Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 27 MART 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK KÜLTÜR ULUSAL BİLDİRİ YENİDEN BUGÜN DÜNYA TİYATRO GÜNÜ AMA TİYATRO SAHNELERİ KAPALI PERDESİZ GÜN BULUŞACAĞIZ Binlerce yıldır olduğu gibi siz ve biz, seyirciler ve oyuncular yeniden buluşacağız, yine bir araya geleceğiz ve birlikte yaratılan anların tanığı olacağız. Koronavirüs salgını nedeniyle tiyatroların yönetmeni Shahid Nadeem tarafından yazıldı. Bizi birbirimizden ayıran tüm engelleri, tüm farklılıklarımızı unutup bizi birbirimize bağlayan ortak duyguların, ortak tehlikelerin, ortak özlemlerin büyülü dünyasına katılacağız. Var olmak için birilerine aracılık edip körü kapatıldığı bu dönemde 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, bu yıl bildiriler basında ve internette paylaşılacak, ancak perdeler yeniden açıldıktan sonra gelenekselleşmiş ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Üniversiteler Türkiye Temsilcisi BİLKENT Üniversitesi (Böl. Bşk. Jason Hale) ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu’nun (Ayşe Emel Mesci, Turan Oflazoğlu, körüne savunucusu olmak yerine, gerçekle şekliyle sahnelerden okunacak. Bu yılki Dünya Engin Uludağ ve Savaş Aykılıç ) aldıkları ortak rin üstündeki örtüyü kaldırıp bir ışık tutacağız. Farklı oldukları için birbirini yok etmek is teyenlere karşı, benzerliklerimizi ortaya çı Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi, Pakistanlı oyun yazarı ve Ajoka Tiyatrosu’nun genel sanat karar ile Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi ise Doç. Dr. Lemi Bilgin tarafından kaleme alındı. karıp, birbirimizi anlamanın, diyalogun, bir likte yaşamanın yollarını arayacağız. Görmek istemeyenlerin gören gözü, Söylemek için cesareti olmayanların söy leyen dili olacağız. Bizi tek bir kalıba dökmek isteyenlere kar şı çoksesli, çok renkli bir dünyanın savunu cusu olacağız. Biliyoruz, Savaşların, çatışmaların, baskıcı düzenle rin, yırtıcı kapitalizmin hüküm sürdüğü, Doğanın katledildiği, Kadınların ezilip öldürüldüğü, Hukukun, adaletin yok sayıldığı, Sınırlarda çocukların solduğu, En büyük acıları en masumların yaşadığı bir zaman diliminden geçiyor dünya. İşte bunun için, İçinde yaşadığımız zamanı utandırmak, bu utanca ortak olmamak için, Barışı öksüz bırakmamak, Umutlarımızı yeşertmek için, Sansüre, engellere, yasaklara, yoklukla Yönetmen, oyuncu Nedim Saban Dünya Tiyatro ra karşı tiyatronun yeniden ve daha cesa Günü’nde retle var olduğunu göstermek için, gazetemiz için yazı Kilit altına alınamayan sözcüklerle, şar kaleme aldı. Saban, kılarla, dansla, ışıkla, renkle ‘Bugün buruk bir Yeniden buluşacağız Birlikte olacağız Siz ve biz Yani tiyatro. LEMİ BİLGİN Oyuncu, Eğitmen, Akademisyen Tiyatro Günü!’ diyor. Uzaktan uzaktan... BIR MABET OLARAK TIYATRO Shadid Nademm’in Dünya Tiyatro Günü mesajının bir bölümünü paylaşıyoruz. Ajoka Tiyatrosu’nun sahnelediği, Sufi şair Abdullah Şah üzerine bir oyun sonrasında, seyirciler arasından yaşlı bir adam büyük Sufi’yi canlandıran oyuncuya yanaştı. Yaşlı adamın yanında genç bir oğlan da vardı. “Torunumun durumu çok kötü, bir okuyup üfler misin oğlum” diye sordu. Hazırlıksız yakalanan oyuncu “Ben Abdullah Şah değilim, rol yapıyorum sadece, oyuncuyum ben” dediyse de yaşlı adam: “Sen oyuncu, değilsin oğlum, Abdullah Şah sende vücut bulmuş. Sen