25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 11 25 NİSAN 2020 CUMARTESİ Sanatçı İnci Eviner COVID 19’un zayıfları ve çaresizleri vurduğunu, bundan beslenen totaliter rejimlerin daha da İnci Eviner’in Galeri Nev’de sadece bir gün güçleneceklerini açık kalan sergisi anı olarak kalmamalı. ‘Yaşadığım dünya düşünüyor, “Korkularımız bu sürece hız kazandıracaktır, korkuyorum ama bunun beni tepetaklak oldu!’ yoketmesine izin vermek istemiyorum” diyor. YAZGÜLÜ ALDOĞAN Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi öğretim üyesi, sanatçı İnci Eviner’le karantina günleri başlamadan hemen önce iptal edip etmemekte tereddüt ettiği, sonra küçük bir grubun sosyal mesafeyi koruyarak açılışına geldiği son sergisinde beraberdik. Siyah beyaz desenleri bir felaketi haber verir gibiydi. Sergi ne yazık ki bir gün açık kalabildi. Karantina günlerinde İnci Eviner’le yazıştık. Şoku atlatabilmiş, yeni yaşama uyum sağlayabilmiş miydi? Her zamanki duyarlılığı ve içtenliğiyle yüreğini açtı; korkularını, tedirginliklerini, umutlarını, karantina yaşamını adeta çizerek anlattı. n Bu felaket seni nasıl etkiledi? Nasıl bir düşünce ve ruh hali içindesin? 14 Mart’tan bu yana evde kendi 90 metrekarelik yaşam alanımı yeniden tanımlamaya ve hayata bağlanmak için yöntemler geliştirmekle meşgulüm. Evin her köşesi, dolaplar ve çekmeceler, kapı gözetleme deliği, pencereleri gözden geçirerek yeni hayatımın mekânsal koşul ve imkânlarını kavramaya çalışıyorum. Bu benim 6 senedir içinde yaşadığım evden başka bir şey. Ev, atölyeden önce kalınması gereken geçici ve arada dostların davet edildiği bir mekânken şimdi beni dışarının tehlikelerinden koruyan güvenli bir yuvaya dönüşmüş gözüküyor ama artık bundan da emin değilim. Güven ve güvensizlik, içerisi ve dışarısı, dost, düşman arasındaki gerilim hayati bir önem kazandı. Dünyanın geri kalanından ayrı düştüm ve gölgemi kaybetmek üzereyim! Bu dehşet verici bir şey ama sonra insan olarak yavaş yavaş uyum sağlama yeteneklerimi devreye soktum. Zaman ve mekân arasındaki ilişki altüst olmuştu ve bununla başa çıkmak durumundayım. Sınırlı bir mekânda ya VİRÜSTEN TEHLİKELİ ŞEYLER... n Gelecek için umutlu musun? re devam edip öğrencilerle birlik Nasıl bir dünya olacak? Ve bu te sanatla nasıl canlı ve dayanıklı dünyada sanatın yeri ne? Koro bir düşünce dili yaratabileceğimi na günleri üretimi nasıl bir eser zi tartışmaya devam edeceğiz. de ortaya çıkacak? En önemlisi şu anda virüsten Bir eser ortaya çıkarmaktan daha tehlikeli şeyler olmakta, bi çok bu süreçten değişerek çık rileri ateşler yakıyor, kazanlar mak isterim ve dünyanın da de kaynatıyor. Bunu aklımızdan çı ğişmesini isterim. Yaptıklarım yaşadığımız dünyanın bir betimle İnci Eviner karmadan devam edeceğiz. En iyi dileklerle varlık alanlarımızı do mesi olmayacaktır ama ne olaca ğanın tüm imkânlarının içinde ye ğını da şimdiden tarif edemem. Ama yeni niden tarif edebileceğimizi, mücadele et özgürlük imkânları arama ihtiyacı