:56 19:49 21:09 İçimiz dışımız korona oldu. Virüse dair söylenen her şeyi ezberledik. Bu hafta size ondan söz etmeyeceğim. Konumuz bu kriz anlarında dahi bize nefes verecek olan sanat! Geçen hafta size Titanic’ten bahsetmiş ve bu hafta bunun nedenlerini açıklayacağımı söylemiştim. Sözümü tutacağım ama biraz daha sabretmenizi rica ederek... 15 Nisan Çarşamba, UNESCO’nun ilk resmi “Dünya Sanat Günü” kutlaması olacak. Gelecek yazımı 16’sında okuyacağınız için, bu hafta yazmayı tercih ettim. Zaten korona sebebiyle tüm kutlamaları sosyal medya üstünden yaparak enerjimizi birbirimizle paylaşacağız. Nasıl resmi UNESCO günü oldu? 9 yıl önce, bir süredir sorguladığım bir konuyu araştırmaya karar verdim. Dünyada Anneler Günü, Babalar Günü, Tiyatro Günü, Sevgililer Günü, Barış Günü ve daha birçoğu kutlanıyordu… Peki, “Dünya Sanat Günü” var mıydı? Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Yönetim Kurulu’yla bunu ilgiyle, heyecanla araştırdık. Ve gördük ki, yoktu! 2011 Nisanı’nda Meksika’da UPSD’nin üyesi olduğu, UNESCO Resmi Partneri AIAP/IAA Uluslararası Sanat Dernekleri Dünya Genel Kurulu yapılacaktı. UPSD Başkanı olarak oraya Genel Sekreter Safiye Mine ile giderken, cebimde “Dünya Sanat Günü” teklifi vardı. Sonuçta oybirliğiyle önerdiğim Leonardo da Vinci’nin doğum gününde karar kılmıştık. Başka seçeneklerimiz de vardı, ama Leonardo’nun multidisipliner, zengin, eşsiz kimliği ağır bastı. Safiye Mine şen, pozitif enerji yayan, çalışkan, güler yüzlü, bol esprili yol arkadaşım... Bayılırsınız tatlılığına! Hemen ona stratejimizi anlattım: 4 Nisan Günü, genel kurul başlamadan önce diğer ulusal komite başkanlarından destek imzaları isteyecektik. Ne de olsa hayatım kurultaylarda geçmişti, şimdi biraz faydasını görebilirdim siyasi tecrübemin! Çin’den Liu Dawei (o dönem Dünya Başkanıydı), Fransız Anne Pourny, Mauritius Adaları’ndan Dev Choramoon, Slovakya’dan Pavol Kral, Norveç’ten Hilde Rognskog, İsveç’ten Anders Liden, Kıbrıs’tan Christos Symeonides, Japonya’dan Kan Irie, Meksika’dan Rosa Maria Burillo Velasco öneriye ilk imzaları attılar. Hiç de fena bir başlangıç değildi doğrusu... Böylece salonda sesim daha gür çıkabilecekti. Stratejimizin ikinci ayağı bu teklifi ilk gün yapmaktı. Çünkü genel kurullarda konsantrasyon ve ilgi yalnız ilk Wallace Hartley ve Titanic Orkestrası’nın unutulmaz direnci İşte sabrettiniz, yazının Titanic’le ilgili bölü Dünya Sanat Günü ve Titanic’in yolları müne geldik. Bu yıldan itibaren Dünya Sanat Günü Onur Ödülleri’ni Wallace Hartley ve Grubu’nun adıyla anma kararı aldık! Neden nasıl kesişti? gün yüksektir. İkinci gün, insanların yarısı gezi planları yapar. Üçüncü gün hâlâ orada olanların ancak bedenini görürsünüz, ruhu ise çoktan o diyarı terk etmiştir! Sonuçta Leonardo’nun zaman aşırı evrensel özelliklerini merkeze koyarak Dünya Sanat Günü’nü neden istediğimizi açıkladım. 