onun avatarısın (4)” dedi. Bir anda oyunculuğun, tiyatronun yepyeni bir boyutunun farkına vardık, oyuncu canlandırdığı karakterin reenkarne olmuş haliydi. Abdullah Şah’ınki gibi, her kültürde çokça bulunan hikâyeleri keşfetmek, biz tiyatro yaratıcıları ve bu hikâyelerle tanışmamış ancak hevesli seyircilerle arasında bir köprü kurabilir. Sahnede oynarken bazen tiyatro felsefemiz, yani toplumun değişim elçileri olma rolü bizi andan alıp götürüyor, o zaman halkın büyük bir kısmını arkada bırakıyoruz. Günün zorluklarıyla uğraşarak, belki savaşarak kendimizi tiyatronun sağlayabileceği son derece kuvvetli manevi deneyimlerden mahrum bırakıyoruz. Yobazlık, nefret ve şiddetin yine sükse yaptığı günümüz dünyasında farklı milletler, inançlı insanlar ve topluluklar arasında büyüyen bir kin var; bu kin nefret ideolojilerini beslediği sırada çocuklar yetersiz beslenmeden, doğum yapan anneler sağlık hizmeti yetersizliklerinden ölüyor. Gezegenimiz iklim faciasına hızla yaklaşıyor, “Mahşerin Dört Atlısı”nın toprağı döven nal sesleri artık duyuluyor. Manevi gücümüzü tazelemeliyiz, kayıtsızlık, rehavet, kötümserlik ve açgözlülüğe karşı savaşmalıyız. Yaşadığımız dünyayı, bizi yaşatan gezegeni önemsememeye karşı savaşmalıyız. Tiyatronun bir rolü var, insanlığı giderek içine sürüklendiği boşluktan çıkarıp silkelenmeye, harekete geçmeye itmede asil bir rol bu. Tiyatro oynandığı sahneyi, performans alanını kutsal bir yüksekliğe taşıyabilecek güçtedir. Tiyatro bir mabet olabileceği gibi, mabet de performans alanı olabilir. Shadid Nadeem / Oyun Yazarı, Pakistan Çeviri: Eylül Deniz Doğanay NEDİM SABAN/ KONUK YAZAR Nâzım, Piraye’ye Çankırı Cezaevi’nden yazdığı mektuba Aslolan Hayattır diye başlar. Ama biz bir kavuşamama hikâyesi ile başlamayalım Tiyatro Günü yazımıza... Gün gelecek, mutlaka kavuşacağız seyircimize. Bugün buruk bir Tiyatro Günü! Takvim yaprakları 27 Mart’ı gösteriyor ama perdemizi ücretsiz açma çabasıyla seyircimizle buluştuğumuz, Dünya Tiyatro Günü bildirisini kalabalık salonlarda paylaştığımız o günlerden biri değil ne yazık ki. Dünya büyük bir salgınla baş etmeye çalışıyor. Yeri geldiği zaman savaş uçaklarının bombardımanına aldırmadan açılan perdeler, konu halk sağlığı olunca doğal olarak tüm dünyada kapalı. Halkın her kitlesi fiziksel olarak hayatta kalabilme kaygısının yanı sıra, ekononomik olarak da hayatına devam edebilme travmasını yaşıyor. “Evde sıkılıyoruz” diyerek pazar gününü piknik yerlerine akın ederek geçirenlerin ikinci bir emre kadar mangal yapması yasaklanıyor. Sosyal mesafeyi korumak şartıyla da olsa balık tutmak sakıncalı. Sokağa çıkanları sorgulayan medyamız, çoğunlukla aynı cevabı alıyor: Evde sıkılıyoruz! Sanat... İdeal bir tabloda, kendini sokağa değil de özlediği tiyatro salonuna atan insanı beklememiz lazımdı. İtalya’da birbirlerine balkonlardan aryalar patlatan halk, korona günlerinde sanatın ne denli varoluşsal bir gereksinim olduğunun göstergesi. Önce peynir, ekmek, kolonya ama bir yerde müzik de gerek! Dünyanın en büyük orkestraları, en köklü tiyatroları repertuvarlarını internet ortamında açarak, balkonlara yanşayan sanat özlemini gidermeye çalışıyorlar. Bizim de en köklü kurumumuz Devlet Tiyatromuzun çok geniş bir repertuvarı var. Çekimlerde ileri teknoloji kullanılmış olsa bile kuşkusuz tiyatronun seyirciyle kuracağı bire bir ilişkiyi