içinde mek için yeni araçlar bulacağımızı ve ki olacağımızı ve bunun için yeni yetenekler bir ve bencilliğimizle zarar verdiğimiz, sö geliştirmemiz gerektiğini hissediyorum. mürdüğümüz her tür canlı ve cansız dün İktidar aygıtlarından kendimizi nasıl koru yaya daha fazla saygı duyacağımızı umut yabiliriz sorusu aklımızda olacak. Dersle etmek istiyorum. şarken sonsuz bir uzamın içine düştüm. Bu düşünce ve algı ufkunun açılması, genişlemesi anlamına gelmiyor. Beni bana tarif eden profiller acaba benim sosyal kimliğimi de mi oluşturuyor? Bütün bu ağların ortasında kendimi sinek gibi hissediyorum. Acaba yeni bir kölelik biçimi mi doğuyor? Öyleyse şayet, onların zihnimi ele geçirmelerine nasıl engel olabilirim? Bu korkuyla başa çıkmak için edebiyat ve çizimlere sığındım. Edebiyatla günde 50 adımdan fazla atmadan uzaklara gidebiliyorum. Neredeyse bedensiz fakat hayaller ve duygular, zihinsel yetilerimin genişlettiği bir dünyada pusulasız yaşamaya çalışıyorum. Gerçekçi olmak gerekirse bir yandan bireysel olarak zihnimi beslemeye ve onu canlı tutmaya çalışıyorum ama öte yandan her şey, bildiğimi düşündüğüm daha önce yaşadığım dünya tepetaklak olmuş durumda. COVID19 zayıfları çaresizleri vurdu; bundan beslenen totaliter rejimler daha da güçlenecekler. Korkularımız bu sürece hız kazandıracaktır. Elbette korkuyorum, evet çok korkuyorum ama bunun beni yok etmesine izin vermek istemiyorum. ‘Büyülenmiş gibiyiz’ n Üretmeye devam ediyor musun? Stüdyoda çalışamamak seni etkiliyor mu? Sanat her tür durum ve şartta varlığını sürdürecektir ama hangi mecrada gerçekleşecek ve nasıl bir dil geliştirecektir bunu zamanla göreceğiz. Şu ara hepimiz büyülenmiş gibi network’ler içinde kaybolmak üzereyiz. Virüsün yavaşlattığı hayatlarımızı yeni kontrol mekanizmalarının gelişmesi için ideal bir fırsata dönüştürmek isteyen iktidar mekanizmalarıyla fena halde derdimiz olacak. Dünya içinde eyleyen bir varlık olma olanağı tamamen askıya alın mış durumda. Acaba bu zafiyet ve korku ortamı hangi canavarların iştahını kabartmakta ve dijital ağlar buna nasıl hizmet etmekte? Dijital görüntü teknolojileri bizi imge bombardımanı içinde boğmak üzere ve biz bu yüzden gözlerimizi ve zihnimizi bu görüntü kirliliğine karşı korumak için bir süre kapatmalıyız diye düşünüyorum. Dijital görseller hızlı bir tüketime neden oluyor. Klasik resimlerin gift’leri, homemade videolarla çok eğleniyor, anlık anarşist duygularımızı kolayca tatmin edebiliyor, küçük yaratıcılıklarla narsist yanımızı besliyoruz. Ama sanatını görsel bir dille ifade eden benim gibiler ne yapacak? Bence fena halde bu girdabın içine çekiliyoruz. Sanatçılar ya bu görsel akışa katılacak ya da bir adım geri çekilip, durup düşünecekler. Ben kendi adıma, kendim için temiz bir alan yaratmaya çalışıyorum, bu ağlardan olabildiğince uzak kalıp, sessizce durup düşünmek istiyorum. Öte yandan, elbette sanata duyulan ihtiyaç hiçbir zaman tükenmez. Aksi takdirde tanıklıklar ve