15 dakika sonunda önerge alkışlarla ve oybirliğiyle kabul edildi! O anda sevgili eşim Sibel ve Safiye’ciğimle bakışlarımız kesişti ve gözlerimiz yaşardı. Sonra neler mi oldu? 2012’den bu yana Los Angeles’tan Haiti’ye, Meksika’dan Türkiye’ye, Paris’ten Hindistan’a dünyanın her yerinde hem sanatçı dernekleri, hem toplumun önde gelen müze ve galerileri, hem bağımsız sanatçı ve sanatseverler tarafından Dünya Sanat Günü kutlandı! 2015’te AIAP/ IAA Dünya Başkanı olduktan sonra 2018 Ağustosu’nda başlattığım girişimle, 15 ay boyunca süren görüşmeler ve UNESCO toplantıları sonucunda 2019 Kasımı’nda UNESCO Genel Konferansı’nda resmi olarak Uluslararası UNESCO Dünya Günleri’nden biri olarak ilan edilmesini sağladık. Bu büyük sonucu alırken teşekkür etmemiz gereken kişiler arasında, konunun UNESCO ajandasına alınmasını sağlayan Meksika ve Türkiye daimi büyükelçileri, Sayın Federico Salas Lofte ve Sayın Altay Cengizer, AIAP İdari Sekreteri Martine Pasquet ve Paris’te diplomatlarla lobi yapmaya birlikte gittiğim genel koordinatörüm Öykü Eras var. Dünya Sanat Günü 2012’den bugüne dünyanın her yerinde giderek artan bir heyecanla kutlanırken, UPSD Türkiye’de bu vesileyle o tarihten itibaren değişik kategorilerde ödüller dağıttı. Şimdiye kadar Komet’ten Adnan Çoker’e, rahmetli Prof. Dr. İsmail Tunalı’dan Prof. Dr. Tomur Atagök’e, Beral Madra’dan Prof. Dr. Jale Erzen’e, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’ne, Zeynep Oral’dan Şükran Moral’a, Yahşi Baraz’dan Refik Anadol’a, Hasan Bülent Kahraman’dan Pera Müzesi’ne, birçok değerli kişi ve kuruma ödüller verildi. mi? Çellist Wallace Hartley ve Grubu, 1912’de trajik bir şekilde batarak 1514 kişinin ölümüyle sonuçlanan o unutulmaz Titanic faciasında, dev gemi sulara gömülene kadar vazgeçmeden müzik yapmaya devam etmiş, bu olay korkunç dramın en unutulmaz anekdotu olarak tarihteki yerini almıştı. Sanata olan tutkuyu ve inancı dünyaya kanıtlayan Wallace Hartley ve sekiz kişilik grubu, artık her yıl, “Dünya Sanat Günü” ödüllerine üst başlık olarak adını verecek. Hartley’in performansı “The show must go on” (gösteri devam etmeli) sloganının en çarpıcı tarihi örneği olarak bize ışık tutuyor, her şartta, ister ekonomik kriz, ister savaş ya da ölüm, sanatçıların bir kırılma yaşamadan insanlığa eser sunmaya devam edeceklerinin en tarihi kanıtı oluyor. Grubun son çaldığı parça, büyük ihtimalle “Nearer my God to Thee”. Az sayıda filikalara binmeye dahi çalışmayan ve bu yerleri kadın ve çocuklara bırakan kimi dünyanın en zenginlerinden asil ruhlular arasında olan Hartley’in cesedi, vücuduna kayışıyla doladığı ayrılmaz parçası enstrümanıyla beraber okyanusta bulundu. Naaşı İngiltere’de, Lancashire’da yaşadığı küçük Colne kentinde 40 bin kişinin katıldığı büyük bir törenle gömüldü. Aynı kentte hatırasına bir anıt dikildi. Sizi, Titanic filmini bir kez daha bu gözle izlemeye davet ediyorum. Wallace Hartley ve Grubu’nun ödüllere adını vermesinin bir diğer ilginç ve önemli nedeni daha var: Titanic’in battığı, Wallace Hartley ve arkadaşlarının da öldüğü tarih… 15 Nisan! Buna da artık tesadüf mü dersiniz, kaderlerin zaman aşırı kesişmesi mi dersiniz, siz karar verin… Bu yıl, sanal kutlamalara sizlerin de özellikle destek vermenizi, 6 dakikalık Dünya sanat Günü minibelgeselimizi de izleyip tüm dostlarınıza izletmenizi temenni ediyoruz. #worldartday #dünyasanatgünü hashtagleriyle… Dünya Sanat Günü/Wallace Hartley Onur Ödülleri, 15 Nisan Çarşamba günü, saat 20.00’den itibaren UPSD Başkanı olarak benim resmi Instagram hesabımdan @bedribaykam canlı yayında sizlere sunulacak… Bu buluşmayı kaçırmayın. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Köy evlerinde giriş yeri. 2/ Madenleri yontmada kullanılan çelik araç... Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 3/ Perhiz... Evcil bir geyik cinsi. 4/ Ermenistan’ın başkenti... Japon lirik dramı. 5/ Bir nota... Başlıca, temel niteliğinde olan. 6/ İlaç... Halk dilinde mutfağa verilen ad. 7/ Denizcilikte, tören için mürettebatın küpeşte boyunca düzenli biçimde dizilmesi. 8/ Kuzu sesi... Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 9/ Satrancın ilk adı ve kökeni olan Hintçe sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ok kılıfı. 2/ “Hazanbel” de denilen ve kökleri hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... Genelev 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 MUŞ A B A K P 2 ÜREM SOT E 3 SUDAK L İ R 1 2 4 E P İ DEM İ E 3 5 D TEN BAS 6 DO UT AR İ T 4 7 EROS B İ D İ 5 8 SA L ME AŞ 6 9 NECASET 7 işleten kadın. 3/ Gerçek anlamından az çok ayrı bir anlam 8 taşıyan kalıplaşmış söz... Es 9 kişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde bir tür helva. 4/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılan ünlü müzikal. 5/ Yel kenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz... “Kaddi dildâra kimi dedi kimi elif / Herkesin maksudu bir amma rivayet muhte lif” (Kanuni Sultan Süleyman). 6/ Rütbesiz asker... Eksiklik, noksan, kusur. 7/ Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu... Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. 8/ Hint saraylarında kadınlara ayrılan bölüm. 9/ Yurdumuzda da yetiştirilen bir yağ bitkisi... Tantal elementinin simgesi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ayrıntılar Ölmez sağ kalırsak! Evde kalıp oyalanmayı beceremeyen insanlar ya bolca televizyon izliyor ya da sosyal medyaya dalıp kendinden geçiyor. Devlet ekrandan “kitap okuyun” çağrısı yaptı ünlülerle! Seçilen isimler, hangi kitabı, bir de en son ne zaman okuduklarını söyleseler keşke! Berbat filmler yapan bir ünlü: “Okuyun ne bulursanız okuyun” diyor. Ömrümüz bu saçma çağrıya direnmekle geçti; her bulduğunu okuyan kimseye “ahmak” denir. Ölçüsü vardır, bir kitaba neden gereksinim duyduğunu bilir, iyi okurun. Tolstoy okur da Mustafa Kutlu aklına bile gelmez! HHH Diyeceksiniz ki “Bunca acayiplik içinde bir tek buna mı takıldın?” Değerleriniz, ölçüleriniz yoksa vasata, bayağılığa teslim olursunuz. Kelle paçacı profesörlerin varlığı, üçüncü sınıf romanlar yazan kadının âlim sayılması hep bundan. Başımıza bir de WhatsApp belası çıktı. Günde elli tane kaynağı belirsiz ileti