yansıtamayacak, mutlaka telif hakları gibi çözülmesi gereken konular da vardır. Ancak, şu karanlık günlerde biraz umut aşılan İYİ HABERLER DE VAR İyi haberler de var... Venedik’te suların temizlenmesi, yeni balık türlerinin üremesi gibi. Şimdi mesele o balıkları tutmakta değil, yaşatmakta. “Bir akvaryumu yazmak, akvaryumda yaşamaktan kolaydır bu yüzden her dize biraz eksik her şiir biraz yalandır.” (Yılmaz Odabaşı) Akvaryumdan çıktığımız günler geri geldiğinde, akvaryumları daha güzel yazacağız. Tüm meslektaşlarımın, tiyatro seyircilerimizin ve en çok da evde kal uyarısında balık tutmaya değil, tiyatroya kaçma hayali kuranların Tiyatro Günü kutlu olsun. ması için repertuvar internet ortamında açılsa ne olur? Dünyanın yaşadığı felaketler tiyatroyu farklı yerlere evirdi. Keşke yaşanmasaydı ama İkinci Dünya Savaşı’nın yaralarını, tiyatroyu bambaşka bir yere eviren Brecht, Beckett, Ionesco’nun ölümsüz eserleriyle bir nebze hafiflettik. AIDS salgının en yoğun biçimde yaşandığı dönemde ABD’de öğrenciydim. Sadece bağımsız tiyatroların değil, Broadway gibi bir eğlence sektörünün de bu acı gerçek karşısında politize olduğuna tanık oldum. Tiyatronun üstten üste attığı “onlar da insan” söylemi, en yakınlarının ölümüne sessiz kalamayan anaların çığlıkları üzerine hastalığın sosyal anlamda açtığı yaraları da sahneye taşıdı. Broadway, Angels in America gibi bir başyapıt çıkarttı. James Shapiro, bir araştırmasında Shakespeare’in Venüs ve Adonis şiirinin epidemik bir salgında yazıldığını, 1606’da yine tiyatroların kapatılmasıyla ev hapsine mahkum edilen yazarın, Kral Lear ve Macbeth yapıtlarını kaleme aldığını yazmış. Destek... Peki bu korkunç günler bittiğinde bizim tiyatromuz da evrilecek mi? Yazarlarımızdan yeni başyapıtlar çıkacak mı? Türk tiyatrosu daha Ekim 2019’da altın (!) çağını yaşıyordu, Ekim 2020’de duracak mı, yoksa aksine şahlanacak mı? Bunun için sadece sanatçının üretecek morali bulması yeterli değil, maddi destek de şart tabii. Kültür ve Turizm Bakanlığı, özel tiyatroların yaşaması için bir eylem planı hayata geçirmek üzere, mutlaka yerel yönetimler de bir şeyler yapmalı! Özel tiyatroya desteği ücretli salon tahsisi, hatta daha da kötü bir jargonla oyun kiralama olarak görenlerin şapkalarını önlerine koymaları şart. Bildiğim kadarıyla İstanbul Şehir Tiyatrosu özel tiyatrolarla ortak bir çalışma hazırlığı içinde, bunu Devlet Tiyatrosu ve diğer kurumların da gündeme getirmesi gerekiyor. Halkın alım gücünün de düşeceği ve ev hapsi bitince ilk önce temiz hava almak için AVM’lere saldırılacağı düşünülürse, çok daha köklü çözüm önerilerine gereksinim var. Şu anda öncelikli sorun tabii ki bu değil ancak yeni 27 Mart’ların geniş halk kitleleriyle kutlanabilmesini düşleyebilmek lazım. Öte yandan, Türkiye tiyatrosu ödeneğe boğulursa sorunlar çözülür mü? Bu başka bir yazı konusu ama ben bir yalnızlaşma, ortak üretimden korkma refleksi seziyorum tiyatromuzda. Öte yandan, bilmeden ve istemeden çok eleştirdiğimiz televizyon sektörünün yanlışlarına düşüyoruz. Altın çağı nitelikte değil nicelikte arıyor, serbest rekabet ve reyting çağına yenilmeyecek eser yaratırken önce sağlam ambalaja bakıyoruz. İlginç olabilmekten öte Korona salgını bitince yeni bir yaşam biçimi gelecek dünyaya! Gelsin zaten... Gereksiz bir hıza kapılarak her an eylem halinde olduğunu sanan kitleler vardı. Tiyatrolarda