aynalar, gölgeler sonsuza kadar yok olacaktır ve insanlık yıkıcı yüzünü ve doğada ve dünyada sebep olduğu felaketleri anlayamayacaktır. Eskiz defterime baktığım zaman, bunlar sadece bir gün açık kalan Galeri Nev İstanbul’da sergilediğim desenlerin devamı gibi. Mekânlardan bitkilere oradan Antigon’a ve başka şeylere dönüşen başı sonu olmayan ama sürekliliği olan çizimler. Bu günlerde belki daha çok tuhaf mekan çizimleri yapıyorum. Aklın kavrayamadığına bu çizimler şekil versin istiyorum. Gelecek konusunda hiçbir öngörüm yok ve olsun da istemiyorum. Sadece devam etmenin günlük metodlarını bulmak istiyorum. Zorlu Çocuk Tiyatrosu, bugüne kadar 1000’in üzerinde oyun ile 900 bin çocuğa erişti. Yarışmada birinci ‘Dobra’ seçildi Zorlu Holding tarafından çocukların hayal gücünü harekete geçirmek amacıyla düzenlenen Bir Hayal Bir Oyun Yarışması’nın sonuçları açıklandı. Bu yıl internet üzerinden bir araya gelen jüri değerlendirmesi sonucunda; “Acayip Teknolojik Masallar” adlı hikâyesiyle ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi Elif Sude Dobra birinci oldu. Birinci seçilen “Acayip Teknolojik Masallar” isimli hikâye, Zorlu Çocuk Tiyatrosu yönetmeni Gaye Cankaya ve ekibi tarafından oyunlaştırılarak Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun 2021 programı kapsamında Zorlu PSM’de ve Anadolu turnesi kapsamında çeşitli illerde sahnelenip çocuklarla buluşacak. Konserleriyle YouTube’da Dünyaca ünlü alternatif rock grubu Radiohead, konser kayıtlarını YouTube üzerinden yayımlıyor. Grup, geçen hafta 2016 yılında Almanya’nın başkenti Berlin’de verdikleri konseri #StayHome (#EvdeKal) başlığıyla YouTube’a yüklemişti. İngiliz topluluk, önceki gece de Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 2009 yılında verdikleri konseri izleyiciyle buluşturdu. İnternet üzerinden yapılacak 15. İşçi Filmleri Festivali’nin açılış etkinliği ve programı açıklandı Festival, ‘Evde Kalamayanlara’ İşçi Filmleri Festivali bu yıl 17 Mayıs tarihleri arasında YouTube üzerinden izleyiciyle buluşacak. Festival, 1 Mayıs saat 20.00’de festivalin YouTube kanalı üzerinden yapılacak açılış etkinliği ile başlayacak. Açılış etkinliğini oyuncu Alican Yücesoy sunacak. Müzik dinletilerinin de yapılacağı etkinlikte Kardeş Türküler, Şanışer, MetinKemal Kahraman ve Burcu Yeşilbaş yer alacak. Konuklar ise oyuncular Ercan Kesal, Mert Fırat ile DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu olacak. Ayrıca yurtdışından da yönetmenler katılacak. Festivalden yapılan açıklamada, “Festivali, başta sağlık emekçileri olmak üzere, market çalışanları, hizmet sektörünün değişik birimlerinde çalışanlar, ihracatı düşürmemek için çalışmaya mahkum edilen otomotiv işçileri, beyaz eşya sektöründe çalışan emekçiler, inşaat işçileri ve nicelerine ithaf ediyoruz” ifadeleri yer aldı. Tunç Okan’ın “Otobüs” filmi de festival kapsamında gösterilecek. Özel konuk: Tunç Okan Festival programında yer alan filmler, 2 Mayıs tarihinden itibaren 7 