geliyor. Üstelik bunlara inanıp paylaşanlar içinde sanatçılar, bilimciler, saygı duyduğumuz kimseler de var! Yanlış bilginin(!) yayılmasından büyük risk olabilir mi? İnsanlık düşünceyi askıya almış, korkularına esir, herhangi ölçü, değer taşımadan yaşamaya alıştı. Bunun adına ne derseniz deyin, bana göre: “entelektüel sefalet” günlerindeyiz! HHH Sonunda her işe burnunu sokan Diyanet için de bir kurul oluştu. Eminim herkesin yüreğine su serpilmiştir. Virüsle mücadelede din sosyoloğu, psikoloğu görev alacak! Ne iş yaptıklarını bilmiyorum bu bilim(!) dalında görev alanların, ancak seçildiklerine göre eminim sürece katkı koyacaklardır! Ha bir de istatistikçi var kurulda. Sayılara bakarak tasnif edecek herhalde ölüleri. Muazzam buluşlar. Gülüyoruz ağlanacak halimize: Yıllarını bilime vermiş, güç günlerde kurula girdiği için sevinç duyduğumuz bir hekimin, Diyanetâin başıyla yandaş kanalda soru yanıtladığını görünce içim sızladı! Başkası adına utanır ya insan, iyice hissettim. Hekimlerin alkışlanması için talimat verenlerin, “sağlık çalışanlarına şiddet” yasası çıkmasın diye el kaldırdığı günlerdeyiz. Acıklı. HHH Hangi birini söylesem ki; dinci takımıyla bilim insanlarının bir tutulmasına kimse itiraz etmiyor. Sağcılıkta yarışan belediyelere övgü dolu sözlerle alkış tutuluyor. Meselenin özü konuşulmasın diye her şey yapılıyor. Aydınlanmadan hızla kopan bir halkın geleceğe umutla bakması mümkün müdür? Kaldı ki “umut” soyut, içi boş sözcük. Ucuz siyasal çıkarları için kafasını kuma gömenleri daha net gördük süreçte! Sanmayın sadece iktidar eliyle meşruiyet kazanacak baskı düzeni, muhalefet tam destekçi, göreceksiniz. Özgün herhangi bir düşünceye, nitelikli eleştirel söze kimsenin tahammülü yok! Büyük uzlaşı “gericilik” üstünde sağlandı. Beceriksizler, vasatlar için muazzam ortam hazırlandı. Biraz duyarlı olan kimse acı içinde, yüreği sancıyarak tükenecek. HHH Geleceğin dünyası için türlü tahmin yazıları kaleme alınıyor. İyimser olmak için kalemine takla attıranlar var, onlardan değilim. Daha baskıcı bir düzen kurulacak dünyada. Neoliberalizm iyice azacak. İnsan hakları askıya alınacak. Muhtemelen içe kapanan devletler iyice sertleşecek. Yeni savaş biçimleri kapıda, göreceğiz. Irkçılık canlanacak, yobazlık azacak. Daha cahil, görgüsüz insanlar yetişecek. Bencillik artacak, etik ölçüler değişecek. Yoz olan sanat gibi sunulacak. Betondan şehirler açıkhava hapishanesine dönecek. HHH Liberaller kılık değiştirerek sürüldü piyasaya yine. İktidarın tercihi değil bu. Artık saray ve çevresi bunlara gereksinim duymuyor. Babacan, Davutoğlu ikilisinden medet umanlar liberallere sarıldı. Gül’ü pazarlamak için fırsat kollayanlar yakaladı fırsatı. Dünün “yetmez ama evetçi”lerinden, iktidar yalakalarından oluşan kadrolar evinize, en güvendiğiniz kanallardan girecekler. Amaç: RTE’siz RTE düzeni kurmak! Benden söylemesi… HHH Virüs öldürmez de sağ kalırsak, bu düzende kahrımızdan öleceğiz! “Enseyi karartmayın” demek isterdim ama elde değil, çok karanlık günler geliyor çok!