cep telefonunu kapattırmak ne kelime, telefonu unutup beş dakika yoğunlaşmalarını sağlayamıyorduk. Onların hızına yetişmek adına biz modernleşme telaşına düşmüş ama ilginç olabilmekten öteye gidememiştik. Belki yavaşlayacak dünya, belki tiyatro çılgın dünyanın hızına değil, dünya tiyatronun varoluşundan bu yana sürdürdüğü insani ritmine yeniden uyacak. İnsanların ev ofisleri kurup, sosyalliklerini kaybedecekleri yanılgısına kapılıp, üretimde yalnızlaşmayalım. Evlerimizden yapacağımız sosyal medya yayınları hiçbir zaman tiyatronun yerini tutamayacak. Sanat eğitimi Yurtdışında yaşayanların bedenleri oralarda olsa da kalpleri Anadolu’nun kıraç topraklarında, üç beş evli köylerinde, büyüklü küçüklü kentlerinde atar. Berlin TürkAlman Toplumu Başkanı dostum Dr. Ali Savaşer’le bir araya geldiğimizde yurdumuzun kültürel sorunları temel konumuz olur. Bunu, gençliğimizden yaşlılığımıza okumaya borçluyuz. İnsan, düşünce dünyasını kitaplarla donatma erdeminden yoksunsa, ha yaşamış, ha yaşamamış; etkemik kütlesi olarak gelir, öyle de gider. Savaşer, tıp alanındaki uzmanlığının yanında, toplumsal kaynaşmayı sağlayan kültürel kurumları etkin kılmakta da söz sahibidir. Kitaplar... Kitaplar... Savaşer’le görüşme günlerimizde gözüm çantasından çıkaracağı seçkin kitaplarda olur. Bu kez 100. Yılında BauhausTürkiye’de Bir Bauhaus Ekolü adlı serginin kataloğu ile Bircan Ak’ın yazdığı yüksek lisans tezi Sanat ve Tasarım Eğitiminde Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu Gerçeği (MÜGSF 50.Yıl Yayını) adlı kitabı çıkardı. Kitabın adında geçen “Gerçeği” sözcüğü, Türkiye’deki kültürsanateğitim aydınlanmasının gelişimini vurguluyor. Katalog ise sergilenen ürünlerden, sanat eğitimini gerçekleştirenlerin bu yoldaki çabalarını yansıtan yazılarından oluşuyor. Bauhaus Bauhaus, sanatların mimarlıkla örtüşmesini amaçlayan bir güzel sanatlar yüksekokuludur. Walter Gropius yönetiminde 1919 yılında Almanya’nın Weimar kentinde kurulan bu okulun 100. yılı kutlandı 2019’da. Bircan Ak, kitabında okulun kuruluş amaçlarını açıklıyor: Mimarlar, ressamlar, heykelciler, hepimiz el sanatlarına dönmeliyiz. Yalnız başına bir ‘sanat mesleği’ yoktur. Sanatçı ile zanaatçı arasında aslında bir fark da yoktur. Sanat öğrenilmez, o yaratıcı bir kuvvettir; öğrenilen tekniklerdir. Sanat bütün metotların üstündedir. Yalnız el sanatlarını öğretebiliriz. Elimizin altındaki gereçlere ancak insanın yaratıcı yeteneğiyle yansır sanatsallık. Bauhaus okulunda, özetle, el emeğinin sanata yansıması amacı güdülüyor. Bu okullar, çoğu kadın, halı dokuyan, oya işleyen, cam üzerine desen çizenlerin yapıtlarını getiriyor gözümün önüne... Kültürel aydınlanma Atatürk’ün önerisiyle 192627 öğretim yılında açılan Gazi Eğitim Enstitüsü, ortaokullarda okutulan ders öğretmenlerini yetiştirmek amacıyla kurulan çok önemli bir yüksekokuldu. Bilim insanlarınca bir “eğitim mucizesi” sayılan Köy Enstitüleri 1937 yılında yayıldı yurdun dört bir yanına. Sanayii Nefise Mektebi, şimdiki adıyla İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1883 yılında İstanbul’da açıldı. Bauhaus’tan esinlenilerek, sanattan zanaata da geçişi öngören Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu 1957 yılında öğretime açılmıştır. Şimdiki adı İstanbul Üniversitesi Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi olan bu okulun kuruluşunda İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun, 21 Köy Enstitüsünün Anadolu’nun dört bucağına yayılmasında Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile onun İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un adları saygıyla anılmalıdır. Köylünün aydınlanmasını sağlayan Köy Enstitüleri, onları köle gibi kullanan ağaların baskısıyla neredeyse kuruluş aşamasında, günümüzde de sıkça rastladığımız uydurma suçlamalar ileri sürülerek ortadan kaldırılmıştır. Gazi Eğitim Enstitüsü, gerçek amacından saptırılarak eylemsiz kılınmıştır. Öğretmen okullarının kökü kurutuldu. Günümüzdeki eğitim karmaşasının temelinde bu kuruluşların yıkılması da yatıyor. Nasıl olmuş da, İstanbul Üniversitesi Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi gibi çağdaş bir sanat yuvası, gelişimleri köstekleyenlerin gözünden kaçmış! TELEVİZYON Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Kim KiDuk’un ‘Ağ’ı ekranda “Ağ” adlı film bugün sa at 22.15’te TRT 2’de gösterile cek. Filmde Ryoo Seungbum, Lee Wongeun, YoungMin Kim rol alıyor. Filmin yönetmenliğini Güney Koreli Kim KiDuk üstleniyor. TRT 2 21.30 cumtv@cumhuriyet.com.tr 07.00 Gün Başlıyor 09.30 18 Dakika 10.00 Haber 11.00 Kulis 13.00 Haber 14.00 Gün Ortası 16.00 Tele Ekonomi 17.00 Sağlık Masası 18.00 Ana Haber 20.00 18 Dakika 21.00 Demokrasi Arenası 00.00 Demokrasi Arenası 07.45 İsmail Küçükkaya İle Çalar Saat 10.45 Çağla İle Yeni Bir Gün 12.45 Yasak Elma 14.00 Temizlik Benim İşim 16.00 Zuhal Topal’la Sofrada 19.00 Fatih Portakal İle FOX Ana Haber 20.00 İkinci Şans/ Film 22.15 Hadi İnşallah/ Film 12.40 Sınır Tanımayan Arabalar 13.35 Sokak Dâhisi 14.25 Yıldızlarla Buluşma 15.20 Ahmak Bilimi 16.10 Otoyol Cehennemi 17.05 Sokak Dâhisi 18.00 Yıldızlarla Buluşma 20.00 Hubble’ın Uzay Yolculuğu 21.00 Zihin Oyunları 22.00 Hitler’i Kandıran Kral 23.00 Sınır 00.45 Cordoba’nın Yeraltı Gizemleri 01.30 Sınır Tanımayan Arabalar 03.00 Otoyol Cehennemi YAYIN AKIŞI 07.00 Güne Başlarken 09.00 Haber Merkezi 09.25 NTV Ekonomi Geri Sayım 12.40 NTV Ekonomi Piyasa Ekranı 13.00 Öğle Bülteni 14.25 Spor 14.35 NTV Ekonomi Finans Kafe 15.30 Hızlı Karar 16.40 Spor 17.00 Günün İçinden 17.35 Gece Gündüz 18.00 Günün İçinden 18.40 Spor 19.00 Akşam Haberleri 20.00 Ana Haber 21.00 Küresel Salgın 10.35 Alaska’yı Mesken Tuttuk 11.25 Alaska: Son Sınır 13.05 Alaska’yı Mesken Tuttuk 14.45 Nasıl Yapılmış? 19.10 Tamirat Tadilat 20.05 Hurda Avcıları 21.00 Dizel Kardeşler 21.55 Sokak Çılgınları: Memphis 22.50 Sokak Çılgınları 23.45 Dizel Kardeşler 24.30 Kindig Garajı 02.00 Dizel Kardeşler 02.55 Sokak Çılgınları: Memphis 07.00 Güne Bakış 10.30 Biz Bize 12.00 Haber 12.30 Söz İstanbul’da 13.00 Haber 13.30 İllerimiz 14.00 Haber 14.30 Ellerin Türküsü 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Müzelerin Dili 18.00 Ekonomi Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber Bülteni 21.00 Tarihe İmza Atanlar 21.30 Bekleme Odası 23.00 Cumhuriyetimizin Değerleri 23.30 Rengin Adı Karadeniz 12.30 Hayat Sanat 12.50 Müzelerin Yıldızları 13.00 Konsere Davet 14.20 Berceste 14.30 Kısa Bir Ara 14.50Yeryüzleri 15.00 Resim Sevinci : Bob Ross 15.30 Bir Oyundan Fazlası 17.30 Tiyatro Dünyası 18.00 Hayat Sanat 18.20 Müzelerin Yıldızları 18.30 Geri Dönüşen Sanat 18.45 Fotoğraflar 19.00Karalama Defteri 19.30Muasır 20.00 Opera La Boheme 22.15 Yabancı Sinema: Ağ