Mayıs gecesine kadar internetten izlenebilecek. Türkiye ve dünyadan 43 film canlı yayın tekniği ile gösterilecek. Sadece programda belirtilen saatlerde izlenebilecek filmler arşivde yer almayacak. Öte yandan film gösterimleri sonrasında canlı yayınlarla yönetmen söyleşileri yapıla cak. İzleyiciler bu söyleşilere katılıp yönetmenlere soru sorabilecek. Yönetmen retrospektifi kapsamında ise özel konuk yönetmen Tunç Okan olacak. Bu kapsamda yönetmenin filmleri gösterilecek. Öte yandan Okan, Fransa’dan festival yayınına bağlanarak izleyicilerin sorularını yanıtlayacak. Festival programı ve detaylar: http:// www.iff.org.tr/ Bir insanlık mucizesi 23 Nisan’ı insanlığın haçlı seferi, Nazi saldırganlığı, veba, kolera gibi belalı günlerinde ulusal egemenlik ışığının yandığı günü, çoban ateşlerini bir araya getirerek ulusal savaşımızın zaferini ve Cumhuriyeti kuran Meclis’in 100. yaş bayramını yüreğimizle kutladık. Yaratanlara selam 17 Nisan Köy Enstitülerinin 80. kuruluş bayramı da başka bir hüzünle, birçok sanal toplantıyla kutlandı. İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı’nca düzenlenen, H. Haluk Erdem’in yönettiği, kaydı YouTube’da izlenmeye sunulan Köy Enstitüleri’nin 80. Kuruluş Yılında “Günümüz Gerçekliği ve Köy Enstitüleri” Çalıştayı doyurucu, anlamlı, umut verici oldu. Çalıştayda, Köy Enstitülerinin düşünsel öncülerini, kurucularını, Atatürk başta olmak üzere İnönü ve Nafi Atuf Kansu gibi devlet adamlarını, Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel gibi bakanları, Tonguç’u ve onunla birlikte bu destanı yaratanları andık. Ruhunu yaşatanları selamladık. Vakıf Başkan Yardımcısı Metin Atuf Kansu’nun açışıyla başlayan, Elif Tosun’un piyanosuyla, Hikmet Akar’ın bağlamasıyla sunduğu türkülerle serinlediğimiz çalıştayda, Köy Enstitüsüyle ilgili kuruluşları bir arada görmenin kıvancını yaşadım. Bilim, sanat insanlarının gözünden Programda eğitim, bilim, sanat dünyamızdan Zafer Gençaydın, Mustafa Gazalcı, Ahmet Özer, Ayfer Kocabaş, Mualla Aksu, Nermin Yazıcı, Semiha Günal, Gülin Onat Bayır, Kemal Kocabaş, Mustafa Ergün, Erdal Atıcı, Selçuk Özdemir, Hüseyin Gül, Metin Turan, Günay Güner, Zeki Baştürk gibi aydınlarımız, günümüz koşullarında teknolojik olanaklardan alabildiğine yararlanarak bu ruhun resimle, müzikle, tiyatroyla, edebiyatla geleceğe taşınabileceğini vurguladı. Klasiklerin okunmasının, yaygınlaştırılmasının önemi ve Köy Enstitülü yazarların bu gerçekliğe katkıları üzerinde durdular. Korkuyu yenmek Köy Enstitüleri, insanın aklını ve elini kullanarak doğayı, kendisini ve toplumunun yazgısını değiştirebileceğini bilen, bunun nasıl olacağına ömrünü veren bir devrim öğretmeni olan Tonguç’un “İnsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer korkuyu yenmesiyle elde edeceği zaferdir” sözünün gerçekleştiği bir yaşama biçimidir. Köy Enstitülerini tanımlayan sözcükleri sıralamakla yetineceğim. Köy Enstitüleri bir yaşam biçimidir, bir sistemdir, bir ruhtur. Bu yaşam biçiminde, bu sistemde, bu ruhta: Emek, özveri, özgürlük arayışı, kendine, başkalarına, insana güven vardır. Gerçekçilik vardır, hayallerin gerçekleştirileceği umudu, insanlaşma arayışı insanların canlandırılması, bilinçlendirilmesi vardır. Dayanışma, tüketim toplumu dayatılmasına karşı üreticilik, bağnazlık ve bencilliğe karşı “biz” olmak vardır. İnsanlıkçılık, toplumculuk, ahlaklılık, erdemlilik vardır. Eşitlikçilik vardır: Kadın erkek eşitliği, varsılyoksul eşitliği. Bilimsel, laik, hümanist bir dünya arayışı, sanat sevdası ve sanatın ölümsüz arayışı barış vardır. Çağdaşlık, örgütlülük ve var olan iletişim araçlarıyla yayılma vardır. Adı konulmamış bir örgüt denilir onun için. İyi ki var İyi ki TÖS’ten TÖBDER’e örgütler olmuş. İyi ki KEÇEV, YKKED, İHTBV, KAVEG gibi kurumlar var. İyi ki kitaplar var: Bir Eğitim Devrimcisi: İsmail Hakkı Tonguç (Engin Tonguç), Piramidin Tabanı (Hürrem Arman), Tonguç ve Enstitüleri (Pakize Türkoğlu), Hasanoğlan Köy Enstitüsü (Abdullah Özkucur), Köy Enstitüleri Sistemi (Niyazi Altunya), Köy Enstitülerinin Meclis Süreci (Mustafa Gazalcı), İsmail Hakkı Tonguç Sempozyum Bildirileri (Hz. Kemal Kocabaş), Büyük Oğul Efsanesi/ Tonguç’un Romanı (Öner Yağcı) ve daha yüzlerce... İyi ki pırıl pırıl sevdalıları var!    Karantina fotoğraflarında bir Türk sanatçı Los Angeles’ta yaşayan sürrealist sanatçı Sr. Puig, karantina günlerinde dünyadan fotoğrafların olduğu ve tüm gelirinin sağlık çalışanlarına aktarılacağı, “Dünyadan Karantina Fotoğrafları” isimli kitabında Türkiye’den yazar ve oyuncu Fadik Sevin Atasoy’a yer verdi. Sanat imkânsızlıklar içinde bir yol bulup yaratmaya devam eder diyen sanatçı; projesini ve Atasoy’la yaptığı çalışmayı şöy le anlattı: “Projemin amacı, karantina döneminde insanların ne yaptığı üzerine kurulu. Fadik benim projem için tehlikeli bir işe imza attı. İstanbul’daki apartmanın çatısına çıktı. Cep telefonunu benim seçtiğim bir açıya yerleştirdi, ben de Los Angeles’ta Zoom üzerinden deklanşöre bastım. Böylelikle iki kıta arasında bir bağ kurduk, ortaya muazzam kareler çıktı” dedi. Sr. Puig’in zoom üzerinden çektiği Fadik Sevin Atasoy Can Çakmur ile bayram coşkusu Piyanist Can Çakmur, Almanya’daki evinden internet üzerinden bağlantı kurarak 100 Çocuk Korosu’yla 23 Nisan Marşı’nı seslendirdi. Evlerde kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yüzlerce gönüllü bir araya gelerek coşku dolu bir tören hazırladı. İstiklal Marşı ile başlayan tören, ODTÜ Koleji’nin YouTube kanalında yayımlandı. Nilipek’ten ‘Mektuplar’ Nilipek’in üçüncü ve yeni albü mü “Mektuplar”ın ilk bölümü dün ya yımlandı. “Mektup lar”, sanatçı tara fından “en mahrem albüm” şeklinde Nilipek tanımlanıyor. Albü mün ikinci bölümü ise 8 Mayıs’ta izleyiciyle buluşacak. Beşer şarkılık bölümlerden oluşan albüm, birbirine bağ lanan, ama birbirinden farklı iki hikâyeyi, ana karakterin yazdığı mektuplar aracılığıyla anlatıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear